hesabın var mı? giriş yap

  • bir türk, bir fransız, bir de ingiliz trenle yolculuk ediyorlarmış.
    trendeki odaları sıcaklayınca fransız pencereyi açmış ve içeri bir tane sinek girmiş.
    fransız hünerini göstermek için kılıcını çektiğiyle sineğe bir tane vurmuş ve sinek ortadan ikiye ayrılmış.
    diğerleri hayretle bakarken, fransız cebinden karvizit çıkartmış ve ingilizle bizim türk'e vermiş, karvizitte "fransa'nın en iyi kılıç ustası" yazıyormuş.
    bunu gören ingiliz hemen pencereyi açmış ve içeri bir tane daha sinek girmiş.
    hemen okunu çekmiş bir fırlatmış sinek duvara yapışmış, cebinden karvizitini çıkartmış "ingiltere'nin en usta okçusu".
    tabi türk altta kalırmı. hemen pencereyi açmış içeri bir tane daha sinek girmiş, bizim türk cebinden bıçağı çıkarttığı gibi sineğe fırlatmış, sinek yere düşmüş ve sinek bir kaç dakika sonra yerden kalkmış ve geri uçmuş.
    bunu gören ingilizle fransız basmış kahkahayı bizim türk cebinden karvizitleri çıkartmış ve ingilizle fransıza vermiş.
    "fenni sünnetçi remzi"

  • içe dönüklük ve dışa dönüklük arasındaki farklılıkları incelemeye bebeklik döneminden başlamak icap ederse susan cain'in quiet: the power of introverts adlı eserinde bu konuda ilginç tespitlerden söz ettiği söylenebilir.

    her ne kadar düz mantıkla düşünüldüğünde dışa dönük bir bebeğin daha gürültülü olacağı ön yargısı kulağa rasyonel gelse de gerçek böyle değildir, içe dönükler dış uyaranlara karşı daha hassastır. bu hassasiyet içe dönük bebekleri değişime daha tepkili hâle getirir.

    fizyolojik olarak kilit farklılıklardan biri dopamindir. dopamine karşı duyarlılığın introvertler ve extrovertler arasında değişkenlik gösterdiği bilim camiasında uzun zamandır savunulan bir tezdir. (bundan daha önce big five'da da söz etmiştim: (bkz: beş büyük faktör kuramı/@highpriestess)) örnek olarak bir araştırmada d2 reseptörleri extrovert ve introvert bireylerde farmakolojik olarak bloke edilmiştir ve içe dönüklerin d2 reseptör aktivitesinde farmakolojik olarak indüklenen değişikliklere çok daha duyarlı olduğu tespit edilmiştir.

    binaenaleyh dopamine daha duyarsız olan extrovertler sürekli dopamin seviyelerini yükseltebilmek adına uyarılma ihtiyacı hissederlerken dopamine duyarlı introvertlerde sürekli uyarılmak yorucudur.

    buna karşılık serebral kan akışını düzenleyen asetilkolin pathwayinin introvertlerde daha aktif olduğunu savunan teoriler de mevcuttur. örnek olarak linkedin'de okuyabileceğiniz şu makale bu konuda aydınlatıcı olabilir.

    makaleden anlaşıldığı gibi, bu maddelerin ikisi de iyi hissettirir ancak pathwayleri ve iyi hissettirme "biçimleri" farklıdır. dopamin öz güven yükseltir, dış dünyada bir şeyler başardığınızda aldığınız ödüldür. asetilkolin ise rahat rahat bir işe odaklanıp, entelektüel aktivitelerle zaman geçirdiğinizde gelen hoşnutluk hissi ile bağlantılıdır.

    bu açıdan bakıldığında extrovertlerde daha aktif olan dopamin pathwayinin daha kısa olması şaşırtıcı değildir zira introvertlerin bir fikir beyan etmeden önce bile uzun süre düşünüp taşınması icap eder.

    gelgelelim "reseptör bloke etmek gibi kompleks yöntemler dışında dış uyarana karşı duyarlılık - duyarsızlık nasıl test edilebilir?" diye sorarsanız ve alacağınız cevap hans eysenck'in tükürük testi gibi bir cevap olursa bu cevaba temkinli yaklaşmanızda fayda olacaktır.

    daha az dış uyarana ihtiyaç duyan introvertlerle daha fazla dış uyarana ihtiyaç duyan extrovertlerin arasındaki farkın tükürük üretimi ile ölçülebileceği fikri ilk etapta mantıklı gibi gelebilir lakin bazı araştırmalar teoride mantıklı olsa da pratikte böyle bir durumun olmadığına işaret etmektedir. (örnek bir araştırma)

    nihayetinde introvert-extrovert ayrımının fizyolojisini anlayabilmek için psikologların teorilerinden çok nörobilimcileri takip etmek ve farmakolojik reseptör blokajı gibi yöntemlere ek olarak fmri, pet scan gibi yöntemlerle yapılmış çalışmaları incelemek rasyonel tavırdır.

    * * *
    yazımın politik yol linki:
    https://www.politikyol.com/…donuklugun-fizyolojisi/

  • dostlar alışverişte görsün durumu. sanki bilmiyorlar durumun böyle olduğunu. neymiş zorla polis eşliğinde araca alınmayan yolcu bindirilicekmiş.

  • yeni albüm çıkarmış fantaazi müzik icraacıları tarafından posterlerde, afişlerde, kaset kapaklarında sergilenen duruştur. kafanın italik duruşuyla satıştan beklenen gelir arasında çok doğru bir ilişki vardır. bu duruşun duayenleri arasında, mahsun kırmızıgül'ü, ibrahim tatlıses'i, özcan deniz'i ve yeni yeteneklerden bayhan'ı sayabiliriz. emrah dinçer hem italik hem bold olarak durur ki ayrı bir başlık konusudur, belki de değildir.

  • hala padişah resmi kullanan, anma ile kutlama farkını bile bilemeyecek zekada bir zavallının da bunu anlamasını beklemiyoruz !!!

  • (bkz: ketçap mayonez de olsun mu) öncelikle tüm sağlık çalışanlarının maaşları artmalı ama hemşireler de 6 sene okuyup üzerine minimum 4-5 yıllık uzmanlık yapsalar belki eşit miktarda maaş artışı konusunda hak iddia edebilirler.doktorlar için bir düzenleme söz konusu olduğu zaman hemen hak iddia ediyorsunuz. o klinikte bir şey olduğu zaman tazminat doktora açılıyor hemşirelere değil.kliniğin sorumlusu doktorlardır.

  • haberin girişine bak :

    "trabzon'un çaykara ilçesinden 51 yıl önce heyelan nedeniyle van'ın özalp ilçesindeki iki köye göçen karadenizliler, yöre halkıyla yıllardır huzur içerisinde yaşıyor."

    sanki çeçenistan'a göçmüşler adamlar. göçtükleri yer yine bizim toprak. anadolu ajansı nereye varmaya çalışıyorsun?

  • "the present perfect continuous tense: geçmişte olup, etkileri günümüzde hala devam eden. ulan tense misin gönül yarası mısın vicdansız."

  • mnemonic (yunan mitolojisindeki hafıza tanrıçası mnemosyne'den gelir kelimemiz) genel olarak bir şeyi akılda tutmak için kullanılan her türlü uyduruk oluşuma verilen isimdir. misal öys'ye çalışırken "sınav2" osmanlı'nın kuruluş dönemindeki savaşları sırasıyla hatırlamak için bir mnemonic'ti benim nazarımda (sırpsındığı, 1. kosova, niğbolu, ankara, varna, 2. kosova, bakın ne kadar faydalı, hala aklımda); bunun yanında mesela gezegenleri güneşten uzaklık sırasına dizmek isteyen amerikalı çocuklar da şey derler: "my very easy method: just set up nine planets" (mercury, venus, earth, mars, jupiter, saturn, uranus, neptune, pluto, siz zaten ezbere biliyorsunuzdur bunu). peki amerikalılar böyle der de, almanların gezegenleri sıraya dizecek mnemonicleri yok mudur? elbet vardır, yabancı dil ekolüne gönül vermiş insan barbie'den öğrendiğimiz şu mnemonicteki manaya bakın: mein vater erzählt mir jeden sonntag unsere neun planeten (babam bana her pazar dokuz gezegenimizi anlatır). en sevdiğim paşa olan çifte haseki paşa'yla nedense içimde hep böyle şefkat, acıma duyguları uyandırmış olan fıstıkçı şahap'ı (biz okuyorduk, o geçimini fıstık satarak sağlayan zavallı bir çocuk gibi geliyordu bana, ilkokuldaydım) unutmayalım ayrıca.
    daha neler vardı böyle, periyodik cetvelden tut da spektrum'un dalgaboyuna göre sıralı renklerine kadar hepsini böyle ezberlemiştik, ne yıllardı, ne mnemonicler gördük biz.

  • sözlükteki yeni üniversite mezunlarını göreceğiniz başlıktır.

    ilk tasoların üzerinde sevimli kahramanlar vardı. tasolar üçe ayrılırdı. normal, süper ve mega diye. kalınlarından dolayı bu isimleri alıyordu. hatta değer olarak 1, 2 ve 5 değerleri biçilirdi. mega olan ayrıca pembeydi.

    sporcu kartlarından arta kalan vakitlerde oynanırdı. çevreye yapılan yeni binaların mermerli duvarlarında oynamak gerekirdi başka düz yer yoktu.

    çöküş sebebi ise beybileyd kuşağıdır. yok kenarı bilmem neli tasolar yapıldı. kimsenin aşina olmadığı karakterlerle süslendi.

    digimon'la duffy duck bir olabilir mi amk?

  • sizin icin ozetliyorum: kafe, restoran gibi ya da paket servis yapan, ya da direkt tezgahtan satan isletmelerde gida icin %8 olarak uygulanan kdv %10'a , alkollu iceceklerde ise %18'den %20'ye yukseltilmis. fark %2.

    en az 3 dakika kardasiniz hadi.