2 entry daha
  • abd'de hayli popüler olan bir kişilik indikatörüdür. beş büyük faktör kuramında 5 temel nitelikten söz edilir:

    - openness (açıklık)
    - conscientiousness (sorumluluk)
    - extroversion (dışadönüklük)
    - agreeableness (uyumluluk)
    - neuroticism (nevrotiklik)

    indikatörün adının çeşitli kaynaklarda "ocean" akronimi ile ifade edilmesinin nedeni özelliklerin baş harflerinin "ocean" sözcüğünü oluşturmasıdır. karakter oluşumunda genetik de çevre de etkilidir. önce indikatörde yer alan karakter özelliklerinin tam olarak ne ifade ettiğini kısaca açıklayıp, daha sonra bu özelliklerin belirlenmesinde rol oynayan bir takım kalıtımsal veya edinilmiş belirleyicileri not edeceğim.

    * * *
    - openness özelliği yüksek bireylerin fantezi dünyaları, hayal güçleri gelişmiştir. bu kişilerin yeniliklere daha açık olmaları, çeşitli alanlara entelektüel merak göstermeleri ve estetik duyarlılık sahibi olmaları yüksek bir olasılıktır.
    - conscientiousness özelliği yüksek bireyler genel olarak daha planlı, daha organize ve çalışkan olan kişilerdir.
    - extraversion özelliği yüksek bireyler insanlarla etkileşmekten zevk alan ve konuşmayı sevenlerden oluşur.
    - agreeableness özelliği yüksek bireyler daha uyumlu, daha uzlaşmacı ve daha kibardır.
    - neuroticism özelliği yüksek bireyler ise öfke, hayal kırıklığı, anksiyete gibi duyguları tecrübe etmeye meyillidir.
    * * *
    tanımı bitirdiğimize göre bu özelliklerle bağlantılı olduğu söylenebilecek olan nörobilimsel bulguların neler olduğuna bakabiliriz.

    * * *
    1) openness:
    inferior parietal lobüldeki konnektivite ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. aslında bu hiç de şaşırtıcı bir bulgu değildir zira inferior parietal lobül, angular gyrus ve supramarginal gyrus olmak üzere iki gyrustan oluşmaktadır. özellikle supramarginal gyrusun hem dil, hem empati hem de açık görüşlülük için önem arz ettiğinden daha önce kısaca bahsetmiştim. (#71181689)

    testte openness skoru yüksek çıkan birinin yabancı bir dil öğrenmek istemesi, yurt dışına gitme hayalleri kurması ve politik olarak liberal bir çizgiye meyilli olması şaşırtıcı olmayacak ve söz konusu bölgelerin aktivasyonu ile de tutarlılık gösterecek durumlardır.

    * * *
    2) conscientiousness:
    büyük ölçüde ön insula ve dorsal ön singulat korteksten oluşan (birincil olarak, başka yapılarla da bağlantılı) salience network ve cognitive control network gibi ağların aktivasyonu ile ilişkili olarak belirlenecektir.

    bunu ele alan bir çalışma:
    salience network dynamics underlying successful resistance of temptation
    fmri ve erotik resimler kullanılarak yapılan bu çalışmada kendine hakim olma eyleminin test edilmesinde stimulasyonun görsel bir stimulasyon olduğunu hatırlamak önemlidir.

    buna ek olarak bir beyin regresyon analizinde, conscientiousness niteliğinin bilateral superior parietal lobüldeki gri madde hacmi ile doğru orantılı olduğu ve sağ orta frontal gyrustaki gri madde hacmi ile ters orantılı olduğu gözlemlenmiştir.
    brain structure links trait conscientiousness to academic performance

    superior parietal lobülün 5. ve 7. brodmann alanlarını içerdiği düşünülürse de brodmann alanları entry'mde de (bkz: brodmann alanları/@highpriestess) linkini görebileceğiniz şu çalışmanın, akademik performans bağlamında yukarıdaki bilgilerle tutarlı olabileceği anlaşılabilir:
    neural substrates associated with the concurrent performance of dual working memory tasks

    * * *
    3) extroversion:
    geçenlerde robert winston'ın bir kitabını okurken, dışa dönüklük ile ilgili ilginç teorilere rastladığımı belirtmeliyim. kitapta eysenck'in dışa dönük kişilerin sürekli olarak kortikal uyarılma arayışında olduklarını ileri sürmüş olmasının bahsi geçiyordu.

    buna ek olarak dopaminin etkisi ile ilgili kısa bir bölüm vardı. winston'ın dopamine dair yapmış olduğu analoji takdire şayandı. winston'a göre dopamin bir tür ikramiyeye benzetilebilecek olan memnuniyet duygusunu elde etmek amacıyla kumar makinesi gibi düşünülebilecek nükleus accumbens'e atılan paraydı lakin dışa dönüklerin oynayacak daha az parası vardı, binaenaleyh uyarım seviyeleri de daha düşüktü. bu vaziyet dışa dönüklerde sürekli olarak uyarılma arayışını doğurmaktaydı.

    cornell üniversitesi'ndeki bulgular winston'ın kitabında yazanlar ile tutarlıdır.
    extroverts have more sensitive brain-reward system

    * * *
    4) agreeableness:
    mantıken açıklıkta olduğu gibi empati ile ilgili bölgelerle ilişkili olması muhtemeldir. haliyle şu tür çalışmalara bakmak faydalı olabilir:
    the role of 'shared representations' in social perception and empathy: an fmri study.

    uyumluluk aynı zamanda default mode network aktivitesi ile pozitif korelasyon göstermektedir.
    the big five default brain: functional evidence

    * * *
    5) neuroticism:
    depresyon gibi durumlarla da ilişkili olduğundan ötürü serotonerjik sistemle ilişkili olarak belirleneceğine şüphe yoktur.

    serotonergic function, two-mode models of self-regulation, and vulnerability to depression: what depression has in common with impulsive aggression

    neuroticism associates with cerebral in vivo serotonin transporter binding differently in males and females

    ayrıca:
    brain structural connectivity and neuroticism in healthy adults

    panik, depresyon ve öfke gibi özellikler birbirinden farklı pathwaylere bağımlı olduklarından hepsi için ortak bir neuroticism belirleyicisinden söz etmek hatalı olur. aslında bu durum diğer 4 özellik için de geçerlidir zira her karakter özelliği kümesi kendisine bağımlı olan bazı alt kümeler yaratacaktır ve bu alt kümelerin mutlaka kesişiyor olmak gibi bir zorunluluğu yoktur.

    bu durum en basit olarak şu örnekle açıklanabilir: bazı bölgelerde gri maddenin azalması depresyon ile ilişkilidir. hatta söz konusu nörokrimolojide paylaşmış olduğum (#94823512) davranış kontrolü ile ilgili bölgeler ise bu katillerde görülen bir desendir. ancak gri maddenin yaşla beraber azaldığını ortaya koyan çeşitli araştırmalara da rastlamak mümkündür. buna mukabil yaş ilerledikçe neuroticismde azalma da görülür. (age differences in the big five across the life span: evidence from two national samples) tüm bu bilgileri bir araya getirirseniz nörobilimde tek bir faktörün mutlak belirleyiciliğinden söz etmenin sağlıklı olmadığını görürsünüz.
    * * *

    hülasa karakter özellikleri pek çok faktörden etkilenen kompleks fenomenlerdir ve kendi içlerinde fasetler barındırırlar. bu entry fazlasıyla eksik, yetersiz bir entry'dir ve amaç okuyucuya kişiliğin nörobilimine yönelik temel bir fikir vermektir.
  • gelen eleştirilerin ideolojik temellerini anlayabildiğimden ötürü eleştirenlerine hak verdiğim kuramdır. lakin:

    * * *
    1) bilimi ideoloji ile karıştırmamakta fayda vardır. yukarıda sözünü ettiğim varyasyonların çıkarım yapmakta aceleci davranan sosyal darwinistlerin veya red pillciler gibi grupların argümanları ile bir tutulması hatalı bir yaklaşım olacaktır zira yukarıda paylaştığım yapılardaki değişiklikler yalnızca kalıtımsal olmayıp edinilmiş de olabilirler. zaten bu detayı entry'nin başında da özellikle belirtmiştim.

    ne demek istediğimi biraz daha açayım. daha önce "anksiyete ve depresyonun şımarıklık olması" gibi bir başlık görmüştüm, insanlar depresyona girmemeyi bir tür soyut "psikolojik güç" ile bağdaştırıyorlardı. oysa uzun süreli bir depresyon beyinde kalıcı değişimler yaratabilmektedir ve bunun bir takım "dışsal" güç ile kişi tarafından hiç ilaç desteği almadan veya depresyona ilk etapta sebebiyet veren çevresel koşullar değiştirilmeden elimine edilebileceği inancı da bu durumda biraz havada kalmaktadır. (#88777874) elbette bu tür problemler yalnızca kalıtımsal olamazlar, zaten nörobilimciler de işin genetiğinden ziyade anatomisini ve fizyolojisini tanımlamaya çalışmaktadırlar.

    * * *
    2) "jung okumayı çok seven, ilköğretimini evde tamamlamış ve akabinde ziraat yüksekokuluna gitmiş katharine cook briggs ve yine evde eğitilip akabinde siyaset okuyan kızı isabel briggs myers tarafından, yani hiçbir psikoloji eğitimi olmayan bir anne kız tarafından, ikinci dünya savaşı sırasında geliştirilmiştir."

    bu big five için değil, mbti için geçerli olan hatalı bir bilgidir. big five kuramını geliştiren gruplar birbirinden bağımsız olarak çalışmış takımlardır, lakin bu grupların vardıkları sonuçlar birbirine benzer olmuştur. kimdir bu isimler?

    1) paul costa, jr. ve robert roger mccrae
    2) warren t. norman ve lewis goldberg

    iddia edilenin aksine bu isimlerin hepsi psikoloji ihtisası olan kişilerdir.

    * * *
    3) "geçerliliği burçlarla filan karşılaştırılmaktadır."

    big five'tan ziyade mbti için bu yaklaşımın neden bir false analogy örneği olduğunu daha önce zaten uzun uzun açıklamıştım, tekrar yazmayı gerekli görmüyorum. merak edenler okuyabilirler. (#86338676)

    * * *
    bu hataları belirtirken, psikoloji camiasındaki metodoloji krizinin değerli yazarın da belirttiği gibi self-reporting bias kaynaklı problemlerden muzdarip olduğunu inkar etmemekteyim. özellikle türkiye'deki üniversitelerde sosyal medyadan anket paylaşarak tez yazmanın normal kabul edilmesi bir faciadır ve metodoloji eleştirisi yapmak her zaman faydalıdır. ancak bu metodoloji krizlerinin çözümlenmesi önceden yapılmış olan anatomi ve fizyoloji temelli araştırmaları tamamen çöpe atarak değil metabilim üzerinde (#104337094) düşünerek ve metodolojide bir takım reformlara giderek mümkün olacaktır.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap