hesabın var mı? giriş yap

  • hatırladığım, birkaç kere rastladığım bir bölümünde mazhar'ın çalıştığı reklam ajansına ürettiği vıcık markalı saç jölesinin reklamını yapabilmek için bir girişimci geliyordu. bu girişimci aslında peruk takan kel bir adamdı. vıcık saç jölesinin reklamları çıktıktan ve yayıldıktan sonra bu jölenin kullanan herkesi kel bıraktığı ortaya çıkmıştı. jöleyi üretip yayan kel adam da kel ortaklarıyla birlikte bununla ilgili çıkan haberleri izleyip eğleniyorlardı "bütün dünya bizim gibi kel olacak! yaşasın kellik! nihaha..." diye. sonrası pek aklımda değil ama mazhar ile ruhsar bu adamlara karşı duruma el koyuyorlardı sanki.

  • 370 olmadı da diyelim ki ebesininki oldu, o da olumlu.

    edit: bu sefer 370 alır diyen arkadaşlar için tarihi bir hatırlatma yapayım. aşağıda a.k. partisi'nin girdiği seçimlerde çıkarmış olduğu milletvekili sayıları mevcut, bir göz atın, üstüne bir şey söylemeye gerek yok.

    2002 - 363 milletvekili
    2007 - 341 milletvekili
    2011 - 327 milletvekili
    2015 - 317 milletvekili

    aradaki haziran seçimini ve 258'i araya eklemeye gerek bile duymuyorum. *

  • geleneksel hale gelmesi utançtır.

    "tacize uğramamak için taksim'e çıkma" demek, bir kadının hayat alanının kısıtlaması demektir. "tacize uğrayacağını biliyor, neden çıkıyor" demek, tacizciyi cezalandırmaktansa kadını cezalandırmayı uygun görmek; kadına "sen evinde kal ya da şu izin verilen bölgede dolaş"ı layık görmek demektir. taciz ediyorlar diye metrobüse bineme, yılbaşı kutlanan meydanlara gideme, bazı mahallere gireme; nerede benim sosyal hayattaki yerim? hırsızın hiç mi suçu yok?

    edit: gelen mesajlardan sonra şunu da belirteyim. kadınlara özel bir ayrıcalık istediğim yok. tek isteğim "metrobüse binme, taksim'e gitme, binersen de tacize uğrayınca ağlama" denmesin. üst taraflarda bir yerlerde bu minvalde bir entry vardı. şimdi bulamadım, silmiş veya silinmiş.

    edit2: silinmemiş, yukarıda imiş.

  • my so called life cizgisinde olan, karamsar ama umutsuz olmayan bir gozle lise ye, ama daha onemlisi lisede herkesin gormezden geldigi insanlara ve onlarin dunyalarina bakan, dreamworks tarafindan yapilmis, yegana guzel dizi. dizisin en carpici ozelligi: genelde cogu genclik dizisi gibi "lise de bir guzel, bir eglenceli ki, sorma, siniftaki tum kizlar model gibi erkeklerse ta$, bi de bunun uzerine hepsi de cok iyi kalpli, ne zaman yardima ihtiyacim olsa kosarak geliyorlar" gibi kli$elerle insanlari kandirip, goz boyamaya calismamasidir. cunku gercek dunya bole i$lememektedir, dolsiyla bu dizide o tarz bir kurguya yer verilmez. nitekim dizinin slogani olan : everything you remember from high school... that you choose to forget.( lise hakkinda hatirlayip ama unutmayi sectiginiz hersey), dizinin icindeki rahatsiz edici lise hayatinin gercekciligini cok guzel olarak ozetliyor.

    bu diziden su anla$ilir ki, gerek amerika olsun gerek turkiye, gerekse japonya; lise hayati tum dunyada aynidir. akilli olan insanlar "inek" damgasi yer ve asagalanir, guzel ama aptal kizlar' i herkes sever, zaten bunlar okulun en popileri olurlar, ice kapali, akilli ama model gibi gozukmeyen, makyajsiz kizla herkes dalga gecer, spor da basarili olan tembel erkekler her zaman kizlarin gozdesidir, ve bu cocuklar acimazsizca kendinden fiziksel olarak gucsuz olanlarla dalga gecer, asagilarlar, ve tabii ki tum bu olaylar olurken hocalarin ruhu bile duymaz.

    freaks and geeks 80 lerdeki lise hayatini anlatmaktadir ki bu da sunu gosterir son 20 yilda lise hayati hic degismemistir, degismeyecektir. halen insanlar sabahin bir korunde mutsuz bir sekilde liseye gidip, koridorlarinda hayalet gibi dolasirken, insanlarin sahip olduklari ozellikleri takdir edecekleri, a$alanmayacaklari, ezilmeyecekleri, kisacasi lise hayatinin bitecegi gunu iple cekmektedirler.

  • durmaksızın yeni yerleşim yerleri inşa ediliyorken sanki yeni insanlara yer varmış gibi görünüyor bu şehir. halbuki ne kaldıracak yolları, ne de yetecek oksijeni, hacmi var. peki bu yapılaşmayı durduracak olan kimse var mı? planlamayla sorumlu kişiler bunu biraz olsun gözetiyor mu? tabii ki hayır.

    örneğin zaten trafiğin tıklım tıkış olduğu bir yere kocaman binalar dikildiğinde kimse bu binalarda ikamet edecek yüzlerce kişinin arabalarının bu trafiğe nasıl gireceğini düşünmüyor.

    mesela manhattan'a dındırık bi inşaat şirketinin gelip eski binaları yıkıp bilmem kaç katlı ev yaptığını düşünebiliyor musunuz? adamların nüfusu zerre kadar artmıyor çünkü şehrin kapasitesi sabitlenmiş. çünkü orada devlet insanına değer veriyor. buradaysa insanlar için şehrin gitgide yaşanmaz bir hal alışı, herkesin saatlerini trafikte geçiriyor oluşu, suçun artıyor olması ve insan kalitesinin gitgide düşüyor olması kimsenin umrunda değil. tek umurlarında olan rant ve para.

  • sözlükte bu aralar salgın şeklinde yayılan hastalık. bilinen en önemli semptomu; şöyle güzel, böyle kafası var diye roman yazar gibi 50 paragraf bonzaiden bahsedip entry'i "kesinlikle ama kesinlikle içmeyin! bak allah'ın adını verdim ne olur bunu kendinize yapmayın! söz mü? içmeyeceksiniz değil mi???" diye bitirmek. ya viral reklam, ya da madalya falan bekliyorlar sanırım.

    (bkz: geçen gün yine arkadaşlarla bonzai içiyoruz)

  • ışid'in fahri başkenti olan kentte gerçekleşmiş barbarlık.

    rakka ile yarışıyor kodumun yobazları.

  • aritmofobiye sahip insanlar, genellikle matematikten veya genel olarak sayılarla uğraşmakla ilgili kaygıyı, sayı sembollerini gerçekten görme korkusunu yaşarlar. sayı korkusu bazen numerofobi diye de anılır. sayılarla uğraşmadan birçok görevi veya mesleği yapmak zor olduğu için aritmofobi kişinin hayatını önemli ölçüde etkileyebilir.

  • neden kadın diye belirtme ihtiyacı duyuyorsunuz diyenlere katılıyorum. bence de gerek yok. fren yerine gaz... dediğiniz anda kafada cinsiyet beliriyor zaten.

  • bomboş bir yorum.

    birader o zaman ver 6 bin fazla gitmesin. sanki kârından çalışanına pay veriyomuşsun gibi ömür boyu sana neden mahkum kalsın?

    nasıl ki sen ticaretinde kârına bakıyosun, çalışan da kârına bakıyo.

    edit: imlâ