ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
vücut geliştirme
-
1900'lerin başlarında bugünkü anlamda vücut geliştirme diye bir şey yoktu, büyük kasları olan insanlar vardı ancak bu kişiler büyük kayaların kaldırılması, etkileyici ağırlıkların çekilmesi ve genellikle hile ve beceri ile seyirciyi eğlendirmeye yoğunlaşmışlardı.
vücut geliştirmenin profesyonelleşmesi sanayi devrimi'ne bir cevap olarak gelişti. büro işleri ve fabrikaların ortaya çıkmasıyla birlikte, bu yeni sedanter yaşam tarzının ülkenin erkeklerinin erkekliğini nasıl etkilediğine dair artan bir endişe vardı.
eski vücut geliştiriciler, vücutlarındaki her kasın gelişmesinden ziyade en ağır ağırlıkları kaldırmaya odaklandılar. sonuç olarak, çoğunun gelişmiş kaslarına eşlik eden yağlı karınları ve kalın bacakları vardı. sürekli olarak etkileyici fiziksel güçlerini sergileyerek dikkat çekiyorlar ve diğer “strongman”lere sürekli olarak meydan okuyorlardı.
daha sonra tarihe “modern vücut geliştirmenin atası” olarak kabul edilen eugen sandow, bu sığ düşünceye meydan okumuştur. asıl adı friedrich muller olan alman vatandaşı, gücünün yanı sıra fiziğini de geliştirerek seyircinin kas yapısını da takdir etmesini sağlamış. daha sonra “kas gösterileri”* olarak adlandırılan gösterileri yapmıştır.
sandow, sadece inanılmaz gücü için değil, aynı zamanda heykel gövdesi şeklinde olan vücudu ile de ünlüydü. şovları ağırlıkların kaldırılması gibi güç gösterilerinin dışında, kasların esneterek kas detaylarının ve kaslı vücudunun sergilenmesini de içeriyordu.
16 ocak 1904'te amerika'daki ilk büyük ölçekli vücut geliştirme yarışması new york, madison square garden'da gerçekleşmiştir. yarışma, health & strenght gibi vücut geliştirme dergilerinin yayıncısı bernarr macfadden tarafından da desteklenmiştir.
yarışmanın kazananı, “the most perfectly developed man in the world” ilan edilen al treloar olmuştur.
eugen sandow 1894
eugen sandow 1896
eugen sandow 1902
eugen sandow 1902
george hackenschmidt 1900
george hackenschmidt 1905
louis cyr 1900
louis cyr 1905
lionel strongfort
frederick winters 1904 olimpiyatları
mr eggleton - 1905 (sandow'un vücut geliştirme okulunun müdürü)
murray 1905 sandow vücut geliştirme yarışması kazananı
georg lurich 1910
georg lurich 1910
bernarr macfadden 1918
strongman 1920
a. dandurand 1927
kaynak
ankara'da çinli sanılan kadına linç girişimi
-
bu gidişle, çinçin semtinin yağmalanması yakındır.
debe edit:(bkz: ekşi sözlük donör oluyor kampanyası)
debe editine gıcık kapanlar için edit
karısı kızıyla rakı içen insan
-
babam ciddi anlamda alkolikti. her gün bir yetmişlik deviren insan. * ben beş yaşıma gelince ettiğim bir laf üzerine komple bıraktı. ilaç, tedavi, destek almadan. bir gece çok sarhoş geldi eve, annemin ve babaannemin tuhaf bakışları eşliğinde abdest aldı, salondaki aynalı büfenin üzerinde duran kuranı indirdi, yemin etti bir daha içmeyeceğine. gecenin bilmem kaçı. kimse inanmadı. ben inandım. beş yaşında bir velet olarak, payım vardı bu işte, nasıl inanmayayım?
içmedi de... hatta sarsıntılı geçen, tüm vücudunun kurdeşen dökerek tepki verdiği, mikrop kapmasın diye ispirto ile kaşırken her yerini, elinde kalan ispirtoyu içine çekerken utanıp kıvrandığı günlerin ardından bağımlılığı tamamen bitti.
bu defa da "sofra" günleri başladı. ailemdeki tüm ehli keyiflere kendi elleriyle sofralar kurdu, içkilerini aldı, onlarla sabahlara kadar sohbet etti. öyle bir meydan okuma. bir yudum dahi içmedi kendisi bir daha ama.
işte biz büyüdük. bara falan beraber gelir, bize ısmarlar, öyle seyrederdi. sadece bir kere, su kenarında rakı içen insanlara bakıp, "keşke ağzımla içebilseydim şu mereti" demişliği var ki, hepimizin içinde yaradır.
keşke be baba. seninle hiç karşılıklı keyif yapamadık baba kız gibi ama biliyorum ki kralını yapardık olsaydın. kralını yapardık, zamanında bokunu çıkarmasaydın. kardeşimle yapıyoruz şimdi bunu. annem de ne seversek onu koyuyor sofraya, ne istersek onu pişiriyor. görsen derdin ki, "ulen, karı benim yetmişlikleri tuvaletlere döktü, bahçe duvarlarında kırdı, çocuklara sofra kuruyor, başlarım öyle işe"
eee bizde de böyle*
yaran diyaloglar
-
belediye otobüsünde bir amca ile aramda geçen diyalogda, yanıma doğru geldiğini görmem ile ayaklanıp;
ben: gel amca otur ben zaten inicem şimdi.
amca: burası mı rezerve edildi, ben daha önlerden bir yer ayırtmıştım ama heralde kapıldı... :)
ben:hönk
tabi çoğu kişi bu diyalogu duydu ama birkaç saniye tepki veremedi, meğersem amca patlatmış espiriyi. sonrasında otobüste gülüşmeler... tabi kimse 70'li yaşlarda amcadan böylesi zeka ürünü bir cevap ve sempatiklik beklemiyordu. o kadar alışmışız ki sen kalk ben oturucam tarzında olaya bakan yaşlı sinirli teyzelere...
camilerde pokemon go oynanması yasaklansın
-
"benim türbanlı pokemonuma camilerde top fırlattılar"
oğlumu çöpe mi atayım
-
allah kimseyi evladı ile sınamasın, kimse de o yetiştirdi, onun da kabahati var filan demesin, dünyanın binbir türlü hali var.
tv yarışmalarında verilmiş ilginç yanıtlar
-
passaparola yarışma programından:
-c harfiyle başlayan, akdeniz kıyılarında da görülebilen bir köpekbalığı cinsi (doğru yanıt: camgöz)
-cavs !!!
game of thrones
-
5. sezonun sızdırılan 4 bölümünü de izledim. yarın ölmeyeceğimin garantisi yok neticede. neden bekleyeyim? aklımda duracağına midemde dursun.
pişman değilim bir dört bölüm daha olsun yine izlerim.
(bkz: kim öle kim kala)
gelinin kız kardeşi
-
ablasının düğününde hayatı sorgulayandır.
en yakın arkadaşımın düğününde tanıştım gelinin kız kardeşi ile, çok fazla içmiş, hayatı sorguluyordu. öyle ki bir ara komaya girecek sandık. neyse ki en yakın arkadaşım olan damat ve ben sinirleri yıllar önce alınan insanlar olduğumuz için sakince kendisi teselli ettik, gelinin bir arkadaşı ile geceyi tamamlayabilecek kadar ayılttık. bu sayede gelin ve arkadaşları oyunlarını doyasıya yaşamışlardır.
e-kitap
-
yemin ediyorum, ürettiği e-reader'a "kitap kokusu püskürtme" aparatını ilk takan köşeyi sekiz kere daha dönecek, sonrasında bütün matbaalar batacak ve e-kitap'lar ellerden düşmeyecek. her sayfa çevirme butonuna dokunduğunda bir pıssst... tamam işte.
üniversite mezunları en az 5 bin lira maaş alsın
-
mantarcilik denen bolumu bitirip gercekten mantarcilik yapan birinin 5 binden fazla kazanmasi isten bile degil.
not: mantarci degilim
not2:avukat da degilim
not3:evet mantari seviyorum
edit: başlık bana kalmış kendimi haydar baş gibi hissettim. lakin evet asgari ücreti de 5 bit tl yapmak gerek.