hesabın var mı? giriş yap

  • mikhail tal'ın sovyet şampiyonalarından birinde büyük usta vasiukov ile oynadığı oyun “the hippopotamus game” olarak bilinir. oyunun bir safhasında atını feda etmek durumundadır, bir çok mümkün varyasyon vardır, ancak bunların sonuçlarını düşündükçe, atı feda ettiği zaman hiçbir şey elde edemeyeceğini de görür. ne yaparsa yapsın, rakibi, karşılık olarak iyi bir hamle yapacaktır. aklı dağılır ve bambaşka düşünceler içinde iken, aniden çocuk şiirleri yazan korney ivanovich chukovsky’nin, “the telephone” adlı absürd şiirinden, bir hipopotamın bataklıktan kurtarılmasının ne zor olduğu ile ilgili bir dörtlük, ilham gibi gelir aklına:

    yuck. just my luck/to get stuck/hauling a hippo/out of the muck!"

    etimolojik olarak da “nehir atı” anlamına gelen hipopotamla ilgili bu dörtlük, onu bambaşka yerlere sürüklemiştir. aynı zamanda bir mühendis de olan mikhail tal, artık tüm konsantrasyonunu buraya vermiştir: bir hipopotam, bataklıktan nasıl kurtarılır? aklına gelen çözümler arasında krikolar, manivelalar, helikopter ve hatta ip merdiven dahi vardır. uzun uzun düşündükten sonra, bu kurtarma operasyonu ile ilgili yenilgiyi kabul eder ve “boğulacak, çare yok” diye düşünür. aklına düşen “bataklıktaki at”ı feda ederken, aynı zamanda, satranç tahtasındaki atı da feda eder. kazanan tal olur. ertesi gün gazetelerde kendisinin, 40 dakika düşünüp hesap yaparak, atı feda edip son derece başarılı bir hamle yaptığını eğlenerek okuyacaktır.

  • benim çocukluğum için en hasından çocuk bayramıydı. düşünsene, yılda bir günlüğüne arkadaşlarınla hava karardıktan sonra, üstelik akşam geç vakitte dışarda oynamana izin verilmiş. kibritle bile oynaman yasakken kocaman devasa ateşler yakılmış. cesaret edebilen üstünden bile atlıyor. sadece sen ve diğer çocuklar değil, büyükler de gelmiş oyununuza katılmış. mahallede sokak düğünlerini aratmayan bir kalabalık. saatlerce bitmeyen coşku. sonrasında evde aynada isten kararmış suratın, yanık lastik kokan tişörtün. derin uykularda büyüdüğünü gördüğün rüyalar.

  • silgi. okuldayken biri silgimi aldığı zaman, mahsus yanlış yazar, geri alırdım hemen. o silgi önümde durmazsa, sürekli geri alma planları yapar, ders dinleyemezdim.

  • en çok da türk ahlakına uygun olmaması sebebiyle şikayet edilmesine güldüğüm dizidir. türk ahlakı. sanat galerilerine sopalarla dalan, cebi dolsun diye 2 milyon ağaç kesen, talana ve memleketin topraklarının satılmasına göz yuman, ama zikko bir dizideki bir sahneden etkilenen sözüm ona namus bekçisi. türk ahlakı... sokayım ahlakınıza.

  • bu konuda son 3 yıldır kendim için epey araştırma yaptım. araştırdığım şeyler anksiyeteyi/kaygıyı azaltacak ve ruh halini/ sağlığı olumlu etkileyecek şeylerin neler olduğuydu yani yaşam kalitemizi arttıracak olan şeyler. yazacaklarım benim kişisel görüşüm değil, hepsi hakkında yayınlanmış makaleler var. bazı kaynakları eklerim.

    1- ilk sırada kesinlikle uyku var. genel kabul günde 7-8 saat uyumak gerektiği yönünde. eğer sabah kalktığınızda uykunuz varsa, alarmla uyanıp zor kalkıyorsanız, uykunuzu açmak için kahveye ihtiyaç duyuyorsanız ya 8 saat uyumuyorsunuz ya da uykunuz kaliteli değil. bu da çalışmalara göre anksiyete ve depresyona sebep oluyor hatta yaşam ömrünü bile kısaltıyor, yaşam kalitenizi nasıl düşürmesin!
    (bkz: why we sleep)
    kitabin indirilebilir pdf'i
    (bkz: matthew walker)

    2- beslenme. gluteni ve rafine edilmiş şekeri, paketli ürünleri hayatınızdan çıkarmak, besin alerjinizi saptamak için eliminasyon diyeti yapıp sizi rahatsız eden, şişkinlik, gaz vs. yapan besinleri yememek yaşam kalitenizi inanılmaz arttıracak. bununla birlikte varsa kronik ağrılar ve kronik hastalıkların tedavisinde sizi olumlu yönde çok destekleyeceği için sağlığınıza büyük yatırım olacak. çıkardığınız besinlerin yerine bol sebze eklerseniz, her gün yeşillik, sülfürlü sebze, renkli sebze /meyve yerseniz enerjiniz çok artacak, varsa cilt problemleriniz, akne vs. düzelme sağlayacak.
    (bkz: terry wahls)
    videoda kaynak ve takip edebileceginiz hekim listesi var

    3- stres yönetimi. şehir hayatında yaşam, geçim derdi, destek almadan çocuk bakımı, eş ile ilişkide problemler, yalnızlık, trafik, sosyal destek bulamama, işsizlik ya da iş yerinde sorunlar vs. gibi çoğumuzun her gün yaşadığı, en sık gördüğümüz ve artık normalleştirdiğimiz sorunlar aslında stres olarak arka planda bize yük olmaya devam ediyor. bunları değiştirmek muhakkak yaşam kalitemizi arttıracak ama çoğu zaman değişim elimizde olmayabilir. bu durumda başımıza gelenlere değil, vereceğimiz tepkilere ve bize olan etkilerine odaklanmamız gerekiyor hem ruh hem beden sağlığımızı korumak için. stres yönetiminde en çok işe yarayan şey meditasyon.
    meditasyonun etkileri için kaynak video

    4- egzersiz yapmak. düzenli egzersiz/ yürüyüş/ koşu, yaşam kalitenizi birçok açıdan arttıracak. hem özgüveninizi arttırarak kendinizi daha çok sevmenizi sağlar hem de istikrarla devam ettirmeniz kendinize olan saygınızı pekiştirir. bedensel sağlığa olan etkileri uzun uzun saymakla bitmez. bir de endorfin, serotonin, dopamin salgılanmasını sağlayarak direkt olarak mutluluk ve huzur düzeyinizi arttırır, yaşam kalitenizi nasıl arttırmasın?
    (bkz: google)
    bedeninizle baglantida olup olmadiginizi anlamak için izleyebileceginiz video
    düzenli egzersiz yapmak için motivasyon sebepleri

    5- son sıraya yazdım ama kesinlikle en önemsizi değil, belki de en önemlilerinden; travmalar. çoğu çocuklukta yaşanan travmalar, biz unuttuk sansak da bilinçaltımızda bekleyerek uygun ortamda(bir hatırlatıcı olduğunda) ortaya çıkarlar. bazen fark edersiniz başkalarının sinirlenmeyeceği şeyler sizi çok sinirlendirir, tahammül düzeyiniz düşer. kendinizi kontrol etmekte zorlanırsınız, sinirli ve sabırsız biri olarak tanımlanırsınız. ya da bazen çok duygusuz hissedersiniz kendinizi, duygularınızı hissedip anlamaya uzaksınızdır. etrafınızda sizi anlayacak birinin ya da yardım isteyebileceğiniz birinin olmadığından şikayetçi olabilirsiniz ya da yardım istemekte zorlanırsınız. sürekli suçlandığınızı ya da sürekli haksızlığa uğradığınızı düşünüyor olabilirsiniz. işte bunların hepsi (ve daha fazlası )çok yaygın görülmekle birlikte travma belirtisidir ve ömür törpüsüdür aynı zamanda. yaşam kalitenizi çok düşürür, sürekli gergin ve huzursuz yaşadığınızı düşünün. bu travmaları anlamak, kendinize yakından bakıp, çocukluk hikayenizi çözmek ve kendinizi tanıyıp iç huzurunuzu oluşturmak, bu huzurun dışardaki etkenlerden etkilenmemesini sağlamak için en iyi yol psikoterapi almaktır. psikoterapi, yaşam kalitenizi bir değil, birkaç basamak arttırır. ancak herkes için ulaşılabilir olmayabiliyor. bu durumda biblioterapi de (kitap terapisi) işe yarar. kendinizi tanımanızı ve anlamanızı sağlayan çok sayıda kitap var.
    bazı kitapların pdf’lerini buradan bulabilirsiniz

    edit:
    6. takviyeleri de eklemeye karar verdim. bu konuda uyaran çok az hekim var. d vitamininiz düşükse (50-60’ın altında), tiroit fonksiyonlarınız bozulmaya başladıysa depresyona bile sebep olur, yaşam kalitenizi de düşürür. çok detaylı bir kan tahlili yaptırıp (doktorlara onaylatmak zor, ben laboratuvarda yaptırıyorum) vitamin- mineral eksiklerini belirlemek. özellikle gözden kaçabilen iyota idrarda baktırmak lazım. magnezyum, omega-3 herkesin kullanması lazım. kendisi psikiyatrist olan deniz şimşek’in çok güzel bir kitabı var, “birim”. o kitapta ideal değerleri öğrenebilirsiniz.
    (bkz: deniz şimşek)
    bu videoda kaynakları bulabilirsiniz

    7. bir de hayatınızdaki enerjinizi sömüren insanları, toksik ilişkileri hayatınızdan çıkarmak ciddi anlamda yaşam kalitenizi arttırır. bununla birlikte harvard üniversitesi’nin yaptığı ünlü araştırmadan öğrendiğimize göre insanın hayatta mutlu olmasını sağlayan şey, kurduğu yakın ilişkilerin kalitesi ve sağlıklı bağlar. kaliteli ilişkiler kurmak, sağlıklı ve yakın bağlar kurmak yaşam kalitenizi çok arttırır.
    toksik ilişkilerin yaşama etkisini anlamak için
    sağlıklı ve toksik ilişki ayrımını anlamak için

  • kisa bir animi anlatacam.

    cafede oturup cay iciyoruz. turlu simariklar yapiyor guluyor arada beni de gulduruyor. cay soyledik. seker atip karistiriyordum ki eli carpti cayi oldugu gibi uzerime doktu. bacaklarim yandi bitti kul oldu. neyse soku atlattim sicaklik normale dondu gozgoze geldik. birden aglamaya basladi. numaradan da degil. bildigin gozlerinden yaslar bosaliyor. sasirdim ne yapacagimi bilmiyorum. herkes bize bakiyor. bir de aglarken diyor ki her sey beni buluyor, cok sanssizim, cok mutsuzum falan. ayaga kalktim arkasina gectim lutfen aglama bu benim hatam benim sucum dedim. resmen sucu uzerime aldim ve bunun icin bana bu olayla ilgili tek kelime bile etmedi.

    gereksiz simarikligi yuzunden uzerine cay dokulup kavrulan ben! aglayan o! ozur dileyen ben!

    diyecegim o ki cok tehlikeliler. cook! cirkin olsun benim olsun.

  • ağustos 1997, kaç lira aldığımı hatırlamıyorum ama bilgisayarımın belleğini 16 mb'den -o zamanlar ev bilgisayarlarında pek bulunmayan bir miktar olan- 64 mb'a çıkarmış, sonra da onlarca internet explorer penceresi açıp windows'un hâlâ düzgün çalıştığını görerek zevke gelmiştim (maldım evet).

  • insanı biber gazı altında bile güldürür.

    inönü stadı'nın orada barikat kurmak için tırı çalıştırmak isteyen bir grup "düz kontak bilen var mı?" diye ortalıkta dolandı. "hırsız var mı kızmayacağız bak valla gel" diye bağırdılar. kimseyi bulamayınca da "ne düzgün bir kitleymişiz arkadaş helal be" diyip tırdan vazgeçtiler.*

    bu kitle bir harika dostum!

  • ben bu güzellik algısını yıkma olayını, daha doğrusu bu metotla yıkma çabasını asla algılayamıyorum.
    şöyle ki;
    bunlar tipik güzel değil hatta çirkin denerek (sözle denmiyor tabi) bu modelleri kullanarak genel kabul gören güzellik algısının yıkılması hedefleniyor.
    yani bu modellerin tipik güzellik algısına uygun olmadığı vurgulanıyor.
    bu şekilde de standart kabul gören güzellik algısının sınırları vurgulanarak güçlendiriliyor. yani bunlara çirkin, diğerlerine güzel demeye devam edilerek aslında hedeflendiği iddia edilen şeyin tam tersi gerçekleştirilmiş oluyor. bunları "öteki" kılmak, o standart güzele güzel demeye devam ediyor esasen.
    diyin ki efendi efendi biz çirkinlere de 3-5 kuruş kazandırmayı hedefliyoruz, hepimiz kabul edelim *