hesabın var mı? giriş yap

  • tişörtünde "ı <3 mom" baskısı olan sevimli çocuk. hevesi kursağında kalmıştır. güldüm yalan yok ama aslında bu durum çok üzücü. çocukların yaratıcılıkları, merakları bilinçsiz insanlar tarafından eften püften sebeplerle baltalanıyor. bırakın döksünler, saçsınlar, öğrensinler ne zararı var ya? çocukların bütün uğraşları boşmuş, gereksizmiş, yaramazlıkmış gibi davranılıyor. bırakın bi nefes alsınlar üzülüyorum vallahi.

  • avusturya viyana;

    kira: 800 € / ay (2+1 77 m2, meidling)
    ısınma, sıcak su, ocak ve bilimum elektrikli ev aleti için gereken yılllık elektrik giderinin hesaplanıp aylığa bölünmüş haliyle: 89 € / ay
    su: kira içinde
    internet: 30 € / ay (75 mbit, sınırsız)
    telefon: 10€ /ay (internet abonesi olunca avantajlı oldu)
    tv vergisi: 25 € / ay
    ev sigortası : 6 € / ay
    amazon prime: 8 € / ay
    privat kindergarten: 190 € /ay
    ulaşım: 365 € / yıl
    araba : -

    alışveriş: ~600 € / ay (3 kişilik bir aile için)

  • süperkritik akışkanlar geleceğimiz için muazzam imkanlara kavuşmamızda büyük bir öncülük edecekler. geleceğin gıdaları, kompakt gıdalar diye bir kategori oluşturacak olursak bunların hepsi süperkritik akışkan ekstraksiyon sayesinde elde edilecek. özellikle öyle uygulamaları var ki çöp diye nitelendirilen pek çok atık bu sistem ile bir başka değere dönüşebiliyor. bu sistem de yine döngüsel ekonominin çarklarını çevirmede oldukça etkili. bir prosesin atık çıktısı diğer prosesin ürünü olarak sisteme dahil olabiliyor. gerçek anlamda sıfır atıklı prosesler elde etmek mümkün hale geliyor.

    süperkritik akışkan ekstraksiyon sisteminde genel olarak co2 gazı kullanılmaktadır. nadirende olsa n2o gazının da kullanıldığı uygulamalar mevcuttur. ekstraksiyon işleminde co2 öyle bir faza gelir ki onun fazını ayrı bir noktada nitelendirmek zorundayız. çünkü katı, sıvı, gaz fazlarından çok ayrı bir noktada incelenmektedir. işlem sırasında co2'e uygulanan sıcaklık ve basınç ile süperkritik akışkan fazı elde edilir. bu aşamada süperkritik akışkanlar sıkıştırılmış gaz olarak görünür. yüksek yoğunluklu ve düşük sıkıştırılabilirliğe sahip bir sıvıya benzerler ve aynı zamanda yüksek difüzyona ve düşük viskoziteye sahip bir gaza benzerler. her iki fazın arasında kalarak bitki materyalleri içerisine yüksek nüfuz güçleri ve çözücü güçleri sayesinde, kimyasal uyumluluğu olan çözünenler için iyi bir çözücü haline gelir.

    bu sistem ile aklımıza gelen her bitkiden, meyve ve sebze atıklarından, kuruyemişlerden birçok öz elde edilebilmektedir. yahut herhangi bir üründen istenmeyen maddelerin çıkarımı gerçekleştirilebilir. örneğin kahve çekirdeklerindeki akrilamid süperkritik ekstraksiyon ile %79 oranında arındırılmıştır. esasen bu proses en yoğun olarak kahvenin kafeinden arındırılması işlemi için kullanılmaktadır. ancak bu prosesin yapacakları o kadar kapsamlı ki sadece bu işlem için kullanılması oldukça kısıtlayıcı olurdu.

    türkiye'de bu prosesin yaygınlaşması için öncülük eden kişi ise can kayacılar'dır. özellikle son zamanlarda yaptığı denemelerde gerçekten geleceğe dair umut verici sonuçlar elde edilmektedir. örneğin; salça fabrikalarının atığı olan domates kabuklarını süperkritik ekstraksiyon prosesinden geçirerek antioksidan olan likopeni saflaştırmışlardır. domates kabuklarından alınan likopen sonrasında oluşan renksiz kabuklardan da yine aynı işlem uygulanarak %80 oranında bitkisel protein elde edilebilmiştir. bu sayede biyoyararlanımı çok yüksek bir ürün elde edilmiş olmaktadır.

    süperkrik eksraksiyon sayesinde; gıdalar içerisinde ihtiyacımız olan pek çok ürünü salt hali ile elde etmemiz oldukça mümkün. özellikle bitkilerden elde edilen uçucu yağlar ve içerisinde bulunan moleküller ve fitokompleksler sayesinde daha yoğun içerikler elde edilebilecektir. kozmetik, farmasötik gibi alanlarda direkt en organik olanı saflaştırarak tüketmek ve fayda sağlama noktasında kesinlikle geleceğin kurtarıcı prosesi halini almaktadır.

    kaynaklar: 1, 2, 3

  • ilginç bir şekilde kendine bağlayan, gerçekle hayalin birleştiği yerlerde beklendiğinden fazla ikilemde bırakan bir film. (bkz: gentrification) denen bu soylulaştırma hareketinin, san francisco gibi tutunmanın en zor olduğu yerlerden birinde anlatması cuk oturmuş. içinde ırk ilişkileri, sınıf ilişkileri, ailevi ilişkiler, toplumla olan ilişkiler; karmaşık ama izleten bir ilişkiler yumağı var sanki. filmde insanı düşündüren hem bir hikaye hem de ayrı ayrı karakterler var gibi, montgomery karakteri ise son zamanlarda ekranda en çok merak ettiğim ve ilgimi uyandıran karakter oldu. sakin akan, izleyiciye her sahnede 'öyle anlamadıysan bir de böyle söyleyeyim' demeyen bir film arıyorsanız, hoşunuza gidebilir kesinlikle.

    imdb linki: link

  • türk televizyonlarının unutulmak istenen ama unutulamayan adamı savaş ay production gururla sunar,

    bir kaç ay önce atv ana haber'in "savaş ay oradaydı" adlı bölümünde savaş ay'ın narkotik ekibiyle terör bağlantılı bir şebekeye baskın yapmaya gitmesi, polislerin kapıyı kırmalarını ve savaş ay'la birlikte içeriye girmelerinin kameraman tarafından evin içinden görüntülenmesi..

  • lise 2'ye gidiyorum, market - bakkal bozması bir dükkanımız var, var ama durumlar pert, gökte uçan kuşa borcumuz var. dükkanda mal bitiyor yerine koyacak para yok. gelen para bankaya borç kapatmaya gidiyor.

    yine böyle bir gün, okula gideceğim babam bankadan geldi kasada 10 lira yok, ben de 5 kuruş yok. "paran var mı?" dedi. "var baba" dedim. yok diyemedim, "çıkart ceplerini dışarı" dedi. yok falan desem de zorla çıkarttırdı e haliyle bomboş, hiçbir şey yok cepte, bir paket uç, bir de kalem. "hani paran vardı?" dedi. cevap veremedim sustum kaldım sözlük, boğazıma bir şey düğümlendi sustum kaldım. oturdu "cebine 50 kuruş bile koyamıyorum vay be" dedi. hıçkırarak ağlamaya başladı. yaklaşık 10 sene geçti şimdi biraz daha iyi durumdayız ama 10 senedir babamın o hali gözümün önünden hiç gitmedi be sözlük. işte ilk defa o an ne kadar zengin olduğumuzu anladım. işte o an aslında paranın bir boka yaramayan adi bir şey olduğunu anladım.