ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sekonder kazanç
-
kişinin bir fiziksel ya da ruhsal bir hastalığa bağlı olarak elde ettiği ilgi müdahale vb. etkilerin sürekli kılınmasını istemesi durumudur. çoğunlukla bilinçli olarak yapılan bir davranış değildir. ancak bir durumdan ya da hastalıktan sekonder kazanç sağlayan kişi durumu ve hastalık belirtilerini devam ettirme eğilimindedir. ha bu arada ben psikolog falan değilim.
(bkz: kendini ruhsal hastalıkla tanımlamak)
(bkz: depresyon tercihtir)
anadolu çomarı
-
ağızlarından sürekli ''halkı böyle aşağıladıkça kaybetmeye devam edeceksiniz'' gibi laflar duyarsınız. asıl kaybeden kendileridir ama farkında bile değildirler. seçim kazanmayı hayatlarının merkezine oturturlar. seçtikleri kişiler gününü gün ederken, bu mallar da onlarla beraber kazandıklarını sanarlar. git bak bakalım sığır kardeşim o milletvekili çocukları, bakan çocukları sana hiç benziyor mu? seçtiğin kişiler kazanmış oluyor, sen değil mal kardeşim. adam makarnaya muhtaç, ''kaybetmeye mahkumsunuz'' diye nutuk atıyor. akıl fikir.
gökhan özoğuz
-
bu adam tüm ülkeye birşey gösterdi. bir insanı dış görünüşüyle yargılamanın ne kadar ahmakça olduğunu. ulan hırbolar, dingiller, hatta çok kibar olamıyacam ibnenin evlatları şu adamı dışarda görseniz, şuna bak satanist gibi amk dersiniz. ama işte gördünüz. o takım elbiseler içinde gördüğünüz saçı başı düzgün çoğu adamdan on gömlek daha kaliteli olabiliyormuş bu görünümde kişiler. ön yargılarınıza tükürdüklerim.
norveç'in 800 milyar dolarlık tasarruf fonu
-
http://www.bbc.com/news/business-28882312
norveç'te herkesi milyoner yapmaya yetecek kadar paranın tutulduğu fondur efendim.
bir yanımız elbette arapların petrolleri bittikten sonra düştükleri açlığa fakirliğe üzülecek. ama öbür yanda petrolden kazandıkları paranın %96sını tutan, dubai gibi pislik merkezlerine harcamayan ülkeler var. medeniyetin gözünü seveyim.
27 haziran 2016 italya ispanya maçı
-
ölüm grubu deniliyordu türkiye'nin grubuna harbiden öyleymiş. biz elendik hırvatlar elendi ispanya elendi. mükemmel bir ölüm grubu. herkes öldü amk.
aşırı hız zaman kazandırmaz hayat kaybettirir
-
az önce egm tarafından tarafıma yollanmış sms. yanlış. newton'ın fizik kurallarını egm'ye hatırlatacak olursak:
d = v.t
yani
mesafe = hız x zaman
buradan hesaplarsak
zaman = mesafe / hız
yani mesafe aynı olduğu zaman hız arttıkça zaman azalıyor bölen olarak değeri arttığından. eğer
aşırı hız > hız
denklemine bakarsak aşırı hızın her zaman zaman kazandırdığını söyleyebiliriz. dolayısıyla doğru cevap:
"aşırı hızla kazanılan zaman, kaybedilen hayatlara değmez"
olacaktı. bir emniyet genel müdürlüğü eğitiminde daha görüşmek üzere.
selge antik kenti'nin beyin yakan tanıtım filmi
-
"siz antik tiyatroyu görme heyecanı içinde yürürken, sizin paranızı almak üzere ellerinde hiçbir anlamı olmayan eşyalarla yalvararak sizi taciz eden bu kalabalıkla karşılaşmak tüm neşenizi kaçırıyor."
müthiş bir gözlem. türkiye'nin herhangi bir yerindeki turistik bölgenin yöre halkını eksiksiz tanımlamış teyzem.
bir yerin barzo mekanı olduğunu anlamanın yolları
-
gündüz vakti dangır dangır türkçe pop müzik çalması.
bir kafede insanlar birini duyamıyorsa orası kafe değildir.
world wide web
-
dünyayı saran ağ.
1980'li yıllarda avrupa fizik laboratuvarı cern'de çalışmakta olan tim berners-lee tarafından, cern'deki fizikçiler ile diğer ülkelerdeki meslektaşlarının fizik alanındaki çalışmalarını etkin ve kolay bir biçimde paylaşmalarını sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.
dünyanın çocuk yapmayı bırakması
-
böyle giderse dünya 1000 yil sonra suriyelilerden olusacak.
iş görüşmesinde bir odada yarım saat bekletilmek
-
yarım saat olsa iyi, tam bir saat bekledim. ama sor bi niye bekledim? sorduysan cevap veriyorum: ne çok sabırlı olmaktan ne de çaresizlikten; ki bundan önce üç görüşme yapmıştım, hepsi de çok iyi geçmişti *... tek sebebi vardı, o da merak.
bir saat sonra artist artist gelen lavukla olan diyaloğu hatırladığım kadarıyla aktarıyorum:
- ahmet bey değil mi?
- evet.
- ahmet bey, ben serkan. şuyum buyum bik bik bik... isterseniz kendinizi tanıtın, başlayalım.
- açıkçası serkan bey. hiç başlamasak daha iyi olacak. zira bir saattir bekliyorum burada, özür bile dilenmedi. allah rızası için bi su içer misin diyen de olmadı. bu sizin çalışanlarınıza ne gözle baktığınızın çok açık bir göstergesi bence. kaldı ki buraya iş dilenmeye de gelmedim. benim çıkarlarım kadar sizin de çıkarlarınız söz konusu. tecrübesiz olabilirim ancak yeteneklerimin ve yapabileceklerimin farkındayım. (tamam biraz gaza geldim.)
- ee şey, bik bik bik. yurt dışından misafir falan filan...
- tek bir şey sormak için bekledim, yoksa çoktan çekip gitmiştim: cv'im kariyer.net üzerinden 8 kere görüntülenmiş. bunun sebebini merak ediyorum, cevaplarsanız sevinirim.
- (görüşmede ciddiyet, bu noktada kayboldu) eheheh tam olarak bilemiyorum, insan kaynaklarındaki arkadaş sizi çok beğenmiş olabilir.
- (sağ kaş havada) ben de öyle tahmin etmiştim. telefonum orada var, 7/24 arayabilir... iyi günler.
hızlı bir şekilde sandalye çekilir, yerden kalkan tozlar arasında mekan terk edilir...
edit: ya şunu da ekleyeyim; görüşmeden 10 gün önce, sabah içtimalarında 2 saat ayakta ve esas duruşta kıçı kırık başçavuş beklemiş adamım. mesele beklemek değil, potansiyel bir çalışanına yaptığın muamele. çay çorba ikram edersin, arada ihtiyacın var mı diye sorarsın, ne bileyim basit bi açıklama falan yaparsın. odaya adamı sokup, bir saat bekletmek ayıb!