hesabın var mı? giriş yap

  • adamlardır. en has adam onlardır. adamlığın kitabını yazmışlardır. adamlık kanlarında vardır. adam olarak doğmuşlardır. adam olarak öleceklerdir. bu arada çok adamlardır.

  • o çocuk ben olabilirdim.
    sizi temin ederim..

    5 buçuk kilo doğan bir bebektim ben, annem 46 kiloymuş bana hamile kalınca, 9. ayda 72 kilo olmuş. ağırlığının yarısından fazla kilo almış yani. 5 buçuk kilo ve 60 santimetre.. yumuk yumuk tombili bumbik, 1 kilo yanaklı bir bebekmişim.

    ve beni yolda görenler ısırmadan muncurmadan bırakmıyorlarmış..
    işte birgün beni yolda bir prodüktör görüyor, bostancı pazarında.
    bu ne acaip bir çocuk, hemen getirin bana deneme çekimine alalım diyor anneme..
    gidiyoruz çekime, ön eleme yapılıyor. çeyrek finaller, yarı finaller ben hepsinden mutlu ayırılıyorum.
    mutlu ayrılıyorum dediğim, bir sürü cici bebe veriyolar, bol sütlü vitaminli.. besleyici bir şey aynı zamanda..
    daha ne besleneceksem artık?
    neyse..
    son ikiye kalıyorum artık, final oynamak istiyorum zaten..
    finaldeki rakibim geliyor, aman allahım o ne öyle?
    bu çocuk türk değil ki!!
    sarı saçlı maviş bir şey..
    annem sinirleniyor, herkes çok inanmış bana, kıbrıstaki türk temsilciliğinden bile telefonlar yağmış, azerbeycan uyumamış bütün gece..
    ama heyhat! bu çocuk, türk bile değil! bize benzemeyen 1000 kıymetli ya, ben anlıyormuş gibi ağlamaya başlıyorum. annem beni susturmaya çalışıyor. ancak sonucu biliyorum ben..

    o çocuğu seçiyorlar! hiçbirimize benzemeyen o çocuğu..

    ve yıllar sonra bu başlığı görüp iyice anlıyorum.
    1-0 mağlup başlıyoruz biz bu hayata, hem mağlup başlıyoruz hem de her bebe gibi ağlıyoruz. bunda bir gariplik yok.

    not: tüm milliyetçilik duygularımı kullandığım bu yazının tamamı gerçektir. cici bebe türk olsun!

  • bu tipler türkse, mekân türkiye'de ise bence şahane iş çıkarmışlar.

    şu videoda ilk bakışta ortadoğu'ya ilişkin hiçbir şey yok çünkü.

  • (bkz: dublajlı film izlemek)

    şeklinde bakınız verilerek, dublajlı film izlemeyi ya da iyi dublaj yapılmasını eziklikmiş gibi gösterenlere denk gelmemizi sağlayan durum.

    yıl 2014, muhtemelen 30 yaşına yakın çoğu kişinin annesi ya da babası ingilizce bilmiyor ve gözleri belirli bir derecede bozuk. umarım bu basit örnek anlaşılması için yeterli olmuştur.

  • - yemek esnasında daha yemeğin tadına bakmadan, yemeğe tuz katıyorsun, bu önyargılı olduğunu gösterir.

    - hayır, bu tarz ortak yemek mekanlarında az tuzlu yiyebilecek insanlar düşünülüp, yemekler genelde çok az tuzlu veya tuzsuz yapılır, bense kendime göre daha tuzlu yediğimden içine hemen tuz atarım, bu da benim geçmiş tecrübelerimden iyi ders çıkardığımı gösterir.

  • soğuk demleme metodu* ile yapılmış kahvenin n2o, diğer adıyla nitrous oxide gazı ile karıştırılması sonucu ortaya çıkan kahve.

    ilk başta belirtmeliyim ki n2o gazının, kahvenin demlenme prosesinde herhangi bir görevi bulunmamaktadır, demlenmiş kahve ile karışmaktadır. peki neden n2o gazı? çünkü bu gaz görünmez, kokusuz bir gazdır ayrıca tat değişimi yaratmamaktadır.

    ilk olarak 2012 yılında austin, texas'da bulunan cuvée coffeede denenmiş. sonuç beklediklerinden güzel olduğu için işi daha da geliştirip kutulamaya karar verip 2014 yılında piyasaya sürülmüş.

    ortaya çıkan sonucun harika olduğu söylüyor içenler. özellikle gazın etkisi ile oluşan kremamsı köpük* çok lezzetli gözüküyor. dünyaya da dalga dalga yayılıyor. cold brew metodu ile çıkan lezzetli kahvenin, n2o ile daha da lezzetlendiğini göz önüne alırsak bence ilerleyen yıllarda her yerde görmemiz muhtemel.

    türkiye'de coffeenutz, nitro brew adı ile üretip satıyor. ben de yaza doğru oxo cold brew maker ile demleyeceğim kahve ile küçük çaplı bir deneme yapmayı planlıyorum. coffee shoplar büyük fıçılarda, güzel sistemlerde servis etselerde, şanti sifonu ve n2o kartuşnun da iş göreceğini düşünüyorum. ki bu yolla yapıp sonuçtan memnun olan insanlar da mevcut. denedikten sonra ayrıntılı bir editleme yapacağım.

  • dolarla maaş alıyordum ve her gün dolar düşüyordu. 1.6lardan 1.1e kadar geldi ve bu böyle gitmez, maaşımızı tlye çevirin diye isyan çıkardık.

    ve başardık, 1.1den tl ye sabitledik maaşı.
    çalışma hayatımda istediğimin olduğu tek olay budur.

    dua: allah kimseyi vizyonsuz yaratmasın

  • diyelim ki ne bir nevi matrixte olabileceginiz , ne kendinizi sartlandiriyor olabileceginiz, ne de olasi fiziksel dengesizlikler sizi ikna etmedi, "yok kardesim, ben hakkaten de birseyler hissediyorum; yani bir guc var, bir baglanti var, kozmostur, allahtir, gaiadir, enerjidir, siriuslulardir, bir sey var sonucta" dediniz.

    olmadi, yine olmadi. dunyanin en kil adami olarak tarif edeceginiz her turlu tecrubenizi yalanlayabilirim ve sizin tanri tasvirinizden farkli ama herseye gucu yetebilen bir tanrinin, herkesle birlikte sizi de 5 saniye once yaratmis olabilecegini, tum anilarinizi, egilimlerinizi, onyargilarinizi ve bilgilerinizi de 5 saniye once kafanizin icine koydugunu iddia edebilirim. yani o cok emin oldugunuz tecrubenin hayal degil gercek * olup olmamasi bir yana, bunu hic yasamamis olmaniz fakat sadece onunla ilgili bir aniya sahip olmaniz -ki bu ani da disardan yapay olarak yerlestirilmis- da olasi. bu tanrinin gucu herseye yettigine gore, olan bitenden suphelenmeniz de imkansiz.

    simdi bu bize cok absurd bir alternatif olarak gelse de burada savunmada olan bilinemezcinin amaci, varliginiza herhangi bir mantikli aciklama getirmek degil. zira tanrinin bizi 5 saniye once yaratmis olmasi her ne kadar curutulemez bir ihtimalse de pek olasi degil. bunun yerine, tecrubelerinden ve bilgilerinden son derece emin olan insanlarin ayaklarinin yere basmasini saglamaktir. her turlu son derece olasi aciklamayi hice saysak bile [kimyasal dengesizlikler, travmalar, sartlandirilmalar, mantik hatalari, tesadufler, konformizm] bir sonraki adimda karsimiza daha az olasi ama yanlislanamayan aciklamalar cikacak [tupteki beyin, uzaylilarin deneyi, sanal gerceklik, ruya] ve en sonunda en asilmaz bariyere gelecegiz: descartesin bahsettigi, bizi surekli yaniltmak isteyen seytani varlik gibi bir gucun bizi bu sekilde dusunmeye -artik her neye inaniyor ve dusunuyorsak- zorlamasi, ikna etmesi, hatta bastan oyle yaratmasi.

    bilinemezciler manyak gibi bunlarin hepsine ayni olasiligi atayip gulunc duruma dusmezler yahut gunluk hayatlarini da surekli bir paranoyayla yasamazlar ama bilgilerinin kesin oldugunu iddia eden insanlarin da yukarda belirtilen engellerden muaf olmadiklarini bilirler. iste bu yuzden de guvenle, hicbir art niyet veya asagilama olmadan, suratiniza nanik yapma geregi duymadan "tanrinin var olup olmadigini, varsa da dogasini bilemezsiniz" diyebilirler. [artik burasi iyice suphecilik koktu]

    nitekim diyorum, bilemezsiniz iste bilemezsiniz, canima degsin *.

  • evet uyuyoruz. yapıyoruz bu terbiyesizliği. elimizden gelse daha da uyuruz. 2 saat yapabildiysek 4 saate, 4 saat yapabildiysek 6 saate hasretiz. çünkü ertesi gün ruh gibi olabiliyor insan. karşısındaki hastanın dediğini anlamayabiliyor, derdini dinleyemeyebiliyor. buna kızanlara da kızardım eskiden ama geçen akşam "gece 12de mi gideceksin eve?" dedi bir hasta ninem. "hayır" dedim. "sabah mı gideceksin?" dedi. "hayır teyzecim" dedim, "yarın akşam 5te.." "oy kuzum, uyusan bari biraz" dedi. bisssürü de dua etti. bunu nefes alamayan koahlı bir hasta yaptı. o teyze onu dedi ya, ipimde değilsiniz ibişler. ne siz ne uykusuzluk, yorgunluk.

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25419697/