ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sorbe
-
meyve suyunu, donunca kristalleşmemesi, yani tatlımızın yumuşak dondurma kıvamına gelmesi için önce şekerle bir miktar kaynatmak, ardından ılıyıncaya kadar bekleyip içine şekerle çırpılmış (bembeyaz bir köpük olana kadar) yumurta akı eklemek gerekir.
fakat gördük ki her meyvenin suyuyla olmuyormuş bu tatlı. limonlusunu pek ala yapabilirken, greyfurtlusunu deneyince çuvalladık, üzüldük.
ludovico einaudi
-
hani insanın turistken 5 duyusu birden on kaplan gücünde çalışır ya... gözleriniz fıldır fıldır ilginç bir manzara arar, hayatınızda 5 kuruş vermeyeceğiniz şarapları tatmak için dünyanın parasını bayılırsınız... en basit küçücük bir şehri bile ilgi çekici hâle getirebilir turist bünyesi. işte bu adam da benim turist kulağıma aynen bu şekilde çalınmıştı. berlin'de bir kitapçıda gezinirken kendisinin müziğini duyar duymaz takıldım kaldım. en sonunda dayanamayıp görevli bayana bunun kim olduğunu sordum kırık dökük almancamla -aslında hiç de kırık dökük değil ama böyle söyleyince daha melankolik bir atmosfer oluyor. kendisi de cd kutusunu çıkarıp üzerine yapıştırdığı bir post-it'e aynen şöyle yazdı: "ludovico einaudi - i giorni. istanbul'a dönüşte edindiğim o ilk cd ve daha sonrasında aşağıdaki diskografinin tamamı ile einaudi, yann tiersen'dan sonra başıma gelen en güzel sürpriz olmayı başarmıştır. kendisiyle tanışıklığımı -çok matah bir hikâyesi varmış gibi- ballandıra ballandıra anlatmam da ondandır.
le onde (1996)
stanze (1997)
eden roc (1999)
i giorni (2002)
echoes: the einaudi collection (2004)
una mattina (2004)
diario mali (2006)
divenire (2007)
türk sinema tarihindeki en efsanevi replik
-
"bir, barı açıyorum. iki, ayla'yla aramı düzeltiyorum. üç, babamı da yanıma alıyorum, olay bitmiştir."
(bkz: her şey çok güzel olacak)
istanbul'da başlayan kölelik sistemi
-
pezevenge bak sanırsın roma'da yaşıyor.
sözlükçülerin nick'leriyle anlatmak istedikleri
-
amaan, kim anlatacak şimdi.
hande mi yener funda mı arar
-
bu soruya "ahmet çakar" denilerek kadın egemenliğine son verilebilir...
hazar ergüçlü'nün pavyon dansı
-
açmayın ben açtım olmamasına rağmen iki tarla gitti. demek bir de tarlam olsa...
cumhurbaşkanından greenpeace esprisi
-
memleketi din kültürü öğretmeni yönetiyor.
meksika peru kolombiya bolivya paraguay şili küba
-
tum bu guney amerika ulkelerinin geri kalmisliklari farkli iktisadi yaklasimlarla aciklanabilir. hepsinin somurge ulkesi olmasi, yerli halka asimilasyon, gelisemeyen (gelistirilmeyen) demokrasi anlayisi, cok zorlu cografyalara sahip olunmasi, endustri devriminin kuzey yarim kurede yasanmasi sonucu sermaye birikiminin kuzey yarim kurede gerceklesip, guney yarim kurenin geri kalmasi...
isim geregi sabaha kadar farkli goruslerin farkli az gelismislik teorilerini sayar dokerim de isteyenin istedigini veremem.
cevapliyorum; tabi lan sizin dininiz hic geri kalmisliga, kadercilige sebep olur mu? hepsi kuresel gucunuzu cekemeyen gavurlarin oyunu.
edit1; kubanin saglik sisteminin gotunu yiyin
edit2; entry-nick uyumu.
ambulansa yol vermeyen sürücünün yakalanması
-
819 tl çok olmuş. “bir daha olmasın” deyip parmak sallamak yeterdi.
bahçeli'nin teklifine çalışmalar başladı
-
2012 de büyükşehir yasası değişti. 100 km ötede koyde yaşayan vatandas buyuksehir belediyesi icin oy veriyor. simdi bu yetmedi, o vatandasin verdigi oyla tum şehir belirlenecek. tire'deki vatandaş, karsiyakayi kimin yonetecegine karar verecek. tam akp usulü bir geri zekalilik.