hesabın var mı? giriş yap

  • 2012'den beri a milli kadın voleybol takımının ana sponsorlarından olan mc donalds'ın ortaklık anlaşması uyarınca reklamlarında kullandığı görseldir.

    milli forma ile amerikan firması reklama n'alaka diye değil; ortalıkta yerli ve milliyim diye gezinen köftecisi, midyecisi, tostçusu, etçisi niye milli takıma sponsor değil, onu sorgulamak gerekir.

  • oyun: warcraft 3 (footmen mod'u)

    durum: oldukça deneyimli ve iyi bir oyuncu olan ev arkadaşıyla multiplayer oyunu atılmaktadır. daha önceki oyunlardan ev arkadaşını konvensiyonel yollarla yenmenin imkansız olduğuna, oynanan oyun 5 dakika da 5 saat de sürse eninde sonunda ele alınacağına kanaat getirilmiştir.

    strateji: ev arkadaşı oldukça iyi bir oyuncu olsa da zayıf bir tarafı vardır: ekran kartı dandik, bilgisayarı ise eskidir. bel altına çalışılması gerektiğine kanaat getirilir:
    oyunun başından itibaren tüm para cancanlı savunma kuleleri yapmaya harcanır. normalde rakibinizin eninde sonunda sizi ezip geçmesiyle sonuçlanacak saçma bir taktik olsa da durulmaz, üse yakın toprakların hepsi kule yapımına harcanır.

    sonuç: ev arkadaşının ekran kartı o kadar kuleyi aynı ekranda görmeyi kaldıramaz ve planlandığı üzere çöker. hükmen galip olunmuştur.

  • bu sehri terkedemeyisin asil nedeni "ihtimaller hastaligi" dir.

    6 aydir denize inmemissinizdir ama denizin orda oldugunu bilmek, "gidebilme ihtimali"ne baglanirsiniz.

    evci bi insansinizdir, ama gece hayati, bar vs gibi ortamlarin varligini bilme ve istegidiniz zaman "ulasabilme ihtimaline" baglanirsiniz.

    butun konserler, muzeler, tiyatrolar etkinlikler ordadir ama gitme sikliginiz senede bire donusmustur bile hayat temponuzdan, fakat nasi olsa elinizin altindadir dimi "istediginiz zaman kacabilme" ihtimaline baglanirsiniz.

    iste bu sehirde kaldikca nufuz eder bu hastalik, gittikce kronikleserek.
    ihtimaller hastaligi.

  • yaşadığın ilk orta yaş sendromu denebilir. ne yaptın yirmilerinde? ne kazandın, kimlerin kalbine girdin, kimleri hayatına dahil ettin? kimler gitti, sen kimleri terk ettin? daha neler yapabilirsin, ne kadar enerjin kaldı ki?

    herkes yaşayacağını yaşamış, o anıların kırıntılarını ararken kaybolmuş gibi. rastgele çarpışıyoruz.

    benim açımdan bir aydınlanma yılı oldu 27. oturdum tüm eski sevdiklerimin mesajlarını okudum. ilk ayrıldığımda hep hata onlarda demiştim ama eksiklerimi gördüm, onlar bir yanlışsa ben beş yanlıştım. ilk defa özeleştiri yaptım 27 yaşında. bir yanlıştı, diğeri şöyleydi, o böyleydi derken onlarca sene geçmiş. bir seneyi geçen bir ilişkim olmamış. dedim ki abi benim hayatımda bir seneyi geçen arkadaşım bile adam akıllı yok. neden tüm hayatımı her şeyin gelip geçici olduğu gerçeği üzerine kurmuşum ki? korkunç bir olay bu ürkütücü bir gerçek. bir sene yahu bir senecik. on iki ay. yok. on iki ay şahsıma dayanabilen biri yok.

    sonra düşündüm şu anki sevgilimi. hayatımda bana bu kadar emek veren birini bulmuşken. ne eksiğim varsa tamamlayacağım dedim. neyim eksikse. sevgi saygı sadakat ev motor bilmemne tamamlayacağım her neye mal olacaksa. onun etrafında kuracağım hayatımı.

    27 yaşında ilk defa özeleştiri yaptım. ilk defa yalnız kalma ve kaybetme korkusunu düşündüm. ilk defa böyle ölmekten korktum. ilk defa her şeye çok geç kalmış hissettim. üzüldüm ben 27 yaşımda. ilk defa baya keyfim kaçtı. ilk defa hep böyle genç, yakışıklı ve enerjik kalamayacağımı hissettim. ilk defa yetersiz hissettim kendimi. o yüzden 27 yaş leş gibi bir yaştır.

    bunu okuyan kişi, eğer 27'den gençse, lütfen yukarıdaki sorgulama ve özeleştiriyi 27'sine gelmeden yapsın. bir an önce bitirsin ki yoluna daha sağlıklı gidebilsin. nerede yanlış yaptığınızı düşünün hep. böylece mutluluğa giden yol daha da kolay olur size. ne kadar geç o kadar zor. bak 27'de bile alt üst oluyor insan, hoşlandığı kız bir senelik ilişkisini anlatınca. ve sebin hayatında bir sene sabit kalan tek şey kedin olunca.

  • haberde tek garipsediğim şey, izmirlilerin metroya metro demesi oldu. cidden hayal kırıklığı yaşadım.

  • yıllarca insanların bunun neyini sevdigini anlamadıktan sonra eşim sayesinde sevmeye başladım bu avokadoyu.

    benim icin en guzel yeme sekli , kızarmış ekmeğe surulen beyaz krem peynir uzerine bir kat gouda (kaşar da olur) uzerine avokado ve domates. karabiber de tavsiye edilir, yakışır. selam ve dua ile.

  • bazı dangalakların ağzına sakız olan soru.

    cevabını vereyim o zaman:

    ben ortaokuldaydım.

    gezide yanımda olan kardeşlerim ya okula başlamamıştı ya da ilkokuldalardı.

    bazıları liseye yeni başlamıştı.

    sürekli olarak şurda nerdeydiniz, burda nerdeydiniz diyorsunuz ya? biz gezide'ydik siz nerdeydiniz?

  • adamın biri, pejo marka bir minibüs alır.
    sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
    yolculardan biri:
    -kaptan yavaş, bir yere çarpacağız! der.
    şoför:
    -sen pejo'yu biliyor musun? der.
    yolcu:
    -hayır! der.
    şoför: -o zaman sus der ve devam eder.
    minibüs hızlanmaya devam eder..
    bir yolcu daha seslenir:
    -oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    amca ne bilsin,
    -hayır! der.
    -o zaman sus der, şoför..
    bu kez bir kadın seslenir:
    -hamileyim! lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürceğim !!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    kadın:
    -yok! der.
    şoför yine aynı cevabı verir..
    arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
    -yavaş git kardeşim, öldüreceksin bizi !!!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    genç:
    -biliyorum lan, ne olacak? der.
    şoför:
    -o zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?...

    durumumuz budur !