hesabın var mı? giriş yap

  • grand jatte adası’nda bir pazar günü öğleden sonrası adlı resim, seurat’ın en önemli eserlerinden birisidir ve noktacılık anlayışının ilk başyapıtı olarak kabul edilmektedir. her zaman olduğu gibi sanatçı, bu resim için açık havada çok sayıda ön çizim yapmış, daha sonra asıl resmi atölyesinde tamamlamıştır. anıtsal boyutlu bu eser, ikinci bağımsızlar salonu’nda sergilenmiştir. resim, hafta sonlarını kent yakınındaki bu dinlence yerinde (grand jatte adası) geçiren parislileri konu edinmiştir. geniş tuval yüzeyi üzerinde sabırla çalışan seurat, herbiri düşünülerek yapılmış sayısız fırça vuruşu ile mekanı, doğayı ve çok sayıdaki figürü biçimlendirmiş, ışık yansımalarını ve gölgeleri tanımlamıştır. son halini verebilmek için üzerinde neredeyse iki yıl çalıştığı süreçte, grand jatte adası’na sayısız ziyarette bulunmuş, atölyesinde sanatsal hesaplaşmalarla dolu saatler geçirmiştir. sonuç, modern sanatın erken başyapıtlarından birisidir.
    ____ iktibasdır____

  • böcek nüfusunun yıllara göre dağılımı veren bir denklem varsayalım.
    y=(3.9)*x*(1-x)
    100,000 böcekli nuri familyası ile 101,000 böcekli ahmet familyası yıllara göre aşağıdaki gibi nüfuslara sahip olacaklardır. (tabii ideal bir koşulda geçerli bütün bunlar. yoksa öküzün tekinin bütün böcekleri ezebilme olasılığı halen var gözüküyor.)

    denklemlerde kasılmayı önlemek için milyon cinsinden ele alırsak böcekcikleri:
    nuri familyası / ahmet familyası
    1.sene 0.100 / 0.101
    2.sene 0.351 / 0.354
    3.sene 0.888 / 0.892
    4.sene 0.387 / 0.376
    5.sene 0.925 / 0.915
    6.sene 0.271 / 0.304
    7.sene 0.771 / 0.825
    8.sene 0.690 / 0.562
    9.sene 0.835 / 0.960
    10.sene 0.538 / 0.150
    11.sene 0.969 / 0.497
    12.sene 0.116 / 0.975
    13.sene 0.399 / 0.095
    14.sene 0.935 / 0.336
    yani sonuç olarak başlangıçtaki 1000 böcek farkı 14 sene sonra tamamiyle alakasız bir farka yol açmış. yukarıdaki basit denklemi çok daha fazla değişkenli karmaşık bir denklemle değiştirirsek çok daha alakasız sonuçlar elde ederiz. (bkz: kelebek etkisi) (bkz: feigenbaum sabiti)

  • sanki bunca para, tek tek çocuk tedavisine değil de bu tedavi yönteminin ucuzlatılmasına harcansa daha fazla sma hastası çocuğun yararına olur gibi geliyor ama yine de emin değilim.

  • akla hayale gelmeyen yöntemler kullanılarak ülkenin maddi manevi , gelmiş geçmiş tüm kazananımlarının yok edildiğini gördüğümüz ama sesimizi çıkaramadığımız berbat bir haberdir.
    edit : dün türkiye’nin en köklü tıp fakültelerinden birinden mezun olup uzmanlığını da bitirmiş birisinin yurt dışında denklik almasını whatsapp grubundan tebrik ettik, öncesinde oturup halimize üzülüp saydırdık , sonuç ne yıllarca burada eğitim almış kişi hiç bir ülkede kabul görmediği için onlarca sınava girip gitti. hiç bir ülkenin artık bizim hiç eğitimimize inanmamasına mı , bizim kendi ülkemize inancımız kalmamasına üzülelim , herşeye üzülüyoruz sadece üzülüyoruz.

  • underrated bulduğum performans. hem felsefi temeli hem performansı muhteşemdir.

    öncelikle, saatlerce tepkisiz kalmak ve tüm risklere açık olmak, fiziksel acı çektiği halde nötr kalabilmek olağanüstü bir duygu kontrolü gerektirir. üstelik işkence ve hatta ölüme zemin hazırlayan bir düzenekte güç gösterilerine yaptırım uygulamadan tepkisiz kalmak, cesaretle salaklık arasındaki o ince çizgidir resmen. 'sanat için soyunmak', sanat için bedenini ortaya atmak, bir performans sanatçısının sınırları zorlaması ve bundan zevk alması...

    insan, nötr olduğu bir yabancıya nasıl yaklaşır? bu yaklaşım zaman içerisinde nasıl değilir? yabancının tepkisizliği, insanın davranışlarını ne derece etkiler? insan hangi limitten sonra güç kullanır? güce verilen tepki/tepkisizlik güç kullanımına ne derece etki eder? bir insan ne zaman ve neden hayvani içgüdülerine yenik düşer?

    bir insan neden sırf 'yapabiliyor' diye karşısındakine zarar verir?

    fakat işin en muazzam tarafı, sahip olduğu güce güvenerek karşısındaki yabancıya işkence eden bir insan, yabancıda en ufak bir güç belirtisi olduğunda (ki bu performanstaki güç belirtisinin yalnızca kadının yürümesi olduğunu düşünürsek ben şahsen çok eğlendim) neden korkularını bürünüp kaçar ve yüzleşemez? yüzleşemediği karşısındaki midir, karşısındakinin gücünden mi korkar? yoksa kendisi midir, kendi hayvani içgüdüleriyle yüzleşmekten mi korkar...

    senaryo çok tanıdık gelmiyor mu size de?...

  • kahve pahalı değil siz fakirsiniz diyen tayfa gelmeden söyleyeyim

    bir kahve için 4 dolar vermek dünyanın her yerinde çok pahalıdır.

    edit :arkadaşlar uyardı her yerde hemen hemen aynı fiyata satıldığı ile ilgili .yine de kahvelerin içeriklerinin kalitesini,çalışan maaşını dahil ettiğimizde kâr marjı çok yüksek çıkıyor diğer ülkelere kıyasla.

  • ortakoye tavla oynamaya goturup 5:0 kazanip tavlayi koltugunun altina vermek.

    (gerci simdi mutlu bir evliligim ve iki yasinda bir kizim var ama olsun yapmayin yine de)

  • şimdi aldıranların işi kolay. internet diye bir şey var. ben 1993 senesinde aldırdım bir bok yoktu. ortaokuldaydım. yalandan pw programıyla cezaevi demirleri gibi bir şey çizerdim çünkü başka bir şey çizemiyordum, sonra gösterirdim nasıl olmuş diye aferin falan derlerdi. onu anıtkabir sanıyorlardı. ben öyle lanse etmiştim. günü kurtarırdık yani. giderdim sonra volfied, cm 93-94 akşama kadar oynardım. belli bir süre cm 93-94 ü ders sandılar. mal gibi monitöre baktığım için oyun oynamadıgımı düşünüyorlardı. benimki yine kolaydı, arkadaşım aynı dönem amiga aldırmıştı bu sebepten. onun ailesi daha sıkıydı, o da yalandan bir program bulmuş, dersin bir bölümünü mal gibi oraya yazıp ordan deftere geçiyordu. o günü daha zor kurtarıyordu çünkü program yazılan şeyi kaydetmiyordu. adam her gün aynı şeyi gösterecekti kaydetse, okuyacak halleri yok ya. save diye bi yer yoktu ne programıysa artık... her gün yazıyordu bu paso. bir de sonradan ben bir program bulmuştum. yani program değil de adamın biri disketin içine ankara misket koymuş. kısacık. disketi c: ye kopyalamıştım ve bunu ben yaptım müzik dersi için demiştim. paso misket çalıyodum odamda yalandan. ses kartı da yoktu, çok pahalıydı almamışlardı bızzt- dızzt efektleri içinde pc speaker modundan ankara misket. nınının nınının nınınını nın... çok aradım ama başka şarkı bulamadım öyle. bulsam iyice imparatordum. evdekiler de beni deha sanıyordu. napalım mecburiyet. cafe vardı da biz mi gitmedik? dersler iyiydi ama.

  • alnının teri ile ekmek parasını kazanan büyük adam. çocuk falan değil bu.

    onun yaşıtları medeni ülkelerde şu anda servisler ile okula gidiyor, oyun hamurları ile oynuyor, tablet, bilgisayar gibi teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor, en güzel kırtasiye ürünlerini kullanıyor, bir kere yaşayabileceği çocukluğunun tadını çıkarıyor.

    bu garibim de kışın soğuğunda elinde çantası ile 1,25 tl'ye aldığı çorabı 2 tl'ye satmaya ve 75 kuruş çalışmaya çalışıyor.

    lanet olsun adaletsiz gelir dağılımına güzel gözlü çocuk.

    hem gerçek babanı hiç göreme, hem üvey baba ile büyü, hem üvey olduğunu sonradan öğrenmene rağmen onu hala gerçek baba gibi benimse. böyle bir metanet, böyle bir duruş bir çocuk için çok fazla. yaşamın ve annesinin yükü de omuzlarında.

    kameraya çeken adama uyuz oldum. ulan vereceğin 5-6 tl para. sen ne hakla çocuğu "sus lan yalan söyleme" gibi nahoş bir cümle ile azarlıyorsun. şakası bile kötü. bir de hala pazarlık derdinde. gönlüne çaktığım.