• bence artık o bir klasik... 50 yaşımda da bu şarkıyı dinliyor olacağım...
  • klibinden dolayı hep içimi ayrı acıtmış, bugüne kadar çevirmekten kaçındığım amy winehouse şarkısı. nasıl o kadar sevdin de önce kalbini, sonra kendini toprağa verdin uğruna?
    sanırım amy winehouse olmak, bir kuru sevgi sözcüğü için her şeyden vaz geçmekti. ve karalığın acımasız kollarına atmaktı kendini aşk karşılıksız kaldığında.

    pişman olacak vakit bırakmadı
    sevişti ve başından attı * *
    nasıl olsa yedekte sevgilisi vardı *
    bense, başım dik *
    ve gözyaşlarım kuru... *

    yoluma devam ettim adamım olmadan
    bildiğin yola geri döndün sen
    çok uzaklara gidip benden koptun
    bense belalı bir yolu adımlıyorum
    saçmalıklarım boyumu aştı
    karanlığa geri döneceğim

    sadece sözcüklerle vedalaştık
    yüz defa öldüm
    sen o'na geri döndün
    bense...

    bense biz'e geri döndüm *

    seni çok seviyorum
    ama biliyorum bu yeterli değil
    sen kokain seviyorsun, bense esrarı `:biri solunur diğeri ise sigara gibi tellendirilirmişve hayat bir boru:künk` * * gibi
    bense ufak bir meteliğim içinde duvarlara çarpa çarpa yuvarlanan *

    sadece sözcüklerle vedalaştık *
    yüz defa öldüm *
    sen o'na geri döndün
    bense...
    bense...
    bense karanlığa geri döndüm

    sadece sözcüklerle vedalaştık
    yüz defa öldüm
    sen o'na geri döndün
    bense...

    bense karanlığa * geri döndüm
  • amy winehosue un albumunde ki guzel sarkilardan biri (bkz: sozlerini de yazayim tam olsun)
    he left no time to regret
    kept his dick wet
    "with his same old safe bet
    me and my head high
    and my tears dry..."

    get on without my guy
    you went back to what you knew
    so far removed from all that we went through
    and i tread a troubled track
    my odds are stacked
    i'll go back to black

    we only said good-bye with words
    i died a hundred times
    "you go back to her
    and i go back to....."

    i go back to us

    i love you much
    it's not enough
    you love blow and i love puff
    "and life is like a pipe
    and i'm a tiny penny rolling up the walls inside"

    we only said goodbye with words
    i died a hundred times
    you go back to her
    and i go back to

    black, black, black, black, black, black, black,
    i go back to
    i go back to

    we only said good-bye with words
    i died a hundred times
    you go back to her
    and i go back to

    we only said good-bye with words
    i died a hundred times
    you go back to her
    and i go back to black
  • hayatımın iki yılının özeti gibi..

    "çoktan bitti, biz aylar önce ayrıldık" dedi..
    "kanser hastası, 5 kere ameliyat oldu" dedi...
    "ayda 1 kere yemek yiyoruz" dedi..
    "evet, geçen buluşmamızda evinde kaldım, onunla yattım ama çok pişmanım" dedi..
    "kariyerim için onunla iletişimimi sürdürmem gerekir" dedi..
    "tabii ki seni seviyorum" dedi..

    sonra o, ona gitti.
    and i went back to black...

    üstünden aylar geçti.. artık birşey hissetmiyorum..

    bu akşam adamın biri "kendime güvenmiyorum" dedi.. "eski kız arkadaşım" dedi.. "daha yeni ayrıldım" dedi..

    "oldu, teşekkürler" dedim..
  • bir kuru elvada ile ayrildik, bittim, bin kere oldum
    yarimi eller aldi, ben karalar bagladim

    temali nepnefis amy winehouse sarkisi.
  • sevmişsindir, sevilmişsindir. istemişsindir. bu sefer gerçek demişsindir. sözler vermişsindir, verilen sözlere inanmışsındır. sonsuza kadar demişsindir, para sempre demişsindir. binlerce hayal kurup en olmayacaklarına bile sıkı sıkıya sarılmışsındır. bir aileyi, bir şehri, bir ülkeyi arkanda bırakıp gitmeyi düşünecek kadar inanmışsındır hem de. sonra kader ağlarını örer. 'hayat bu, herşey olabilir' dediğinde kızan sevgili tam da senin öngördüğün gibi hayatın akışı içinde rolünü oynar, üzer, ağlatır. çok istemenin yetmediğini görürsün, sevmenin yetmediğini görürsün. bitişinizi görürsün. onsuzluğu görürsün. acıtır evet. canın yanar, özlersin, düşünürsün, olmayacak olanları kurarsın çok kez. tam kabullenmeye başlama evresinde bir gün bir fotoğraf görürsün. çok uzaklardan, kışın yaz olduğu ülkeden bir fotoğraf. bir noel partisi fotoğrafı. tanıdık iki sima görürsün içinde. sevgilin ve o. hani adını duyduğunda, varlığını bildiğinde, fotoğraflarını gördüğünde midene kıskançlık krampları saplayan kız. hani sevdiğine dolanmış kollarını gördüğünde boğazına düğümler dolayan eski sevgili. elde şampanya kadehleri görürsün. içmezdi ki o dersin. sevmezdi ki benim deniz gözlü erkeğim içkiyi. fotoğrafa bir daha bakarsın, birbirlerine sarılmış olduklarını görürsün. herkesin mutlu olduğu bir fotoğraftaki mutlu çift... susarsın. ağlamak istersin. gülmek istersin. kusmak istersin. yapamazsın hiçbirini, taş kesersin anca. sonra bir şarkı açarsın. daha önceden bilip, dinleyip, sevdiğin bu şarkı artık çok daha anlamlı gelir. onlarca kez dinlenir o günden sonra. her dinleyişte biraz daha farkına varırsın 'sonsuza kadar' lafının ne kadar yalan olduğunun. her dinleyişte biraz daha alışabilmek istersin. dolarsın. kimselere de anlatamazsın. yine açarsın mevzu bahis şarkıyı ve sözlüğe yazarsın. amy abla mırıldanır bir yandan...

    'we only said goodbye with words
    i died a hundred times
    you go back to her
    and i go back to black'
  • amy winehouse şarkısı.

    "and life is like a pipe
    and i'm a tiny penny rolling up the walls inside"
  • amy winehouse rolünün hakkını olsa olsa rachel mcadams verirdi hatta tabiri caizse öttürürdü. ama onun yerine ne alakaysa marisa abela seçilmiş. amy winehouse british punk girl fenotipinde çirkin biçimsiz ve yıldız tilbemsi tavırları olan bir karakterdi. rachel mcadams hem görünüş olarak hem de oyunculuk geçmişi olarak bu tarz karakterleri başarılı bir şekilde oynadı. marisa abela'nın oynadığı roller ise hep "prep girl" * üzerine yazılmış karakterlerdi.. ne tipi ne oyunculuğu ne de oyunculuk geçmişi amy'nin üzerine oturmuyor. bir tek industry'deki sevişme sahnelerinin hakkını veriyordu.
  • bu şarkıyı hiç dinlememişim ben. duymuşum; dinlememişim. yani senin bana yaptığını, ben bu şarkıya yapmışım.

    şimdi sana bi hikaye anlatıcam; sözümü kesme sakın. çünkü buna meyillisin. sözümü kesme ve kendine bir haklılık biçme arzuna ket vurmalısın şimdi. çünkü senin haklılığın, benim evrenimde, geçer bir akçe değil artık.

    umursuyorum. canımı yaka(bile)n bir adam olduğun için önemlisin. bendeki suya attığın taş, kıyılara gelecek kadar kuvvetli olduğu için yazılıyor bu yazı. sen, belki garip gelecek ama, özne değil nesnesin artık. ben taşı atan elden çok, taşı önemsiyorum. onu (taşı) ve daha da fazlası, ondan etkilenmiş olan, içimdeki suyu anlamaya çalışıyorum.

    ben (de) senin dediklerini duymuş ama dinlememişim.
    ben senin geleceğe -benle ya da bensiz- yürümek için çabaladığını sanmışım. ve kimle yürümek istediğini önemsemeden (aksi halde bu menfaatçilik olurdu) senin yürümene yardım etmişim.
    meğer biz elele, senin kalbinin eski adresine yol alıp dururmuşuz bunca zamandır. meğer sen eski sevgiline giden yolda tutunmuşsun bana. bastonunmuşum ben senin, koltuk değneğinmişim. ve alışık olduğun o eski kapıya vardığımızda, "tamam" demişsin bana, "artık gidebilirsin; çünkü geldik".
    ben sanmışım ki, seni bir dere ağzında bırakacağım. hatta daha da güzeli, bir okyanus kıyısında... sanmışım ki sen, yeniden yaratacaksın kendi, taze geleceğini. orda seninle yüzmem şart değildi ama senin "kurtuluşuna" gitmen şarttı.
    senin "sıfırlaman" şarttı.
    ancak o vakit, namuslu bir yolculuk olurdu yaptığımız.
    ancak o vakit ben, tiksinmezdim bana dokunduğun her saniyeden.
    sen, benden aldığın tariflerle ona yemek hazırlıyorsun şimdi.
    sen, benden aldığın sıcaklıkla ona dokunuyorsun.
    ben, eski sevgilinle öpüşmüşüm bunca zamandır hep.
    ben, eski sevgilinle sevişmişim senin arsız çarşafında.
    tükürüklerimiz birbirine karışıyor hala.
    sen tüm sıvıları, kirli bi vesika gibi taşıyorsun artık.
    eski sevgilin tadımı alıyor mudur acaba dudaklarında? biliyor mudur o dudakların bana "seni seviyorum" dediğini? her boşluğa düştüğünde, "sana geleyim mi?" dediğini?
    ben bilmiyordum.
    ben, yukardan tepetaklak düşerken, tutunduğun dal olduğumu çakamadım.
    bunun için akıl yetmiyor. kötü niyet gerekiyor. çünkü kişi, işi, kendinden biliyor.
    insanın bunu aklına getirebilmesi için, buna teşne olması gerekiyor.

    sen ona döndün; ben... siyaha.

    ama siyah iyidir. siyah saklar koynunda.

    gözümden senin için dökülecek yaş varsa, gizleyecek. söz verdi. çünkü siyah onurludur. siyah, senin ve ikimizin içinde debelendiği şeyin tüm çirkinliğini örtecek.

    ve ben beyaz bir sayfa açana kadar, burdayım.

    mutsuz değilim. sadece sularım bulanık. ama geçecek. tüm çirkinliğinle, arsız bencilliğinle ve korkaklığınla, işimi kolaylaştırdığın için teşekkür ederim.

    annneeeee! bittiiii!!!
  • "sen o kızla tekrar çıkmaya başlarsan ben de gider cenciye veririm" şeklinde de yorumlanabilecek sözlere sahip güzel şarkı.
hesabın var mı? giriş yap