• şimdiki gençlerin bulunduğu düzenin, eğitimin geldiği noktanın ve ekonomik koşulların mimarı olan kuşaktır.

    çoğu eğitimsizdir ve çağı yakalayamamıştır. 21. yüzyılda hala diplomasi değil kılıçtan, doğru değil kolaydan, kibar değil kabadan yanadır.

    her şeyi en iyi bildiğini iddia ederler. koltuklara yapışır bırakmazlar.

    gençliklerinde lise mezunu olanı bile çok rahat iş bulabiliyorken şimdiki gençlere iş beğenmiyorlar diye ahkam kesen kuşaktır. hatta bazı lise mezunları cbaşkanı bile olmuştur. siz tüp kuyruklarını bilmezsiniz diye sızlanırken oluşan ekmek kuyruğunu sorgulamaz.

    boomer kuşağı zamanında bir işçi çalışıp emeğinin karşılığında ev hatta yazlık alabiliyorken yarattıkları ekonomik koşullar ile iş beğenmeyen gençlere teklif ettikleri maaşın karşılığında ev kirası ve fatura ödenebiliyor.

    en çok yakındıkları şey hala gençliğin hali.

    ok boomer

    debe editi: imla.
  • bugun calistigim sirkette biri emekli oldu. pastasini yedik. kutladik, tebrik ettik yolladik.

    adam mezun olmus, 23 yasinda sirkete girmis. 42 sene ayni is yerinde calismis. farkli farkli departmanlar gezmis. ama genelde hep benzer muhendislik isleri yapmis. mudur olma geregi ya da baskisi hissetmeden guzel guzel ise gitmis gelmis. tam 42 yil!

    deparman muduru -ki kendisi 40 yasinda yoktur- adami tanitmak icin ozgecmisini okurken ben de dusuncelere daldim.

    baby boomers denilen nesil dunyaya gelmis en sansli nesil bence. bireysel olarak hepimizden rahat bir genclik, rahat bir is hayati, gorece daha az rekabete ve kendini gelistirme baskisina maruz kaldilar. teknolojinin hep kullanici hatta sikayet eden kullanicisi oldular. yani tam olarak yapraklari kitir kitir yediler sapina da mee diyebildiler.

    orta sinifta bulunanlarin hemen hemen hepsi makul bir borc yuku hatta kimi zaman borcsuz ev sahibi oldular hem de otuzlu kirkli yaslarinda. en az 2 cocuk yapabildiler. cocuklarina duzgun ve ucuz egitim verecek kurumlara sahiptiler. ve nihayet hala "emekli" kavrami varken bir de emekliligin keyfine variyorlar.

    iklim degisikligini, makro ekonomiyi ve daha nice buyuk sorunu bazen hic farketmeyerek bazen de umursamayarak har vurup harman savurdular. ne babalari gibi savas gorduler ne de dedeleri gibi kitlik. hatta ve hatta gecen okudugum bir makale baby boomersin bizim genel gecer ahlaki sorunlarimizla bile ugrasmadigini soyluyordu. mesela yapilan arastirmada baby boomers neslinin simdiki nesle oranla daha cok seks yapabildigi, keyif verici maddelere daha kolay ulasabildigi, politik olarak daha baskin oldugu filan yaziyordu.

    neyse... gittim adami tebrik ettim. sonra masama geri dondum. bizim kubikte herkes genc. tabi goygoy da ister istemez basladi.

    bir cocuk var daha 2 senedir calisiyor. adamin emekliligini 76 yasinda hesapliyormus sistem. benimkini ben bilmiyorum bile. kubikte 4 kisiden ikisi hala ailesiyle yasiyor. hicbirimiz evli degiliz. arabalarimiz hep ikinci el. dunyaya karsi umutsuz bir bakis acisina sahibiz. politika, nufus artisi, ilkim degisikligi, zenofobi ve bunun gibi gucumuzun yetmedigi seylerden sikayetci ve muzdaribiz.

    bireyselde ise hic kimse evlenmeyi dusunmuyor. cunku cocuk istemiyor. cunku kimse ekonomik olarak buna hazir degil ve bu genel kotu gidise bir de cocuk ekleyerek hepten ami gotu dagitmak istemiyorlar.

    yani kisacasi, baby boomers bizim agzimiza sicmis. biz de bokun icinde debeleniyoruz. telefonlarimiz yarim inc buyuk ekrana sahip olunca seviniyoruz. tinder'da match yakalayinca ciftlesme durtumuzu tatmin ediyoruz. kutu gibi arabalara buyuk paralar vererek cevreye karsi duyarli hissediyoruz. instagram'da mutlu ve zengin imaji vermeye calisiyoruz.

    e tabi olmuyor olamiyor. cunku bize kalan mirasin yukunu omuzlarimizda hep hissediyoruz. 60 sene once dogup dunyanin sefasini surenleri bir yandan besleyip bir yandan da verdikleri zarari tazmin ediyoruz. toplumsal cinnetin sinirlarinda mutlu rolu yapmak zorunda kaliyoruz.
  • the boxer dinleyerek keyfini sürebilirsiniz, buyrun:

    insanların geçmişlerinin geleceklerini şekillendirdiklerine dair görüşe katılmak gerek öncelikle "baby boomer" denilen kuşaklardan neyin kastedildiğini sindirebilmek için. 1946 ile 1964 arası doğan jenerasyon, özellikle amerika'da birçok konuda araştırıldı. bu araştırmalar, tüketim toplumunu çoğalmaya yüreklendirecek politikacı, modacı ve hatta sanatçıların bile "çoğalmak iyidir" reklamlarına destek verdiğini ortaya koydu. kimi zaman romantizm, kimi zaman humanizm akımları içinde değerlendirilebilecek reklam kampanyalarıdır "baby boomers" ve bu kampanyalarda emeği geçenler elbette.

    46'da insanlar dondurma yiyerek tenderly ile dans ederken, winston churchill sovyet'lerin doğu avrupa ülkelerinin üzerine bir demir perde çekmekte olduğundan söz ediyordu. bir yandan atom enerjisi komisyonu kuruluyordu.

    64 yılına gelindiğinde ise, başkan johnson fakirliğe ve yükselen suç oranına karşı savaş açıyor ve insanlar i want to hold your hand dinliyorlardı. beatles'ın ilk kez ed sullivan'ın programına katıldığı şubat akşamı, new york'ta tek bir suç işlenmediğine dikkat çekiliyordu.

    nüfus artışı ile ekonominin canlandırılması ve tüketim toplumunun patlatılması bu tarihler arasındaki gelişmelerden kaynaklandı.

    1964 yılı bu kuşağın yetiştiği son yıl kabul edilmekte. 1946'dan sonra kadın başına düşen çocuk sayısı 3 civarındayken, 1964'te bu 2'nin altına düşmüştür. yaşlanmayı reddeden, yaşam tarzlarını satın aldıkları otomobilden kolayca görebildiğimiz bu kuşağın çocuklarıyız çoğumuz. televizyonlarımızın karşısında nescafelerimizi yudumlayarak irak a ozgurluk operasyonu adlı bir programı izledik yakın geçmişte. tam istanbuldaki patlamalari unutmak üzereydik ki, ispanya'da patlamalar oldu pek yakında. patlamalar arasında, i'm not in love dinlemiş olabiliriz. kimimiz clubber olduk, kimimiz radikal islamcı. varsa bebeklerimiz ve köpeklerimiz için cip ya da stationwagon araçlar almayı hayal ediyoruz. birşeyleri tüketiyoruz... bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de insanların "single yaşam tarzı"nı benimsemeleri. korkarız ki, yeni bir baby boom'un tam ortasındayız.

    bu arada unutmadan; bill clinton amerika'nın ilk "boomer" başkanı sayılmaktadır.
  • ikinci dunya savasi sonrasinda amerikan nufusunun dusme egilimi gostermesi sebebiyle amerikan halki binbir yoldan desteklemelerle cocuk yapmaya yonlendirildi. bunun sonucu olarak da baby boomers ortaya cikti. reklamlarla desteklenen ilk nufus hareketidir. bircok istatistikci icinse cok onemli bir olaydir bu cunku yoneticiler insan nufusunu kontrol etmeyi basarmislardir.
  • önümüzdeki üç beş yıl içerisinde emekli olmaya ve abd bütçe ve sosyal güvenlik sistemine önemli yükler bindirmeye başlayacak olmaları nedeniyle ilgili ve yetkililere yusuf yusuf dedirtmeye başlayan kuşak.

    (bkz: sen bu işin sonunu düşünmedin mi)
    (bkz: yazın yedigin hurmalar kışın kicini tirmalar)
  • insanlık tarihinin en şanslı neslidir. savaşın ardından devletlerin desteğiyle yükselmeye başlayan ekonomilerde emeklerinin karşılığını fazlasıyla almışlardır. sadece amerika değil diğer pek çok ülke için geçerlidir bu. zamanında türkiye'de tüpraş, petkim, eti, tek, şişecam, erdemir, fiskobirlik gibi kurumlardan emekli olanlara bakınız. iş hayatları minimal rekabetle geçmiş, ortaokul lise diplomalarıyla sendikasından grevine, lojmanından yazlık kampına, ikramiyesinden yiyecek, yakacak, giysi çeklerine her türlü yan hakka sahip olmuş, üçer beşer çocuk büyütüp, evini, yazlığını, arabasını düzmüş üstüne güzel tazminatlar ve maaşlarla erken denecek yaşlarda emekli olmuşlardır. bugün türkiye ortalamasının üzerinde maaş alan insanlar bile çok daha fazla prim/gün ödemesi yapmalarına rağmen emekliliklerinde ki o da emekli olabilirseler bu amcamların yarısı kadar bile maaş alamayacaklar. lojman, yazlık falan bunlar artık çok üst düzey yöneticilerin ancak görebileceği şeyler zaten. gelir dağılımının gittikçe bozulduğu ve emeğin fazlasıyla değersizleştiği günümüzde malesef 2000 sonrası nesil de 80-90 neslinden çok daha kötü şartlarda çalışıp daha az kazanacaklar.
  • 80 sonrası dönemde darbenin de etkisiyle kendini boşlukta hisseden ebeveynlerinimizin en az iki çocuk yaparak oluşturduğu 80 kuşağı (bkz: özal kusagı) bu tanıma cok uymaktadir.
  • yazılanların aksine türkiye "kohortları" da gayet şanslıdır.

    bunların okul görmüş olanları zaten şu an çok sayıda arsa, tarla, mal, mülk sahibi. okul görmemiş olanları bile işsizlik çekmemiştir. bu noktada yeni nesile hak vermek lazım. adamlar kalitesiz, boktan, zirzop da olsa üniversite okuyor ama ilkokul mezunu anam babam kadar rahat yaşayamıyor. bu yalan değil. benim peder ilkokul mezunu haliyle incirlik'ten beyaz yakalı olarak emekli oldu mesela. bugün böyle bir şey tahayyül edebiliyor muyuz? iq'su 80 üzeri olan tüm boomer dediğimiz tayfa cıncık gibi yaşadı, türkiye dahil. 12 eylül öncesi anarşi döneminin baş mimarı da zaten direkt olarak kendileridir. sağ sol davasında kardeşini çekip vuran dangalaklar bunlar değil mi?

    hepsini geçtim. bunların çoğu 48 50 yaşlarında emekli oldu, halen bizim nesil bakıyor bunlara.

    bunların ev yaptığı her boş araziye devlet tapu vermedi mi seçim vaadi olarak? bunların ekip biçtiği devlet arazilerine devlet tapu vermedi mi? günümüzde devlet bizim tarlamıza arsamıza çöküyor da bir şey yapamıyoruz istimlak adı altında.

    bunlar değil mi türkiye'deki mevcut bıyıklı dayı populasyonu? bunlar değil mi mecliste oturan yağlı ballı maaş alıp bir bok yapmayanlar?

    hadi abd'lisi "yemiş ama çalışmış" en azından. dünyaya bir teknoloji mirası bırakmış. bizim boomer ana babalarımız ne yapmış? genç nesil bunları boklamakta haklı. insan ilk önce en sevdiğinden başlamalı eleştirmeye. benim anam babam o nefret edilen boomer nesilden. ben onlar kadar şanslı değildim hiçbir zaman. bunların neslinin seçtiği parti ve yanladıkları feto skti attı lise üniversite yıllarımı. var olan kişisel servetimi de kendilerine borçlu değilim. onlar gibi kolayca rant ile şansa bala elde etmiyorum.

    her türlü eleştiriyi hakediyorlar. gençler çıksınlar ana babalarından hesap sorsunlar. sorsunlar ki birgün kendi çocukları da kendilerinden hesap sorabileceği bilinciyle yaşasınlar. ona göre çocuk yapsınlar.
  • olum ben insanların kendi memleketlerinden bu kadar nefret etmesine anlam veremezdim de anasından babasından nefret ettiklerini görünce çok da bir şey diyemedim.

    küfürsüz yazmaya çalışacağım. edebilirim her zamanki gibi ama az olur. baştan söyleyeyim. böylece de başlayalım.

    şimdi bak, bizim memlekette çok kavramlar ödünçtür. bu da normaldir: koca osmanlı zamanı kendine rakip olarak avrupa'yı seçerken kültür olarak arabistan ve iran'ı seçmiş. arap ve acem yerine avrupalı olunca kavram üreten, senin bunları ödünç ve yalan yanlış almanda anormal bir şey yok.

    biz kavramları sadece ödünç almamışız, aynı zamanda içlerini de ya boşaltmışız, ya dolduramamışız. yetmemiş, bizim yerimize ta fransa'dan bağıran sartre demiş ki "biz buraya afrika'dan asya'dan bebeleri doldururuz. onlara şatafatı gösterir, kendimize aşık ederiz. sonra onlar memleketlerine gider, bizim borazanımız olur. biz fısıldarız, onlar bağırır". ulan kahramanın olması gereken insan bile ithal!

    bunu iki şekilde okuruz. ilki doğrudan. bunu anlatmak yerine örnekleyeyim: fulbright'ı duymuşsunuzdur. amerikanya bursu. bunu, tabiri caizse, "amerikan köpeği" olacak kafalı bebeler alır hep. gidip "ırmağının akışına ölürüm ohayom" demeyecekseniz bu bursu alamazsınız. işte bu fulbıraytlılarda bir "abi adamlar yapıyor, bizden biskim olmaz. onlar ne yapıyorsa aynısını yapsak bile onlarınki gibi olmaz" kafası var.

    bunu duruma uyarlayın.

    ikincisi dolaylı ve sadece benim kendi okumam. geçerliliği sadece bu kadar: biz buradan fısıldayınca onların bağırması, sadece eziklik ve aşağılık psikolojisi değil. beraberinde bunların esasında biskim bilmeyen varlıklar olması. sadece papağanlaşması.

    işte bu baby boomer mevzu üstüne fikirler de bu ikinciye giriyor daha çok. ama, tabi ki, ilki de eksik değil.

    belki iki neslin arasında olmam(ız)dandır, ben (biz) bunların ikisini de anlıyoruz biraz. ama ikisi de tıraş geliyor. yeni nesiller hep bozuluyor diyecek değilim de yeni nesildeki sikkoluğu hepten gözardı edip zaten yaşlandılar diye veya kendimi yenilerine kültürel ve/ya ekonomik olarak daha yakın görüyorum diye bunları gömecek değilim.

    bak şimdi: eğer sen de ben gibi otuzlu yaşlarındaysan ve azıcık aklın çalışıyorsa şu kadarcık basit bir şeyi fark edebilirsin: senin anan baban türkiye'nin bir köyünde doğmak yerine ingiltere'nin bir köyünde doğmuş olsaydı hayatları o kadar başka olurdu, kendileri o kadar başka olurdu ki o kadar olur. yani bizim 60 yaşındaki babalarımız, dedelerimiz yürüyecek halde değilken bu avrupalının 80 yaşındaki dedesi maçupiçuya yalınayak baş kabak çıkabiliyorsa burada alınacak bir ibret vardır. onlar çiçek çocuklar olmuşken senin baban/deden anarşist terörist olmuşsa burada oturup düşünülecek çok şey vardır. onlar köye şehri götürürken seninkiler köyü şehre taşımışsa bakılacak çok şey vardır.

    amerikalı, avrupalı babasına dedesine kızsın. anlarım. anlarım da size ne oluyor da bu gavurdan okuduğunuz şeyi aynen alır gidersiniz, onu anlamam.

    bak 55 yılında doğmuş bir türk'ü düşünelim.

    60'da, daha 5 yaşındayken darbe gördü.
    71'de deniz'leri gördü. daha 16 yaşındaydı. 72'ye dek erim'le yaşadı.
    74'te kıbrıs'ı gördü. 19 yaşında. yeni reşit olmuş.
    77-80 arasında (hatta dilerseniz 75-77 diye de genişletin) anarşiyi gördü, kavgayı gördü. 25 yaşına geldiğinde memleketin anasını belleyen bir darbe vardı. 25 lan 25. hayatın baharı.
    bugün yaşayan bizler, sadece 25 ocak 1980'i görsek kafayı yerdik - ki bir de 12 eylül ve sonrasını düşünün.
    sonra özal geldi. memlekette iyi bir şeyler mi oluyor derken tak 94'ü, tak 97'yi, 99 depremini, 2001 krizini... gördü.

    bak minör olayları atlıyorum. yugoslavya'nın ve sovyetler'in parçalanmasını, ırak-iran savaşını, 91'i, karabağ'ı, gelen onca balkan göçmenini, pkk'yı, sivas'ı, hortumlamaları, ihanetten yargılanması gerekirken cumbaba olan demirel'i... saymıyorum bile.

    ulan aklının beyninin içine sıçtıklarım. sadece 2013'ten beri düşen gelir ve 2015'ten (hepten mallar için 2018'den) beri süren kriz/fakirleşme yüzünden ananıza babanıza demediğiniz laf kalmadı. 1972'de o harbici baby boomer'lar nepal'e gidip everest'e çıkarken senin anan baban sokağa burnunu çıkarırken korkuyordu. 79'd a onlar trene atlayıp belçika'dan italya'ya tıngır tıngır giderken senin baban/deden fulya'dan gülbağ'a gidemiyordu.

    siz internet diye bir şeyi buldunuz elinizde. bunların gazete okuyanları fişlenmekten korkarak aldı o gazeteleri ellerine. kitaplar yaktılar yakalanmamak için. ajansta vatan cephesine katılanların adlarının okunduğunu duyarak yetiştirdi onları babaları. cumhuriyet geldi ama taşraya ulaşamadı. elektriği geçtim susuz köylerde büyüdü kaç insan.

    neymiş? gelişmemişler. geçen bebenin birini dinledim internette. dedim vay arkadaş, başını yakmazsın umarım. adam diyor ki "ben kendimi geliştiremiyorum ki çocuğumu geliştireyim".

    geliştiniz mi la siz? 20 yaşınızda, 25 yaşınızda hayatın anlamını mı buldunuz? sorsam hümanizm nedir diye, doğru cevabı verebilecek insan sayısı bu ülkede olsun olsun yüzdür. daha hümanizm ile hümanitaryenizm arasındaki farkı bilmemenizi geçtim, ikinciyi duymamışsınızdır bile muhtemelen. elinizin altında internet ama kahramanlarınız beş para etmez insanlar. aha, sol freym orada. "survivor 2020 ünlüler-gönüllüler 459" yazıyor. izlediğin sörvayvır, dinlediğin radyo madyo zaten yok, okumak desen hepten hak getire. na bu metin bile "özet geç piç" denilerek geçilecek - ki bir de elden geldiğince her metinde ekstradan bilgi vermeye çalışırım filan.

    sonra neymiş? gelişmemişler. vay amına koyim.

    temel mantık bilmez, yeter kadar tarih bilmez, azdan birazdan sosyal sözde bilimlerinin temel kavramlarından bile haberdar değildir, göbeklitepe gibi medeniyet tarihini baştan yazdıran bir yer memleketindeyken haberi dahi olmamıştır... sonra "gelişmemişler". sizin gelişmişiniz buysa, valla bak, bizim nesil sizi bir tokat manyağı yapar ki oturur ağlarsınız.

    başka? "ekonominin ekmeğini yemişler". zaten bu çeviri entellerinin neden beş para etmez olduğunu buradan da görürsünüz. lan 55'te doğan biri dedim bak, bana göstersenize 2005-2012 arası haricinde, bugün 65 yaşında olan bu insanların ekonomik olarak rahat olduğu bir dönemi? 2005'te bunlar 50 yaşında. elli ulan elli. hayatlarında daha az sıkıntıyla üç kuruş para harcayabilecekleri zaman, "yaşlılıklarına" denk geliyor.

    yani ar olur insanda biraz. utanma olur be.

    uzatacaktım da sıkıldım. uzadı yeterince zaten. anladınız da ne dediğimi.

    illa ben gibi düşünmeyin. ama az oturun düşünün. az insafınız, az insanlığınız, az ahlakınız olsun. öyle gavurdan çeviriyle iş yapması kolay. 60 doğumlu biri, 20 yaşındayken 80'i gördü. işkenceden geçti, arkadaşlarının/akrabalarının işkence altında inlemelerini duydu/gördü/dinledi. yok 20 yaşındaymış da yok şuymuş buymuş da o da anası babası yüzündenmiş.

    hadi bu z kuşağı dedikleri zaten el kadar bebe, mallar şimdi. zihinsel gelişimleri devam etmekte. 28 yaşın altındakilerin fikirlerini kolayca ciddiye alamıyorum. daha çocuk geliyorlar. yani bu aşağılama filan değil. nasıl reşit olmak için 18 yaş sınırı koymuşlar, benim fikri reşitlik sınırım da 28. beğenirsiniz beğenmezsiniz, umrumda değil. siz de gelin ben gibi yolun yarısına, o zaman görelim siz ne düşünüyorsunuz diye.

    ama bu y dedikleri bizim jenerasyonun bu beyinsizliği yapması sinirime dokunuyor. çok biliyorsan o ananla babanla az otur da konuş. sadece de ki "80'de siz neredeydiniz, amcam teyzem neredeydi". anlatsınlar hele devlet nasıl her zaman 18 yaşındaymış, söylesinler nasıl harbici beş parasızlıkla yaşamışlar, neden bizim nesle hep apolitik olmaları öğütlenmiş, neden 2013'te gezi'de olanların anaları babaları bir yandan sevinç, bir yandan korku duyuyormuş... sonra sallamaya devam edin. ama az insan olun önce.
  • pazarlamacılıar için de önemli bir topluluktur, hem kendileri hem de patlama yapan bebeklerinin demografik özellikleri, yeni yeni hedef kitleler oluşturmuştur.
hesabın var mı? giriş yap