• ilk olarak amos tversky ve daniel kahneman tarafından ortaya atılan bir sosyal psikoloji terimi. kişilerin herhangi bir konu hakkında tahminlerini istatiksel olarak sık olana göre değil de akıla daha kolay gelen, dikkat çekici, tabiri caizse sansasyonel sebeplere bağlamaları.konu hakkında detaylı bilgi aşağıdaki linkte mevcuttur.

    http://en.wikipedia.org/…iki/availability_heuristic
  • "bulunabilirlik hatasından kaynaklanan hatalı akıl yürütmeleri gözler önüne seren onlarca deney bulunmaktadır.
    oldukça aşırı sonuçları olan bir deneyde, deneklerin önce bir sözcük listesini öğrenmeleri gerekmiştir. tüm deneklere verilen sözcükler aynıdır.
    yalnız, bir gruba verilen sözcükler arasında dört tane övücü sözcük bulunmaktadır –“cesur”, “özgüven sahibi”, “bağımsız” ve “kararlı”.
    diğer grubun listesine de aşağılayıcı dört sözcük eklenmiştir –“umursamaz”, “kibirli”, “soğuk” ve “dik başlı”.
    sözcükleri öğrendikten sonra tüm denekler, pek çok tehlikeli hobisi bulunan, yeteneklerinin değerini bilen, birkaç arkadaşı olan ve bir kez karar aldı mı fikrini zor değiştiren bir genç adamla ilgili kısa bir öykü okumuşlardır. sonra deneklerden adamı değerlendirmeleri istenmiştir.
    öncesinde sunulan sözcük listesinin öyküdeki adamla bir ilgisi olmadığı açıkça belirtilmiş olsa da, olumlu sıfatları öğrenen deneklerin adama dair kanaatleri olumsuz sıfatları öğrenen deneklerden daha iyi olmuştur.
    sözcükler, öyküyü okudukları sırada deneklerin akıllarındaydı (bulunabilirlerdi); bu nedenle de öyküyü yorumlama şekillerini etkiledi."
    norman stuart sutherland - irrationality
  • bulunabilirlik hatası / availability error / availability bias

    akla ilk gelen düşünceye göre karar vermek. düşünme tembelliği. medya yoluyla bunu kullanarak kitleleri uyutmak pek kullanışlı.

    (bkz: höristik)
  • türkçesi, bazı bilimsel makalelerde "ulaşılabilirlik kestirme yolu" şeklinde geçer.
  • sırf bu yanılgıyı kullanarak, sigorta şirketleri ve özel sağlık kuruluşları ciddi gelirler elde edebilirler.

    örneğin, deprem olan bir yerde, deprem sigortalarının sayısının artması, veya sars-cov-2 salgını sonrasında aşı çalışmalarına yapılan yatırımlar.

    (bkz: thinking fast and slow)
  • buna en guzel orneklerden biri, 1-2 ucak kazasinin medyada sikca yer almasinin ardindan havayolu ulasiminin cok guvenli olmadigi dusuncesinin insanlarin beyninde ister istemez olusmasidir. oysaki istatistiki olarak hava yolu ulasimi en guvenli ulasim bicimidir.
  • ''ulaşılabilirlik kısayolu''

    nobel ekonomi ödülü sahibi; karar verme sistemimizin işleyişi hakkındaki fikirleriyle alanın öncü isimlerinden olan daniel kahneman ile popülerleşen kavram. kavram özellikle kahneman'ın çok satan kitabı (şu sıralar benim de okumakta olduğum) hızlı ve yavaş düşünme ile dünyada baya ses getirdi. (ayrıca abimizin benzer konulardaki makaleleri, kendi alanında hala en çok atıf alan çalışmaları oluşturuyor)

    beyin, özellikle insan beyni; az enerji ile çok iş yapacak şekilde evrimleşmiş. yapılan çeşitli araştırmalara göre bir insan, günde 30 binin üstünde karar veriyor, seçim yapıyor. bunların çoğu bilinç düzeyine çıkmıyor. beynimizdeki, bir çeşit filtre merkezi olan talamus anlık olarak gelen onlarca, yüzlerce(?) elektriksel duyu sinyalini gerekli yerlere iletmekle görevli. bazılarını hiç işleme sokmuyor, bazıları istemsiz kaslara iletiyor vs. tüm bunların ana amacı, tasarruf yapmak.

    kahneman abi'miz bu duruma sistem 1 ve sistem 2 diyor. sistem 1; bir olay karşısında hızlı ama sezgisel karar veren yanımız. sistem 2 ise daha yavaş ama daha akılcı karar veren tarafımız. sizin de tahmin ettiğiniz gibi günlük hayatta çok daha fazla kullandığımız filtre ''sistem 1''. sistem 1 için, ''karar verirken daha sezgisel'' dedik. ne demek bu sezgisellik? yani karar verirken daha kolay ulaşabildiği, bizim geçmişimizde daha fazla anı barındıran olaylara, bilgilere göre karar veriyoruz. buradaki ''kolay ulaşılabilirlik'' anahtar kavramımız. basit bir örnek verelim:
    gençliği 90'lara denk gelmiş birisi için ''90'lar türkçe rock, pop'' en iyisidir. bu bilimsel bir bilgi değil. aynı dönemde, dünyadaki tüm müzik akımları... incelenerek varılmış bir yargı da değil (ki muhtemelen araştırılsa daha iyileri bulunur) ama bu yargı o kadar çok tekrar ediliyor ki... çünkü o dönemi yaşayan insanlar belli bir yaşı geçti, eğitimlerini alıp bir yerlere geldiler. o insanların anılarında en çok 90'lar müziği yer ediyor. o müziklerle aşık oldular, isyan ettiler... ''türk müziğinin en iyi dönemi'' sorusunun cevabı için ''ulaşabilecekleri'' en çok veri 90'lar ile ilgili olanlar.

    kahneman kitabında şu örneği veriyor: borsadan anlayan, normal hayatta oldukça realist olan bir tanıdığı, ''çok büyük miktarlarda paramı ford hisslerine'' yatırdım diyor. sebep, uzun veri analizleri, şirket bilançolarını inceleme falan değil. adam yakınlarda bir fuarda ford standını gezmiş. oradaki arabaları beğenmiş. muhtemelen adamın ford markasına karşı geçmişten gelen bi sempatisi var. çocukluğuyla ilgili anıları var. realist bir adam, büyük miktarlarda parayı kullanırken bile ulaşılabilirlik kısa yolunu kullanıyor!

    gördüğünüz gibi, uzun dönemler kabul gören ''insan çoğunlukla rasyonel kararlar veren bir canlıdır'' tezi çürümüş oldu. üstelik, beynimizin bu açıklarını bilen insanlar ya da şirketler, toplulukları kolayca manipüle edebiliyor. ekonomik krizler, doğal felaketler... yaşayan bir ülke düşünün. iktidar, elindeki medya gücüyle, muhalefet hakkında sürekli karalama haberler yayımlatıyor. şimdi de elinde mühür, sandık başında oy kullanan ortalama bir kişiyi hayal edin: karar vereceği o birkaç saniyede; uzun uzadıya analizler yapıp sistem 2'yi devreye sokmaz. maruz kaldığı haberlerdeki, daha kolay ulaşabileceği taglere göre kararını verip geçer.

    uzun ve dağınık bir yazı oldu ama siz demek istediklerimi anladınız. her ne kadar ''ucuz kişisel gelişim kitabı'' gibi bir başlığa ve kapak tasarımına sahip olsa da kahneman'ın bu kitabını okuyun, okutturun.
  • günümüzdeki en yaygın logical fallacylerden biri sanırım. insanlar kendi tecrübelerinin small sample olduğunun farkında olmadan çıkarımlarda bulunuyorlar ve pek tabii yanlış sonuçlara varıyorlar. ülkede herkesin her şeyi bilmesinin altında aslında bu fallacy yatıyor.
  • akla ilk gelen düşünceye göre karar vermek demektir. türkçe'si “bulunabilirlik hatası” olarak geçer.

    çoğu insan bu hataya düşer. bir konu hakkında karar vereceğimiz zaman aklımıza ilk gelen düşünceyle hareket etmek bizi sığ bir hayata sürükler. sürekli hata yaparız.

    düz mantıkla doğru ve yanlış net olarak ayırt edilemez.

    kant şöyle yazmıştır: tez + anti-tez= sentez'dir.

    örneğin:
    tez: bardağın yarısı boş
    anti-tez: bardağın yarısı dolu
    sentez: bardağı oluşturan hacmin yarısı su ile, diğer yarısı ise hava ile doludur.

    her zaman düşündüğümüz konuları artı ve eksi boyutunda ele almalıyız ve konu hakkında etraflıca düşünmeliyiz.
  • doksanlarda çok kaliteli futbolcular vardı; o yüzden hiçbir maçı kaçırmazdım. şimdiki futbolcularda iş yok. nerede galatasaray'ın efsane futbolcuları ?

    ...diyorum ben. ama son onbeş yıldır maça gitmiyorum; hatta televizyondan özetleri bile izlemiyorum. muhtemelen doksanlardaki ismail, muhammet, yusuf'lu kadrodakine benzer futbolcular bugün de var. ben izlemediğim için aklımdaki çeyrek asır öncesinin kadrosunu yüceltiyorum.

    yani hüküm verirken bildiğim (=elimdeki=available) veriye dayanıyorum yalnızca. "kötü olduğu için izlemiyorum" desem bile gerçekte "izlemediğim için kötü varsayıyorum."
hesabın var mı? giriş yap