• sahnede yiğit özşener'in monolog hâlinde elli beş dakika hiç susmadan konuştuğu oyundur.

    inanılmaz bir metin, inanılmaz bir aktörlük, inanılmaz bir ışık ve ses masası. ne diyeceğimi bilemiyorum. ben tiyatroya doğdum sözlük, bu yaşıma kadar her tarzda birçok oyun izledim. studio oyuncuları'nın da birçok oyununu gördüm. fakat bu tarifsiz.

    iyi ki şahika hanım bir yeniden yazım sürecine girmiş ve iyi ki yiğit özşener onun öğrencisi!

    umarım bir yerlerde izleyecek kadar şanslısınızdır!
  • şahika tekand’ın karanlık korkusu oyunundan yola çıkarak yeniden tasarladığı, studio oyuncuları’nın tek perde 55 dakikalık oyunculuk şöleni. tekand oyunlarına aşina olanlar zorlayıcı bir oyunla karşılaşacaklarını bilirler. fakat bu oyun, yiğit özşener’in adeta konsantrasyonun kitabını yazdığı performansıyla gerçekten oyunculuk sınırlarını zorluyor. biz izlerken dilimiz sürçtü neredeyse, insan hiç mi takılmaz yahu.

    oyunun konusu, oyunculuğun kalıplaştırılması üzerinden insanlığın kalıplaştırılmasına hatta robotlaştırılmasına uzanıyor.
    “başımıza gelenler zaten başımıza gelmesinden korktuklarımız değil midir?”
    sistemin dayatmalarının en küçük birimdeki kendi halimizden toplumsal yaşama kadar bizi nasıl sistematik hale getirdiğini, önce çoğunluğa uyma telaşıyla sorgulamaz ve yeterince iş işten geçtikten sonra da sorgulayamaz hale gelişimiz sahneden üzerimize akıyor adeta. düz kağıttan okuması bile zor olan o monologların, ışık ve müzik komutlarıyla bir orkestra gibi senkronize olması müthiş. bu noktada ışık masası ekibi nilgün kurtar, verda habif, altay icimsoy ve gözde kesgin ayrıca alkışı hak ediyorlar.

    ve tabi ki en büyük alkış, destan uzunluğundaki monologları anlamdan kopmadan gayet anlaşılır şekilde sıralayan, sıralarken ışık komutlarına uyarak/uymaya çalışarak hareket düzenini sağlayan ve tüm bunları cümlenin başını sonunu kaçırmadan soluksuz yapan yiğit özşener’e. üstelik bizim izlediğimiz daha ikinci gösterimdi. hani yıllardır sahnelense artık otomatiğe bağlamıştır diyeceğiz ama daha baştan böyle bir performans… konsantrasyonu, diksiyonu ve enstrüman ustalığında kullandığı ses tonlaması muazzam.

    sonuçta oyunculuğuyla, sahne aksiyonuyla ve yüzümüze çarpıp kafamızdan seken konusuyla son zamanların en çarpıcı oyunlarından biri çıkmış ortaya. tüm ekibin emeğine sağlık.
    “asıl korku korkmaktan korkmak!”
  • inanılmaz bir yiğit özşener performansı. aktı gitti, herşeyden öte performansın harikalığına o kadar kapılıyorsunuz ki verilen mesajları ıskaladığımız anlar olduğunu düşündürüyor. sen nasıl hiç tökezlemedim o ortamda be adam ! o nasıl konsantrasyon !? . fakat bir üstteki yazara fazlasıyla katılıyorum , monologlar arasında harika mesajlar olduğuna eminim fakat o kadar hızlı akıyor ki performansı takip etmekten kaçırdığım çok nokta olduğuna da eminim. oralarda biraz yavaşlasak ne kadar harika olurdu.

    oyuna dair pişmanlığım ise ayakta alkışlamamak oldu. o an oyunun şokuyla ve kafada yarattığı karmaşa ile alık gibi kaldım. çıkınca hem performans hem de mesajlar hakkında daha çok düşünme fırsatı olunca insan daha bir aydınlanıyor. bu ayıbımı oyuna ikinci bir bilet aldığımda gidereceğim , bu sefer monologları da daha iyi yakalayabilirim diye düşünüyorum.
  • doğanın kendi kendini yenilemesi, fiziksel olarak değişim göstermesinin en yumuşak yöntemlerinden biri. ayrıca toprak ve kum gibi doğa elemanları da aşınma sürecinin en son ürünlerindendir. tüm bunların, fizikçilerin belası olan, sürtünme kuvvetine bağlı olması da bilim-doğa çatışmasının ilginç bir örneğidir.
  • "[...]
    aşınan kayalar gibi ruhum,
    suskun, yorgun, öylece durur..
    ıslak kumlara yazılmış hikayeler
    ummana karışır silinir yavaş yavaş
    her dalga ömrümden bir şeyler koparır
    ağır ağır sönen gönlüm
    sakin koyları özler,
    son kum tanesi olana kadar..
    [...]"*
  • yiğit özşener, aldığı afife tiyatro ödülünü sonuna kadar haketmiş.

    distopik bir tiyatro deneyimiydi. özşener, tüm salonu öyle hipnotize etti ki, oyunun bir anında arka sıralardan bir kadın 'ohaaa' şeklinde çığlık atarak bir olaya tepki verdi. eminim evde tv karşısında olduğunu düşündü beyni bir an. yiğit özşener ve şahika tekand inanılmaz bir iş çıkartmış.

    yiğit özşener'in ingilizce olarak yurtdışı turnesi yapmasını çok isterdim. dünyada yankı uyandırabilir.
  • nispeten daha ince gradasyonda agrega ve daha yüksek oranda bitüm içeren, esnek kaplamaların en üst tabakası. kullanılan agrega ve katkılara göre özel dizaynı yapılan, asfalt plentlerinde sıcak karışım olarak hazırlanan kaplama çeşidi.
  • yiğit özşener'in manyak mısın be adam böyle performans mı olur dedirten,
    modern yaşam eleştirisi* olan, performans ve kurgusu ile izleyici de yoran* oyun.
    herkes sevmeyebilir, ben beğendim.
  • ekonomi bilimindeki genel açıklamasıyla; sürtüşe sürtüşe incelme demektir. işletme ve muhasebe terimi olarak ya yalnız başına veya aşınma, yıpranma biçiminde birleştirilerek amortisman kavramını ifade etmek üzere kullanılır.
    muhasebe terimi olarak, sabit varlıkların değerlerini, onların hizmet süresini kapsayan muhasebe dönemine dağıtmak anlamına gelir. aşınıp yıpranma, fiziksel bozulma, demode olma ve tükenme yüzünden sabit varlıkların değerlerini ya da hizmet yeteneklerini kaybetmelerini değerlendirmek için de aşınma ve yıpranma sözcükleri kullanılır.
  • literatürde kendisi için değişik bütünlük ve kesinlikte tanımlar bulunabilen bir fenomen.

    ancak, genel mühendislik gayeleri göz önünde bulundurulduğunda şu tanım uygun olacaktır: aşınma, bir yüzeyde herhangi bir başka maddeye göre olan nispi hareket (bkz: relative motion) tarafından meydana getirilen ilerleyici (bkz: progressive) hasardır.

    aşınma bir hasardır ve bu hasar yüzeyden malzeme kaybı ile sınırlı değildir. malzeme kaybı bir parçanın aşınabilmesinin yollarından biridir. yapılan bu aşınma tanımına dahil olan bir diğer aşınma yolu ise malzemenin hareket sonucu kütle kaybı olmadan hasara uğramasıdır. tekrarlayan çekiçleme (bkz: hammering) gibi işlemler ile meydana gelen plastik deformasyon sonucu malzeme geometrisinde oluşan değişimler buna örnek olarak verilebilir. bu aşınma tanımının kapsadığı üçüncü bir aşınma yolu vardır ki bu yolla yüzeyde meydana gelen hasar herhangi bir kütle kaybına veya boyutsal değişikliğe neden olmaz. bu aşınma hasarına örnek olarak yüzeyde çatlak ağları oluşumu gösterilebilir. bu tür bir hasar, optik saydamlığın mühendislik açıdan kritik olduğu durumlar için önemsenebilir.

    modern anlamda ve mühendislik açıdan doyurucu olacak şekilde aşınmanın tanımlamasını bu şekilde yapmak doğru olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap