• günümüzde "stadyum" kelimesi yerine kullanımının yaygınlaşması ne ara gerçekleşti ben yakalayamadım.

    hayır, eskiden bir amsterdam arena vardı. çatısı kapanabilen, zemini sürgülü falan. mühendislik harikası bir yapı...
    arena dedin mi, böyle yüksek standartlara sahip olacak gibi bir anlam yarattı. "diğerleri stadyum ama bizim yaptığımız stadyumdan da öte" gibi bir anlam...
    sonra almanya bu "stadyuma arena deme tribi" ni iyice harlayan ülke oldu sanırım.
    allianz arena da dış cephesinin değişebilen rengi ve bisiklet lastiğine benzer tipiyle haketti diyelim arena'lığı.
    veltnis arena, volkswagen arena, commerzbank arena, mercedes-benz arena vs. ... almanya'da elini sallasan arenaya çarpar hale geldik.

    misal, bunlar da önemli küresel şirketlerin ciddi yatırımlar yaparak ortaya çıkardığı yapılar. eksik de bulsan, kusur da bulsan, adam icabında sana parayı basar, "arena diyeceksin ulan, biz yaptık bunu'" der. kalırsın öyle, ağzını açamazsın.

    ama lafı getireceğim nokta şu ki;
    benim şanlıurfalı, benim bucalı yurttaşım, ne ara özenir oldu bu arena lafına. ne ara şehir stadı nostaljisinden buca arena'lara, gap arena'lara geçtik
    gap ne, arena ne bir kere. uyuşmuyor.
    buca'da evka 1'in yanı başında kutu gibi bir stat. 6 bin kişilik. hayır, stadı kötülediğimden değil ama sonuç itibariyle "ev kazandırma" adında belediyenin başlattığı bir toplu konut projesinin yanıbaşında, her şey ne güzel gayet halkla iç içeyken, sen kalkmış o stada "buca arena" diyorsun.
    ya sen urfalı kardeşim...
    gençlik ve spor genel müdürlüğü'nün yaptığı stada arena denir mi? yakıştı mı hiç devletin kurumuna? hani "temelini 1992'de attık, 2009'da ancak açabildik stadı, o nedenle er meydanı gibi yer oldu yemin ederim" diyorsan o başka. ama durum öyle de değil.
    özeniyoruz, tek sebebi bu. ve ben bu durumdan rahatsızım.

    kimsenin kılını kıpırdatmayacağını yıllardır yaşayarak gördük ama şayet bir gün adana'ya bir uzaylı gelir de stat yaparsa, ismi eğer arena olacaksa maçları tarsus'ta oynamaya razı olurum.
    "muharrem gülergin stadı" dururken, muharrem gülergin arena yakışmaz koskoca fofo'ya.
  • ispanyolca arena kum demektir, bu yuzden de kumla kaplı boğa güreşi alanına arena denilmiştir, tıpkı kırkpınar'da güreş meydanına zaman zaman çimen denilmesi gibi...
  • bu ugur dündar'ın programı olan arena'da gizli kamera ekibinde bir ince, gözlüklü, kısa saclı bir arkada$ var, ona bir basın ödülü uydurup vermeleri lazım.

    kac senelerdir bu arkada$ cantasının icine gizli kamera tertibatını kurup kah aksaray, kah regata, kah kumburgaz'da rus kadınların calı$tıgı barlara gidip absürd fiyatlarla insanların nasıl sikildigini belgelemek icin ugra$ip didinir, zaman zaman bir araba dolusu dayak yer ama hep geri planda kalır. program sonrası bir kuru te$$ekkür cok görülür.. ben de hep bir gün kamerayı kapatıp pezevenk agabeyle pazarlıga giri$ip programı satacak korkusu var. i$te bu yüzden bir ödül lazım ki i$ine sarılsın, birakmasin.
  • bu akşamki bölümünde, uğur dündar ve ekibinin gazeteye verdikleri ''çocuk oyuncu aranıyor'' ilanı ve sonrasındaki tezgahlarıyla, bu ülkede ne kadar bencil ve moron ebeveynler olduğunu bizlere ispatlamış programdır.

    zira; anne ve babaların yaklaşık yüzde sekseni, yaşları 3 ile 7 arasında değişen minicik çocuklarının, haftalarca kendilerinden ayrı ve hatta yurtdışında kalmalarını, soğuk, sigara dumanlı be ürkütücü bir bodrum katında elleri ve ayakları bağlı sahnelerde oynamasını, eline tabanca verilmesini, üstelik de ağızlarının suyu akarak kabul etmişlerdir. niye? çünkü hayatları kurtulacak. çocukları hani belki acaip bir sempati toplayıp ünlü olacak, malı götürecekler falan. annelikten babalıktan anladıkları bu. bravo valla.

    arena ekibi: peki, hede hanım, haftaya oğlunuzun okulu açılıyor sanıyorum. nasıl yapacağız?
    anne müsveddesi: e seneye başlar artık!

    arena ekibi: son derece korkunç sahneler çekilecek. kızınız korkmasın?
    baba müsveddesi: ay yok. çok sever öyle sahneleri.

    neyse ki, içlerinden yüzde yirmisi, ''ben evde bu tür şiddet sahnelerini izlemesini bile istemiyorum. kaldı ki bu sahnelerde oynayacak. hayır, kabul edemem.'', ''bu yaşta bir çocuk annesinden nasıl ayrılabilir. mümkün değil.'' ya da ''iyi de ben size nerden ve neden güveneyim ki? çocuğumu size nasıl teslim edebilirim?! hayır.'' ve benzeri cevaplar verdiler de, gelecekteki yetişkinlerin tamamının ruh hastası olmasını engellediler bir parça.
  • hodri meydan 2: imalathanelerin donusu ismiyle yayinlanmasi daha uygun olurdu gunumuz arenasinin. bir aralar halil bezmen senin tarihi eser kacakcisi aysegul bilmemkim benim (sozun gelisi bu, yoksa aman evlerden uzak..) afise eden ugur dundar ve arena ekibi, bir sureligine girdikleri kulucka evresi neticesinde gunumuzdeki arena konseptine dogru evrilmistir.
    gunumuzde trt ile olan baglarini hepten kopartan arena'nin amblemi haline gelen o muzik de gecmisten, merdivenlerden inen ugur dundar icerikli bas dondurucu hodri meydan jeneriginden miras kalmistir:

    "zin-din-dit diriinn
    zin dit dit diriinn dirininiin dii niinn"

    imalathane gazeteciliginin rakipsiz programi arenadir. kameramanlarini ozenle secer ugur dundar, zira o bocekleri, o fare pisliklerini on inceleme olmaksizin yakalamak zor bir istir. kagithane dolaylarinda kendine gizli bir us kurduran ugur dundar, gelecegin arena ekibini burada egitmektedir: kameramanlar icin ozel tasarlanmis "mikrop yuvasi" sinifi bir imalathane modeli, basilan mekanlardaki haserenin tur, cinsiyet ve yaslarini isabetle tespit amaciyla kurulmus kapsamli bir hasere laboratuari, genc habercileri her tur illet soruya hazirlayabilmek icin tasarlanmis, akustik ozellikleri opera salonlariyla yarisir duzeyde derslikler... gelecegin ugur dundarlarini yaratmak adina hersey.

    arenanin baska onemli bir boyutu da gizli kamera teknikleridir.yapimcilar, ilk gizli kamera kullandiklari yillarda arena'nin daimi anons kisisi olan tok sesli agabey'e, ilgili cekimde kullanilan kameraya iliskin kimi bilgiler okuturlardi: muhabirimizz, canntasina gizledigimiz parmak kamera saayesinde, gorusmeyi canli olarak kaydediyor (nasil yani?)
    aradan yillar gecti ve bu katakulliler o kadar siradan bir hal aldi ki, duyarli arena yapimcilari artk "dikkat sayin seyirciler su utanmazliga bakin bir tu tu yaziklar olsun" esanlamli aciklamalara gerek duymaz oldular; merakli turk insanina gizli kamera tanidik, olagan, giderek olmazsa olmaz gelmeye basladi. teknik hatalar ve gizli kamera kullanicilarinin acemiligi de kisa surede asildi, artik her persembe keyifle kuruldugumuz koltuklarimizdan o hafta agzina sicilacak kisilerin muhabirle giristigi pazarligi dann dunn sesleriyle ekrana balyoz gibi inen yazilarin arasindan takip ediyorduk...

    gizli kamera olgusu, ayni zamanda arena'nin tarih seridinde ugur dundar'in imalathanelere dadanma devrini de isaretler. sucuga tavuk eti kemik unu karistiran bir kisi ihbar edildiyse ornegin, kameratasir muhabir ilgili kisiye sucunu itiraf ettirmek istegiyle oyle bir sorular sorar, ayni sorulari tekrarlamakta da oyle bir sebat eder ki biz sevgili izleyenlere "lan adam anlayacak" dedirtir, ancak bizim dedigimiz imalathane dunyasinda gecmez. keza sahte raki pazarlayan eleman da ayni asamalardan gecer, neticede papara atmaya dunden razi olan ugur dundar'a ve ekran karsisinda dehsetten dehsete kosan izleyiciye bu kisilerden nefret etmek icin yeterince sebep verilmis olur. ugur dundar mekana yanindaki sarkik biyikli cam yarmalariyla dalar, sucluyu ahlak masasi ekiplerinden organize suclarla mucadele masasi ekiplerine kadar uzanan genis bir yelpazeden secilmis bir polis grubuyla enseler, ve judge dredd edasiyla adaletini hemen oracikta dagitir: utanmiyor musun halki zehirlemeyee?

    bu retorigin en can alici kismi "uthannmiyor musun"dur, adam orada afallayarak ehi uhu der, kivrak zeka ornegi gosterenler ise hirsizlik mi yapsaydik gibi kontralara kalkar, ama onlar icin cok gectir; ugur dundar onlarin sosyal infazini coktan gerceklestirmistir.

    fakat izleyici bu nefes kesici aksiyon sahenlerine civileme birakilmaz, ilk once goreceklerine hazirlanmalidir. programi ugur dundar ile beraber goturen tok sesli agabey, burada kartlarini oynamaya baslar: gizli kamera goruntulerinden, cesitli filmlerden haberlerden tv programlarindan ve ugur dundar'in adalet dagittigi sahnelerden montajlanarak uretilen bir kisa intro ekrana yansir. tok sesli agabey "dikkat ilelebet kor kalma tehlikesi" "minik yavrularimizin icerisinde bulundugu korkunc tehdit" "anneler babalar dikkat!!" gibi karis boyutlarinda dizilmis yazilari seslendirir, o yazilar ki dann dunn sesleri ekranlari inletir, cami cerceveyi titretir. bu kisim izleyiciyi dehsete dusurmek, merakini durtuklemek amaciyla tasarlanmis ucuz bir oyundan ote degildir, ancak arena'nin belkemigini olusturuyor olmasi sebebiyle vazgecilmezdir..

    ancak ve ancak kesin birsey vardir ki, o da arena'nin formatinin asla degisime ugramadigidir. her hafta ayni program farkli dublajlar esliginde karsiniza gelir, ugur soyler siz dinlersiniz.
  • türkiye'de az tanınan, hakkında birkaç metal dergisinin abuk subuk yazdığı inanılmaz bi progressive rock-hafif metal grubu. mükemmelliyetçi, teknik, entelektuel, anlamlı bi grup. öyle olsun diye değil, "öyle" olan gruplardan. immortal ve contagion önerilir.
  • mayıs sayısında derginin yanında tween marka kravat vererek men in black severlerin gönlünü kazanmış, promosyon olayını abartmış dergidir.
  • spor tekstili üreten marka zaman zaman limangoda indirimli olarak satılıyor
  • dün geceki programı ile özel bir huzur evinde yaşlılara yapılan insanlık dışı* muameleyi gösterip tüylerimi diken dikep etmiş programdır. gece gece taksim meydanında adam sallandırmanın yasal olmasını diletmiştir.
  • bu geceki bolumunu terorle mucadelede gazi olanlara ayirmis olan televizyon programi. roketle agir yaralanan askerinin olum aninda yaninda olmak icin mevziye gittigi anda baska bir roket ve el bombasi ile yaralanip kor olan yedek subay abimizin anlattiklari, tahmin bile edilemeyecek kadar zorlu ve kararli bir mucadeleyi tekrar hatirlatmis, oturdugu yerden baris, kardeslik, insan haklari kisvesi altinda ahkam kesenlere nefretimi tekrar bilemistir.
hesabın var mı? giriş yap