• "çoğu zaman, kişinin başlangıçta kendisini bir kurban olarak görmesi kalıcı bir imgeye dönüşür. anne ve babalar, patronlar ya da sevgililer, acı veren kişiler olarak, daha da kötüsü, kendimizi incitmemize neden olan kişiler olarak öne çıkarlar. toplumsal açıdan bu imge, kaba ama kesinlikle doğru biçimde marx’in lumpenproletariat düşüncesinde ifadesini bulmuştur: meyhanelerin koruyucu duvarları arasında, ezilenler çektikleri acıları konuşurlar, kara yazgılarına lanet okurlar ve teslim olurlar. yapılabilecek hiçbir şey yoktur; teslimiyeti “kader*e” bağlamak efendilerin nihai silahıdır."
    richard sennett - authority*
  • derhal bitirilmesi gereken aşırı kötümser , iğrenç , pislik, dışkımsı bir kültür.
  • 2000'lerin başında bitmesi gereken kültürdü lakin bitmedi.çok istedik bitsin diye dandik pop kültürü bile daha iyidir dedik ama olmadı.bu lanet şey rap müziğinden rock' a popa edebiyata bile sıçradı ele geçirdi siz düşünün.allahın cezası pis şey.allahın cezası acı çekme meraklısı sahte yapay gerizekalı kıro hayvan oğlu hayvan yeni jenerasyon.ciddi anlamda iğrençsiniz gençler haberiniz olsun.neyiniz eksik amk ne isteseniz ananız babanız alıyor en güzel spor ayakkabıdan en pahalı telefona bilmem neye kadar.it gibi çalışıp herşeyinizi almıyorlar mı amk hayvanları.bu neyin acısı lan neyin kederi it oğlu itler.

    edit:hakaret
  • bu kültürün ülkenin kılcal damarlarına yayılmasının yegane sorumlusu devlettir. çünkü cumhuriyet kurulduktan sonra radyolarda halk müziği yayınına yasak geldi. halk müziği klasik müzikle birlikte yorumlandı. ee bu da haliyle bizim köylü memedaanın ilgisini çekmediğinden radyo da yeni bir frekans arayışına girildi. o dönemlerde ortadoğuda özellikle mısırda arabesk müzik revaçta olduğundan bizim naçizane radyo frekanslarımıza o kanallar girmeye başladı. gel zaman git zaman arabesk müzik ülkenin en ücra köşesinden en kalabalık metropollerine kadar her yerine adeta bir virüs misali yayıldı.
  • ülkeyi tamamen içine alan saçma bir kültürel durumdur. rapçisinden komedyenine, siyasetçisinden ceo'suna herkeste bir arabesk haller.
  • tırrek ve apaçi kültürüyle harmanlanarak ; aleyna tilki müziği olarak çağımıza dikildi ve genç nüfusun olmayan kültürünü iyice dibe çekmektedir yazık ki.
  • ülkeyi kültür seviyesi bakımından dibe çekme çalışmasının adının konmuş halidir arabesk kültürü.

    aslında acı çekmeyi yüceltmek yeni bir şey değildir, bir eli yağda bir eli balda divan şairlerinin illa kendilerini reddedip duran ve onlara acı çektiren hayali sevgililerine sevgi dolu şiirler yazıp durmasına kadar giden bir şey bu. onu da zaten iranlı şairlerden görüp çok lazımmış gibi saray edebiyatımıza taşımışlardır. adam padişahla sultan kayığında boğazı geziyor, ikramda sınır yok, keyif o biçim ama neymiş efendim zalim sevgili beni yine dehledi. hacı, kimmiş o kız ya diye sorsan yanıt da yok, 'hık mık, şairim ya ben şimdi o bakımdan' deyip fitil edecek adamı. halbuki kayıktan indiğin gibi ortamlarda 'bizim sülo'yla sultan kayığında bir mangal yapmışız, offf' desen memleketin kızlarının yarısı sende zaten, mal.

    hatta bu olay sadece bizim illerde değil, yaban ellerde de vaktiyle yaygınmış. bunu nereden anlıyoruz, tabii ki montaigne'in meşhur denemelerinden. 'bir insan doğarken köşe bucak saklanıyorlar ama bir insan ölürken şatafatlı törenler yapıyorlar' diyerek bunları bir güzel kalaylamıştır kendisi. belki de rönesansın bize doğru dürüst uğramamasının bir sebebi de 'hayali sevgili diye diye telef oldunuz, keriz misiniz oğlum siz?' diyen aydınlarımızın eksikliğindendir, kim bilir?

    şimdi bir de dönüp bizim bildiğimiz arabesk kültürüne bir bakıyoruz. bildiğiniz gibi sürekli bir üzüntü, sürekli cefa, her seferinde de cevap gelmeyeceği garanti olan yerlere (yaradan, kader vs.) şikayet etme gibi manasız hareketler. burada asla çözüm yok, çare yok, düşünmek yok, en ileri akıl yürütme 'tanrı istemeden insanlar ölmez, sen beni öldürdün, o zaman sen tanrısın' seviyesinde. burada tek değer metanet bile değil, enayilik. dayanma dediğin eylemin sonucunda en azından bir şeyler değişir, arabeskçi için hiçbir şey asla değişmez.

    işin en komiği de ne biliyor musunuz? bu insanlar ta yüzlerce yıl önce 'ferman padişahın, dağlar bizimdir' diyebilecek bir seviyeden buralara düştüler.

    peki bu nasıl oldu? tabii ki medyayla. sadece fakirlik ile olsa o yörükler de fakirdi, hatta idamlıklardı, aranıyorlardı. öte yandan o zamanlar bu fakirliği ve acınası yaşamı övecek bir medya ise hiç olmamıştı. işte bunu yaratmak için önce art arda gelen askeri darbeler ile gerçek sanatçılar sindirildi, anadolu rock gibi kültürel servet değerinde sanat hareketleri kırpıldı. yerine de bu arabesk müzik denen garabet geçti. sanatçılar sadece peynir ekmek gibi albüm satmadı, her bir albümüne ayrı film çekilenler oldu. ferdi tayfurun yarısı boyunca kendi şarkılarını söylediği bir kamyon film, ibrahim tatlısesin yüz tane flüt alacak paraya sofra kurdurup 'kaç para ulan bir flüt?' diye haykırması, kaslı ve sazlı orhan gencebay romantizmi...

    bakın şimdi sanatçıların kendilerine laf etmem doğru olmaz. aralarında ciddi müzikal altyapısı olanı da var, ayrıca çoğunluğunun gerçek ve samimi hisleriyle şarkılarını söylediğine eminim. ama bu seviyedeki bir kültür pompalamasının arkasını ararsak ve tonla yabancı sermaye çıkmazsa; cia, mi6, kgb, amerikan başkanı dahil herkes kabak gibi gözükmezse ben de bir şey bilmiyorum. türk kültürü ve sanatının çöpe dönmesini isteyebilecek, toplumun uyuşmasından fayda görebilecek kim var kim yoksa bunun desteklemek için canını ortaya koyacaktır, açık ve net.

    sonucunuysa hepimiz görüyoruz. kültürel aşınma, biatçılık, teslimiyetçilik, toplumsal bozulma, sadece lafta kalan ahlakımız, ilkel pop şarkılarının hala ciddi ciddi dinleyici bulması. sanayi dışında hemen her alanda çürüme. sanayiyi hariç tutmamın nedeni de itaatkar işçilerin her zaman üretime yaraması elbette.

    arabesk dinlemediğinizi ve bu sayede arabesk kültüründen tamamen münezzeh olduğunuzu mu zannediyorsunuz? o zaman size minik bir soru sorayım, bana aklınıza gelen ilk erkin koray şarkısını söyleyin. bu soruya çoğunluğun cevabı ne olur, tabii ki fesüphanallah. peki niye akrebin gözleri ya da hayat katarı değil? hatta şimdi soruyu biraz değiştirelim: üç hürel var bizim orada, bildiniz mi? hah onun ilk hangi şarkısı geliyor aklınıza? bir sevmek bin defa ölmek demekmiş geldi hemen değil mi? peki niye mesela sevenler ağlarmış ya da ve ölüm (bunlar da niye hep ölmeli şeyler yazmışlar ya) değil? arabeskçi olmayan pırlanta gibi sanatçıların bile sürekli en arabeske bulanmış, en uyduruk şarkılarını biliyoruz, üstelik başka şarkılarını bilmediğimiz oluyor. niye lan niye?

    arkadaşlar, anlayacağınız bu arabesk kültürü denen zurna, tıpkı pkk veya fetö gibi bildiğin basbayağı bir milli güvenlik sorunudur. artık arabesk müziğe yayın yasağı mı getirilir, plakçılarına şafak operasyonu mu yapılır, dinleyicilerin beynine dezenfektan mı basılır bilemem. bunların dışında yasakçılık yapılmaksızın insanların gerçek sanat ve sanatçıya erişiminin desteklenmesi de her zaman bir seçenek tabii... ama kesin olan şu ki, artık bir şeyler yapmak lazım. bu çöp kültürünün ait olduğu yere gitme vakti geldi de geçiyor.
  • kendini sağcı, solcu, a mezhepçi, b mezhepçi, dindar, agnostik bilmem ne tanımlayan (bu kendini tanımlama da ayrıca ortadoğulu beyinsiz işi ya. farklı konu) ortadoğuluları derinden etkileyen kültür.
    bir şekilde temas edilen ilahilerde, marşlarda, ezgilerde, şiirlerde hep bir kendini acındırma, cıvık cıvık romantizm, acziyet, zavallılık.
    ülke komple patolojik vaka. bu da ucundan kenarından belirtilerinden birisi.

    zavallı insanlar, zavallılaştırılan kalabalıklar. zırlamasın, ağlaşmasın da ne yapsın, elinden ancak bu geliyor.

    dıt dıt dınının dıt dıt dınının. batsın bu dünya, bitsin bu rüya.
hesabın var mı? giriş yap