• nobel odullu bilim adami paul crutzen'in anthropo- (insan) ve -cene (yeni, cag) kelimelerinden turettigi ve dunyanin su anda icinde oldugu yeni cagi tanimlamak icin kullanilma sundugu kelime.

    deniyor ki, son birkac yuzyila kadar insanlar dunya'da yolcu konumunda idiler, ama artik pilot kontrolune oturdular ve sonuclarini bilmeden/dusunmeden yaptiklari ile dunyanin gidisatini tamiri mumkun olmayan bir sekilde degistiriyorlar. bazi bilim adamlari, 18. yuzyildan itibaren insanligin dunya uzerinde yol actigi bu jeolojik ve iklimsel degisimlerin artik yeni bir jeolojik doneme girmemize sebep oldugunu soyleyerek anthropocene cagini lugatlarina ekliyorlar. hatta bu caga baslangic olarak 1784'te buhar tribununun icadini gosteriyorlar.

    anthropocene, genis capli olarak kabul edilirse turkce'ye buyuk ihtimalle antroposin olarak cevrilecektir, ya da biz cevirme ve ne oldugunu ogrenme zahmetine katlanmadan evvel katastrofi baslayacak ve isimlendirme anlamsiz olacak.

    http://en.wikipedia.org/wiki/anthropocene
    http://oceanworld.tamu.edu/…y-book/anthropocene.htm
  • 250 yıllık bir gelişmenin etkisini gösteren animasyon.
    bkz:
    https://vimeo.com/40940686
    http://youtu.be/fvgg-pxlobk
  • hakkinda soyle guzel bir makale de bulunmaktadir.

    https://aeon.co/…uspicious-of-the-anthropocene-idea
  • hakkinda bu haftaki the economist te kapsamli bir yazi bulunmaktadir. konunun ilgilileri seveceklerdir.
  • (bkz: #91761182)

    gunumuzden, atiyorum 1 milyon yil sonra, bu erayi, yani "insan cagi"ni tanimlamak icin, "tavuk kemigi" fosilleri yardimci olacakmis jeologlara.

    (jeoloji almistim yurtdisinda secmeli ders olarak 1 donem, kusacaktim, ama su an zevkten makale falan okuyorum gozlerim yasardi, isin icinde devamsizlik not mot olmayinca negzel tabii oohh asdksjskkajsds :/)

    https://www.theguardian.com/…anity-influenced-epoch
  • edward burtynsky adlı kanadalı sanatçı, jennifer baichwal ve nicholas de pencier ile birlikte 2018 yılında çekilmiş, tam da adı gibi olan belgesel. antroposen çağını iliklerine kadar hissediyorsun.
    belgeselin açıklaması şöyle: " çin kıyı şeridinin yüzde 60’ını kaplayan beton dalgakıranlar, almanya’da üretilmiş devasa kara araçları, ural dağları’ndaki gerçeküstü görünümlü potas madenleri, ağır metal kirliliğinin hâkim olduğu kapalı şehir norilsk, iklim değişikliğinden ötürü tehlike altında olan büyük bariyer resifi ve dünyanın en kurak çölü atacama’daki lityum yatakları."

    aklımdan çıkmayan görüntüler: 105 ton fil dişi, rusya'nin en kirli şehrinin manzarası, kenya nairobi'deki devasa çöplük ve o çöplük manzarasındaki kuş.
    mahpiya luta (red cloud) adlı bir kızılderili şef, amerikalılar ile yaptığı bir savaşta karşı tarafı hem askeri hem siyasi arenada yener ama modern kentlere yaptığı ziyaretler sonunda, savaşmayı bırakır ve beyaz adamla baş etmenin okla, yayla mümkün olmadığını anlar. belgesel bitince bu geldi aklıma.

    edward burtynsky, aynı zamanda manufactured landscapes adlı belgeselin de yapımcısıdır ki zaten bu eser üçlemenin ilk eseridir, watermark (2013) ise üçlemenin ikinci eseridir. ilk belgeselde, çin'deki görüntüler cidden korkunçtur.
    manufactured landscapes
  • ozon tabakası, sera gazları, iklim değişikliği, okyanusun ısınması, mercan resiflerinin ölmesi, doğada kontrol edilemeyen büyük yangınlar, su kıtlığı, tarım arazilerinin yok olması, suyun zehirlenmesi, hava kirliliği...
    artık belgesel film senaryosu olmaktan çıkmış olan insanların kitlesel yok oluşu. (bkz: reality prediction)
  • kelime kökü: anthro eski yunanca insan, pocene latince yakın zaman anlamına gelir.
  • (bkz: eremocene)
hesabın var mı? giriş yap