• inandık vazosu, güneş kursu, çatalhöyük'ten leopar kabartmaları, bir evin canlandırması ve oturan kadın heykeli, emziren kadın heykelciği, obsidiyen ayna, hasanoğlan heykelciği, göbekli tepe taşlarının kopyaları ve nice eserlerin ziyaret edilebileceği güzelim müzedir.
    daha da güzeli artık görme engelliler için de özel bir bölüm var! onların eserlere dokunabilmesine izin veren, sesli bilgilendirme ve braille alfabesi ile hazırlanan kartlarla erişilebilir müze olmuş. eserlerin kopyalarına dokunabilmeleri, dinlemeleri ve müze gezmeleri gerçekten muhteşem ve bence her müzede en azından önemli eserler için bu yapılmalı.

    detaylar
  • mayıs 2014'te tamamlanan tadilattan sonra gezdiğim, birçok eserin yeniden tanzim edilerek yerleştirildiğini gördüğüm ve her açıdan başarılı bir tadilat yapıldığını düşündüğüm, küçük ama son derece etkileyici müze.

    müze, medeniyetler tarihinde paleolitik dönemden (yaklaşık 1 milyon yıl öncesi), van bölgesinde medeniyet kurmuş urartulara kadar yaklaşabilmekte, ankara kazılarından elde edilen eserlerin sergilendiği alt kattaki bölüm hariç tutulursa, en fazla m.ö 7. yy'a kadar yaklaşabilmektedir. bu açıdan birçok insan müzeyi tekdüze, sıkıcı, vazo, çanak çömlek vs. diyerek kötülemektedir. türklerin tarihe yaklaşımlarıdır asıl tekdüze olan da, neyse. açmayayım bayramlık ağzımı.

    müzenin yeni hali, teknolojinin de imkanlarını kullanmak suretiyle uzak geçmişi ziyaretçilere onları fazla sıkmadan aktarmayı başarıyor. dokunmatik ekranlar, kısa videoların döndüğü televizyonlar, son derece yerinde ve dozajında kullanılmış ışık dizaynı vs. müzeyi mükemmel bir kültür merkezine dönüştürmüş.

    müzeyi gezecek olanlara tavsiye, nispeten yoğun olmayan haftaiçi günleri tercih etmeleri ve audioguidelardan kiralamalarıdır.
  • yapılan yeniliklerle gezmesi çok daha keyifli olan ankara'nın hatta türkiye'nin nadide arkeoloji müzesi.

    şöyle ki, eskiden bu müzeye gittiğinizde size eşlik eden bir rehberiniz yoksa (ki genelde o rehberler de yabancı dilde anlatım yaparlar) vitrinlere öylece hızlı hızlı bakıp müzeyi 1 saatte gezip görürdünüz. birçokları için görülen çanak çömlek, duvar resimleri, alet-edevat, takı, heykel, heykelcik ve kabartmalardan öteye geçmezdi . şimdi ise girişte 5 tl'ye kiralanan bir cihazla kulaklıktan müzedeki eserler hakkında ayrıntılı bilgileri dinleyebiliyorsunuz. bugüne kadar bu müzeyi belki 6-7 defa gezmişimdir ama bu haftasonu kulaklık kiralayarak yaptığım ziyaret bana yeni bir müze keşfetmişim hissi verdi.

    cihazın içinde dinlenecek 70 adet kısım var ve haliyle hakkını vererek bir dolaşma nereden baksanız 3 saat alıyor. ama yorulunca da devreye müze içindeki, eskiye kıyasla çok çok daha güzel hale getirilmiş müze'nin kahvesi giriyor. müzenin bahçesinde tarihi eserler arasında çayınızı yudumlamak, hatta bir iki lokma birşeyler atıştırmak da ayrı bir keyif.

    demem o ki, anadolu medeniyetleri müzesi, içinde yer alan birbirinden müthiş eserleri daha fazla bütünleyen, fiziken daha güzel bir ziyaret olanağı sağlar olmuş. hala gidip görmemiş olanlar varsa bence bir an önce gezsinler görsünler.
  • topraktan yapılarak pişirilmiş ve tuğla halini almış mektupların yine topraktan yapılarak pişirilmiş ve tuğla halini almış zarflar içinde, o zamanki haliyle saklandığı müzedir.
    lan oğlum, hiç mi merak etmezler zarfın içindeki mektupta ne yazıyor. belki tarihe ışık tutacak. açın okuyun. bilgilendirin halkı.
  • normal:30, öğrenci:15 lira giriş ücreti ile gezilebilecek yer. şaka gibi fiyatlara sahip. tarihimizi tanıtmak için destek olacaklarına gelir kapısı gibi kullanıyorlar. yakında lüks vergisi koyarlarsa şaşırmam...
  • müzede sergilenen önemli eserlerden bir tanesi de firigya kralı midas'a ait olduğu büyük oranda kabul görmüş bir ahşap masadır.

    frig'lerin başkenti gordion'daki en büyük tümülüste yer alan mezar odasından çıkartılmıştır. kakma işlemeli ve son derece gelişmiş bir estetik zevkin ürünü olan masa, mezar odasının doğu duvarına yakınında parçalanmış bir durumda ele geçmiştir. her ne kadar bazı parçalar tahrip olsa da büyük çoğunluk oldukça iyi durumda bulunmuştur. gerçi masa bir çok parçaya ayrılmışsa da genel formu rahatlıkla belirlenebilmiştir. kazıdan hemen sonra masayı koruyabilmek için parçalar alkol ve su karışımı bir eriyik içersine konulmuş daha sonra da benzinde eritilmiş balmumuna batırılmıştır. bu işlem ne yazık ki ahşabı güçlendirmemiş, balmumu ahşabın içersine kadar işlememiş, yüzeyde toplanmıştır.

    bunun üzerine yeniden sağlamlaştırma işlemlerine 1981 yılında başlanıldı. (r. payton, " the conservation of an eight century b.c table from gordion," adhesives and consolidants, international institute for conservation of historic and artistic works, london,1984).
    ilk olarak, daha önce yapılan işlemlerin kalıntılarından arıtılan masa, % 5 oranında polyvinil butyral (butvar b-98) karıştırılmış toluen ve etanol eriyiği içeren bir tank içerisine konmuş ve vakumla bu eriyiğin ahşabın içerlerine kadar girmesi sağlanmıştır.

    masa. bu işlemlerden sonra plastik bir örtü ile paketlenmiş, bir kaç ay kurumaya bırakılmıştır. parçalar kuruduktan sonra daha güçlü bir eriyik olan butvar b-98, kırık veya kötü tahrip olmuş kısımlara sürülmüştür. son olarak da yüzeyde toplanmış eriyik kalıntıları temizlenmiştir. masanın üst tablasına, son derece narin ve dokununca dağılacak bir durumda olmasından dolayı ayrı olarak epoxy resin (rutapox r1210) ile sağlamlaştırma işlemleri uygulanmıştır.

    tüm bu işlemlerden sonra parçalar sağlamlaştığından masaya bir zarar vermeden üzerinde daha rahat çalışma olanağı doğmuş; böylece çizimi de yeniden yapılabilmiştir.
    (elisabeth simpson, " reconstructing an ancient table."" expedition 25:4 [1983] 11- 26). masanın eksik veya tahrip olan kısımları perspektif çizimde tamamlanarak gösterilmiştir. böylece masa, tüm görkemliliği ile ortaya çıkmıştır.

    1983 yılında ankara andolu medeniyetleri müzesinde frigler bölümündeki yerine konulmuştur. ancak bir kaç yıl sonra masanın monte edilmesinde kullanılan malzemenin bozulma emaresi göstermesi üzerine monte sökülerek yeni ve gelişmiş malzeme kullanılarak yeniden yapılmıi ve 1989 da müzedeki eski yerine konulmuştur.

    o günden bu yana masanın durumu son derece iyidir.

    masanın yapıldığı ahşabın türünü ortaya çıkarmak üzere istanbul orman fakültesi profesörlerinden dr. burhan aytuğ tarafından yapılan analizlerden anlaşıldığına göre, masanın kendisi şimşir , kakmaları ardıç, tablası ise ceviz agacından yapılmıştır.

    ( b. aytuğ. kral midas'la gömülen mobilyalar" , arkeometri ünitesi bilimsel toplantı bildirileri vi. tübitak, ankara)

    kaynak: gordion ahşap eserler projesi , anadolu medeniyetleri müzesini koruma ve yaşatma derneği tarafından 1992 yılında yayınlanan " gordion, ahşap eserler, wooden fourniture " kitabının ilgili bölümünden alıntı.
  • mahmut paşa bedesteni'nin restore edilerek anadolu medeniyetleri müzesi olarak kullanıma açılmadan önceki virane halini gösteren bir fotoğrafı renklendirdim. evet, göreceğiniz yapı müzenin ana girişinin bulunduğu o tarihi binanın ta kendisi:

    görsel
  • artık sahip olduğu koleksiyonun gereksiz büyük boyutlara ulaştığını ve türkiye'nin farklı yerlerinde ele geçirilen buluntuları tek bir yerde sergileme kafasının çağdışı kaldığını düşündüğüm müze. zaten önceki girilerimde de bu durum konusundaki rahatsızlığımı dile getirmiştim. şimdi biraz daha kapsamlı bir şekilde ele almak istedim.

    bildiğiniz üzere dünyada artık ne arkeoloji ne de müzeoloji on dokuzuncu yüzyıl şartlarına göre yürütülüyor. geçtiğimiz yüzyılda anadolu uygarlıkları hakkındaki bilgi ve buluntularımız kısıtlıydı. eldeki bir avuç veriyi de farklı lokasyonlarda sergilemek pek tabii işlevsiz ve fazlaca masraf gerektiren bir durumdu. ama sözgelimi şu an hititler hakkında çok daha bilgi sahibiyiz ve bu medeniyete dair hatrı sayılır ölçüde buluntulara sahibiz. anadolu medeniyetleri müzesi'nin sadece hititlerle alakalı sahip olduğu koleksiyonun büyük bir kısmı teşhir edilmiyor bile. çünkü hem müze binası artık buna elverişli değil hem de sergilenmesi gereken tek uygarlık hititler de değil. ama öte yandan çorum'da hattuşa antik kenti ve boğazköy müzesi gibi iki harika mekan varken; burada yürütülen kazılarda ele geçirilen eserlerin ağırlık olarak ankara'da, bir kısmının ise istanbul'da muhafaza edilmesini anlayamıyorum. (yurtdışına kaçırılarak halen berlin'de tutsak edilenler zaten ayrı bir dava.)

    bu haftasonu hayatımda ilk defa hattuşa'yı ziyaret ettim mesela. sonrasında ise antik kentin yakınlarındaki müzeyi gezme fırsatım oldu. zaten yıllardır ankara'da yaşadığım ve buna bağlı olarak anadolu medeniyetler müzesi'ne defalarca gittiğim için de hitit medeniyetine ait verilere az çok aşinaydım. tabii hep camekanlar ardında gözlemleme fırsatı bulduğum eserlerin ait oldukları toprakları bizzat gezmek benim için epey farklı bir deneyim oldu. yine de oradayken içimdeki kopukluk hissini bastıramadım. çünkü kentte gezerken ilginizi çeken bir yapıya giriyorsunuz ve bilgilendirme levhasında büyük olasılıkla şu yazıyor: "orijinalinde bu binada bulunan x heykeli günümüzde anadolu medeniyetleri müzesi'nde sergilenmektedir.". veya tabelada bir fotoğraf, yanında da "x yılında bu bölgede yürütülen kazılar esnasında ele geçirilen buluntular bugün istanbul arkeoloji müzesi'nde yer almaktadır.". haydaaa. kardeşim benim hayatımda daha önce hiç ankara'yı veya istanbul'u ziyaret etmemiş olma ihtimalim var bu bir. ikincisi, ben söz konusu eseri aylar önce bir yerlerde görmüş olsam bile bu medeniyetin inşa ettiklerini kafamda tam olarak canlandırabilmek için eşzamanlı görmeye ihtiyacım var. yani bugün eyfel kulesi'ni söküp ulus meydanı'nda yeniden inşa etsen ben paris'i ne kadar gözümde canlandırabilirim? ve bu ne kadar mantıklı bir hareket olur? aynı şekilde ben hattuşa antik kenti'ndeki kral kapısı'nın rölyefini ankara'da, şuppilima'nın kanun metnini istanbul'da, x tabletini berlin'de görmek zorundaysam hitit medeniyetini anlamak için kafamdaki parçaları tek tek birleştirmeye mecbur muyum? antik kentin 900 metre ötesine mis gibi bir müze yapmışsın. ama içindeki duvarların çoğu fotoğraflı bilgi panolarıyla dolu çünkü sergilenecek adam akıllı bir şey kalmamış çorum'da. ilgisi olan, merak eden adam bir zahmet kalkıp gelsin boğazköy'e.

    zaten medeniyetler müzesi öyle bir hale gelmiş ki üç ayrı günde gezmeden içindekileri bitirmek imkansız. ha tempolu bir şekilde gezince de ne kadar sindirebiliyorsun öğrendiklerini, orası muamma. koleksiyonu taş devri'nden başlayıp osmanlı'ya dek uzanan müze mi olur? tamam kronoloji tatlı bir şey ama bunu üzerinde 100 tane medeniyetin yaşadığı topraklarda yapamazsın. veya hepsinden her şeyi aynı anda sergileyemezsin. kısa veya uzun vadede yakındığım sorunla alakalı herhangi bir işlem yapılmayacağını biliyorum. ama bu haliyle müzelerimiz halka tarihini öğretme misyonunu yerine getiremiyor, bu çok açık. herkes müzeye bilinçli, o uygarlık hakkında kitaplar/makaleler okumuş bir şekilde gitmiyor. ortalama bir insanın orada geçireceği iki saat içinde yalnızca eserlere bakması ve iki satır yazı okuması suretiyle ona koca bir medeniyet hakkında bir şeyler öğretmek zorundasın. inan oraya koyduğun iki üç çömlek bunu yapmak için yeterli değil. ansiklopedi bölümü gibi 1.5 metrelik panolara yazdığın yazıları da ziyaretçilerin yüzde doksanı düzgün okumuyor. insanın müzeden bir şey öğrenebilmesi için gösterime sunulan eserlerin ait olduğu coğrafyada bulunması şart öncelikle. ayrıca birbirine bağlı olan parçaları aynı yerde tutmak zorundasın. hattuşa'da hititlerin kocaman bir tapınağı var. güneş tanrıçası ile fırtına tanrısına adanmış. kim bunlar peki? öğrenmek için boğazköy müzesi'ne gidiyorsun; seni sadece bir levha karşılıyor. söz konusu tanrıların tasvirleri anadolu medeniyetleri'nde diye. hadi kafaya taktın, kalktın buraya geldin görmek için. bu sefer de burada şöyle bir yazı: "hititlerin dini inançlarıyla ilgili en nitelikli bilgilere, x yılında yapılan kazılarda ele geçirilen kil tabletlerden ulaşılmıştır. söz konusu tabletler berlin'deki neues museum'da sergilenmektedir."

    al sana koca bir zort!
  • ankara kalesi'ne yakın olan ve etrafında özel bir sürü müze bulunan, kültür bakanlığına ait müzedir.

    roma ve bizans imparatorluklarına ait ankara'da ve anadolu'nun diğer şehirlerinde bulunan eserler sergilenmektedir. özellikle çok iyi korunmuş kabartma resimler mükemmeldir.

    müze kart ile girilebilir. ayrıca 18 yaş ve altı, 65 yaş ve üzeri için ücretsizdir.

    ankara'da yaşayıp burayı görmemenin bir eksiklik olduğunu düşünüyorum.

    müze de fotoğraflarla kısa bir gezinti yapalım;

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel
  • güvenliğin bana "mösyö" diye seslendiği yer, dönüp ne var ln. yarraaam? diyecektim ki nerede olduğumu hatırladım. o sıra türkiye'deki en güzide mekanlardan birindeydim. binlerce yıllık urartu kabartmalarına manyakça bir ilgiyle dokunmaya çalışıyordum. zamanın durduğu, zihnin allak bullak olduğu bu müzede kimi kalıntılar sekiz bin yıllık mazileriyle eski mısır'a rahmet okutuyorlar. yolunuz düşerse ziyaret etmeden dönmeyin anadolu medeniyetleri müzesini. ankara kalesi yakınlarında.
hesabın var mı? giriş yap