• anadilim ama ogrenemedim
  • "german folk song" dinleyerek eğlenceli hâle getirebileceğiniz aktivite.
  • bu başlıkta daha önce iki kısa gazete haberi üzerinden çözümleme örneği vermiştim (bkz: #105973489). bugün birkaç şarkı sözü çalışalım. a ve b düzeylerinden örnekler seçmeye çalıştım (c düzeyinde de ilerleyen günlerde yazarım), ama aslında bu örnekler pek de net olmadı. sanırım biri a1, ikincisi a2 gibi düşünülebilir. b’ye uygun bir metin bulduğumda ayrıca paylaşırım.

    ilk örnek schandmaul adlı grubun sonnenstrahl adlı şarkısı. sözlerin anlaşılması çok kolay. yalnızca konjunktiv ıı kullanımı var, konjunktiv dışında sözler tamamen a düzeyinde.

    ı. dörtlük:
    ıch wär so gern ein kleiner sonnenstrahl
    ein kleiner lichtblitz, lichtblick am horizont
    ein gute-laune-bringer, ein friedensbote und
    ein freudenspender, glücksversender, ein lächeln ohne grund
    --- „ich wäre gern …“ „… olmak isterdim/keşke … olsam“ demek. b düzeyinden bir gramer konusu, fakat bu dörtlükte bu cümle dışında kalan her şey a düzeyinde.
    ilk cümlede „küçük bir güneş ışığı olmayı çok isterdim“ denmiş. olmak istenen diğer şeyler de sıralanmış. dörtlüğün sonuna kadar söylenen her şey aynı yükleme bağlı, yani „ich wär‘ so gern ein gute-laune-bringer, ein glücksversender, ein friedensbote…“ hepsi aynı yere bağlı.
    --- sein fiili bildiğiniz gibi nominativ ile çekilir. bu yüzden anlatıcının olmak istediği şeyler nelerse hepsi nominativ’le çekimlenmiş.
    --- „lichtblick am horizont“ ve „ein lächeln ohne grund“ ifadelerini bir yere yazıyoruz, çünkü demek ki „ufukta“ derken bulunma durumunu „am horizont“ şeklinde kullanmak lazımmış. „sebepsiz“ derken de „ohne grund“ diyormuşuz.
    --- burada çok önemli bir şey daha var. türetilen kelimelerin arasına -s, -n gibi telaffuzu kolaylaştıran sesler konmuş mu, konmamış mı? örneğin frieden+s+bote. sözlüğü açıp baksak der frieden ve der bote sözcüklerini görürüz. bunlardan bir sözcük türetirken ise telaffuzu kolaylaştıran bir -s giriyor araya (bu her zaman böyle olmuyor. bazı sözcüklerde -s kullanılmıyor. bu yüzden her örneği tekil değerlendirip tek tek öğrenmelisiniz).

    ıı. dörtlük:
    ıch wär so gern ein kleiner bunter fisch
    ein flossenschwinger, wasserplanscher voll von lebenslust
    ein lebenskünstler, ein glücksgenießer, leben für den augenblick
    geplantes ablenkungsmanöver von deinem problem
    --- bu dörtlükte bence dikkatinizi en çok çekmesi gereken öğe „geplantes ablenkungsmanöver von deinem problem“. çünkü geplantes derken partizip kullanılmış ve bu partizip sıfat olmuş. von ise öndeki „ablenkung“a bağlı. ablenkung von stress, ablenkung von liebeskummer gibi, burada da ablenkung von deinem problem denmiş.

    ııı. dörtlük
    ıch wär so gern ein großer, grüner, starker baum
    ein berg, ein fels in sturm und brandung warmer sich'rer hort
    'ne starke, feste schulter spender für geborgenheit
    die rückendeckung, sicherheit, vertrauen für alle zeit
    --- bu dörtlüğü sizlere bırakıyorum, özellikle vurgulanması gereken bir ifade bulamadım.

    ıv. dörtlük
    ıch würd' dich dann verfolgen, stets deinen weg erhellen
    alle schatten vertreiben, alle hindernisse fällen
    und wenn alles grau ist in deinem see der seele
    wär ich der einzige farbklecks, hoffnungsschimmer nur für dich
    --- bu dörtlükteki en önemli gramer kuralı bence verfolgen ve vertreiben fiillerinin gerektirdiği akkusativ. daha önceki cümlelerde yüklem sein olduğu için yükleme bağlı nesneler nominativ çekilmişti. burada ise „dich verfolgen“, „alle schatten vertreiben“ derken el mahkum akkusativ kullanılıyor.
    --- bir de koşul cümlesi var: „wenn alles grau ist, wäre ich der hoffnungsschimmer für dich“. bildiğiniz if clause.

    son dörtlük
    doch zu meinem bedauern werd' ich davon gar nichts sein
    denn ich bin stinknormal und habe lediglich nur schwein
    dass du an mir was findest, drum versuche ich zumindest
    vom sonnenstrahl, vom fisch, vom baum ein stück für dich zu klauen
    --- burada „hab‘ lediglich nur schwein“ bir deyim (ich hab' schwein gehabt). anlamını ve çözümlemenin devamını size bırakıyorum.

    geldik ikinci örneğe. früchte des zorns’un nimm mich mit adlı şarkısı (früchte des zorns john steinbeck’in gazap üzümleri/ the grapes of wrath romanının almanca adı bu arada). bu şarkıda aslında b1’le kesişen gramer konuları var, ama metin geneli a2’de kalmış.

    ı. dörtlük
    ıch fühl mich manchmal verloren und allein
    will viel lieben an tausend ander'n orten sein
    hier zu leben gleicht einem wartesaal
    ein bisschen wut, ein bisschen hass, ein bisschen angst und qual
    --- burada verloren bir zarf/adverb. allein’la birlikte "sich fühlen" reflexiv fiiline bağlı.
    --- bu dörtlükteki en ilginç kullanım „hier zu leben gleicht einem wartesaal“. yüklem gleichen ki gleichen dativ gerektirir. dolayısıyla nesne/dativobjekt "ein-em wartesaal". ancak burada özne de ilginç. „hier zu leben“, yani olduğu gibi kullanılmış. bu gayet de sık rastlanan bir konuşma biçimidir.

    ıı. dörtlük
    nimm mich mit, nimm mich mit nach haus
    schmink mich ab, zieh meine schmutzigen kleider aus
    wir fürchten und wir wein'n doch nicht allein
    komm, lass uns verdammt ehrlich zueinander sein
    --- bu dörtlüğü size bırakıyorum. trennbare verben son derece basit ve anlaşılır olduğu için hoşunuza gideceğini düşünüyorum.

    ııı. dörtlük
    halt mich fester, liebling, hier ist es so kalt
    ıch vergrab meine angst ganz tief im tannenwald
    lass und tanzen, schenk das glas noch einmal ein
    und lass und verdammt ehrlich zu einander sein
    --- buradaki en önemli fark bir anda präteritum’a geçilmesi, diğerlerinin tamamen anlaşılır olduğunu düşünüyorum.
  • inanmak başarının yarısıdır derler ya, en başından hiç inanmayın çünkü başaramayacaksınız.

    der’ler, die’ler, das’lar, es’ler ve bunun gibi öğrenmeniz gereken 1000lerce saçma sapan kural.

    kız olur die derler ama das mädchen‘dir mesela.

    kendileri zor konuşuyorlar amk siz kimsiniz yani çok affedersiniz.

    almanya hariç hiç bir yerde lazım olmaz ayrıca, yani çok gerekmiyor, almanya’da türkçe biliyorsan almanca’da lazım değil ama o ayrı bir konu.

    birde son zamanlar baya bir almanya/almanca sevdası gözetliyor gibiyim sözlükte ve bu durum beni çok rahatsız ediyor..

    lütfen türkiyede kalın.. lütfen
  • kursa gittiğim sıralar “ hehehe kolaymış ya hallo, auf wiedersehen, tschüss ne var ki bunda” dediğim ama ilerledikçe “bu ne amk”ya dönüşen serüvenim. der,die,das ayrı zulüm,ayrılan fiilleri ayrı bir zulümdür. ama seviyoruz işte napalım ya öğreneceğiz ya öğreneceğiz.merkel bebeğim beni duy lütfen
  • öğrenmesi ayrı konuşması ayrı haberiniz olsun
  • zevkli, bir o kadar üzerinde çalışılması gereken durum. ilk defa dil öğrenenler için ingilizceye kıyasla daha zor gelecektir. diğer taraftan ingilizce bilginiz, almanca öğrenildiği sırada bir miktar yıkıma uğrayabilir.
  • bu konu benim hala problemli olduğum bir konu. ana dili almanca olmayanların almancalarını daha rahat anlıyorum çünkü doğal olarak daha basit ve anlaşılır konuşuyorlar. bunu gördüğüm zaman en azından bir noktaya kadar almanca biliyorum diyebiliyorum.

    ama iş, ana dili almanca olan biriyle konuşmaya gelince atın beni denizlere. bir yerden sonra ipin ucu kaçıyor kaçıyor. bazen yavaş konuş kardeş anlamıyorum diyorum, bu sefer de kullandığı kelimeler zor oluyor yine kopup gidiyorum.

    insanlara belli aralıklarla yavaş basit konuş demek de istemiyorum. fakat bu eşiği nasıl geçebilirim onu da bilmiyorum.
  • karantina günlerimin olmazsa olmaz işi. önceden de çok öğrenmek istediğim, liseden de biraz temelimin olduğu dil ama nedense hep erteleyip durdum. öğrenmesi çok keyifli. ingilizceye göre sanki bu dile daha yatkınım ya da ingilizce bildiğim için bana kolay geliyor olabilir, şimdilik. öğrenirken keyif almamın bir nedeni de orijinal dili almanca olan dizi veya filmler izlemem olabilir. diziler arasından önerebileceklerim:
    dark
    criminal (deutschland)
    babylon berlin
    unsere mütter unsere vater
    dogs of berlin
    dizi, film veya başka önerileri olanları mesaj kutuma beklerim ya da ben de öğrenmeye çalışıyorum, arada birbirimize yardıma ederiz, konuşabildiğimiz kadar konuşuruz diyorsanız da olur.
  • "almanya hariç hiç bir yerde lazım olmaz ayrıca, yani çok gerekmiyor, almanya’da türkçe biliyorsan almanca’da lazım değil ama o ayrı bir konu."
    bir dile sadece nicel yönden bakarak çok da gerekmediği kanısına varan yazarlar tarafından "aşağılanan" dil. öte yandan almancanın sadece almanya'da konuşulduğunun zannedilmesi içler acısı. bugün bu dil almanya'da, avusturya'da, isviçre'de, belçika'da, polonya'da, macaristan'da, italya'da, çek cumhuriyeti'nde, lüksemburg'da, namibya'da ve lihtenştayn'da konuşuluyor. buna rağmen bu dili güçlü ve geçerli kılan ise niteliğidir. bu dil dünya sıralamasında
    coğrafyada 8.,
    iletişimde 7.,
    diplomaside 8.,
    bilgi ve medya'da 4.,
    ekonomi de ise 3. en geçerli ve güçlü dildir. (aynı zamanda türkçenin bu listede sırasıyla 11., 38., 10., 16., 24. olması tarafınıza güzel bir referans sağlayabilir.)
    türkçe kaynak
    özet olarak, bu başlıkla pek uyuşmayan bir entry girdim -sebebi malum- ve demek istediğim dilleri sığ bir şekilde sadece kelle sayısı ve yüz ölçümü ile filtreleyerek bir kanıya varmaya çalışıyorsanız, çalışmayın. günümüz türkiye'sinin bu içler acısı hale gelmesinin en büyük sebeplerinden biri de nitelik ve niceliğin birbirine karıştırılması, yanlış olana odaklanılmasıdır. işin sırrı gövde gösterisi yapmak değil, verimli ve nitelikli olabilmek.
    bu zihniyetin içi boş, kuru milliyetçilik ve orduya tapıcılık ile beraber ordumuza getirdiği tek şeyi ise aynı şekilde yüksek ama, niteliksiz sayılar. kısaca birleşik krallık ile türkiye ordu "gücü" sıralamasını yazayım.
    birleşik krallık: dünya'nın 6. en güçlü ordusu.
    güç endeksi değerlendirmesi: 0.2131
    toplam nüfus: 64.430.428
    toplam askeri personel: 232.675
    toplam uçak gücü: 856
    savaş uçakları: 88
    savaş tankları 249
    toplam deniz varlıkları: 76 (iki uçak gemisi)
    savunma bütçesi: 45.7 milyar dolar
    _____________________________________

    türkiye: dünya'nın 8. en güçlü ordusu.
    güç endeksi değerlendirmesi: 0.2491
    toplam nüfus: 80.274.644
    toplam askeri personel: 743.415
    toplam uçak gücü: 1,018
    savaş uçakları: 207
    savaş tankları: 2,445
    toplam deniz varlıkları: 194
    savunma bütçesi: 8,2 milyar dolar
    türkçe kaynak

    görüldüğü üzere genel kapsamda türkiye'deki sayılar düşmana korku verecek cinste iken savunma bütçesi ise birleşik krallık'ın 8'de biri bile değil. ve sıralaması da hakeza daha aşağıda. işte tüm entry'nin ana teması bu: nitelik!
    lütfen gözümüzü açalım, sayılarla mastürbasyon yapıp günlük yaşayan bir şark kurnazı olmak yerine geleceğe yönelik planlar, projeler kuran akıl bali birer insan olalım.
    ____________________________________________________________________

    almanca öğrenmek konusunda kısa sürede epey yol kat ettiğimi düşünüyorum. a1 seviyesinde akkusativ, dativ formlarla karşılaşınca gerçekten sinirlerim bozulmuştu. a2 seviyesinde ise cümle elemanlarını "doğru" yere yerleştirmeyi öğrenmek epey zorlamıştı beni. ama şunu bilin ki "doğru" yer yoktur. her dilde olduğu gibi vurgulanmak istenen elemana göre cümle yapısı değişebilir. b1 de ise b olmanın verdiği heyecanla çok zorlanmamıştım aslında. sadece eklenen cümle kalıpları, grammatik yoğunluk biraz can sıkmıştı. b2 de ise artık toplumda kendini bir "birey" gibi hissetmenin verdiği mutluluk var. gerçekten kendine güvenerek tek başına bir devlet dairesine, bir işletmeye gidebilmenin verdiği özgürlüğün tadı bambaşka. c1 i ise umarım ilerleyen vakitlerde buraya editleyeceğim. şimdilik yoğun kelime hazinesi ve akıcı konuşma zorunluluğu gerçekten yorucu olmaya başladı. ama bu kadar mantık çerçevesinde ilerleyen -kelimelerin içeriğinden bahsediyorum, anlamsız grammatik kurallardan değil- bir dili öğrenmenin o kadar da zor olmayacağına eminim.
    demem o ki ticarete uzaktan yakından değme amacınız varsa bu dil hiçbir zaman sizin için bir kayıp olmayacak.

    edit 1: düzeltme.

    edit 2: arkadaşlar telc c1 sınavını başarıyla geçtim yeni ufuklara doğru yelken açıyorum artık çok mutluyum. bu konuda size söyleyebileceğim en önemli şey unutmayın ki c1 "sınavına" hazırlanıyorsunuz, almanca öğrenmiyorsunuz. c1'i geçince tamamıyla almanca öğrenmiş olmayacaksınız ve bu yüzdendir ki sınava çalışmayı bilen kişi bu müsabakada galip geliyor. sıfır almanca bilgim ile 8 ayda c1 belgesi aldım, kendi almanca öğretmenim dahi 8 ayda b2 yaparsın belki ama c1 pek mümkün değil diyordu. 3 farklı hoca c1 kursunun -teknik olarak 2 ay sürse de - 2 ayda tamamlanamadığını totalde 4 ayda falan geçilebileceğini söylemişti. gerçekten korkunç bir öğretmen profili, evet. sonuç, başardım arkadaşlar. kendinize inanın, b1 den itibaren almanca dublaj almanca altyazı dizi, filmlere başlayabilirsiniz. çok sıkıcı oluyor belki %60'ını anlamıyorsunuz ama emin olun buna değiyor, bomboş izlemediğinizi fark ediyorsunuz.
    übrigens, tu münchen bekle beni geliyorum !
hesabın var mı? giriş yap