• gizli yüz'ün ardından izlendiğinde hoş bir seyir zevki veren muazzam bir ömer kavur filmi.

    böyle diyorum ama film açıkça anayurt oteli'ni de anımsatıyor. zaten auteur anlayışta çalışan yönetmenlerin filmleri bir ansiklopedinin farklı ciltleri gibidir. işbu nedenden kavur'un filmlerinin de birbirine benzemesi gayet doğal.

    bu açıdan bakıldığında, örneğin gizli yüz'de bir dar sokakta, kapalı bir dükkânın ışıklı vitrinindeki gizemli bebek gibi bu filmde de tıpatıp aynı bir sahne var. bizim daimi psycho'muz zebercet gibi obsesif bir otel kâtibi var; papağanını yanından ayırmıyor.

    gizli yüz'deki gibi burada da saatler ve saat kulesi hikayeyi biçimlendiren temel göstergeler.

    demem o ki bir ömer kavur kolajı niyetine de izlenebilir. ben şahsen birçok sahnede kavur'un filmlerinde bir gezintiye çıkmış gibi hissettim.

    gezgin saatçi kerem'in (mehmet aslantuğ) âşık kerem'i anımsatması haricinde, kasabadaki manidar tekerrür sokak hikayenin yineleyiciliğini anlatan bir metafor. bu minvalde filmde hemen her şey en az iki defa yaşanıyor. misal:

    a) gizemli adam (aytaç arman) filmin bir başında bir de sonunda görünüyor.
    b) gezgin saatçi ilçeye iki kez gidiyor.
    c) filmde iki cinayet işleniyor. (aslında aynı kişinin ölümünün yeniden sunumu bu)
    d) gezgin, aynı sokaklardan iki kez geçiyor.
    e) yine gezgin iki kez trende görünüyor.
    f) manidar göz-levha iki kez çerçeveye dahil oluyor.
    g) kör sanatçılar gölün kıyısına iki kez iniyorlar.
    h) iki saat tamircisinden bahis var. (lakin bu da aynı kişinin aynı bedende yeniden dünyaya gelmesinden maada bişey değil)
    i) gezgin saat tamircisine lokantacı iki kez kahve söylüyor ama tamirci ikisinde de içmeden esra'nın (şahika tekand) peşine düşüyor.
    j) gezgin, iki ayrı cenaze kalabalığının yanından yürüyüp geçiyor. (belki de kendi cenazesi bu)
    k) ve filmin adı iki sözcükten oluşuyor.

    ______________

    trenler, esrarlı göl, gölün içindeki ölü ağaçlar, gene dar sokaklar, bir pamuk şeker satıcısı, cüce (ömer kavur'un çoğu filminde bir cüce vardır, bunu biri araştırsın), çan sesleri, saat tiktakları, kırmızı papağan, kuş ölüleri... yine yeniden okumakla bitmeyen bir sanat filmi.

    sen insanı sinemaya âşık edersin bir kerre daha, büyük usta, büyük kalp, büyük sanatçı ömer kavur! ruhun şad olsun!

    edit: imla
  • "ölüm bu mu? ölüm, bir yaşamdan başka bir yaşama savrulmak mı, yoksa zamanı hiç yaşamamak mı?" sözleriyle sona eren 1996 yapımı ömer kavur filmi.

    gerçeküstü bir kurguya sahip olan filmde başrolü oynayan mehmet aslantuğ (saat ustası) gizemli bir adam tarafından bi kasabadaki saat kulesini tamir etmesi için gönderilir. yaşanılan tuhaf olaylar, gizemli bir kadın, zaman kavramının gitgide yok olması ve nihayet izleyen büyük bir çoğunluk tarafından anlaşılamayan filmin sonu.

    aslında film, öldükten sonra saatçinin kendi yaşamına tekrardan yaptığı yolculuğu anlatır. o yüzden sıkça "içinde olmadığım zaman gibi" söz öbeği tekrarlanır durur. tabi bu, görünürdeki içeriktir. derinlerde nelerin anlatılmaya çalışıldığı yoruma açıktır.

    filmde kasabaya gelen âmâ bir müzisyen grubun icra ettiği enfes bir parça vardır. kime aittir bilmiyorum, başka hiçbir yerde de duymadım.
  • gezici saat tamirciliği gibi soyut bir mesleğin üzerine kurulmuş film.
  • ömer kavur'un hikayesi, karakterleri, kullanılan temalar ve mekanlar açısından gizli yüz filmi ile çokça ortak yanı bulunan filmi. ama bu benzerlik, bir tekrardan ziyade bilinçli bir tercihtir; gizli yüz, anayurt oteli ve akrebin yolculuğu, anlam olarak bir bütünü tamamlar.

    bu arada daha önce yazılmamış olması ilginç, film bolu'nun göynük ilçesinde çekilmiştir. filmin odağındaki saat kulesi göynük saat kulesi'dir. filmde önemli bir yer teşkil eden gölün ise yine göynük yakınlarındaki sünnet gölü olduğunu tahmin ediyorum. yalnız göynük'ten geçen bir tren hattı olmadığından muhtemelen tren garındaki çekimler başka bir yerde gerçekleştirilmiştir.
  • mulholland dr.'daki kovboy, lost highway'deki mystery man, twin peaks'teki giant gibi david lynch'in hemen her filminde kullandığı (böylece beni de kendisinin tanrı anlayışıyla ilgili düşüncelere sevk ettiği); karaktere gözükerek kendini bulmasında kılavuzluk eden, mamafih iyi mi kötü mü olduğu da (seyir esnasında) pek belli olmayan metafizik, tanrısal gücün -bu filmde de- saatçıya gölköy görevini veren şapka-palto kombinli gizemli şahısta zuhur bulduğu pek leziz ömer kavur filmi.

    ayrıca, rana cabbar tarafından canlandırılan kahya bildiğin orso. aynı zamanda goşa'nın da dev'i.

    bir diğer dikkatimi çeken husus: saatçının konserden sonra * otele döndüğünde otelciyle yaşadığı şu diyalog "-ben döndüm, -odanız hazır, -nerden biliyordunuz? -müzikçiler söyledi, konserde görmüşler sizi." ziyadesiyle şaşırttı beni. öyle büyüleyici bir müzik yapan insan görmese de olur a, ulu gökçe gibi kulaklarıyla görebilmeyi mi öğrenmişler yoksa? bir tarkan göndermesi daha, haydi buyur.
  • macit koper ve ömer kavur'un ortak kaleminden, saatçiyi çıkardıkları rüya gibi yolculukta sizi de beraberinde taşıdıkları güzel bir film.

    çok şey anlatmaz görünse de, zamandan, belleğin zamanla olan ilişkisinden, ölüm gibi oldukça 'soyut' bir kavramdan, anılardan ve duyguların ölümsüzlüğünden bahseder. ee bu haliyle film bitince de ''bi' şey anlatmadın ki ama'' demek olmaz. sonunu izlemeden de uyursan ''saatçi bir kasabaya gider. bir cinayete tanık olur. sonra işler karışır. hiç bi şey anlaşılmaz.'' da dersin tabii.

    ''-sana gitmenin mümkün olmadığını anlatabilseydim. biliyorum. biliyorum sen yine de gideceksin. başka saatleri onarmaya, onlara 'can vermeye'. belki de birbirimizi bir daha hiç görmiycez. bu kuleye her bakışımda burdan giden birini hatırlıycam. çanın her çalışında, burda yanımda olduğunu fısıldayacak. çocukluğumun o ışıksız feneri olarak kalacak hep, sonsuza kadar.''
  • hatırladıgım kadarıyla: omer kavur'un yonettigi ,mehmet aslantug, sahika tekand, aytac arman, tuncel kurtiz, macit koper'in oynadıgı izlenmeye deger film.
    mehmet aslantug (kerem) bir kasabaya saat tamir etmeye yollanır ve bir cinayete tanık olur. sonra isler karısır. izlemeyen anlayamaz. izleyen de anlayamaz.
  • ömer kavur, bu filminde, öteki filmi anayurt oteline de titrek bir gönderme yapar; bir taraftan da, esaslı bir vurguyla geri dönüşe (reenkarnasyon)’e. film bittiğinde anlaşılan, deniz’in annesi, saat kulesine bağladığı kaderini, çanının tamirini bitmemesine ayarlamıştır. geri dönüşle gidip gelen saat tamirci (deniz’in babası, sevgili)leri yelkovan, kendisi akreptir.
    *
    saatçi, geri dönüşü sonrası ilk kendi öldürülüşünü görür ama geri dönüşü öncesi cehennemin efendisi tarafından hafızası silindiğinden bunun nedenini hatırlamaz; saatin tamirini bitirdiğinde son yolculuğunun biletini sevgilisi keser.
  • ömer kavur'un zaman(sızlık)ı konu alarak kafaları karıştırdığı harikulade filmi.

    --- spoiler ---

    film tekrarlardan ibaret, sürekli başa dönerek devam eden bir döngü söz konusu. ancak bu döngüyü sağlayan simgesel bazı şeyler var. bunların birkaçına değinilmiş fakat ben farklı bir yorum katmak istiyorum ve esra'nın bir şeyler dokuduğu sahneye (ya da belki sahnelere) yakından bakalım diyorum. bu sahne bana doğrudan penelope'nin örgüsü'nü hatırlattı. esra ile kerem pazarda karşılaştıklarında esra'nın çok miktarda ip satın aldığını gören kerem "bunca ipliği ne yapıyorsunuz?" diye sorunca esra "dokuyorum, tezgahım var ve dokuyorum, yüzlerce metre" cevabını verir. penelope da odysseus'un truva savaşı'na gitmesinin ardından yıllarca beklemiş, talipleri artınca da dokuduğu bezi tamamlayınca içlerinden biri ile evleneceğini söylemiştir. ancak penelope o anın gelmemesi için dokuduğu bezi her gece tekrar söker ve döngüyü devam ettirmeye çalışır. filmde de buna bir atıf olduğunu düşünüyorum. yüzlerce metre dokunan kumaş hiç bitmemesi ve sürekli tekrar etmesi istenen bir gerçeğe işaret ediyor. bu da kerem'in esra'dan ayrıl(a)mamasıdır.

    --- spoiler ---
  • ömer kavur'un elinin lezzetinin değdiğinin her sahnesinden ve her kelimesinden anlaşıldığı güzelim film. gizli yüz ve anayurt oteli ortak yapımı gibi. zaman ve zamansızlık olguları, saatler ve saatçı ustası, kendisine aşık olunan esrarengiz kadın, otel ve temizlikçi anadolu kadını. tüm bunlar bir yönüyle ahmet hamdi tanpınar ve orhan pamuk da kokuyor. saat ustası kerem'in saat kulesi manzaralı masasında oturduğu her sahne yeni hayat'ın kapak resmini anımsatır ki orada da saatler meşhurdur.
hesabın var mı? giriş yap