• 1) bir giyinme ve kafa şekli:
    "kız güzel ama açık..."

    2) bir tribün ve kafa şekli:
    "eski açık hep (k)açık..."

    3) borsada bir satın alma ve kafa şekli:
    "açık talimat verdik, bekliyoruz...
  • behçet necatigil şiiri.

    "geceleri korkulu yollara gittiniz mi?
    biz çok şeyi vakit yok, pek kısa geçiyoruz.
    limanda bilinen gemiler oysa açıklardadır,
    kullanırız bir sözü, ama hangi anlamda?

    insan duyar bir yerde birdenbire uyanıp
    bir elin bir ışığı neden söndürdüğünü.
    yandaki odalarda her zaman hasta vardır,
    sağır duvarlarda eski inilti,
    şiirlere üşenmemiz bir yerde iyidir,
    hiç işittiniz miydi?

    bir top çizer havada, uzunca bir eğri
    ayağına, belki kader, geçmiş gün bir kadının
    düşer bir karanfil... (neyse kısa keselim)
    soğurken bir ölü, çok ince bir eli
    tutup ısıttınız mı?

    aşınmış tahtaları kim yeniler gelince
    döner azdan başımız, sonra uzar ıssız kır.
    bir bizdik san sen, oysa gelir hep biri,
    kurar yeni barınak, kullanıp aynı taşları.
    yani ne mi diyorum, çok kurak tarla,
    çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları"
  • bir cahit külebi şiiri:

    biz hep açık konuştuk.
    gökyüzünden maviydi sözlerimiz.
    sığ bataklarda değildik, kuşlar gibiydik,
    uçarıydık. gözlerimizde
    şavkıyan parıltılar gibiydik.

    biz iyiye iyi, güzele güzel dedik.
    masallardan çekerdik mısraları, tülbent gibi.
    yalnız, şiirlerde yalan söylemezdik,
    umutlarımızda, hayallerimizde de yalancı değildik.

    biz buğday tarlalarında buğday,
    ağu yeşili bahçelerde ot,
    trenlerde düdük sesiydik.
    yıldızlara çobandık, değirmenlere su,
    bozkırlara bulut gölgesiydik.

    seller aktı gitti. biz kaldık.
    bulutlar uçtu gökyüzünden.
    rüzgarlar darmadağın etti.
    ne bahçesinden hayır var, ne güzünden.
    akıl da bulutlar gibi çekip gitti.

    nerden bilirdik, çalışmaktan
    kocayacağını sevgililerin,
    yaşamanın güzelliği kadar
    hoyratlığını, bezginliğini...
    biz kaldık, koyup gitti bahar,
    her şeyi nerden bilirdik.
  • hızla koşuyordum. terlemiştim. ciğerlerim yanıyordu ve diş etlerim yanıyordu. peşimdekilerden açık ara farkla öndeydim. saklanmayı planladığım düşündüğüm yere ulaşabilmek için çıkmam gereken yokuş iflahımı kesmişti. sağ dizim çok ağrıyordu. sağ tarafımı hiç sevemedim zaten. sağ kulak zarım delik, sağ dizim yırtık, bel fıtığım sağa doğru... sağ iyi bir taraf olsaydı, kalbim orada olurdu zaten, solda olmazdı. dizim kitlendiğinde bunları düşünüyordum. yere düştüm. sürünerek oradaki ağaçlardan birinin arkasında saklandım. yavaş hareketlerle dizimi açmaya çalıştım. açılmıyordu. biraz daha durursam asla başaramayacağımı biliyordum. ayağa kalkıp sekerek koşmaya başladım. hızlı gidemiyordum ama zaten çok az kalmıştı başarabilirdim. köşeyi dönmeden hemen önce seslerini duydum. hızlandım. içimden dua ediyordum "lütfen açık olsun allahım, nolur açık olsun". son bir gayretle metruk evin kapısına ulaştım. içimde umut dolu bir korkuyla kapıya yasladım. inildeyerek aralandı. açıktı. içeri girdim ve kapıyı kapatıp orada olduğunu bildiğim sürgüyü ittip. yere yığıldım. bir kaç saniye sonra sesleri duydum. beni arıyorlardı. geldiler ve diğer tarafında yere çökmüş oturduğum kapıyı zorladılar. "açık değil" dedi birisi "gidelim"
  • bilgisayar terimi. bir ürün, servis yada mimarinin diğerleri ile beraber çalışabileceği anlamına gelir
  • zor devirdiğim bir haftanın son gününde, polis müfettişleri evime geldiler. açık arıyorlardı. yanlış bir şeyler vardı etrafta ama bunlar sadece benim fark edebildiğim şeylerdi. bir kangal sucuğu buzlukta saklamak ya da oturma odasında iki tane tv bulundurmak gibi.. bana yanlış gelmeyen devlete mi yanlış gelecek ?

    memurlar gezindiler, gezindiler.. bir açık bulamadıklarından içi içlerini yedi durdu. sonunda o açığı yarattılar; bilgisayar sehpasının yanında duran çiğnenmiş sakız. açığa bak, açıkta duran bir açık. sakız açıkta, açık yanlışın ortasında. bu açığa itiraz ettim. açık değil o açık değil diye tepindim parkenin ortasında ve parke kırıldı. orası açıkta kaldı, açılan açıklıktan alt komşumun kelini gördüm. şimdi müfettişler için açıktan doğan bir yanlış daha hasıl olmuştu.gittikçe batağa düşüyordum. iç sıkıntısı kafka kahramanları milli sıkıntısına dönüştü. polis memuru copunu soktuğu kınından bir tane sihirli sopa çıkardı. sihirli polis kelimeciklerini mırıldandıktan sonra, evimin tavanını uçurdu. evimin kafası açıkta kaldı, üşüdü. sonra aynı değnekle benim saçlarıma dokundu. saçlarımın tepesi açıldı, her şey daha da zorlaştı şimdi, her şey biraz daha açıkta..

    üşüdüm, baktım ki üstüm açık kalmış. battaniye bir yerde, müfettişin sorgusu isimli kitabım beri yerde, benim açıklarım çok geride, vs vs..
  • (bkz: lavas) (bkz: tirnakli/1)
  • tantuninizi ekmekarası diil de dürüm* istiyorsanız böyle seslenmelisiniz bu yakalamış, bu tutmuş, bu kesmiş, bu pişirmişe ki siz de yiyesiniz..
  • ikileme halinde: mustehcen
    (acik sacik)
  • aleni, belirgin
hesabın var mı? giriş yap