• "yatçaz kalkçaz, yatçaz kalkçaz.. " // s. hawking, isaac newten instutue - 1999
  • stephen hawking kitabın solucan delikleri ve zaman yolculuğu bölümünde görelilik ilkesini şu şiirle açıklamaktadır,

    wight'in genç leydisi ışıktan hızlı gidebilirdi.
    bir gün gitti ama farklı bir yoldan.
    ve gitmeden önceki gece geri döndü.

    ne hoş lan.
  • a brief histroy of time'ın for dummies versiyonuymuş. stephen hawking azmetmiş, illa bu string theory'i size anlatacağım diye. serbest çağrışım olarak aklıma die hard 2'nin altbaşlığı olan "die harder" geldi valla.
  • bilgiye aç türk gencinin bin bir hevesle aldığı fakat ilk yirmi sayfasından sonra gelen her bölümü üç kez tekrar etmek suretiyle kavrayabildiği eser, solucan delikleri ve zaman yolculuğu gibi iştah kabartan konulara genişçe yer veren muazzam ilim kaynağı.
  • özellikle, fizik falan bunlar zor konular kafam almaz diyenlerin okuması gereken kitap.
    o kadar basit bir dille anlatıyor ki bu konulara çok çok uzaksanız bile konuyu temel hatlarıyla anlarsınız.
    ayrıca "sonunda yine işi allahsızlığa bağlıyor" gibi bir ön yargınız varsa spoiler olacak ama yok öyle bir şey. kitapta bir iki yerde tanrı konusuna değiniyor o da sandığınız gibi değil.
    kesinlikle okuyun, biraz bilgiden zarar gelmez.
  • (bkz: insanın ufkunu iki katına çıkaran şeyler)

    her insanın okuması gereken kitap.
  • a brief history of time'dan cok farki yok. bazi teknik detaylar cikarilmis ve string theory eklenmis sonuna. string theory'ye cok kisa deginmesine ragmen cok iyi anlatilmis, nasil oluyor da bu stringler birlesip gordugumuz dunyaya donusuyor sorusuna herkesin anlayacagi bir dilde cevap verilmis.

    bir de tabii ki ilk kitaptaki gibi dakika basi tanri var midir, varsa rolu nedir gibi sorular hakkinda yorumlara rastliyoruz.
  • türkçeye zamanın daha kısa tarihi adıyla çevirilmiş, doğan kitap tarafından basılmış eser.
  • yerçekimi, kara delikler, big bang, solucan delikleri, zamanın doğası, genel görelilik, kuantum fiziği ve büyük birleştirici teori hakkında neredeyse her şeyin özetini içeriyor. a brief history of time kitabının güncellenmiş ve 'light' versiyonu olmasına rağmen benim açımdan okunaklı fakat pek de net anlaşılır bir kitap olmadı. astrofiziğin, antik dönemden günümüze uzanan gelişimini incelemek için oldukça iyi bir kitap. stephen hawking, evrenin son derece karmaşık özelliklerini çoğu insanın anlayabileceği şekilde açıklayan gerçek bir uzman ama bana açıklamak için gösterdiği en iyi çabaya rağmen kuantum kütle çekim teorisi, sicim teorisi ve zamanın tekilliklerini hâlâ anlayamadığımı belirtmem gerek. yine de alabileceğim maksimum malumatı kovaladım. hafızam tüm bilgileri saklamıyor gibi görünse de kaçınılmaz olarak, en azından artık kuantum fiziği ve evrenin çalışma biçimi hakkında makul bir kavrayışa sahibim diye düşünüyorum. (öğrendiklerim beynimden uçmasın diye kafamı ani hareket ettirmiyorum.) yakın zamanda fizikle ilgili herhangi bir şey okuyacağımı sanmıyorum ama okursam da daha az karmaşık ve daha az matematik bilgisi gerektiren kitaplara yöneleceğim kesin. zaman zaman 'bu evrenbilimi işini kozmologlara mı bıraksam acaba' diye düşünmedim değil. *

    “güneşimizin dışında bize en yakın yıldız olan proksima erboğa (alpha centauri olarak da biliniyor) gezegenimizden dört ışık yılı uzaklıkta. bu öylesine büyük bir uzaklık ki, tasarlanmış en hızlı uzay gemisiyle bile oraya ulaşmak yaklaşık on bin yıl sürer.”

    “yunanlılar ancak beş gezegeni gözlemleyebildi, çünkü çıplak gözle sadece bu beş gezegen: merkür, venüs, mars, jüpiter ve satürn görülebiliyordu.”

    “antik yunandan aristoteles ve ptolemaios'dan; polonyalı kopernik, alman johannes kepler ve italyan galileo galilei.. ve en nihayetinde 1687'de sir
    isaac newton diger kuramları kütle çekimi yasasıyla matematik olarak açıkladı bu hem çağdaş fiziğin hem de çağdaş astronominin
    başlangıcı oldu.”

    “bilimin nihai amacı, evreni tümüyle tanımlayan tek kuramı oluşturmaktır.”

    “günümüzde bilimciler evreni iki temel kısmi kuramla açıklıyorlar; genel görelilik kuramı ve kuantum mekaniği. ancak ne yazık ki, bu iki kuramın birbiriyle çeliştiği bilinmektedir, ikisi birden doğru olamaz.”

    “görelilik kuramına göre, bir nesne asla ışık hızına ulaşamaz, çünkü o zaman sonsuz bir kütleye ulaşması gerekir; enerji ve kütlenin denkliğine göre bu duruma erişmesi için aldığı enerjinin de sonsuz olması gerekmektedir. yalnızca ışık ya da kendine ait kütlesi olmayan dalgalar ışık hızında hareket edebilir.”

    “newton'un kuramına göre, herhangi bir zamanda nesneler, o anki uzaklıklarına bağlı bir güçle birbirlerini çekerler. bu, bir nesneyi hareket
    ettirdiğinizde, diğer nesne üzerindeki kuvvet anında değişecek demektir. diyelim ki güneş bir anda kayboldu; maxwell'in kuramına göre dünya sekiz dakika daha aydınlık kalır (bu ışığın güneşten dünyamıza ne kadar zamanda eriştiğine bağlıdır); ancak newton'un kütle çekimi yasasına göre dünya o anda güneş'in yokluğunu hissedecek ve kendi yörüngesinden çıkacaktır.”

    “görelilik kuramında eşsiz bir mutlak zaman yoktur; bunun yerine her bireyin bulunduğu yere ve hareket edişine bağlı kişisel zaman ölçüleri vardır.”

    “ister bir yolda ister uzayda hareket ediyor olun, size göre uzak ya da yakın olan nesnelerin göreli konumları, siz ilerledikçe değişecektir. bu değişimin ölçüsü, nesnelerin göreli uzaklıklarını belirlemede kullanılabilir.”

    “hubble'ın 1929'da yayımladığı bir bulgu şaşırtıcıydı: bir galaksinin kızıla kayma miktarı bile gelişigüzel değildi, bize olan uzaklığıyla doğru orantılıydı. bir başka deyişle, galaksi bizden uzak olduğu oranda hızlı uzaklaşıyordu! bu da, önceden düşünülenin tersine, evrenin durağan olmadığı, büyüklüğünün değiştiği anlamını taşıyordu. aslında evren genişlemekte, farklı galaksiler arasındaki mesafe her an büyümekteydi. evrenin genişlediği keşfi, 20. yüzyılın en büyük düşünce devrimilerinden biridir.”

    “dicke ve peebles, evrenin başlangıçta çok sıcak, yoğun ve akkor ışıltısında olduğu savı üzerine çalışıyorlardı. evrenin uzak bölümlerinin ışığı bize ancak ulaşacağından ilk evrenin ışıltısını hâlâ görebilmemizin gerektiğini savundular. ancak bu ışık, evrenin genişlemesi yüzünden o kadar kızıla kaymış olmalıydı ki, onu görünür ışık olarak değil, ancak mikro-dalga ışınımı olarak görebilirdik.”

    “rus fizikçi ve matematikçi alexander friedmann, evrenin genişlemekte olduğunu açıklamaya koyulmuştu. freidmann evren hakkında çok basit iki varsayımda bulundu. hangi yöne bakarsak bakalım evren aynı görünür; evreni hangi noktadan gözlemlersek gözlemleyelim bu doğru olur. baktığımız her yönde evrenin aynı göründüğünü gösteren bütün bu kanıtlar, ilk bakışta evrende özel bir yerimiz varmış izlenimini verebilir. özellikle de, bütün diğer galaksilerin bizden uzaklaştığını gözlemliyorsak, evrenin merkezinde olduğumuzu düşünebiliriz. yine de bir başka açıklama daha var: evren bir başka galaksiden bakıldığında da her yönde aynı görülebilir. bu, friedmann'ın ikinci varsayımıdır.”

    “kara maddenin toplamı, evrendeki sıradan maddenin toplamını geçer. bütün bu kara maddeyi topladığımızda, genişlemeyi durdurmaya yetecek maddenin ancak yüzde onunu buluruz. fakat, evrene neredeyse aynı şekilde dağılmış, henüz keşfedemediğimiz, evrenin yoğunluğunu daha da artıracak kara madde türleri olabilir. örneğin, adına nötrino denilen, maddeyle çok zayıf bir şekilde etkileşen ve fark edilmesi olağanüstü zor olan bir temel parçacık türü var.”

    “büyük patlamanın ilk birkaç saati içinde, helyum ve lityum gibi bazı elementlerin oluşumu durur. bundan sonra, yaklaşık bir milyon yıl boyunca evren, pek başka bir şey olmadan genişlemeyi sürdürür. nihayet, ısı birkaç bin dereceye düştüğünde, elektronlar ve çekirdekleri aralarındaki elektromanyetik çekimle başa çıkabilecekleri enerjiye artık sahip olmadıklarında, atomları oluşturmak üzere birleşmeye başlar. evren bir bütün olarak genişlemeye ve soğumaya devam ederken, ortalamadan birazcık daha yoğun olan bazı bölgelerdeki ekstra kütle çekimi
    yüzünden genişleme yavaşlar. bu çekim, sonunda bazı bölgelerde genişlemeyi durdurur ve çökmelerine neden olur. bu bölgeler
    çökerken, bu bölgelerin dışında kalan maddenin kütle çekimi, çöken bölgelerin yavaşça dönmeye başlamasına neden olabilir. çöken bölge küçüldükçe daha hızlı dönmeye başlar; tıpkı buz patencisinin buzun üzerinde dönerken kollarını kapatmasıyla daha hızlı dönmeye başlaması gibi. sonunda, bölge yeterince küçüldüğünde, kütle çekimi kuvvetini dengelemeye yetecek kadar hızlı dönmeye başlar ve böylece disk biçiminde dönen galaksiler doğar. bu dönüş hareketine başlayamayan diğer bölgeler, elips galaksi denilen oval biçimli nesneleri oluşturur. buralarda çökme durur, çünkü galaksinin tümü dönmez, tek tek parçalar galaksinin merkezi etrafında döner. zaman geçtikçe, galaksilerdeki hidrojen ve helyum gazları, kütle çekimlerinin altında çökerek, daha küçük bulutlara ayrılır. birleşen bulutlar güneşimize benzeyen yıldızları meydana getirir, hidrojeni yakıp helyuma dönüştürür ve çıkan enerjiyi ısı ve ışık olarak yayar.”

    “güneşimiz, yaklaşık beş milyar yıl önce, önceki süpernovaların kalıntılarını taşıyan dönen bir gaz bulutundan oluşmuş, ikinci ya da üçüncü kuşak bir yıldızdır. o buluttaki gazın çoğu ya güneş'in oluşumuna yaradı ya da patlayıp yok oldu; ancak ağır elementlerin küçük bir bölümü bir araya gelerek, şimdi güneş'in etrafında dönen, dünyamız gibi gezegenleri oluşturdu. mücevherlerimizde kullandığımız altın, nükleer reaktörlerde kullandığımız uranyum, güneş sistemimiz doğmadan önce ortaya çıkmış süpernovaların kalıntılarıdır!”

    “genel görelilik kuramı, evrenin nasıl başladığını söyleyemediği için tamamlanmamış bir kuramdır. günümüzde bilimciler evreni iki temel kısmi kuramla açıklıyorlar; genel görelilik kuramı ve kuantum mekaniği. günümüzde fiziğin başlıca uğraşı ve bu kitabın asıl konusu, her ikisini de kapsayacak yeni bir kuram -kütle çekimini kuantum kuramı-nı aramaktır.”

    “bilimsel kuramların, özellikle de newton'un kütle çekimi kuramının başarısı, 19. yüzyılın başında laplace markisi'ni, evrenin tümüyle belirlenimci olduğunu savunmaya götürdü.”

    “kuantum varsayımları, sıcak cisimlerden ışınım salınımının gözlemlenmiş hızını çok güzel açıklar; ancak kuramların belirlenimcilikle ilişkisi, alman bilimci wemer heisenberg'in o ünlü belirsizlik ilkesini formüle ettiği 1926 yılına kadar fark edilemedi. belirsizlik ilkesi, laplace'ın inancının tersine, doğanın, bilimsel yasaları kullanarak geleceği kestirebiime becerimize sınırlar koyduğunu söyler.”

    “kuantum kuramında uzay-zamanın sınırlı boyutlara sahip olması, ancak bir sınır ya da kenar oluşturabilecek tekilliklerin bulunmamasıyla mümkündür. uzay-zaman dünyanın yüzeyi gibidir, yalnız fazladan iki boyutu daha vardır. dünyanın yüzeyinde belli bir yöne doğru yolculuğu sürdürürseniz, geçilmez bir sınıra denk gelmez ya da kenardan aşağıya düşmezsiniz; bir tekilliğe rastlamadan sonunda başladığınız noktaya dönersiniz.”

    "evrenin sınır koşulu, bir sınırı olmamasıdır."

    “geleceğe yolculuk yapmak mümkündür. yani görelilik, bizi zamanda ileriye sıçratacak bir zaman makinesi yaratmanın mümkün olduğunu gösteriyor. günümüzde bunu yapabilecek teknolojiye sahip değiliz, ancak bu sadece bir mühendislik sorunu; biz yapılabileceğini biliyoruz.”

    “sınırsız bir hızda yolculuk yapabiliyorsanız, zamanda geriye de gidebilirsiniz. biri olmadan diğeri mümkün değildir. ışıktan daha hızlı yolculuk yapma konusu, daha çok bilimkurgu yazarlarını ilgilendiren bir sorundur.”

    “zaman yolculuğunun ortaya çıkardığı paradoksların mümkün olan iki çözümü var. ilkine tutarlı tarih yaklaşımı diyebiliriz. buna göre, uzay-zaman geçmişe yolculuğu olanaklı kılacak şekilde bükük olsa bile, uzay-zaman içinde olanlar fizik yasalarıyla tutarlı olmak zorunda. bir başka deyişle, bu bakış açısına göre, tarih zaten geçmişe gittiğinizi ve oradayken büyük büyük büyükbabanızı öldürmediğiniz ya da şimdiki zamana gelişinizin tarihiyle çatışacak bir eylemde bulunmadığınızı söylüyorsa, geçmişe gidemezsiniz. dahası, geçmişe gitmiş olsanız da, kayıtlı tarihi değiştiremeyebilirsiniz, sadece onu izlersiniz. bu bakış açısına göre geçmiş ve gelecek önceden saptanmıştır; istediğiniz şeyi yapmak için özgür iradeye sahip değilsiniz. zaman yolculuğunun paradokslarının diğer mümkün olan yoluna alternatif geçmiş varsayımı diyebiliriz. buradaki düşünceye göre, zaman yolcusu geçmişe gittiğinde, kayıtlı tarihten farklı olan alternatif geçmişe girer. böylece, önceki geçmişiyle uyumlu olmak zorunluluğu hissetmeyeceğinden, özgürce davranabilir.”

    “birleştirilmiş kuramın olmaması mümkün mü? yoksa bir serabın peşine mi düştük? bu noktada üç olasılık var gibi:

    1- gerçekten eksiksiz ve birleştirilmiş bir kuram var (veya birbirini tamamlayan formüller koleksiyonu var) ve yeterince akıllı olduğumuz bir gün bu kuramı keşfedeceğiz.

    2- evreni açıklayan nihai bir kuram yok; sadece evreni gittikçe daha doğru açıklayan, ama asla kesin olmayan sonsuz kuramlar dizisi var.

    3- evreni açıklayan bir kuram yok; belli bir boyutun ötesinde önceden kestirilemeyen olaylar, rasgele ve keyfi olarak gerçekleşiyor.”

    “planck enerjisinden daha yüksek enerjisi olan bir parçacık bulunsaydı, kütlesi o kadar yoğun olacaktı ki, kendisini evrenin geri kalanından ayırıp, küçük bir kara delik oluşturacaktı.”

    “kütle çekimi kuvveti, dört kuvvet kategorisi içinde en zayıfı olsa da, evrenin büyük ölçekli yapısını biçimlendiriyor. kütle çekimi yasaları, daha yakın dönemlere kadar doğru kabul edilen, evrenin zaman içinde değişmediği görüşüyle uyuşmuyor; kütle çekimi kuvvetinin her zaman çekici olduğu gerçeği, evrenin ya genişlediğini ya da eğrildiğini dolaylı olarak gösteriyor. genel görelilik kuramına göre geçmişte, zamanın gerçekten başladığı, büyük patlama denilen sonsuz yoğunluk durumunun olması gerekir. aynı şekilde, eğer bütün evren çökerse, gelecekte, zamanın sona erdiği, büyük çöküş diyebileceğimiz bir başka sonsuz yoğunluk durumunun da olması zorunlu.”

    “kuantum mekaniğini genel görelilik kuramıyla birleştirdiğimizde, daha önce ortaya çıkmayan yeni bir olasılık görülmeye başlar; uzay ve zaman birlikte sonlu, dörtboyutlu, tekillikleri ve sınırlan olmayan, tıpkı dünya'nın yüzeyi gibi, ama daha fazla boyutlu, bir uzay oluşturabilir.”
  • wight'in genç leydisi
    ışıktan hızlı gidebilirdi.
    bir gün gitti
    ama farklı bir yoldan.
    ve gitmeden önceki gece geri döndü.
hesabın var mı? giriş yap