• gün zilelinin 1954-1972 arası türk solunu otobiyografik bir anlatımla ele aldığı kitabı. 72 sonrasını ise yeni çıkan havariler kitabında anlatmaktadır.
  • kişinin dengesiz bir ruh hali göstermesi, sonra birkaç psikohali çalımlayıp, umacıyla karşı karşıya kalarak, şizofreniyi selamlası.

    ruh yarılması.
  • kitapta yarilma sozcugu turk solunda 60larin sonunda gerceklesen milli demokratik devrim- sosyalist devrim ayrismasini anlatmak icin kullanilmistir.
  • turkiye sol tarihine iliskin, kanaat sahibi olmak icin mutlaka okunmasi gereken bir calisma. tabii, icinde "partiyi", "sosyalist orgutlenmeyi" busbutun redddeden yaklasima karsi mesafeyi koruyarak. simndiye kadar gordugum en surukleyici en estetik ani kitaplarindan birisi.
  • iki ev hanimi kendi aralarinda muhabbet ediyorlar:

    - ya sekerim gecenlerde, domatesi ikiye yarayim dedim, yeni aldigim bicagi kullandim, bir baktim, 4 e yarildi. cok sasirdim, sence nedeni nedir bunun ayol?

    - ay anladim ben, yeni cikan dötoryumlu bicaklardan kullanmissin sen. bu bicaklarin, kesis sayisi farkli o yüzden, farkli yarilmalar oluyor.

    - hah simdi anladim ama bu sefer de kafama baska birsey takildi, bu bicaklarla, dötoryumlu domatesleri kesersek ayni mantikla 8 e yarilmasi gerekmiyor mu?

    - hah cok dogru söyledin ama kesilen diger parcalar, cok kücük oldugu icin cogu zaman bunlari görmek pek de kolay degil. buna da, uydu yarilmasi deniyormus, esra ceyhanin programinda izledim, ümit usta söyledi.

    - ay sekerim, cok sagol.
  • köklü bir yarılmaya ihtiyacımız var, mecburiyetimiz var, sorumluluğumuz var.
    parçalara bölünmezsek, ayrışmazsak, her parçanın kendi keskinliğine ulaşmazsak, 'burjuvazinin anıtlarını, daha bu anıtlar çökmeden önce, birer yıkıntı olarak kavrama'zsak* zorla birarada tutulduğumuz 'bütün'ün enkazı, kurbanı, mahkumu ve sefili olmaktan kurtulamayacağız.

    üniter yapıdan başlamak üzere, temsili demokrasiden birlik beraberlik çağrılarına, evet'in beyazlığından hayır'ın kahverengiliğine, salı toplantılarından düğün salonu konferanslarına, kamuculuktan özyönetime, küçük burjuva hayallerden yoksulluk korkusuna, kariyerden kısmi zamanlı mücadeleciliğe, bakmaktan görmeye bağırmaktan anlatamamaya, ümmetten tek dile, türkten kürd'e, türkten ermeni'ye, türkten rum'a, türkten türk'e, kürtten ermeni'ye, kürtten kürd'e, cemevinden mazlumluğa, işçiden işsize, öğretmenden disipline müfredata sınıfa, öğrenciden, gençten gelecek umudu olmaya, anneden babadan çocuğa, kadından anne eş sevgili olmaya, lgbti'den l'ye g'ye b'ye t'ye i'ye, oğul, eş, kardeş, sevgili tüm erkeklik hallerine, mülkiyetten sahip olma arzusuna, emekçiyken patron olmaya, memurken kıdem atlamaya, sistem içi çözümlerden belirsiz yıkıcılığa, yenilgiyi kabul etmekten kör dövüşe, halk seviciliğinden halka ulaşamamaya, gezi'deki naiflikten mahallelere sıkışmış isyana, chp'den cephe'ye, geçmişin şanlı devrimciliğinden pesimistliğe, merkez komitesinden taban örgütlenmesine, silahtan karanfile, katliamlara oh olsun diyenlerden katliamlara ses çıkarmayanlara, kitleselden tek başınalığa, papağan gevezeliğinden baykuş bilgiçliğine, sözün hükmünden eylemin tahakkümüne, cüretsiz atılganlıktan korkulu bekleyişe...

    her anlamda ve her düzeyde bir yarılmaya mecburuz.

    toplumun dokusundan ayrışıp bir kır evinde, ege'de bir kasabada, mütena semtlerde kabuklaşarak, kastlaşarak, katılaşarak bu yarılmanın ihtimalini ve imkanını heder edeceğimiz, ettiğimiz ortadadır.

    nikolai kolli isimli rus heykeltraş-mimarın tasarladığı bu heykelin ismi kızıl kama olarak geçer.
    http://retromap.ru/show_pid.php?pid=67051

    aynı isimli ve mantıkla yaratılmış bir başka kızıl kama el lissitzky'nin çizdiği bu resimdedir:beyaz orduyu kızıl kama ile yarın (bu yaratım kapatılan hayat tv logosundan hatırlanabilir.

    her iki yaratımda da blok ve dairenin parçalanması, yarılması, bütünlüğünün bozulması söz konusu. heykelde yarılan mermer blok (bkz: mozaik değil ulan mermer) çarlık sistemiyken, lissitzky beyaz ordu ile simgeleşen daireyi kızıl ordunun kızıl kaması ile yarar.

    yarılma aniden, kendiliğinden olmayacak. yukarıdaki iki yaratımda da hareket odağı 'yarılma' olsa da bir kama'dır o yarılmanın müessibi; hakikati elde eden o kamadır, hakikat bir oluş halindedir. bir kama'ya ihtiyacımız var, üzerinde 'her yürek devrimci bir hücredir'* yazan.
  • [edward said'den önce frantz fanon ve antonio gramsci de, madunların davasını başlatması gereken gramsci'nin yerinde bir ifadeyle "sorelvari* yarılma ruhu" dediği şeyin zorunluluğuna dikkat çekmiştir. edward said tahakküme karşı (somut) direniş eylemleri olarak kültürün ve bilhassa edebiyatın önemini bütün diğer sömürgecilik sonrası teorisyenlerden daha fazla vurgulamış ve kuramlaştırmıştır. daha sonraları said'in hayatındaki en belirleyici tema halini alan edebi hümanizm, tıpkı "alçaltıcı yaraların izleri [ve] farklı uygulamaların kışkırtıcısı" gibi, şimdinin kendiliğindenliği ile revize edilmiş bir geçmişin baştan düzenlenişini yaratıcı bir şekilde birleştirmelidir ki devrimci özgürleşme hareketi ortaya çıkabilsin ve ayakta durabilsin.] hamid dabashi- iran ketlenmiş halk

    (bkz: yarılmak)
    (bkz: yarılmışlık), yarmak/@ibisile
    (bkz: splitting)
  • kastedilen yarılma sadece sd ile mdd arasında değil, mdd'nin kendi içerisinde ciddi ideolojik temellere dayanmayan bölünmesidir de aynı zamanda. kanımca masumane iktidar savaşları değildir sadece sebeb. çin-sovyet gerilimi burada da sovyetik eğilimi zayıflatmak için kullanılmış, kaşınmış gibidir.
hesabın var mı? giriş yap