• öncelikle lütfen (bkz: #15114664)
    serdar ortaçın özellikle arayıp, bulup, dinlediğim 2. parçası.
    müzik dinleme karakterimin tam oturmadığına karar verdim bu parçadan sonra, artık nerde serdar nerde damar orda ben.
  • bir ilhan berk şiiri.

    yaprakların yaradılışını okudum
    gazali’de.

    elin kuşlar kaldırıyor,
    bana bu şiiri yazdırıyor
    durup dururken.

    durup dururken senin için yapraklar topluyorum
    senin uzun, güzel ayakların için.
    gereksiz uzuyor bu tümce
    durup dururken
    yapraklar topluyorum
    yaprakları anlamıyorum.

    sokağı dönüyor sesin.
  • sarının bütün tonlarını, mevsimlerin giyinme kabininde giyip çıkartan, yaşlanmanın hatırlatma notları, yapışkanlığını yitirmekte olan post-itleridir. sonbaharın ve kışın van goghluğunda turuncunun en güzel tonlarıyla gönlümü çalan sessiz tokmaklardır, yeryüzüne acı bir gürültüyle düşerek...
  • ulan vay be. hayat garip lan.

    facebookta dolanırken jon stewart a konuk olan malala yusufzay a denk geldim. videoyu izlerken(ki 3 dakikalık videonun yarısındayım hala. şu an serdar ortaç - okumakla adam olmuyor açık youtube da. zaten bu entry bunun hikayesi. dedim bu pakistan çok geri kalmış, amerika basınında 'pakistan da demokrasi yok' lafları gözüme çarpıyor, ulan dedim amerika kesin buraya demokrasi götürür yakında. pakistanı harcayacaklar matmazel dedim.
    patlama olmuştu 10 gün önce, ondan sonra başka bişe oldu mu diye ekşide başlığına girdim. entryleri okurken yakın geçmişte hindistan dan ayrıldığını hatta daha sonra doğu tarafının bangladeş diye bu sefer onun da pakistan dan ayrıldığını okudum. (evet bunları yeni öğrendim)
    geçtim bangladeş başlığına.
    biri 14 diğer 15 yaşında iki kız kardeşin yağmurda dans ettmeleri yüzünden mahallelinin öfkesiyle öldürülmesini yazmış biri. ananızı sikiyim dedim. örf ve adetlerinizi, ahlakınızı sikiyim dedim.
    o kafa yapısının aslında burada da olduğunu fark edecek kadar zeki olduğumdan bir küfür de buradaki ruhsuz orospuçocuklarına ettim. aradaki tek fark, buranın artık ismine elit mi diyelim modern mi diyelim ne diyelim bilmiyorum işte onların verdiği tepkilerden dolayı muhafazakar kesmin sınırı 'dans edeni öldürme' noktasına çekememiş olması. yoksa adım gibi eminim bunları serbest bırak bunlar da dans eden kızı öldürürler.

    işte böyle böyle dans deyince aklıma çok ama çok küçüklüğümden bir anı geldi. hani çok çok küçüklüğünüzden hayatınıza etki eden büyük olaylardan sadece 2 saniyelik bölüm hatırlarsınız ya. mesela ben sünnetimden sadece önümde olan o sarılık ve kanı hatırlıyorum. işte öyle bir anı.

    daha babamın elini tutmadan büyük caddelerde yürüyemeyecek kadar küçükken taksime gitmiştik, tarkan ın yeni bi albümü çıkmış, her dükkanda o çalıyor. biz de babamla bi dükkanın önünde bişe bakarken
    2 tane kız geldi. gül döktüm yollarına eşliğinde dans ettiler birbirleriyle. sonra güldüler ve yollarına devam ettiler.
    inanılmaz bir andı ya benim için. büyülenmiştim. yok hayır sonradan dansçı olmaya karar vermedim ama kızların o doğallığı o yaşımda etkilemişti beni. dediğim gibi sadece sünnet acısını hatırladığım yaş aralığından aklımda kalan nadide anılardan biri bu oldu.

    şimdiye baktığımda eğer genellersek türk popundan nefret ediyorum. işte tarkan o yüzden benim için biraz özeldir.(sevgi anlamında değil. özel bi sevgim yok, sadece adam popüler kültür ürünü ama kaliteli)

    ve serdar ortaç ın çakra albümünün ben de aynı etkisi var. lise hazırlıkta sürekli dinliyordum. bir bu iki sagopa kajmer ehehe.
    serdar ortaç ın bu albümü ve şarkısı çok üst seviyede. sonradan 'liseli ergen atarı' konseptli şarkı yaptığı için artık kendisini dinleyenle dalga geçiyorum.
    ama hayatın garipliği burada, adamın bu şarkısı çok çok güzel. yani müzik dediğimiz olayı yapabiliyormuş zamanında. sonradan vazgeçmiş.
    baksana dinleyip dinleyip başa sarıyorum. hatta dayanamadım albümü baştan sona dinliyorum.
    bitince tarkan-ölürüm sana yı dinler yatarım zaten.

    hayat garip.

    http://www.youtube.com/watch?v=brxnvhxc6ma
  • (bkz: eylül)
    "...ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
    eylül diyorsun, tam da orada başlıyor ayrılık..."

    (bkz: ahmet telli)

    "ben her eylülde dallara bakınca sadece bir ağaç görmem. gözlerimin içine dolan tüm yaprakları ve içinde saadet bulmuş kuşları, nefesiyle tüm mutluluk çemberini dolaşan rüzgarı, her dökülen yaprak tanesinde ise akıp giden günlerimi görürüm. saçlarım daha bir beyazlaşır ve gözlerimin etrafındaki çizgiler daha da belirginleşir. gün günden azalır gider ve denize yansıyan gölgemde yarı ömrün yorgunluğunu görürüm. son yaprak gidene değin bu böyle sürer gider ve içimin nehirleri hüzünle kavuşur. ey ömrüm bende sade kelimeler kalsın kurutup içimde saklayayım."
  • sarmaşık, sarman çorman yapraklar federasyonu altında gizil ipçikler demek..

    salkım söğüt insanın yaşamla, büyük yaşamla ilişkisine dair öneriler taşıyan bir ağaççık. sanki öyle bir şey ki, bir yapraklar birliği, yaprak federasyonu gibi. yapraklar birbirini seviyor, dayanışıyor ve yakın duruyor. bir de onları besleyip buluşturan dal ve dalcıklara doğal olarak yakınlar. başları dik değil, göklere değil, belli bir yükseliş eğiminden sonra yere doğru yöneliyorlar. köklerine, çıkış noktalarına bağımlı gibiler. bir yağmura, ufacık bir rüzgar esintisine duyarlılar. belli yönelişleri yok, rüzgar hangi yönü gösteriyorsa hep birlikte o yöne bakıyorlar. hamsi sürüleri gibi. içgüdüsel bir varoluş yapısındalar.

    pıynarlarda çok pelit olursa, ayva bol verim verirse, ağaçlar tepeden sararırsa kış çok olur. yapraklar ortadan sararırsa orta halli geçer. aşağıdan sararırsa kış ılıman olacaktır. selvi, ceviz, elmalar ama en iyi selvi* ve ceviz gösterir. 2017 güzünde çukur çeylen'de ortadan sararmışlar... anlamlıdır. rumi ağustos on beşinde yerden bir taş kaldır, altına bak, ıslaksa kış ağır yani sert geçer. (bkz: işaretler/@ibisile)

    kişilik yapılanmaaynı anda hem içiçe matruşka veya lahana (yaprakları) biçiminde, hem de mozayik; birbirine uyan ve uymayan parçalar yanyanalığı, hatta hatta barsak içeriği gibi. (bkz: kişilik/@ibisile)

    "eşitsizlik farklılığın yalnızca bir türüdür, yapraklar meselesinde söz edilen farklılıksa eşitsizlik değildir." jacques ranciere - cahil hoca

    (ilk giri tarihi: 20.12.2017)

    (bkz: yaprak/@ibisile)
  • gecenin karanlığında kan ter içinde uyandıktan sonra, gördüğüm kabusun etkisi biraz geçsin, beynim daha güzel şeyler düşünsün diye yazıyorum entry'i. yarısında uyuyakalabilirim, bakalım.
    yapraklar bana sonbaharı hatırlatıyor, bir de rahmetli babaannemi.
    köydeki eve geldim yine. kapıdan içeri girer girmez bir sürü yaprak beni karşıladı: dut, hurma, kiraz ve üzüm yaprakları. tabii bunlar sadece yerde olanlar. bir de zeytin ağacı, incir ağacı gibi yaprağını henüz dökmeyen ağaçlar var.
    babaannem hurma ağacı ile sürekli kavga ederdi, kavga demeyeyim de ona sitem ederdi diyeyim. kendisi bahçemizde yere düşen yaprakları sürekli süpürür, her yerin tertemiz olmasını isterdi (bu kısımda aklıma amerikan filmlerindeki yaprak süpürme ritüelleri geldi. genç bir çocuk ceza olarak bahçedeki yaprakları süpürüyor, tam en son yaprağı süpürdüğü anda bir rüzgar çıkıyor ve bir araya kümelenen yapraklar etrafa saçılıyordu. bu bir çizgi film sahnesi de olabilir, birkaç kez bu sahneyi izlediğimi hatırlıyorum).
    babaannem yine bir gün yaprakları süpürmüş ve bahçeyi tertemiz (!) etmişti. ertesi gün ise hurma ağacı tekrar yapraklarını dökmüş ve yerler yaprak olmuştu. “ben süpürüyorum, o tekrar döküyor, ben süpürüyorum, o tekrar döküyor... ben süpürmeye o ise yapraklarını dökmeye doymayacak herhalde.” diyordu babaannem. hahah bir insan neden hurma ağacıyla yarışa girer hiç anlamıyorum. her seferinde kış sonunda (hurma ağacının tepesinde hiç yaprak kalmadığından dolayı) yarışın galibi babaannem oluyordu. haha.
    geçenlerde köye gittiğimde ise yeni galibin hurma ağacı olduğunu gördüm (çünkü babaannem yoktu artık). bir sürü yaprağı yere dökülmüş, kimse onları süpürmemiş, tekrar ve tekrar yapraklar dökülmüş...
    aslında hurma ağacı, her zaman olması gerektiği gibi, doğasına uygun olarak hareket etti. onun bu hâline farklı tepkiler verenler ise biziz. aynı davranışı kimileri olumlu, kimileri olumsuz olarak yorumlayabilir. kimilerinin bu davranış umurunda olmazken, kimileri karşısındakinin doğasını değiştirmeye çalışabilir ya da ona gıcık olabilir.
    her neyse. ağaçlara iyi davranın, özellikle yapraklarını dökenlere. he bir de onların doğasını değiştirmeye çalışmayın, haha.
  • çakra albümünde yer alan, söz ve müziği kendisine ait serdar ortaç şarkısı. yıllardır hiç dinlememiştim, bugün denk gelince mutlu oldum.

    yapraklar - serdar ortaç

    yenilmedim yalnızlığa
    bugün yine tek başıma sabahladım
    üzülmedim yoksun diye
    nasılsa bir gün gelir, ben de ağlarım

    anlatacak çok şeyim var bugün sana
    (hem de çok)
    içimde duygularım susmak istiyor
    nedense ayrılıklar koyar insana
    bugün canım seninle olmak istiyor

    yapraklar sonbahar günü hep açmak ister
    insan sevince gözü görmüyor tanrım
    neden her güzel şeyin sonu hüsranla biter
    gözlerim ondan başka görmüyor tanrım
    onu alma yanımdan, onsuz olmuyor tanrım
  • yyk'nin kader sk. albümünden giriş müziğine aşık olduğum şarkı, melodisinde biraz ibrahim tatlıses vibeı aldım jsjsjs. valla bu albümde beğendiğim ilk şarkı budur. şarkı linki

    bizim yıldızımız hiç mi barışmaz
    güler herkese bende çalışmaz
    içer her şeyi sade su içmez
    kaderim bu bence değişmez

    bana kalsa yemişim dünyayı
    hiç uyanmam gezerim rüyayı
    ruhumdaki kuşlar uçuşmaz
    sever herkesi benimle konuşmaz

    bu rüzgarlar sen gidince uçurdu yaprakları
    kalpten bir söz verirken bilemezdim olacakları
    ismin hatıra şimdi
    yalnızca dudağımda
    geceleri beni saran kimdi
    her kimse çok uzaklarda
  • leyla ile mecnun dizisine çok yakışacağını düşündüğüm güzel bir yüzyüzeyken konuşuruz şarkısı.
hesabın var mı? giriş yap