• down bir metric sarkısı, aha da sozleri

    piss-poor, ridin’ high, sunbathin’ fireside,
    we're here for the porn of the sirloin,
    get your t-bone,
    let your backbone slide
    tunnel and sky collide
    lose friends to the airwaves and the airlines

    i wanna make it right
    some future in my eyes, bright
    hush, don't explain
    when you water down my name
    i'll be up too late
    call me when you get
    better at your game
    you haven't beat me yet

    the waitress
    the actress
    got the skin and the bones
    with the hairbrush and an airbrush
    she'd be white gold
    she asked the piss-poor
    "why you lookin' for that party in the sky?
    it's just a movie ‘bout a movie too old to die"

    but i'm gonna make it right
    future in my eyes, bright
    hush, don't explain
    when you water down my name
    i'll be up too late
    call me when you get,
    better at your game
    you haven't beat me yet
    though my vision is strainin'

    i'm gonna make it right
    some future in my eyes, bright
    hush, don't explain
    when you water down my name
    i'll be up too late,
    call me when you get
    better at your game
    you haven't beat me yet
  • bu isimle bir oyun çıkacak yakınlarda ve sanırsam oyun dünyasını feci değiştirecek gibi gözüküyor...
  • kıyıda köşede kalmış efsanevi metric şarkısı.
  • i'll be up late
    call me when you get
    better at your game
    you haven't beat me yet

    böyle bir dörtlük barındıran bir parça.

    bunu söylerken emily, biz bir yandan önümüzdeki t-bone steak'i yiyerek, kabımıza sığmadan karşımızdakine arsız kahkalar atacağız. "günaydın'daydık bebeğim dün, kusana kadar yedik" ya da "nusr-et'te muhteşem sırt yapıyorlar bebişim","aynen aynen! beni de o götürmüştü zaten" ya da "oğlum gerçekten muhteşem, adamlar şöyle, adamlar böyle..."

    hayatımızın içindeki boşluğa bakarken, kendi içimizdeki boşluğa baktığımızı farkedip hüzünleneceğiz ama kurulmuş oyuncaklar gibi tekrar eski mecramıza geri dönmekte geç kalmayacağız.

    belki de şimdi anladım neden albümün adı "grow up and blow away" ve neden bu parça başka albümde değil.

    edit:

    hikaye'nin baş kahramanları önce üzüntü hissettiler, yarattıkları balonun bir an için hava sızdırmasına; sonra birbirlerine sarıldılar, gelecek olan gerçeklikten korkarak.

    bir tanesinin gözünden bir damla yaş, et lokantasının süslü mendiline düştü. bunu farkeden sevgilisi ona sarıldı ve teselli ederek ağzına bir lokma daha et koydu.

    daha sonra hep birlikte foursquare'den "check-in" oldular ve o tatsız gerçekliği bir kenara bırakarak eski sohbetlerine döndüler.
  • the inbetweeners 'ın yapımcılarının netflix'e düşmüş yeni dizisi. yan rollerde fresh meat ve inbetweeners dizilerinden hatırlayacağınız joe thomas ile the inbetweeners'daki rol arkadaşı james buckley var. başrolde ise, gossip girl'den ed westwick bulunuyor.

    diziyi henüz izlemeye başlamdım, ancak joe thomas kesinlikle bir kahkaha tufanı vadediyor. fresh meat ve the inbetweeners dizilerini izlemeyenler çok şey kaçırmış demektir, bu dizileri de mutlaka izleyin.
  • (bkz: gülmedim)
  • ılk sezonu 6 bölümden oluşan kaliteli dizi.
  • the inbetweeners hatrına izlediğim fakat bizim elemanların neredeyse hiç üstüne düşülmeyen bir dizi. dolayısı ile beklentimi karşıladığını söyleyemem. ama 6 bölümlük ilk sezon çerez tadında bitiveriyor.
  • netflix'e düşmüş olan taş gibi ingiliz komedisi. bu da yetmezmiş gibi bir de dönem dizisi. kaçırılmamasını tavsiye ediyorum.
  • ikinci sezonunu sabırsızlıkla beklediğimiz şahane şey.
hesabın var mı? giriş yap