*

  • heinrich böll'ün kısa romanı. andreas adlı bir alman askerinin cepheye giderken uğradığı ara tren istasyonunda, randevu evi kızı olan bir polonyalı hatuna aşık olmasını anlatır. andreas hayatında ilk defa kız mı görüyordur nedir, körkütük aşık olur. halbuki bak işine.
  • treni, askerleri, politik sistemi ve savaştan yorgun düşmüş lanetli lemberg'i (şimdi lviv) çok güzel anlatan heinrich böll eseri. belki de okuduğum dönemde savaşlardaki önlenemez ölüme duyduğum hastalıklı ilgiden dolayı beni çok etkilemişti. aslında, okuduğum en iyi yirmi kitaptan biri bile diyebilirim. 1949'da, böll nobel ödülü'ne layık görülmeden yıllar önce, piyasaya çıkmıştır.

    yarattığı andreas karakteri, yazarın kendi nefretinin ve naifliğinin edebi bir portresi gibi gelmiştir bana. bu gencecik adam ölümü saatler ötede sezer ama isyanını kendi içinde yaşamaya zorlanır sistem tarafından. böll de nazizm'den nefret etmesine rağmen orduya alınmış ve 1945'te esir düşene kadar savaşmıştır. romanında anlattığı trenin her çeşidini çok kez görmüştür herhalde (ölüme taşındığımı düşünmek beni delirtmeye yeterdi). hayatın tadına varamadan hastalıklı bir ideoloji uğruna ölmek zorunda bırakılmak! evinize "büyük almanya için öldü" yazılı resmi bir kağıt gelmesi... zaten "nasıl" öldüğünüz "büyük almanya"nın umrunda bile değil.

    --- spoiler ---

    "allah vere de paul ötekileri de hatırlasa, öbür erleri de, sarı gibi olanları, willi gibi olanları, sonra pratik, pratik olarak biz savaşı kazandık, diyenleri, gece-gündüz wildbretschütz ve heidemarie şarkıları söyleyenleri, böyle er olmak güzel şey, diyenleri; evet, evet, meksiko'nun güneşi şarkısını söyleyenleri." - sf. 66

    --- spoiler ---

    ayrıca: (bkz: yalnızlığın tadı/@ deliogul)
  • duyulduğu anda insanı etkileyen, derin bir hikaye vaadeden başlığa sahip heinrich böll eseri.
  • 1967 basimindaki kapağı efsane ötesi olan okudukça guzellesen kitap.
  • 1967 yılındaki basımına sahip olduğum bir heinrich böll kitabı. heinrich böll ile ilk tanıştığım kitap olmasından ve o dönem içerisinde yaşanan duyguları yalın bir dille okuyucu ile buluşturmasından dolayı benim için yeri ayrı olan kitaplar arasındadır.
  • cepheye giderken trende kağıt oynayan askerlerden birinin savaşı yalnızca mg42 ile dahi kazanabileceklerini söylediği, bir başka askerin "hitler'in tüm düşmanları fırlatıp atacağı"nı iddia ettiği ama savaşı kaybettiklerinin bilincinde olduğu için susanların gerçeği söylediği roman.
  • ölüme doğru trene yerleşirken aklından yalnızca ölmek istemediği geçen bir asker ile açılan romanın, can yayınlarından çıkan 4. baskısını zeyyat selimoğlu çevirmiş. ilginç kapak tasarımı ise utku lomluimzalı.
    ilk baskısını 1949 yılında almanya'da yapan romanın yazarı 1972 nobel edebiyat ödüllü henrich böll
    editlenecek entry
  • bu kitabi sundurmeyip de tek gunde okusaydim cok daha fazla keyif alirdim. zaten incecik bir kitap. konu bilindik ve icerdigi motif cok guclu oldugundan, kitabi gunlere yaymak kotu bir fikirmis. donemin hakim felsefesini tetikleyen fazla sarsici dunya olaylari da olunca, hikaye kendiliginden olumsuzlesiyor. tren, savas, ask ne fark eder, hicbiri bir son degil de sonun farkli parcalari mi yoksa? yazarin kontrollu ve fazla sivrilmemis dilinin daha yaman ve silici hali, thomas bernhard'da her seyi yok edici bir sekilde vucut buluyor.
  • alman yazar heinrich böll'ün narin mozaiklerle süslediği kitabı. andreas'ın duyduğu aşk, tüm hüznü bünyenize absorbe ediyor. etkisinden çıkamadım.

    "o'na acı verdim. insan en büyük acıyı sevdiklerine tattırırmış, sevmenin yasası bu. öyle üzgün ki şu anda, ağlamıyor bile. gözyaşının kudretsiz kaldığı büyük bir acı vardır diye düşünüyor."
hesabın var mı? giriş yap