• toplumu meydana getiren üyelerin ya da öğelerin bir ya da daha fazla ölçüte göre hiyerarşik sıralanmaları.
  • (bkz: toplum)
  • toplum içinde arzulanan ve nadir bulunan ödüllere, kaynaklara ve imtiyazlara ulaşma çabasıdır. toplumdaki eşitizlikler ve farklılıklar toplumsal tabakalaşmayı oluşturur. toplumdan topluma fark gösteren tabakalaşma sistemi açık, kapalı ve yarı açık sistemeler şeklindedir. kapalı sistemlerde sınıflar arasında ki çizgiler kesin ve nettir. bu sistemlerde bireyin statüsünü değiştirme imakanı yoktur. kast sistemi ve kölelik kapalı sistemlerdir. yarı açık sistem kapalı sistem kadar katı olmamakla birlikte açık sistem kadar esnek değildir. ülkemizdeki şu anda bulunan tabakalaşma yarı açık ise bu durum 90'larda açık sistem olarak değerlendirilebilir.
    toplumsal tabakalaşma konusunda bir çok sosyal bilimci çeşitli kuramlar ortaya atmıştır.
    karl marx, toplumsal tabakalaşmada çatışma modelini ortaya koymuştur. buna göre toplumsal değişme üretim araçlarına sahip olan grupla sahip olmayan grubun arasında ki çatışmaya dayanır.
    kingsley davis ve wilbert moore ise fonksiyonelist yaklaşımı benimsemişlerdir. buna göre belirli mesleklerin önemi diğerlerine göre daha fazladır ve bu belirli meslekleri belirli sayıda insanlar yapabilir ve bu insanların belirli ödüllerle ödüllendirilmesi gerekir. bu görüşe göre tabakalaşma toplumun devamı ve gelişmesi için fonksiyonel bir zorunluluktur.
    marx weber'e göre ise toplumsal tabakalşmada ekonomi kadar insanların sahip olduğu güç ve saygınlığında önemini vurgulamıştır. weber'e göre sınıf kavramı birbiriyle ilişkili ancak bir anlamda da farklı üç elemente ayrılır. bunlar ekonomik statü ile ilgili olan zenginlik, politik statü ile ilgili olan güç ve sosyal statü ile ilgili olan prestij ve saygınlıktır.
    bir diğer düşünür gerhard lenski ise çatışma ve fonksiyonalist yaklaşımdan etkilenerek kendi kuramını geliştirmiştir. buna göre toplumların tabakalaşmasının onların sahip olduğu artı değere göre gerçekleştiğini savunur.
  • toplumdaki kaynakların toplumun çeşitli gruplarına nasıl dağıtıldığını anlatan bir sosyoloji terimidir. toplumda kaynaklardan çeşitli ölçülerde faydalanan çeşitli tabakalar -katmanlar bulunur. farklı sosyologlar, hem bu tabakaların neye göre ayrıldığı ve hangi tabakaların oluştuğu, hem de bu durumun değerlendirilmesi açısından farklı görüşlere sahiptir. birkaçından örnek vermek gerekirse, marx'a göre özel mülkiyetin ortaya çıkmasından itibaren toplumlar sınıflı toplumlar olmuşlardır. marx, insanların hangi sınıfa ait olduklarının belirlenmesinde iki ölçüt kullanır, nesnel ölçüt ve öznel ölçüt. nesnel ölçüte göre sadece insanların üretim araçları karşısındaki durumlarına -sahip olup olmadıklarına-bakarak hangi sınıftan olduklarını bilebiliriz. bu sınıflar üretim araçlarına sahip olan burjuvazi ve üretim araçlarına sahip olmayan ve yaşayabilmek için emeğini satmak veya kiralamak zorunda olan proletaryadır. öznel ölçüte göre ise, iki sınıf tipi vardır, kendi içinde sınıf ve kendi için sınıf. kendi içinde sınıf, sınıf olduğunun, ortak ekonomik çıkarları paylaştığının farkında olmayan ve ortak politik eyleme girişmeyen, yani sınıf bilincine sahip olmayan sınıflardır. sınıf bilincine sahip olup ortak politik eylemde bulunduklarında kendi için sınıf olacaklardır -ki bu süreç (politik eylem süreci) proletarya diktasıyla ve üretim araçlarının mülkiyetinin kamulaştırılmasıyla sonuçlanacak, yani hiçbir sınıf kalmayacak, sınıfsız topluma ulaşılacaktır.

    weber ise, sadece ekonomik durumlarına bakarak toplumsal tabakalaşmayı anlayamayacağımızı ileri sürer, tabakalaşma daha karmaşıktır. bu nedenle toplumsal sınıflar hiyerarşisi, toplumsal statüler hiyerarşisi ve siyasal güçler hiyerarşisi adını verdiği üç hiyerarşinin birlikte işlediği bir tabakalaşma yapısından bahseder.

    toplumsal sınıflar hiyerarşisi
    insanlar, piyasayı etkileme güçlerine göre çeşitli sınıflardan birine girerler; bu sınıflar
    1. mülk sahibi üst sınıf
    2. mülksüz beyaz yakalılar
    3. küçük burjuva
    4. el emeği üreten işçi sınıftır. weber, sınıfları ekonomik olarak tanımlar. bir insanın “sınıf pozisyonu”, piyasadaki durumuna göre belirlenir. sınıf pozisyonunu, her bireyin piyasayı kendi çıkarları doğrultusunda nasıl ve ne kadar etkilemiş olduğu belirler. sınıf kavramı piyasadaki konum (market position) nesnel olarak gözlenemediği için, weber’de sınıf, marx’ın bahsettiği gibi sosyal bir grup değildir, marx'taki kadar basit değişdir yani insanların hangi sınıftan olduğunu belirlemek, çünkü weber, marx'ın kullandığı nesnel ölçütü kullanmaz. aynı sınıf durumuna, yani piyasa karşısında benzer konuma sahip olan insanların benzer yaşam şansları olacaktır; çünkü piyasadaki ekonomik koşullar, hayat şanslarını belirler. en büyük sınıf ayrımının üretim araçlarına sahip olanlar ve olmayanlar arasında olduğunu belirtir; üretim araçlarına sahip olanlar hayat şansı en yüksek olanlardır. sınfıın sosyal olabilmesi için sosyal eylemle temellendirilmesi gerekir, ekonomik benzerlikler yeterli değildir. weber’de üretim araçlarına sahip olmayan insanlar arasında pazar pozisyonlarına bağlı olarak birçok sınıf durumu ortaya çıkar. bunun nedeni insanların pazar pozisyonlarında önemli farklılıkların olmasıdır. farklı mesleklerin piyasaya sunduğu eserler farklı taleplere yol açarlar ve bu nedenle bazı mesleklere sahip olan insanlar daha yüksek maaş alırlar.

    toplumsal statüler hiyerarşisi

    statü grubu; bireyleri aynı derecede sosyal prestiji veya şerefi paylaşan, dolayısıyla da benzer statü pozisyonlarına sahip bireyler tarafından oluşturulur. statüyü belirleyen en önemli öğe belirli biryaşam biçimi, ve bu yolla seçkin bir grubun üyesi bulunulduğu izlenimi ve duygusuudr weber, sınıfların üretim sistemi, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin yapısına göre tabakalaştığını, statü gruplarının ise mal ve hizmetlerin tüketim biçimleri, başka bir deyişle yaşam biçimlerine göre tabakalaştığını vurgular. diğer bir deyişle, sınıf kavramı insanlar arasındaki ilişkileri, daha çok meta üretimindeki durumlarına göre kapsarken, statü grupları insanlar arasıdnaki ilişkileri daha çok mal tüketimi biçimi ve bu biçiminoluşturduğu yaşambiçimi açısından sınıflandırır. bu açıdani bir insanın toplumsal sınıfı ile toplumsal statüsü paralel olmak zorunda değildir. birçok insan çok para kazandıkları halde statü gruplarına giremezlerken az gelir elde eden bazı insanlar da belli statü gruplarına dahil oldukları için saygınlık kazanabilirler. statü grupları sosyal gruplardır çünkü ortak statü surumları vardır ve bireytler bunun bilncindedirler. dışa karşı sınırlıdırlar. örneğin kast, weber’e göre statü grubudur. birçok toplumda sınıf ve statü grupları birbirleriyle ilişkili olabilirler. statü grupları toplumda kendilerine atfedilern özelliklerde kesişebilir veya çatışabilirler; ama uzun vadede kesişeceklerdir. statü grupları sınıf içinde atrılıklara yol açabilir, ve sınıf konumlarıyla özdeşebilecekleri gibi çatışabilirler de.

    siyasal güçler hiyerarşisi
    politikaları ve kararları kendi üyelerinin çıkararına uygun bir şekilde etkilemeye çalışan gruplardan oluşur. bu gruplar siyasi partiler olabileceği gibi mesleki örgütler, sendikalar, din grupları veya diğer büyük örgütlenmeler de olabilir. partiler, sınıf veya statü gruplarının çıkarlarını temsil edebilir veya edemeyebilirler. bütün bu grupların amacı toplumsal güce sahip olmaktır. weber için güç, önemli bürokratik pozisyonlarda yer almak olduğu için de bu gruplar en büyük bürokratik örgüt olan devlette söz sahibi olmaya çalışacaklardır. bu gruplar kendi çıkarları, ortak ilgiliri, statü ilişkşileri, hatta sadece gücü ellerinde bulundurmak isteği nedeniyle birbirleriyle işbirliği içine girebilirler.
  • kapalı sınıf tabakalaşması

    yarı kapalı sınıf tabakalaşması

    açık sınıf tabakalaşması

    olarak ayrıştırılabilinir.

    buradaki açıklık, kapalılık; tabakalar arası geçişin kapalı mı açık mı olduğuna göredir.
  • dikey hareketlilikin görüldüğü yerlerde ortaya çıkacak bir durumdur. tüm yurttaşlara sağlanan eğitim imkanı ile -dikey hareketlilik sonucu- herkesin bireysel olarak uzmanlaştığı kadrolar geliştikçe, toplumsal tabakalaşma ortaya çıkacaktır.
  • toplumsal tabakalaşmayı açıklamaya yönelik bir çok çatışma teorisi mevcuttur. bu teorilerin büyük kısmının temelinde, marx'ın görüşleri ve sınıf çatışması fikri yatmaktadır. marx, toplumsal ilişkilerin karakteristik özelliğinin daha çok çatışma mı, yoksa uzlaşma mı olduğu konusunda önemli bir tartışmayı başlatmıştır. işlevsel yaklaşım, uzlmaşma perspektifidir ve toplumsal düzenin ortak değer ve normlardan kaynaklandığını kabul etmektedir. çatışma teorisi ise, toplumsal süreçlerin çatışma üzerine kurulu olduğunu kabul eder.

    bu bağlamda toplumsal statü, kaynakların kısıtlı dağıtılması konusundaki mücadeleleri içermektedir. bu yarışmada galip gelenler, ayrıcalıklı konumlarını devam ettirmek için mevkilerini kullanırlar. yani ekonomiyi ve siyaseti kontrol etmeye çalışırlar.
    bu bakış açısından insanları sınıflara ayıran kriter, mal ve imkanlarını daha fazla kaynak kullanmak veya ellerindekini korumak amacıyla kullanırlar. ortak norm değerlerin olması durumunda ise güçlüler, bu norm ve değerleri kendi egemenliklerini haklı göstermek için kullanırlar.

    dahrendorf, toplumsal fenomenin daha iyi anlaşılmasında çatışma paradigmasının kullanılması konusunu vurgulayan en önemli kurumsal kişiliktir. dahrendorf kuramını marx'ın kuramının kısmen de reddi, kısmen kabulü ve yeniden formülasyonuna dayandırır. marx'ı redderken dahrendorf, 19. yüzyıldan bu yana sanayi toplumlarında ortaya çıkan değişmelerden kimilerini temel alır. bunlardan en önemlileri ; sermayenin ayrışması, emeğin parçalanması, yeni orta sınıfın ortaya çıkışı.

    çatışma teorisi de işlevsel teori gibi toplumsal tabakalaşmayı tamamen açılayamamaktadır. hem uzlaşma hem de çatışma, toplumsal sınıf ilişkilerinde farklılılar yaratmaktadır. kaynaklar için verilen mücadele önemlidir, ancak uzlaşma yoluyla geliştirilen norm ve değerler de insanların sosyal mevkilere eşit dağılımına yardımcı olmaktadır. örneğin, eğitim sadece kişiyi iyi bir iş edinme mücadelesinde daha rekabetçi yapması nedeniyle de iyi açıkladığı şey, egemen sınıf yaklaşımlarıdır. bu sınıf,herkesi kendisinin egemen olma hakkının oldupu konusunda ikna etmek için ayrıcalıklı konumundan istifade eder.
  • türkçe'de -sel/-sal eki olmadığından, sosyoloji çalışmalarında da arkadaşları sıkça uyardığım şekliyle doğrusu"toplumun tabakalaşması" ya da "toplumdaki tabakalaşma" olan genelde tarihi bir süreçtir. eğer türkçe'yi bir bilim dili yapmak istiyorsak terminolojiye dikkat ederek, terimleri düzgün kullanmalıyız.

    bu tabakalaşmaya gelirsek, belirttiğim üzere, tarihi, iktisadi ve sosyal nedenler siyasi gruplara sirayet ederek bugünkü halini oluştururlar. burada önemli olan husus, siyasi açıdan temelde ve tepede ikili bir ayrım yaparak, kim yönetiyor ve kim yönetiliyor sorusunu sormaktır. iktisadi olarak ise üretim araçlarına hakim grubun, üretim ana parçası olan işçilerle olan ilişkileri ve karşılıklı bir bağımlılık halinde olan siyasi erkle münasebetine bakmak, toplumdaki tabakalaşma adına bize genel hatlarıyla fikir verecektir.

    buradan hareketle, toplumdaki sosyal sorunları bu ilişkileri gözeterek daha rasyonel bir biçimde yorumlayabilir ve onların çözümüne ilişkin projeksiyonlar üretebiliriz.
  • toplumdaki bireylerin hiyerarşik bir şekilde sıralanmasıdır. kapalı, yarı açık/kapalı ve açık olmak üzere üçe ayırabiliriz.

    kapalı toplumsal tabakalaşmaya en iyi örnek kast sistemidir. yine kölelik de örnek verilebilir. burada sınıflar arası geçiş yoktur.

    yarı açık/kapalıya örnek olarak lonca örgütlenmesini verebiliriz. ekonomik temellidir.

    açık toplumsal tabakalaşma da demokratik toplumlarda görülür. sınıflar arası geçiş mümkündür. kapalıda olduğu gibi soyla bağlantılı değildir. işçi olan biri bu sistemde zamanla yükselebilir. amerikan rüyası gibi işte :)
  • hiyerarşik konumlandırmaya göre en altta yoksulların bulunduğu tabakalaşmadır. belki günümüz dünya düzeninde yoksul sınıfın üstüne tiktokçular için yeni bir kat çıkılabilir.
hesabın var mı? giriş yap