the wall live
-
pink floyd the wall albümünün imtiyaz sahibi roger waters'ın tekrardan dünyayı dolaştığı turne.
2013'te türkiye'de de izler miyiz acaba? ama bu sahneyi nereye kurarlar bilinmez.
http://www.youtube.com/…zrcrlp0uyas&feature=related
edit: sonradan böyle oldu (bkz: 3 ağustos 2013 roger waters istanbul konseri) -
-
an itibâriyle tüm zamanların en başarılı solo turnesidir.
-
albüm yapıldığı zamanlar, roger waters hikayeyi konserlerde bile biraz otobiyografik olarak ele almıştır. pink karakterinin ikinci dünya savaşı'nda kaybettiği babasının acısı, okuldaki gaddar öğretmenlerin üstünde oluşturduğu baskı, ilk eşi tarafından terk edilmenin yarattığı sarsıntı, kariyerinde yükseldikçe çevresiyle olan iletişimsiz gibi waters'ın 30'lu yaşlarının ortasına geldiği hayatındaki kesitleri yansıtır. (bkz: eric fletcher waters) (bkz: judith trim)
berlin duvarı'nın yıkılışının kutlamaları için düzenlediği ve pink floyd'un 80-81 turnesinden sonra ilk defa düzenlenen the wall konseri olan the wall live in berlin 'deyse, konseri biraz daha genel olarak ikinci dünya savaşı kazazedeleri ve doğal olarak berlin duvarını kapsadığını görülür. örneğin hey you çalarken, o güne kadar gerçek berlin duvarı'na yapılmış grafiteleri yansıttırmış, vera sırasında ikinci dünya savaşı'nda ölen askerleri içeren çizimleri göstermiştir.
yıl 2010 olduğunda, the wall turnesine tekrar çıkmaya karar verdiğindeyse konsepti kişisellikten iyice uzaklaştırıp, küresel bir hale getirmiştir. zira the thin ice çalarken duvara, savaş ayrımı gözetmeksizin her çeşit terör yüzünden hayatını kaybedenleri yansıtmıştır. another brick in the wall part 1, çocuklarının büyüdüğünü görememiş bütün babalar için söylenmiş ve another brick in the wall part 2 sahneye çocukların çıkmasıyla bugünün çocuklarını da kapsamıştır. mother'da geçen "should ı trust the government sözünün" cevabını duvarda her ülkenin kendi dilinde "hayır" diye yazdırarak sadece ingiliz hükümeti'ni değil; konserin verildiği her ülkeyi dahil etmiştir. aynı zamanda the big brother is watching you diyerek artık herkesin sadece anneleri tarafından değil; başkaları tarafından da çok kolay izlenebildiğinin mesajı vermiştir. goodbye cruel world'de ise zahimliğin, ekonomik olarak da bazı şirketler tarafından yönetildiğinin de altını çizmiştir. konser arasında, bütün savaş ve terör mağdurları yanında bilgileriyle beraber duvarda görüntülenmiştir. run like hell'de apple'a gönderme yapılan ama herkesin egoistliğini içeren mesajlar vermiştir.
müzikal olaraksa pink floyd'un 1980-1981 turnesi, stüdyo kaydına epey sadık kalınmaya çalışılmıştır. ancak plağa sığdırmak için albümden çıkarılmış kısımlar da çalınmıştır. mesela, the thin ice'ın kısa bir piyanolu girişi, another brick the wall'un ikinci gitar solosu ve bir klavye solosu eklenmiştir. empty spaces ise, what shall we do now ile birleştirilmiştir. young lust'un gitar solosundan sonra peter wood'un çaldığı piyano solosu koyulmuştur. another brick in the wall part 3'ten sonra, the last few bricks denilen önceki parçalardan oluşmuş bir birleşim sergilenmiştir. konserin ikinci yarısındaysa daha az farklılık göze çarpmıştır. comfortably numb'un solosunu david gilmour biraz daha uzun çalmıştır, ancak pulse'daki kadar değil. run like hell'in yavaşladığı bölümler de biraz uzatılmış ve roger waters bir sürü çığlık atmıştır. 2010 turnesiyse, aşağı yukarı 80-81 turnesine benzeyen bir müzikal yapıya sahip olmuştur. en büyük fark, 2012'den itibaren waters'ın yeni parçası the ballad of jean charles de menezes'in another brick in the wall ile mother arasında çalınması olmuştur. david gilmour'un gitarının yokluğunu dave kilminster, vokaliniyse robbie wyckoff doldurmuştur. ancak 12 mayıs 2012 roger waters the wall londra konseri'nde david gilmour, duvarın tepesinde comfortably numb'u icra ederek orijinal yerini almıştır. outside the wall'da ise mandolinle sahneye çıkmış ve ondan sonra konserin başından sonuna kadar sahnenin arkasında olan nick masonda roger waters tarafından sahneye davet edilmiştir.
the wall live in berlin konseriyse, müzikal olarak farklı bir anlayışa sahiptir. açılışı in the flesh ile yapan scorpions, parçayı olduğundan daha sert yani hard rock ayarına getirmiştir. the happiest days of our lives gelmiş geçmiş en sert yorumu şeklinde lanse edilmiştir, cyndi lauper'ın söylediği another brick in the wall ise daha yüksek bir tempoda çalınmıştır. sinead o'connor, mother'ı daha protest tarzla söylemiş ve müziğin içine garth hudson'ın tarafından çalınan ve belirgin şekilde duyulan akordiyon eklenmiştir. goodbye blue sky'da, joni mitchell'ın vokaline eşlik eden james galway'in yan fludü vardır. nobody home'a, davul ve snowy white tarafından çalınan şık bir gitar solo eklenmiştir. comfortably numb'da ise gilmour'un iki kereden oluşan kısmı, van morrison tarafından 3 kere söylenmiş ve ikinci gitar solosu rick di fonzo ve snowy white'ın karşılıklı gitar düelsona çevirilmiştir. the show must go on hiç çalınmayarak, atlanmıştır. run like hell'i roger waters, bu sefer tek başına söylemiştir. the trial, aktör ve şarkıcılar tarafından seslendirilen bir tiyatroya dönüştürülmüştür. ayrıca bütün şarkılara michael kamen'ın yönettiği orkestraların eşlik etmesi, zaten sound açısından başlı başına bir değişiklik olmuştur. son şarkı outside the wall'un yerini radio kaos'un kapanışı olan the tide is turning almıştır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap