• boole i sarki hattaa muzik turu waadi sanki...
    sarkida aciiiiiiiiiid house diye baariyodu bi kimse ...
  • yönetmen irvine welsh deil sanırım ama hikayeler onun..
    ilk hikaye mükemmeldi..
    ikincisi sinir bozucuydu
    üçüncüsü çok gereksizdi.
  • "tanri, onu gormek istedigin bedende kendini gosterir" cumlesini veren bir film.
  • en super soundtrack`e sahip olan film kanimca. yillarca dinlenebilicek olanlardan.
  • eh welsh welsh de bir yere kadar yani.. üç bölümlü bu kara komedi diyelim, filmin, sadece bir öyküsü -o da paçayı yırtabilecek kadar sadece- iyi kotarılmıştır, welsh melsh ama..

    bu bölümler, "the granton star cause", "a soft touch" ve "the acid hause" olarak aynı sırayla (tıpkı soket* gibi

    ah) sıralanır.. hele filme adını veren son öykü, külliyen, mini ve kötü bir trainspotting kopyasıdır (kopyası da kendinden menkul tabii, derler kimileri).. yönetmen kardeş paul mcguigan'ın dilini de sadece ilk öyküde yakalamak olasıdır zaar..

    tamam fipresci almıştır.. tamam müzikleri de iyidir..
  • 98 yapimi paul mcguigan filmi. aslinda bir irvine welsh urunu olmasi ile ilgi cekmis film. ayni zamanda trainspotting in patlamasindan sonra irvine welsh e bel baglayanlari hayal kirikligina ugratan film. ozellikle addict kisilerin ragbet ettigi filmin basarisizligi goz onunde bulundurulursa filmin kabul goren asil yildizi (bkz: red dragon)dir.
  • irvine welsh in 94 senesinde trainspotting sonrasi yayimladigi kisa hikayelerden ve bir kucuk romandan olusan kitabi.agir iskoc aksanli yazildigi icin ilk baslandiginda basagrisi verebiliyor fakat sonra bir sekilde alisiyorsunuz.surukleyici mi?hayir.
  • irvine welsh in yine ingiliz isci sinifi gencliginin nihilist durumunu anlattigi, gerceküstü ogelere daha cok yer veren, soundtrack ine pasif kalinamiyacak, cinsellik, junk, futbol, sinif sorunlari konularinda gezinen zaman tanigi eserinden kotarilan sevgili film. defalarca izlenmesinde bir zarar yoktur. ozellikle asid house adli 3. bolume takilin irgalanip durulun derim.
  • kullanılan iskoç diyalektiği yüzünden altyazısız izlemenin kastırıcı olduğu film. ne yazıkki beyhude araştırmalarım sonucu altyazılarına henüz ulaşabilmiş değilim.
  • birinci öykü mizahla perdahlanmış hoş bir kafkaesk anlatıydı. sineğe dönüşen çocuk agresif ve intikamcı bir gregor samsa havasında boka buluyordu hayatını. sonra da ortalığı.. tanrıyla sohbet oldukça klişe bir kullanım gibi gözükse de oldukça matraktı. pulp bir allegorik anlatımdan ibaretti. ikinci öykü ise hiç bir erkeğin izlemeyi arzu etmeyeceği kadar sinir bozucuydu. üçüncü öykü ise kötüydü gerçekten. kötü bir fantazi. hiç gerekmiyordu. episodların sıralaması iyiden kötüye yapılmıştı adeta.
hesabın var mı? giriş yap