• yeni bir ray kurzweil muneccimligi. belki zamanla daha daha ayrintili bir sekilde inceleriz bu kitabi ama soyle bir kabasini alayim istedim. kitap daha taze, aralik 2006 midir basimi, oyle bir sey. aramaya usendigimden acaba birisi turkceye cevirmis midir diye bakmadim bile. tahminim daha cevrilmedigi yonundedir. o yuzden simdi meraklananlar arasinda anglophone olmayanlar icin uzgunum. gerci cok da bir sey kaybetmis olmayacaklarini haber edeyim.

    neyse...kitabin adi singularity is near turkceye benim kaba cevirimle tekillik yakinda olarak tekabul ediyor. bu ne tekilligiymis oyle? bir karadelik, solucan deligi bilmemne kitabi mi yine? diye celallenmemek lazim. artik her egzantrik fenomene bir singularity kopcasi eklestirdigimiz icin bu kitaptaki singularity ya da tekillik kavrami fizikteki karsiligina uzak bir akraba sadece.

    raymond kurzweil amcam diyor ki kisaca bilgi isleme konusunda oyle bir noktaya yaklasiyoruz ki onumuzdeki bir kac on senede urettigimiz yapay zeka insandan daha zeki olmakla kalmayacak ayni zamanda biyolojik ve sentetik farkinin ortadan kalkacagi, biyolojik varligimiza daha fazla ihtiyac duymayacagimiz bir doneme dogru da hizli bir adim atacagiz. yani bir kac on senede bilgisayarlarimizi bizden daha akilli yapacagiz, insan beynini tamamen sentetik olarak modelleyebilecegiz. bunun ustunden cok gecmeden de sentetik bilgi isleme kapasitesini kendi zihnimizle entegre etmenin yollarini kesfedecegiz. bir defa bu siniri asinca kisa zamanda evrendeki butun temel parcaciklar bilgi islemeye yarayan aletler haline gelecekler.

    simdi bu ucuk gelecek tasvirlerini bir kenara birakayim da kitabin asil ilginc olan ilk kismindan bahsedeyim.

    ray amcam diyor ki, kisa zaman sonra nanoteknoloji o kadar ilerleyecek ki mesela damarlarimizda oksijeni hemoglobin yerine nanobotlar (nano robotlar) tasiyacaklar. bu robotcuklar o kadar performansli olacaklar ki uc saat nefes almadan durabilecegiz. bu aletler ustelik kendilerini kopyalayabilecekler falan. sonra akyuvarlar yerine nanobekciler ve nanoaskerler bagisiklik ve savunma sistemimizi ustlenecekler.

    anti-aging o kadar gelisecek ki kendi sectigimiz biyolojik yasta cooook uzun sure kalabilecegiz. (simdi burada sunu hemen ekleyelim: ray kurzweil bir mucit-yazar-vs vs vs oldugu kadar ayni zamanda bir anti-aging manyagi ayni zamanda. gunde 250 kadar hap yutuyor ve sindirim sisteminde zarar gorecek bazi maddeleri de haftalik olarak kanina direkt enjekte ediyor. hatta utanmadan bir doktor ile bir olup anti-aging kitabi bile yazmis, oyle de helecanli, azimli bir insan)

    peki butun bu gunumuz icin tahayyul edilemez olmayan ama elle tutulur gelismelerin pek de cesaret verici olmadigi alanlardaki isik hizindaki ilerleme nasil olacak?

    adam diyor ki, eger kisa vadeli ilerleme-gelisme hizina bakarsak aldaniriz. insanlik tarihi boyunca teknoloji ve ozellikle bilgi isleme kapasitesi hep logaritmik bir artis sergiledi. mesela meshur moore kanunu da bunun bir sonucu. bir alanda ilerledikce kazanimlar da hizlanarak artiyor. bu marjinal faydanin hizlanarak artmasi olayina law of accelerating returns diyor. yani son on senelik gelismeye falan bakip da lineer projeksiyonlar yaparsan aldanir, moore kanununun onumuzdeki on senede gecerliligini yitirecegini ongorursun, ama uzun vadeli bir gecmise bakar, pradigma kaymalarini hesaba katarsan o zaman logaritmik bir artis ongorusu yaparsin, buna gore de bilgi isleme kapasitemizdeki artis oyle bir noktaya gelecek ki ilerleme hizi sonsuza yaklasiyor gibi gelecek bize (singularity).

    simdi ayrintilariyla inceleyecek enerjim yok ama zamani olanlar icin ecnebinin tabiriyle thought provoking bir kitap. ben ongorulerine katilmiyorum, ve o bel bagladigi hizlanarak artan marjinal fayda argumaninda temel bazi yanlislar oldugunu dusunuyorum ama okuyup incelemeye ve biraz yuksek kaliteli muneccimlik yapmaya deger.

    kimbilir belki elim gider de daha ayrintili bir review yazarim bir vakit.
  • bundan bir elli sene sonra insanlarin ya kiclariyla gulecegi*, ya da yerlere goklere sigdiramayacaklari kitap. ben sahsen kitabin dayandigi teoride onlarca minik bosluk goruyorum ve dunyanin en yuzeysel adami olarak diyorum ki, bu dedikleri gercek olsun ben de kafami kazitirim!

    hayir atma recep din kardesiyiz diyesim de var aslinda da, adam koskoca ray kurzweil olunca ve bundan 8 yil once yazdigi kitaptaki* 2009 ongorulerinin onemli bir kismi dogru ciktigindan susuyorum nacizane.
  • daha kitabını okumadan filmi çekilmektedir. bu yüzden spekülasyon yapmayacağım.

    http://www.imdb.com/title/tt1049412/
  • dun kurtzweil'in bu konu hakkinda konustugu bir video izliyoruz. 2029 kritik sene, 2040'larda soyle olacak, boyle olacak derken, araya giren "pattizsovaaaaaaaaan" oyle bir finish him vurdu ki kurt'a; kusura bakmasin ama singularity bu memlekete gelmez hocu. matrix'i bu topraklarda cekemezsin! (arti nihat dogan cok pis kovalar)
  • belgeselimsi filmi bu yaz biz singularitian lar ile bulusacakmis oyleymis boyleymis....
    http://singularity.com/themovie/
  • temel olarak dünyanın bir ucunda birilerinin bir gün ölümsüzlüğü icat edeceğini anlatan belgesel. fakat işin asıl ilginç olanı mesela türkiyede hiç ilgi çekmemesi sadece belgesel değil genel olarak singularity konseptinin. beni de bu şaşırtıyor. olm adam ölümsüzlük icat edilebilir diyor. bak herkesin anlayabileceği şekilde anlatalım. şimdi insan temel olarak nedir. bir bilgiler toplamı değil mi, bu bilgiler de beyinde saklanıyor. mesela kolu, bacağı kesilen bir insan kendisi olarak yaşamaya devam edebiliyor. eğer bu beyinde saklanan bilgileri bir şekilde kopyalamayı becerebilirsek hangi vücutta yaşadığımızın pek bir önemi de kalmayacak. organ nakli yapmışsın gibi, başka bir vücuda geçmişsin gibi. bunun teorik olarak mümkün olduğu söyleniyor fakat bu insanları heyecanlandırmıyor. bana göre bunun bir sebebi var; din. beyni kopyalarsın ama ruhu nasıl kopyalayacaksın şeklinde karşı çıkılıyor. adam her türlü sonsuza kadar yaşayacağını zannediyor bu sebeple heyecanlanmıyor. kusura bakmasınlar ama uçak icat edilirken allah uçmamızı istese kanat verirdi ne gerek var diyen yobazdan farkları yok. ve böyle devam ettiği sürece evrimsel süreç içinde yok olmaya mahkumlar.
  • gece gece canımı sıkan hafiften de bir ürperti yaratan belgesel/film.

    sanırım içimde asla iflah olmayacak bir muhafazakar saklı yoksa bu kadar tedirgin olmazdım değişimin kendisinden herhalde. adamların dediklerini biraz düşününce birebir aynısı olmasa da muhtemel senaryoların hepsinde pek çok sınır ortadan kalkacak, şu anda bizi biz yapan pek çok şeye ihtiyaç kalmayacak ve bu fazlalıklar sadece birer çöp olacak.

    şimdi bu nalet filmin kafamda yarattığı pek çok sorunun içinde boğulmamak için bir noktaya çapa atmam lazım: yargıcın sanal hatunla flörtleşmesi. bu noktada beni rahatsız eden şey sanal bir şeyle sevişmek, seviştiğini sanmak, kendini tatmin vs. gibi şeylerin toplum gözünde eli şeyinde porno izleme seviyesinden genel olarak kabul görünür ve normal olan bir seviyeye gelmesi. şayet böyle bir bu durum ortaya çıkarsa, ki gayet olası, bunun gibi irili ufaklı pek çok detayla beraber birbirinden farklılık tamamen ortadan kalkacak. sürekli aynı şekilde düşünen, aynı şeyleri yapan, über entelektüel, yarı soyut saçma sapan bir sürüye dönüşeceğiz gibi görünüyor.

    lakin kesin olan bir şey var ki ömrüm yeterde şu bahsettikleri ilk insan zekasını aşan yapay zekayı görürsem, o eylem yapan gurubun içinde pankartımla beraber bulunacağım. ama o at ağızlı amerikalı gibi değil. daha düzgün bir şekilde. sarıgül gibi mesela "bir wonq asla bunu yapmaz." gibi demeçler veririm herhalde.

    izlemek isteyen içinde aha linki.
  • singularity ile ilgili yapilan tahminleri bir bilimkurgu kitabini elestirir gibi elestirmek pek mantikli degil, zira, sectigi data samplelari bazi cevrelerce tartisma konusu olsa bile kurzweil in ongoruleri belli hesaplara dayaniyor, bu acidan karsi orneklerin de ayni ciddiyetle verilmesi icabediyor.
    ayrica alelade bir futuristten farkli olarak dunyada en onemli pattern recognition ile alakali patentlerden birkacini elinde bulunduran onemli bir muhendisten bahsediyoruz, bu kisi ayni anda google da yapay zekanin basinda ve onemli asama kaydetmis durumda.

    nanoteknoloji ile ilgili yaptigi tahminler nanoteknoloji teorisyenlerinin de tekrarladiklari seyler (bkz: #40874706)

    burada soyle bir noktanin altini cizmek lazim. kurzweil yapay zeka yaratirken beynin butun isleyisini anlayip da onun uzerine bir yapi kurmak istemiyor. birincisi, organizmalar makinadaki logic gatelere gore daha farkli ve yavas calisiyorlar bu acidan ideal yapi degiller.
    ikincisi, insan beyni pattern tanima adina muazzam bir ornekken mantiksal islemler icin cok zayif, yani 27 ile 29 u bilgisayar nanosaniyede carpabilirken sen hala "ulan kac eder bu" diye ekrana bakiyorsun arkadasim, oradan bak.
    yani yapay zeka, beynin kopyasi olacak, beynin tam olarak anlasilmasiyla uretilebilecek bir sey degil. ınsan beyni, pattern recognition, ve neocortexdeki hiyerarsik dusunme icin ilham olmasi disinda bir ideal degil.
    bu acidan, yapmak istedikleri bazilarinin telaffuz ettiginden cok daha basit ozunde.

    hah, "singularity is near" dogru bir onerme midir, yanlis midir bilmiyorum, hatta bu soru onemli bile olmayabilir.
    onemli olan buyuk ihtimalle kurzweil gibi bazilarinin cektikleri ilgiyle, baslattiklari tartismalarla dunyada hatri sayilir kaynaklari bu tarafa dogru yonlendirmis olmalari ve singularity belki de hic yonelinmeyecek bir yol idiyse bile birilerinin bunun uzerine calismalarindan kelli artik durumun oyle olmadigi.

    near or not, some of us are heading there
  • beynin kendisi bir materyaldir netice olarak.
    ve beyin modellenebilip, silikon tabanli olarak ruhani yani spiritual boyutu da olan bir makina icat edilebiliyor. veya biyolojik mekanizmamiza makina monte edilebiliyor.

    beyin evrim sureci icinde buyumus ve en son frontal korteks mi, yoksa neokorteks mi benim detayina vakif olmadigim katmani olusmus. ancak kafatasimizin capi bir engel teskil ediyor daha da buyumesine ve evrimsel surecteki yeni devrim bu katmanlarin hiyerarsik yapisinda en ustte bulunacak olan bir beyin-makina interface arayuzu.

    veyahut hiyerarside en ust kamani teskil edecek beyin-makina arayuzu olmadan da nanorobotlar noronlarimizla iletisime gecebilecek. adeta sanal bir evrene adim atacagim beynimiz icinde.

    mesela seninle ben grafik olarak aynen tasarlanmis denize nazir cafede tamamen sanal olarak karsilikli bulusup sohbet edebilecegiz.

    bu nanorobotlar insan olmanin ne demek oldugunu da yeniden tanimliyor. ve biyolojik kisitlarimizi asiyor. örneğin nanorobotlar damarimiza enjekte edilerek oksijen saglayabiliyorlar ve nefes almadan mesele yarim saat durabiliyoruz.

    ve daha coook seyler. çok ilgimi cekti arastiracagim ve,
    su anda teravih okunuyor cok komik : )
    ironiyyi cavlayan cavlar... insan insan olmanin otesie gecip kendini yeniden tasarlayarak tanri olmaya adim atiyor...
  • https://www.youtube.com/watch?v=t-tqxddcp2w

    edit: video ölmüş, düzelttim.
hesabın var mı? giriş yap