shirin
-
irakli gocmen bir kuafor kizi anlatan cok sevimli bir jens lekman sarkisidir. sozleri asagidaki gibidir.
shirin shirin shirin shirin
shirin shirin shirin shirin
when shirin cuts my hair
it’s like a love affair
let those locks fall to the ground
or let them stay there
i show her my passport
what i look like
but she just smiles and lets me know
it’s gonna be all right
shirin shirin shirin shirin
shirin shirin shirin shirin
when shirin cuts my hair
her mama's sitting in the rocking chair
she tells me stories from the war
in iraq cause they were there
shirin pulls my head to the side
but in the mirror i can see
a tear in her eye
shirin shirin shirin shirin
shirin shirin shirin shirin
your hands are soft
your hands are soft just like silk
you're a drop of blood
you're a drop of blood in my glass of milk
when shirin does her magic
to my frizzy straws
immigration and tax represantatives
stumbled upon the lot
but what if it reaches the government
that you have a beauty salon
in your own apartment
i won’t tell anyone!
shirin shirin shirin shirin
i won’t tell anyone!
shirin shirin shirin shirin
i won’t tell anyone! -
dokuzuncu nesil çaylak.
-
şarkıda kaçak kuaför işletmecisi olan şirin e "merak etme kimseye ispiyonlamam seni" der ama şarkı yapar cümle aleme duyurur bunu sayın lekman.
ey jens lekman; şirin sövüyodur bence şimdi sana. * -
bir film. hiç çevrilmemiş ama bir o kadar da eski bir hikaye:
iran’da kadınlar yüzlerini kameralara döndü. abbas kiarostami'den bir film daha...
neda agha soltan’ın cansız yüzü tüm dünyada dolaşırken, iranlı film yapımcısı abbas kiarostami shirin ile kadın yüzünün çetin bir tetkikini yaptı...
sinemalarda iranlı kadınların yüzlerinin açıldığı aynı hafta neda agha soltan’ın iran’ın mücadelesinde bir ikon haline gelmesi korkunç bir ironi oldu. abbas kiarostami’nin shirin adlı filmi alabildiğince seyirciyi hak eden çok zekice kotarılmış bir yapım. elbette bu film 26 yaşındaki bir öğrencinin geçtiğimiz cumartesi akşamı karegar bulvarı’nda göğsünden vurulmuş bir şekilde ölürken çekilen fotoğraflarının yarattığı dehşete ve o etkiye eşdeğer olamaz.
filmin künyesi şöyle:
1. shirin
2. ilk gösterim: 2008
3. ülke: dünyanın geri kalanı
4. cert (uk): pg (çocuklar ebeveynle birlikte izlemeli)
5. süre: 90 dakika
6. yönetmen: abbas kiarostami (kiyarüstem)
7. oyuncular: golshifteh farahani, juliette binoche, mahnaz afshar, niki karimi
görgü tanıkları basij milis kuvvetlerinin (besiçler) protestoyu uzaktan izleyen ve protestolarda tamamen barışçıl bir konumda kalan kızı hedeflediği konusunda ısrarcı. ancak shirin’de de anlatıldığı gibi; bu izleyenlerin duygusal tepkilerini dikte eden ekrana yansıyan görüntülerin etkisi (görüntülerin ardındaki gerçekleri değil).
müslüman dünyada yaşayan kadınların statülerinin shirin’deki kadar çarpıcı bir basitlikle anlatıldığı pek nadirdir. 113 kadın oyuncunun duygusal-romantik bir melodram izlerlerken yüz ifadelerindeki değişimleri yakın çekimlerde kullanan kiarostami, kültürel, politik ve duygusal zekânın ataerkil toplumlarda çoğunlukla küçümsendiğini ve aşağılandığını ortaya koyuyor. ‘where is my romeo’ (benim romeo’m nerede) –kiarostami’nin 2007 yapımı chacun son cinéma (herkesin sineması kendine) adlı ortak filme katkısı- ve 2008 yılındaki mültimedya enstalasyonu looking at tazieh (tazieh’e bakarken) adlı eserlerini genişleterek filmlerin anlamlarının ağırlıkla metinlere bağlı kalmasını gösteren 1920’lerin kuleshov deneyini ustaca yeniden anlatıyor.
üstelik bu film yönetmenin soyut kavramını sinema salonlarına sokan cesur çabasının da bir devamı ve hatta iran’ın 1970 sonlarında andrzej wajda, krzysztof zanussi, agnieszka holland ve krzysztof kieslowski’nin solidarite sendikası kuruluşu öncesinde baskılanmış toplumun isyankâr ruhunu öngördüklerinde polonya’da ortaya çıkan ahlaki korku sinemasına benzer bir bakış açısı geliştirdiği düşüncesini de kuvvetlendiriyor.
film kiarostami, makhmalbaf ailesi, jafar panahi, abolfazl jalili, rakhshan bani-etemad ve bahman ghobadi gibi iranlı film yapımcılarının benzer bir popüler memnuniyetsizlik gizli akımını yansıttıklarını anlatma çabasında. zaten son zamanlarda yapılan filmlerin çoğu da önceleri tabu kabul edilen konuları işliyor. ve son derece şaşırtıcı olan şey ise bu bakış açılarının çoğunluğunun kadın hakları, şehirlerdeki yoksulluk, fahişelik, uyuşturucu bağımlılığı, bürokratik yetersizlik, hukuktaki uyuşmazlıklar ve öğrencilerin dışarıdan gelen fikirler ve yeni teknolojilere gitgide büyüyen merakları hakkında olması ve polonya’nın glasnost öncesi komünizmden daha da katı bir rejim olduğu düşünülen bir yönetimin lisans vermesi.
shirin, nezami ganjavi’nin heykeltıraş farhad ve iran prensi khosrow’un bir ermeni prensesi için kapışmalarını konu alan bir 12. yüzyıl masalının adaptasyonu olan bir filmi izleyen bir grup kadın hakkında. konunun akışı düzensiz veya konudan bağımsız ancak arka planda kalıyor gibi duran bir vokal ekibinin coşkulu performansıyla duygusallığı yakalıyor. burada önemli olan, ekrana yansıyan oyunculuk, kameranın görüntüleri ve yüz ifadelerini yakalayışı ve sinemanın ikna edici gücü.
anlatıldığına göre, kiarostami kendi evinin salonunda bir oditoryum sahnesi hazırlamış ve oyuncu ekibini boş bir sayfaya yaptığı üç noktaya bakarak farklı duygu durumları sergilemeye zorlamış. gelareh kiazand’ın kamerasının üzerlerine çevrili ısrarlı bakışları altında, aralarında hedieh tehrani, niki karimi, leila hatami ve juliette binoche’un da bulunduğu oyuncular, sevinç, mest olma, dalıp gitme, özlem, korku, kahkaha ve gözyaşları gibi temel izleyici tepkileriyle etkili bir katalog oluşturmuşlar.
ancak bu film aynı zamanda da izleyiciyi göremedikleri bir senaryo karşısında her bir kadının reaksiyonlarını kendi kişilikleri ve ülkelerinden kaynaklanan bir şekilde izlemeye zorlayarak sinemanın teselli edici özelliğini ön plana çıkaran anlatım formunun bir anlamda tahrip edilmesi. üstelik kiarostami büyük bir cesaretle burka giyimini sorgulayarak gerici yaklaşımı altüst ediyor çünkü yakın plan çekimlerinde türbanla çevrelenmiş bir yüzün güzelliğine dikkatleri çekerek carl theodor dreyer’in 1928 yılı yapımı sessiz sanat şaheseri the passion of joan of arc’taki renée falconetti’nin yarattığı etkiyi yakalıyor.
kiarostami’nin yaşamı kutsamak için yüz ifadelerindeki değişimleri belli belirsiz kullanımı büyüleyici. ama neda agha soltan’ın cansız yüzü tabii ki ve hiç şüphesiz daha derin bir etki yarattı.
kaynak: http://www.guardian.co.uk/…ostami-shirin-iran-women
çeviren: ben -
muhsin abinin söylediği, ömrü hayatımda dinlediğim en baba kürtçe şarkıdır. bu şarkıyı sevdiyseniz muhsin abiden gayrısını aramaya lüzum yok. ben aradım mamafih amir vahab'tan başka söyleyeni bulamadım. zaten o da farklı bir telden çalıyor.
not: zazaca diyenler var, bilen bildirsin doğrusunu yazalım. -
mohsen namjoo'nun dillendirdigi, şirin şirinam olarak da gecen guzeller guzeli kurtce sarki. sozleri, buldugum kadariyla asagidaki gibi:
hejarey şewan karî pêm kirden azîzim.
aciz le dil bîm razî we mirdin hey hawar
şirin şirine şirin şemame,
satê netbînem xewim herame
şuwey (?) dilberî we to temame
hey dad hey bê dad kes diyar niye azîzim
kes le derdi kes xeberdar niye azîzim
şirin şirine şirin şemame,
satê netbînem xewim? herame
şuwey (?) dilberi we to temame
xwem kirmashani yarim qesrîye azîzim
xatirxay bîme teqsîrim niye
hey hawar şirin şirine şirin şemame,
satê netbînem xewim herame
şuwey (?) dilberi we? to temame -
mum dibinde taslar cakan türkünün türkçesini bulmuş. sağolsun:
gecenin üzüntüsü başımı belaya sokmuş benim sevgilim
aciz yüreğim, razı oldum ölüme, ah feryat…
benim şirin yârim, balım
bir an görmezsem seni uyumak bana haramdır
dilberlerin yolu sende tamam olur
ay vay, görünürde kimse yok benim sevgilim
kimsenin kimsenin acısından haberi yok benim sevgilim.
benim şirin yârim, balım
bir an görmezsem seni uyumak bana haramdır
dilberlerin yolu sende tamam olur
ben kirmanşahlıyım, yarim kasrışirinli
gönül verdiysem günahım ne, ah feryat
benim şirin yârim, balım
bir an görmezsem seni uyumak bana haramdır
dilberlerin yolu sende tamam olur -
mohsen namjoo'nun en guzel eserlerinden.http://www.youtube.com/watch?v=yypwkgjbqqi
-
muhsin namcunun öyle bir şirin şirine şirin şemame deyişi var ki bu türküde beni benden alıp başka diyarlara savuruyorda gözyaşlarımda boğuluyorum o an.
-
film pek izlenmemiş sanırsam, zira sadece bir yorum var. ama izleyin derim. filmdeki olay ise şu: hüsrev ile şirin'in aşkını sinema perdesinden izleyen şimdi öğrendiğime göre 113 kadın. arada erkekler de var ama onlar arkadan görülüyorlar ancak. ve biz filmi kadınların yüzlerinden izliyoruz.
belirtmeden geçemeyeceğim hepsi güzel kadınların.
"...ve zaten yalnız olan şirin daha da yalnız kaldı."
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap