• radikal uclari saymiyorum, ondan gayri sagcilik sadece ve sadece toplumu yonetme sanatidir.
  • moonstarin turkce dil klavuzundaki sagci tanimlamalari bu sekildedir:
    bagnaz
    eski kafali
    fasist
    geri kafali
    gerici
    irkci
    kaba kuvvet
    kaba sofu
    muhafazakar
    mutaassıp
    murteci
    orumcek kafali
    softa
    sofu
    seriatci
    takunyali
    tarikatci
    ticani
    tutucu
    yobaz

    cok guldurdu beni.
  • bir de zıttı var
    (bkz: solcu)
  • fransa dışındaki milliyetçilerinin kendilerini tanımlarken kullanmaması gereken sıfat. sağcı ismi, milliyetçiliğin babası sayılan (yoksa ben mi uyduruyorum?) fransızların devrimden sonra kurdukları mecliste, kardeşlik denilen ülküyle hareket eden grubun sağda, eşitlik denilen ülküyle hareket eden grubun ise solda olmasından kaynaklanıyor. yani demem o ki, sağcı lafı fransız milliyetçilerinin kullanması gereken bir sıfat. fransızlara göre kendimizi konumlandırmayalım türk milliyetçisiysek. (solcuyu isteyen herkes kullansın o ayrı, sonuçta eşitlikçiler)

    yazarın naçizane önerisi, insanları türkler ve türk olmayanlar diye ayırmak (yani sadece milliyetimizin sınırlarını çizmek açısından). onun dışında yok efendim solcuymuş yok şuymuş buymuş diye fraksiyonlara (partisyon, bölme, sekme her neyse) ayırmaya zaten gerek yok. öyle değil mi?
  • ingilizcesi icin;

    (bkz: rightist)
  • ışıl özgentürk tarafından aşağıdaki şekilde açıklanan yaşam şekline sahip olanlardır.
    küçük çocuk annesine sordu, ''anne sağ ne demek?'' anne bir süre düsündü ve yanit verdi: ''sag'', dedi, ''öncelikle hiçbir seyi merak etmeden sana verilen bilgiyle yetinmektir. sana sus denildiginde susmak, konus denildiginde konusmaktir. sürekli kendini yetersiz hissetmektir. kendini sürekli baskalarinin pesinden giden biri kilmaktir. geceleri sirlarini paylasacak bir yildizin varligindan habersiz olmaktir. toplama kamplarinin bacasi sürekli tüterken 'bizim o kamplarda yasananlardan haberimiz yoktu', demek ikiyüzlülügünü göstermektir. sokakta kocaman bir adam küçücük bir çocugu döverken hiç ses çikarmadan oradan kosarak uzaklasmak demektir. büyük alisveris merkezlerinde özürlüler için ayrilmis otopark alanina büyük bir piskinlikle park etmek, 'neden oraya park ediyorsun, orasi özürlüler için' diye soran birine de 'ben de kafadan sakatim' diye gülerek yanit vermektir. kahve sohbetlerinde, memleket durumlari konusulurken 'kardesim bu memlekette üç bes kisiyi asacaksin, bak o zaman her sey nasil saaak diye biter' , yollu fikir yürütmektir. 18 yasindan küçük çocuklarin, yaslarinin büyültülüp idam edilmesine neden olan askeri darbe baskaninin yaptigi resimleri hâlâ yalakalik olsun diye almak demektir. grev yapan isçiler için, 'canim bunlar da çok oluyor artik, dünyanin parasini alir gene de doymazlar' cinsinden düsünce üretmektir. mangal keyfi için orman içinde ates yakmak ve yangin çikarmaktir. evinin içini tertemiz yapip, kapinin önünün b.k götürmesini önemsememek, hastanelerde ameliyattan yeni çikmis bir hastanin yaninda fosur fosur sigara içmektir. "kadinlarin saçi uzun akli kisadir," sözünü pek bir sevmektir."
    küçük çocuk yeniden sordu: ''anne insanlarin büyük çogunlugu bu dediklerini yapiyor?'' çocugun bu sorusu karsisinda anne gülümsedi ve yanit verdi: ''bekle daha bitmedi, devam ediyorum. sag demek, süt yerine mesrubat içmenin daha dogru oldugunu söylemek ve bunun yayginlasmasi için dünya kadar reklam parasi vermektir. tüketimi destekleyen yüzlerce reklam slogani yazip ardindan 'bu dünya düzeni söyle degisir' diye ahkâm kesmektir. en pespaye dizilerde oynayip 'ben en devrimciyim' demektir. oy vermek yerine o gün piknige gitmektir. körlerin, spastik özürlülerin, sakatlarin sokaklarda görünüp de moral bozmamalari için yollari, parklari, tuvaletleri sadece ve sadece normallere (!) göre yapmak demektir. zehirli atiklarini topraga gömen ya da denize birakan büyük isyerlerine komik miktarlarda para cezasi verilmesini uygun görmektir. tarihi ören yerlerindeki mermerleri yasaga ragmen kesip kesip insaatta kullanmaktir. denizleri, irmaklari, topragi kirletmek ve bundan adeta büyük bir keyif almaktir. açik havada öpüsen, koklasan çiftleri kosa kosa gidip polise ispiyon etmektir. islenen suçlar için iki rekat namaz kilip allah'i kandirdigini sanmaktir. arkadasin bir haksizliga ugradiginda onu savunmamaktir. büyük derbilerden sonra aska gelip gelisigüzel ates etmek ve seken bir kursunla evlerinin balkonunda oyun oynayan dört yasindaki çocugu öldürmektir. sinemaya giden kiz kardesini sokak ortasinda biçaklayip zafer isareti yapmak demektir. bilgiyle, sabirla, vicdan duygusuyla, ahlakla, etik degerlerle dalga geçmek ve bu daglari ben yarattim dercesine kurum kurum kurumlanmaktir.'' küçük çocugun bu kez gerçekten kafasi karismisti. ''anne'' dedi, ''bu sag ne kadar çok yerdeymis, ben korkmaya basladim.'' ''hayir, korkma'' dedi annesi. ''daha pek azini duydun. kim dedi sana bunlari merak et, artik öyle 'korkuyorum, vazgeçtim demek yok.' geç kaldin.'' anne yeniden basladi, ''sag demek...''
    anne sözünün sonunu getiremedi, çocuk kosarak karyolanin altina saklandi.
  • ilginçtir ki sol görüşlü bir kimseye "solcu" dendiğinde gocunmazken, sağ görüşlü bir kimseye "sağcı" dendiğinde küfür gibi algılayabilmektedir bunu.

    üstelik oy vereceği muhtemel partinin görüşünü kendi bile "sağ, ortanın sağı, merkez sağ..." vs. vs. şeklinde nitelendirebilirken.

    garip...
  • ne etliye ne sütlüye
    ne emmeye ne gömmeye
    ne şiş yansın ne kebap
    hem nalına hem mıhına
    hem kel hem fodul
    hem efendi hem parya
    ne hep ne hiç
    ne dev ne let
    ne la ne net
    hem suçlu hem güçlü
    hem bağ hem bağban
    hem badem hem bıyık
    ne aç ne tok
    ne soğuk ne sıcak
    ne halep ne arşın
  • sağdan gidince cüzdan bulacağına inanan insan.
hesabın var mı? giriş yap