• süre olarak okundugunda zaman cizgisinde iki nokta arasindaki mesafeyi belirten kelime..
  • henri bergsonun biricik gerçeklık olarak gördüğü şeydir süre.
  • hiçbirşeye yetmeyen şey
  • türk dil kurumunun açıklamasıyla : bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet
  • tdak tarafından 1935'da istanbul'da yayımlanan, "osmanlıca'dan türkçe'ye cep kılavuzu" ile dilimize kazandırılan kelime.
  • "müddet" sürmekten geliyomuş arapça, ondan türetmişler bunu da.

    kaynak, nişanyan'ın etimolojik sözlüğü
  • hukukta sürenin işlevi bir kimseyi irade beyanında bulunmaya zorlamasıdır.

    hukuk şunu der; “bak birader şu kadar süren var, bu süre içinde olumlu, olumsuz bir irade beyanında bulun. bulunmazsan ben bu sessizliğini otomatikman olumsuz irade beyanı olarak değerlendireceğim.”

    örnek vereyim; diyelim ki evlisiniz ve eşiniz sizi aldattı. bu durum size özel bir boşanma sebebi ile dava açma hakkı verir ve buna dayanarak menfaatiniz en yüksek derecede korunarak boşanırsınız, cebinizden para çıkmaz. ancak siz eğer belli bir süre içinde bu talep hakkına dayanarak boşanma davası açmazsanız hukuk sistemince eşinizi affetmiş sayılıyorsunuz. hukuk sizin bu sessizliğinizi belli bir süre geçtikten sonra kendiliğinden belli bir irade beyanı olarak sayıyor. zira affeden taraf bu süre geçmemiş olsa da dava açamaz. hukuk sizi affetmiş sayıyor.

    bu süre durumu iki menfaate hizmet eder:

    1- belli bir hakkın süresiz saklı tutulması demoklesin kılıcı gibi insanları korku içinde yaşamasına neden olur. süre kurumu buna merhem olur.

    2- devletin yargı organlarının takibi ve ispatı ya zor olacak yada mümkün olmayacak kadar geçmişte kalmış durumlarla meşgul edilmesini engeller.

    takip ve usul hukukunda işlerin hızlı yürümesi gerekir bunun için süreler 3gün, 7 gün, iki hafta vs gibi daha azdır.

    eşya hukukunda 10, 20 yıllık süreler vardır.
    borçlar hukukunda 1, 2, 5 ve 10 yıllık süreler vardır.
  • (bkz: henry bergson)'nun yaptığı tanıma göre:

    "süre, ilerledikçe kabaran ve geleceği kemiren geçmişin devamlı akışıdır." bergson'a göre fiziksel, mekanik, uzamsal olgular ile içsel, psişik olgularının kesinkes ayrımına gidilmelidir. bergson’dan önce zaman kavramı fiziksel, mekanik, uzamsal bir olgu olarak ele alınırken, bergson ile birlikte zaman mefhumu ben’in koşulsuz yaşam akışı içinde içsel, sezgisel, psişik olgularla kavranabilen bir kavram olduğu düşüncesi ortaya atılmıştır. insanoğlunun bu içsel, sezgisel yetilerle ulaştığı mefhuma (bkz: durée) (süre, saf süre) demiştir.

    bergson’a göre süre kavramı, insanın zihninde hem geçmişin hem de şimdinin yek pare bir an içinde mevcut halde bulunmasıdır. bu an tam anlamıyla bir nehrin akış haline benzetmek mümkündür. bergson bu benzetmemin yerine, kar topunun yuvarlanışı metaforunu kullanarak açıklamakta. bu metaforlardaki nehirin akışı ve kar topunun bir tepeden yuvarlanışı süreklilik gerektirir.
  • değerleri oluşturan temel yapıtaşıdır. şayet süre insanı kısıtlar ve insana anlam yükler. her şeyin bir süresi olması gibi insanın da bir süresi var. işte süresi olan her şey değerli konuma gelir. burada bahsettiğim konu maddi olmakla beraber felsefik ve dini boyutunu es geçiyorum.

    elimizde sınırsız sürede sahip olacağımız bir şey tahayyül edersek, bu şeyin değeri yıllara nazaran giderek yok denecek kadar azalacaktır. insanın uvuzlarını buna örnek verebiliriz. kolu olan insan buna alışmış bir vaziyette hayat sürerken kolunu kaybettiği zaman, kaybettiği uvzun değerini daha iyi anlaması, buna bir örnek teşkil edilebilir. şayet kolun asla ve kati surette herhangi bir şekilde zarar görmesi engellenseydi (ki bu doğaya aykırıdır, sadece örneğin somutlastirilmasi için verilmiştir.) onun bize kattığı değer maddi anlamda -nesneleri hareket ettirmek vs- tabii ki de varken, manen hiçbir değeri kalmaz. burada insan ömrünün süreli olması bu kola da bir süre atfeder zira kol fer'i bir şeydir. o yüzden öncelikle insan ömründen bahsetmek esas gelir.

    insan ömrü, bizlerin hayati fonksiyonlarimizin çalışır vaziyette olduğu zaman dilimidir. bu zaman dilimini süresiz hale getirdiğimiz takdirde; yani insan ölümsüz olduğu zaman; insanın gördüğü, deneyimlediği, öğrendiği şeyler elbette çok daha fazla bir büyüklükte olacaktır. bu insan birikimlerinin hayatımızda kapladığı yer azalacaktır, zira burada sadece insan ömrünü süresiz kıldık, diğer nesneler süreye tabii tutarak onların yok olma ihtimali devam ediyor. süreli nesnelerin süresiz insana etkisi nasıl azalır derseniz söyle: eğer bir hayvanın öldürüldüğünü görür ve bundan etkilenirseniz bu sizi uzun bir süre kafanıza yer edecektir. 2 3 4 5. kiler de etki ettiğini farz edersek ve bunların etkisi giderek azalarak bir zaman sonra kaçıncı kez o ana şahit olduğunuzu hatırlamadığınız zaman etkisi olmayacaktır. yukarda bahsettiğim süresiz insanlara süresiz nesneler verirsek ne olur, doğrusu bilmiyorum.

    burada anlatılanlar tabii ki de mümkün olmayan şeylerdir. sürenin insan değerlerine katkısı örneklendirilmiştir.
  • akıp giden zamanın içinde belli bir bölüm.
hesabın var mı? giriş yap