• amerikalı aktivist, yazar.
    mansplaining terimini bulan kişidir.
  • jay griffiths ile aynı kabileye mensup yazar, düşünür, akıllı, fikirli ve tatlı insan.

    bu tür güzel insanları, onları acımsı değerini bilenlere emanet ediyorum.

    not: bir kitaplığa baktığınızda her iki yazarı aynı anda görebiliyorsanız, oradan ayrılmayın derim. hakikatler orada gizlidir.
  • türkçeye bana bilgiçlik taslayan adamlar şeklinde çevrilmiş men explain things to me isimli kitabını okuyarak tanıştığım yazar.

    aklını ayrı kalbini ayrı sevdim. bazı kadınlarla aramda özel bir bağ olduğunu düşünüyorum bu ara. solnit de onlardan biri.
  • türkiye'de ne yazık ki pek bilinmiyor. aslında tanışmak ve güzel bir giriş yapmak için encore* çıkışlı kitapları alınabilir. çevirileri yormuyor.

    (bkz: kaybolma kılavuzu)
    (bkz: bana bilgiçlik taslayan adamlar)
    (bkz: yakındaki uzak)
  • "aktivist ve yazar rebecca solnit, tarihteki bütün ünlü yürüyüşçülerin neden erkek olduklarını merak etti. örnek olarak bulaşıcı hastalıklar yasası bahane edilerek londra'da yanında kimse olmadan yürüdüğü için tutuklanan carolina wyburg vakasına baktı. şayet tutuklanan kadın tıbbi muayeneden geçmeyi reddederse, ki bu acı verici, aşağılayıcı ve kendi başına bir cezaya dönüşen bir şeydi, hapse atılıyordu. yürüyüş yapmak, ortalıkta dolaşmak, turlamak, avarelik yapmak erkekler ve kadınlar için farklı anlamlara geliyordu. kadınların görmek için değil, görülmek için yürüdüğü ima ediliyordu."

    - sarnath banerjee, slow stroll to the edge of town.
  • ...umut etmek, kumar oynamaktır. gelecek üzerine, arzularınız, açık yürekliliğin ve belirsizliğin kasvet ve güvenlilikten daha iyi olma olasılığı üzerine bahis oynamaktır. umut etmek tehlikeli olsa da korkunun tam zıddıdır çünkü yaşamak risk almaktır.
    bütün bunları söylüyorum çünkü umut, heyecanla koltuğa tünemişken bu sefer şansın sizden yana olduğu hissiyle sıkıca elinizde tuttuğunuz bir piyango bileti değildir. bunları söylüyorum çünkü umut, acil durumda kapıları kırmak için kullandığınız baltadır; çünkü umut sizi kapıdan dışarı itmelidir, çünkü geleceği bitmek bilmeyen savaş halinden, yeryüzünün hazinelerinin imhasından ve yoksullarla marjinallere eziyet edilmesinden kurtarabilmek için varınızı yoğunuzu vermeniz gerekir. umut başka bir dünyanın mümkün olabileceği anlamına gelir, bu dünyanın vaat edildiği veya güvence altında olduğu anlamına değil. umut insanı eyleme çağırır; eylem umut olmadan imkânsızdır. ernst bloch, 1930'larda kaleme aldığı umut konulu muazzam incelemesinin girişinde şöyle diyor: "bu duyunun emeği, kendilerini, bizzat bir parçası oldukları oluşmakta olana eylemli bir biçimde fırlatan insanlar ister." umut etmek kendini geleceğe adamaktır ve bu geleceğe adanmışlık, bugünü yaşanabilir kılar.
    her an her şey olabilir ve bu tamamıyla bizim eyleme geçip geçmememizle ilişkilidir. tembel ve olan bitenle alakasız insanlar için bir piyango bileti gelmesin akla ama angaje olanlar için sonuçları çok önemli olan muazzam bir kumar bu oynanan. bunu size söylememin nedeni abd'nin bir yandan dünyada imparatorluğunu ilan edip bir yandan da yurt içinde demokrasiyi yok etme ülküsü peşinde koşarken kendini ve sözde değerlerini tahrip etmeye çok yaklaştığını, uygarlığımızın bağımlı olduğumuz doğayı -okyanusları, atmosferi, sayısız bitki, böcek ve kuş türünü- yıkıma sürüklemenin eşiğinde olduğunu fark etmemiş olmam değil. bunları söylememin nedenleri şunlar: savaşlar çıkacak, gezegen ısınacak, türler tükenecek ama savaşların sayısı, ısınma derecesi ve nelerin sağ kalacağı bizim eyleme geçip geçmediğimize bağlı olacak. gelecek karanlık, hem ana rahmine hem mezara özgü bir karanlık içinde.
    karanlıktaki umut
  • 16 mart'ta bir internet archive etkinliğinde söyleşi yapacak.

    https://blog.archive.org/…n-with-andrew-sean-greer/
  • (bkz: mansplaining)
    feminist literatürun kendisine çok şey borçlu olduğu kişidir
    ayrıca (bkz: slutshaming)
  • az rastlanan mantıklı feministlerden.
hesabın var mı? giriş yap