• gulam hüseyin saedi'nin öykü kitabı azadaran-e beyel (azadaran-e bayal, ezadaran-ı beyel) kitabının türkçesi. özgün kitap 1964 basımı, totem yayınları'nın haşim hüsrevşahi çevirisi kitabı ise 2017 basımı.. başka yerlerde bu kitaba beyel'in matemlileri diye atıf yapıldığını görebilirsiniz, o adda çeviri var mı bilmiyorum. o adda yokmuş ama bir arkadaşım uyandırdı, gulam hüseyin saedi'nin bu kitabı yky'dan bayel ağıtçıları adıyla ve burun farkıyla 1 ay evvel ekim 2017'de basılmış.. farsça adlar ne kadar farklı çevrilebiliyor hayret. demek ki çeviri kitaplar içerikleri ve çeviri seçimleri bakımından da karşılaştırmalı okumaya tabi tutulabilir.

    qolamhuseyn saedi'nin öteki kitabı ters-o lerz'i çok sevince okumak istedim. orada olduğu gibi bu kitapta da öykülerin mekan, kişi ve zamanları ortak. insan novella tadı alıyor, bütünlük oluyor. ayrıca dördüncü öykü deryuş mehrcui'nin (dariush mehrjui) yönettiği gaav (1969) filmine kaynaklık etmiş. (bkz: gaav/@ibisile)

    gaav filminin temeli sayılan gulam hüseyin saedi'nin beyel'in yas tutanları kitabının dördüncü öyküsüne bakıyorum. bu kitabın türkçesinde filmde bolouris diye geçenin purus köyü ve hırsızlıklarıyla ünlü olan puruslular olduğunu görüyorum. öykü kitabında seydava diye gerçek mekan var ama purus diye bir mekan bulamadım. daha sağlıklı olan da hayali mekan olması. okuduğum kitabın diline göre hassan'ın tam adı meşedi hasan. zaten köyde kadınların da kullandığı bir san bu. meşedi anladığım kadarıyla hacı gibi bir san (epithet) ve kullanım kolaylığına göre söylenişi meş, meşd, meşed, meşedi olabiliyor. yüksek olasılıkla hepsi meşhedi yani "meşhed'deki imam rıza'nın türbesini ziyaret etmiş, görmüş" anlamına geliyor. ya buraların meşhed'e coğrafi yakınlığı var ya da artık hacılık gerektirmeden meşedi bir san olarak isimlere eklenir olmuş. purus kitapta daha nötr işlenmişken filmde rejim eleştirisi ve karşıtlığını taşıyan unsur haline gelmiş. kitapta başka bir köy de dilenciliğiyle ünlüydü. kör, dilenci hanım diye sözü dinlenen bir kadın liderleri vardı.

    [meşedi cabbar: "kimseyle gidemem. beyellilerin hepsi dilencilik yapıyor, ağlayıp sadaka topluyorlar. ama hırsızlık yapmazlar. puruslular da aç kalsalar dahi dilenmezler, sadaka almazlar. ama hırsızlıktan da vazgeçmezler."]

    [meşedi baba öksürdü ve islam yüksek sesle, "eğfir lena* ya rabb el alemin*!" dedi.] gulam hüseyin saedi - beyel'in yas tutanları

    [meşedi hasan: "meş islam, ben sana para veririm, bulursan eğer ineğim için bir telis saman alırsın."]

    [annesinin sesini duydu. "yemin ederim sana ya hazret, ya ali, ya muhammed, beyel'e necat ver!" diyordu bağırarak.]

    "meşedi tuba pencereyi açtı ve dama çıktı, damın deliğinden meşedi hasan'ı gördü; başını samanlığa sokmuş ayağıyla yeri tekmeleyerek böğürüyordu. meşedi hasan'ın çölden getirdiklerinde ineğinin attığı böğürtü gibiydi..."

    [meşedi cabbar: "artık konuşmuyor da!"
    islam: " konuştuğunda da inek sesi çıkarıyor!"
    kızıl saçlı: "ineklerin dilini çok hızlı öğrendi!"]

    "tek başına elinde yanan feneriyle ahırın damında oturmakta olan meşedi hasan'ın karısının ağlamaları, giderek yaklaşıp hızlanan daire, çepik sesleri ve ahırdan yükselen çaresiz bir ineğin böğürtüsünü andıran bir ses duyuluyordu sadece."

    [ismail: "kapağı olmayınca, sandığın içi de olmaz... ne dolu ne boş!"]

    [muhtar: "meş islam doğru söylüyor, bu kendine benzeyen bir şey olmalı! çok önemli bir şey de olabilir!"]

    [islam: "bunun içinde kimse inleyip ağlamıyor! bu bir türbe zerihidir. bir imam zade zerihi!"]

    "köpek koşarak geldi, kuyruğunu salladı ve abbas'ın birkaç adım ötesinde durdu. önce çekinerek baktı. abbas gülünce köpek burnunu yere koydu ve kuyruğunu oynatarak tozu toprağı kaldırdı."

    "meşedi safer'in oğlu bir adım daha yaklaştı. kazmayı iki eliyle kaldırıp yıldırım hızıyla hatun abadlı'nın beline indirdi. önce bir ses yükseldi. bir ağacı devirmişler gibi... sonra çaresiz bir inleme ve ardından patlayan korkunç ve tuhaf iniltili bir çığlık bütün beyel'i sardı."

    "at, eğik kafasıyla söğüdün yanına gitti. yarı kapalı gözlerle yere baktı, kuru, kocaman dilini çıkardı ve siyah teneşir taşının hünnap renkli kenarını yalamaya başladı."

    (ilk giri tarihi: 17.10.2018)

    (bkz: işkene)
    (bkz: kül elenmek)
    (bkz: çadıra)
hesabın var mı? giriş yap