• kadınların yaz aylarında pencere pervazında hazır bulundurduğu, mutfaklarından çıkabildikleri ve etrafı kolaçan edebildikleri saatlerini yaslanarak geçirdikleri minder. dirseklerin acımasını engeller. evin erkeği bu mindere karşı duyarsızdır. zira erkekler pencereden, kollarını çerçeveye dayayarak bakmaz, ayakta duruşlarını bozmadan aşağıya bir göz gezdirirler. baktıkları kimi zaman gürültücü bir seyyar satıcı veya bir kavga, kimi zaman da evin önüne parkettikleri arabaları olur. dikkatsizlikleriyle, minderi aşağı da düşürebilirler. o zaman görev, burunlarını cama dayayarak annelerini kızdıran çocuklara düşer, çocuklar, aşağı düşen her şeyi geri getirmekle yükümlüdür, pencere minderi de dahil olmak üzere.
  • pencereden sarkan tül perdenin rüzgarla diyalogunun sessiz tanığıdır kendisi. pencere pervazından sokağa uzanan yanı güneşte kalmaktan biraz solgun, üstüne sinen tozdan topraktan biraz rahatsız, evin içine bakan kısmı ise hala biraz naftalin kokulu, aslında çoktandır beklemektedir dikkatsiz bir dirsek hareketinin kendisini aşağı düşürmesini. sıkışıp kaldığı o pervazdan kurtulduğu bu mutlu anda, bir çocuk çoktan merdivenleri üçer beşer atlayarak kendisini yerden toplamak üzere yola çıkmıştır bile. minder bunu bilir, pencere bilir, pervaz bilir.
  • evin en sessiz, ama kulağı en çok duyan üyesidir kendileri...evin hanımının ten kokusunu, kızdığı, meraklandığı, üzüldüğü, sevindiği anlardaki ses tonunu en iyi bilendir, kimseye diyemeyendir...mahalledeki her kadını, her erkeği ve her dedikoduyu bilir, bilir de susar...arada bir dikkatsizlik sonucu aşağı düşer de, bakkalın genç çırağı getirir (burda olanları yazmak olmaz, mahallenin namusu)...bazen üzeri el işidir, çok azı naftalin kokuludur, bazen anne terliği yerine yaramazlık yapan ufaklığın üzerine fırlatılandır...

    benden önce diyen demiş diyeceğini ama, demeden de duramadım...
  • söz pencereden açılınca (bkz: pencere önü çiçeği)ni unutmak ayıp olacaktır...
hesabın var mı? giriş yap