• 2019 yapımı luciano pavarotti belgeseli.

    --- spoiler ---

    gerçekten dolu dolu bir hayat yaşamış rahmetli tenorumuz. tam bir yardımsever olması hayranlık uyandırıyor. bosnalı çocuklara kadar uzanan bir el düşünün.
    çapkın çıkması şaşırttı. ilk karısı olan ablamızda öyle bir duruş, ses tonu var ki nasıl olmuş da kesilmiş at başını koymamış yatağına hayret.

    --- spoiler ---

    izlenmeli. bilmediğim birçok yönünü bu yapımla öğrendim.
  • belgeseli henüz izledim; cidden etkisinde kaldım. pavarotti'yi böyle yakından tanımak, onun kişiliğini, hayat görüşünü ve her ne yaşarsa yaşasın hep olumlu bakışını görmek bana çok iyi geldi. opera'nın genel hatlarını, pavarotti'nin etkisini detaylı görmeyi de çok isterdim ama filmin süresinin 4 saat kadar olması gerekirdi sanırım.

    (bkz: ron howard), çok güzel bir iz bıraktı pavarotti ile beraber.
  • 8 kasımda nihayet türkiye'de de vizyona girmiştir.
  • çok başarılı bir belgesel film olmuş. yormadan, sıkmadan müzik dolu başarılı bir yaşama şahit oluyorsunuz.
  • 2019 yapımı bir belgesel film.

    sadece belgesel değil tabiki, tarihi bir anlatısı da var, sanatsal ve psikolojik yanı da. bu filmi üç ayaklı bir tabureye benzetelim. tüm ayakları bir araya geldiğinde pavarottiyi anlatmaya yetecek bir belgesel çıkıyor ortaya.

    doğduğu 1935 yılından itibaren dünyanın geçirmekte olduğu karmaşadan ve savaştan nasibini alan, ama kendisinin de ifade ettiği gibi ailesindeki yoğun ilgi ve sevgiden fazlaca pay alan luciano'nun operaya nasıl başladığı ile başlıyor film. babasının kendisinden daha iyi bir tenor olduğunu da söylüyor, annesinin sonsuz desteğini de. evet evet, aile her şey değildir ama pek çok şey. görüyoruz bunu...

    dünyanın en ünlü opera sanatçılarından birinin hayatını perdeye yansıttığı için müzik ön planda tahmin edileceği üzere. sözleriyle anlattığı şeylerin arkasından, olayla ilişkili söylediği aryalarla desteklenmesi hoş bir detay olmuş. zaten beni en çok etkileyen sahne ı pagliacci den söylediği yer oldu. beyaz makyajımı yapar sahneye çıkarım ve hiçbir şey olmamış gibi oynamaya devam ederim diyor kendisi ve arkasından leoncavallo nun pagliacci si konuşmaya başlıyor. "gül palyaço ". rockerlara yakınlığı, nessun dorma, 3 tenor, bono ile ilişkisi, lady diana ile bakışmaları tarihi sırasıyla verilmiş elbet . ama kişiliğindeki değişimlerle paralel ilerlemesi de şahane bir detay.

    ve elbette çalkantılı aşk hayatı. eşi, kızları, sevgilileri. aslında dışarıda sıklıkla gördüğümüz ilişkiler. ama genelde gizlemeye çalıştığımız. eleştirdiğimiz. dışladığımız. fakat bu , biz inkar ettiğimiz için olmadığı anlamına gelmiyor . anladık, anlıyoruz veya anlayacağız bir gün gerçek sevgiyi ve aşkı.

    `"` görüyoruz.

    dengesiz ve karışık kafaların karıştırdığı kafaların, dengesiz ve karışık fiilerini. `"`

    görüyoruz ve anlayacağız.
  • geçtiğimiz asrın büyük adamlarından birinin büyük filmi. hem güldük hem ağladık, bir an olsun gözlerimizi, kulaklarımızı ayıramadık. bir kere daha pavoşumuzun ne kadar iyi bir adam olduğunda ittifak ettik. dost olunacak cinsten bir adam; tevekkeli değil bono'nun, lady diana'nın ve daha nicelerinin dostu olmuş. filmde bunun sebebini bir dostu şöyle açıklıyor: "maestro, tanısın tanımasın herkese kendini özel ve rahat hissettirirdi."

    bu ne güzel bir haslet, değil mi? düşünmeli: yanında kendimizi kendimiz gibi, özel ve rahat hissettiğimiz kimseleri ve dahi etrafımızdakilere kendilerini özel hissettirip hissettirmediğimizi... filmde maestro (sevenlerinin kendisine hitap şekli), insanlığa ve ilişkilere dair çok özel bir şeyler söyledi, diliyle değil yaşantısıyla söyledi. bir fırıncının oğlu imiş pavarotti, sıcaklığını, iyimserliğini, muzipliğini, hep renkli ve mutlu şeylere eğilimini, ufaklığındaki o taze ekmek kokusuna bağlasam ben de şimdi, ne müzikal bir sebep-sonuç ilişkisi olur değil mi?*

    sinema olarak her şeyiyle ağızlara lâyık bir iş. sinema severler, belgesel severler, opera severler, müzik severler, pavarotti severler, insan severler, canlı konser dinlemeyi severler için biçilmiş kaftan. özellikle üç tenorun, roma caracalla hamamlarındaki meşhur konserinin geri planını ve konserdeki hâllerini görüp cûşa gelmemek mümkün değil. evet, bana sorsa mesela, seni hangi konsere ışınlayayım cağnım dese, allahım ne olur önce pink floyd'un pompei konserine, sonra da caracalla'ya, derim. müthiş bir elektrik, müthiş bir hayatiyet. tarifi kolay değil.

    dindar bir katolik'im, diyor maestro, buna rağmen boşanıyor. ne için? aşk için tabii. hayatının ilk aşkından boşanıp hayatının son aşkıyla evleniyor. bendeniz bu aşk işlerinde âşıklardan yanayımdır, bilen bilir. öyle derin bir insan sevgisiyle, sanat sevgisiyle, kuvvetli bir yaşamak tutkusuyla yaşamış bir adamın kadınlara âşık olmaması düşünülemez. aşklarının tepe tepe hakkını vermiş, adam gibi yaşamış. her kadın onun için belli ki bir lady, bir prenses. kadınları ve dostları da bunu çok iyi bilmiş, sevmiş. (diana'yla dostluklarının başladığı konserde prensesin yaşadığı yoğun duyguların izlerini yüzünde okuyunuz.)

    diyor ki en son, "daha iyi bir koca, daha bir baba olabilirdim." ömrünün son demlerinde, daha iyi bir insan olabilirdim diyen insanlar! ne güzelsiniz, iyi ki yaşadınız, iyi ki bu dünyadan geçtiniz. kapanışı nessun dorma ile yapardım amma pietà, signore ağır bastı. filmde, piyanoda john wustman eşliğinde söylüyor. kayıt 1978, montreal. "pietà, signore! --- o lord, have mercy! --- ah allahım, merhamet et!" bir kuple ingilizce çevirisi:

    have mercy, lord,
    on me in my remorse!
    lord, have mercy
    if my prayer rises to you;
    do not chastise
    me in your severity,
    less harshly,
    always mercifully,
    look down on me, etc.

    never let me
    be condemned
    to hell
    in the eternal fire
    by your severity. --- amin.
  • büyüleyici.

    binbir duyguyu yaşadım her bir saniyesinde. kah gözyaşı kah gülümseyiş kah iç geçirme kah dudaklarımı ısırma olarak dışa, mislisini de içime akıttım bunların.

    otuz yıldır dinlediğim luciano pavarotti ile bugün öğleden sonra tanışmış olmaktan onur ve gurur duydum.
  • oncelikle bastan sona opera dolu bir belgesel. bekledigimden cok daha fazla yer verilmis muzige bu cok hosuma gitti, bol bol dinledik belgesel boyunca kendisini. maestronun hayat cizgisi cocuklugundan ölümüne kadar 2 saat ancak hic sikmadan işlenmiş. zaten kendisinin ozel hayatini biraz olsun hatirliyorsaniz filmde cok buyuk surprizler beklemiyor sizi. bildiginiz seyler.

    ancaaak yukarida bi arkadas hep aşkin pesinden kosmus falan demis de... 65 yasinda karisini bosayip 34 yas kucuk kadinla evlenmek askin pesinde kosmak falan degil yapmayin etmeyin :) bunu komsunuz yapsa 'vay kart papaz bu yastan sonra kudurmus' dersiniz , 65 yasinda babaniz annenizi bosayip 34 yas kucuk kadinla evlense, muhtemelen babaniza kusersiniz ama pavarotti yapinca 'adam hep aski kovalamis' :))) kaldi ki maestro hep capkinmis, o ogrencisi ve asistani oldugu, belgeseldeki simdiki hali gencliginden daha guzel ablamizla da yillarca arka planda birliktelik yasamis , ztn ablamizin kendisi de: '30 yasima gelince artik daha fazla boyle gitmeyecegini anladim' diyerek cikiyor pavarotti'nin hayatindan. hanimi da 'defalarca konustuk hep inkar etti, yeminler etti' diyor, ne ilk ne de son durumu yani :). velhasil maestro koyu bir katolik olmasina ragmen oldukca capkinmis ve dogdugu kahraman oldugu yerde de oldukca kizgin insanlar, yaptigi seyi utanc verici bulduklari icin. herseye ragmen sesinin ahengi gelmis gecmis en guzel tenordur kendisi, ozel hayati beni baglamiyor.
  • dünyaca ünlü, milyonlara kendini sevdiren bir adamın büyüleyici hayatını anlatan mükemmel bir belgesel.

    bu belgesel ile onu biraz daha yakından tanıma fırsatı bulduğum için yapımcılara teşekkür ederim. her anını heyecanla izledim. açıkçası onu böylesine yakından tanımak, hayat görüşünü ve her ne yaşamışsa yaşasın hep olumlu oluşu ve güler yüzünü görmek beni gerçekten mutlu etti. özellikle u2'nin solisti bono ile olan ilişkisi, ona zorla şarkı yaptırması beni kahkahalara boğdu. ansızın kapında kameralarla birlikte pavarottiyi görürseniz siz ne yapardınız ki?

    hayatının her anını doya doya yaşayan, her şeyden önce bir babanın hikayesini mutlaka izleyin.
hesabın var mı? giriş yap