• zazaca: maya, öz.
  • zazaca da maya ve öz anlamına gelen etimolojisinde ise mikail aslan ın tasvirine göre alevi öğretisini içeren mucizevi sözcük

    hamurun olgunlaşmasında kullanılan özdü “miraz”;kök anlamı ‘miracle’, yani mucizeden geliyordu..bu öz olmaksınız hamur kamilleşip kıvamına gelmez; yaratılış tamamlanamazdı..
    tarihten gelen o esrarlı özü ;yaratıya sürekliliğini veren o köklü mirası hatırda tutmak için miraz(maya)ımıza sadık kalmak için bu sözcük kullanıldı..
    insan bu özü(mirazı)aldıktan sonra olgunlaşması ve kıvamına gelmesi için üç aşama vardı. insané naçar, insané kem ve insané kamil….

    insan-ı naçar a dair;
    zerdüşi rahiplerinden günümüze, kendi içinde yaptığı yolculuklarda, muazzam bir mesafe almıştı insanoğlu.demi devran değişmişti!yeni kıtalar,dünyalar keşfetmenin sevdasına düşen insan soyu, dışına yürüyerek ihtiyacının ötesini ister oldu kendi doğasından. ve böylelikle, iç barışını öldürdü; kesintiye uğrattı içsel macerasını sonu gelmez ihtirası ile gelip durduğu yerde,vahim bir vakadır şimdi! hiçbir yoğunlaşma /yüzleşme alanı bulamıyor kendine /kendiyle. eğreti, gelip geçer mızmız duyarlılıklarla kahır biriktiriyor ömürde.eskilerin deyimi ile ‘insané naçardır” o şimdi. v eçünkü ,metaryal kazığına bağlanarak farkındasız sınırlandırmıştır dünyasını, olanaca hareketliliğine karşın, dersini almayan bir yılan gibi daralmıştır kendi içinde; çaresiz, edilgen ve ürkektir bu yüzden de; sorgulanması , fantezisi ve hayal gücü bitmiştir…

    insan-ı kem e dair;
    bir beddua sözüdür denir ki, “pergalé to vıla bıwo” yani pergelin dağılsın!. bilindiği gibi pergelin iki per’i (kanadı) vardır. biri sabitken diğeri onun etrafında döner.ortadaki sabit nokta olmayınca döngü dağılır; eksen bulamaz. insan da , kendisine eksen alacağı hareketin referans noktasını kaybedince dağılır..kılavuzun alacağı bir izleği, köklü değerleri yoksa, döküldüğü kabın şeklini alan eğreti bir benliğe dönüşür, öz niteliklerini oluşturamaz…

    insan-ı kamil e dair;
    kaybolan her kavim ,insanlık belleğinde ortaya çıkan muazzam bir boşluktur.çünkü her kavim yaşama, kainata ve insana dair binlerce yıllık tecrübeler ve anlamalar yüklü, apayrı bir macerayı taşıya gelir özgün dilinde.kaybolan her dille birlikte, insana dair binlerce işeret kaybolur. ‘insané kamil’ , geçmiş kavimlere ait o kayıp işareti bulma tutkusu ile yola koyulandır.ondan önce aynı yoldan geçmişlerin ayak izlerini kılavuz bilendir..

    "insan-ı kamil olabilmek yaşamın kendi diyalektiğinden yeni özlere evrilebilmek için gerekli olandır miraz"
  • mikail aslan'ın son albümü...içimdeki kırmançki (şimdilerde zazaca deniyor) öğrenme istegini tetikleyen albümlerinden birisi.

    1- xatune
    2- elqajiye
    3- aşkın şarabı
    4- miraz (beyta 1)
    5- miraz (beyta 2)
    6- miraz (beyta 3–4)
    7- le dezawo
    8- zerê mı
    9- canım efendim
    10- mı rê çıke
    11- dara goze
    12- connections - remayisi munziri

    dinlemekten en cok haz aldıgım eserdir miraz. 1. bölümünde ağıt yakan bir teyzenin sesi duyulur. hani o etrafına özgüven saçan,altında şalvarı, alnında dersimli kızılbas analarına özgü bas örtüleri,kırısık yüzleriyle yüzyıllar öncesinden gelmiş (mübarek) görünümlü yaslı ve bilge kadınlar gelir hatıra. bilen bilir ya hani, 'dünya ana' gibileri...

    sonra dökülür sözler;

    miraz(1)

    zerê insani de heqi rê ca nêmendo
    kosekê çino neçar gos xo serno
    haylemo, haylemo...

    mekan zerê mekanide
    cennet zerê cenêmide
    mekan zerê mekanide
    ceneme zerê cennetide
    mabênde şindor kuyo
    neçar nasnêkeno!

    yani der ki;

    yüreğinde hak’a yer bırakmayan
    içinin sesine kulak vermeye mekan bulmaz.
    yeri göğü saran haykırışlar ortasında,
    sesinin sağırı ‘naçar insan’!..

    mekan mekan içinde, cennet cehennem içinde.
    düşkün olan ne bilsin, aradaki sınır nerede?
    yeri göğü saran gürültüler ortasında,
    dilinin dilsizi ‘naçar insan’!..

    devam eder sonra,

    miraz (2)

    serdar u serpilê xo vindbiye
    qomi raye saskerda, sayire xo bêkeso
    mızrabê sayiri werte gonya sure dero
    mılet cı ra kef u reqıs wazeno

    ez heyranê to bi asmenê pakayi
    perrê serê sodıri
    ni kemeri u vergi kotiyê tora varenê
    ez heyranê famê insanê kamıli
    zerê to de esqê gul u gulıstani

    (tılsım bozuldu.
    yitip gitti yolehli dervişler, ekabirler
    kimsesiz bir göğün altında heba olup gitti
    şairlerin, bilginlerin bengisu içinde demlenen sözleri
    ateşe düştü mızrap ; iniler kan içinde
    dünya ihtiras ve raks içinde
    hiç olmadığı kadar çılgın !

    ben, senin bengi yağmurlarla arınmış göğünün hayranıyım
    sabahın fecri üzerinde kanat geren ey koruyucu melek
    tufan biriktiren bu kara gökten
    üzerimize yağan bu kurtlar, taşlar da ne ?

    ey bilge insan, cevrine hayran olduğum
    bana içinin gül bahçesini göster ! )

    miraz 3-4

    ez heyranê to bi hometa dewreşi (ey derviş toprağı bana özümü ver )
    cedê şix hesene şahe xorosani rawo (ey horasan şahı ceddim şıx hesen )
    destur bıde mı ke ez raperi şeri (desturun ver kanatlanıp gideyim )
    derde sımayê şirini barê vılê xo keri (şirin derdini boynuma borç bileyim )

    pêtaga xo ra veci zê barsê mêsu (oğul arı gibi alıp göçüm gideyim )
    anaca xo weçini dormede bıçerexi (ana arım seçip, ekseninde perim gereyim )
    wela sıma roni more heqi pırani (hakkın mührüyle mayalı külünüzü )
    miraz bo miras bo az be az vılabo (babadan oğulla yadigar mirasım bileyim )

    ezo heyran ezo roye tü yo budela (ben senin budala ruhunun divanesi )
    ezo mıkailê ağayê rızayi (ben mikayile ağaye rızayi )
    tü ya heyran tü ya roye mıno budela (sen benim budala ruhum )
    tüya mıkailê ağayê rızayi (ben sendeki öteki… )

    işte böyle...

    besteci,söz yazarı: mikail aslan
  • kürtçe; murat demek. türkçe deki murat kelimesi nasıl oluyor da kürtçe de miraz oluyor deniyorsa kelimenin kökenin bakmak lazım. zira bu kelimenin arapça kökeni muradh. sondaki harf dad, d ile z arasınd bir ses. arapçadiki dad harfi içeren kelimeler türkçeye geçerken çoğunlukla "z", kimi zaman da "d" ye evrilip geçer. kürtçede de eğilim genelde "z" ye evrilmesi şeklindedir. ama arada bu şekilde birisine d(ki türkçe de sonradan, sonda olduğu için, t şeklinde sertleşmiştir), birisine de z şeklinde geçen örnekler oluyor.
    (bkz: dad/@cyrus the virus)
  • mikail aslanın aynur doğanı konuk ettiği albümü.

    kilite koudan sonraki, zernkuttan önceki albümüdür. 4 beyitlik miraz, aynurun eşlik ettiği dara goze, ovacıktan derlenmiş elqajiye ve direga zerrê mı zernkut gibi bir şaheserin ipuçlarını vermektedir.

    mi rê çıke ve kapanışı yapan 25 dakikalık remayise munzuri parçalarıysa bence albümün kalanına uymuyor, bütünlüğü bozuyor sanki. zernkut gibi baştan sona tek bir şarkıymışçasına dinlenemiyor miraz.
  • yönetmenliğini rodi yüzbaşı'nın yaptığı, fransa'ya kaçak yollardan gitmeye çalışan bir gençle aynı yolla fransa’ya göç etmiş ama çocuklarını sekiz yıldır görememiş anne ve babanın öyküsünün anlatıldığı belgesel film.
  • bir rodi yüzbaşı filmi. yönetmen mırın kırın etse de atmosferinin iyi oluşturulduğunu söyleyebiliriz. yönetmenin kendi ailesini filme alması filmin önemli bir özelliği, bir de ödüller kazanınca köydeki diğer ailelerin "kendi ailesinin filmini çekti, biraz da bizi çeksin, paramız olsun" minvalindeki dedikoduları yaymaları var...
  • haklarında entry girilmemiş olmasına üzüldüğüm müzik topluluğu.
    tarzları nispeten alışılmışın dışında ve keskin değil. türküleri daha naif hale getirmişler.

    link
hesabın var mı? giriş yap