• derin devletin en derinindeki şahıs.

    hakkında daha fazla yazarsam yakın zamana sağ çıkma olasılığımın düşeceği şahıs.
  • örneğin: chp’li hasan fehmi güneş, içişleri bakanlığı yaptığı 1980 öncesinde, 16 mart 1978’de istanbul üniversitesi’nde yaşanan ve 7 öğrencinin ölümü, 100’e yakın öğrencinin yaralanmasıyla sonuçlanan "16 mart katliamı" davasında tanık olarak dinlendi. ifadesine, sanıklar hakkında bilgisi olduğu ileri sürülen, dönemin avrupa ülkücü federasyonu başkanlığını yapan lokman kundakçı ile görüşmesinin detaylarını anlatması için başvurulan güneş, "devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle bu konuda bilgi vermedi. miilyet - 10.06.2001
  • lokman kondakçı olarak da bilinir. derin devlet'ten çok uzun süre önce itelenmiştir. zaten yakınında bulunması da 1980 öncesindeki özel koşullar içinde olmuştur. dyp'den milletvekili bile olmuştu bir aralar.
    ayrıca kimi ülkücülerin itirafçı olarak da baktığı bir isim olmuştur. bir de şöyle bir bilgi var bir komisyon raporundan:

    "
    avrupa'daki üllkücü türk dernekleri federasyonunun eski başkanlarından lokman kondakçı'nın 30 mart 1979 tarihinde dönemin iç işleri bakanı hasan fehmi güneş ile yaptığı görüşmenin bant çözümlerine göre kondakçı, bedrettin cömert olayında emri dönemin ügd başkanı muhsin yazıcıoğlu'nun verdiğini ve onun üzerine de ramiz ongun'un yer aldığı ileri sürülüyordu.
    "
  • son dönemde fındık konusunda değişik yayın organlarında yazıları ve konuşmaları olan şahıs.
    bugünkü radikal gazetesindeki yazısı:

    fındık üreticisi gerçeği gördü

    nasıl olur da bir ülke, üretim ve pazar tekeline sahip olduğu, böylesine alternatifsiz bir ürünü tatminkar fiyatla pazarlayamaz? ordu mitingi basit bir 'ben de isterim' hareketi sanılmasın. karadenizli, arzı kontrol edebildiği takdirde fındığı 7-8 liraya satabileceğini görmüştür.

    fındık karadeniz'e çin'den gelmiştir. kadim çinlilerin kutsal saydığı beş üründen biridir. 2 bin yıl evvel çin pazarlarında şekerle karıştırılıp satıldığını biliyoruz. bu terkip, yani fındıkla şekerin bu dostluğu hâlâ bozulmuş değildir. fındık karadenizli için de kutsal bir üründür. son yıllara kadar, giresun limanı'ndan ilk parti malın ihraç
    edildiği gün, bütün karadeniz'de 'fındık bayramı' olarak kutlanırdı.
    hal böyleyken, fındığın her hasat döneminin bir karabasana dönüştürülmesi, ancak türkiye'ye mahsus bir garabettir, bir cehalettir, bir hıyanettir. kullandığım ifadelerin keskin olduğunun farkındayım ama, kendi kendimize şu soruyu sormalıyız:
    nasıl olur da bir ülke, üretim ve pazar tekeline sahip olduğu, böylesine alternatifsiz bir ürünü, tatminkâr bir fiyatla pazarlayamaz? nasıl olur da bir ülke, bu kadar avantajlı olduğu bir üründe bile, her seferinde alıcıların oyununa gelir ve milyarlarca dolar zarar eder?
    yıllardan beri usanmadan tekrarlanan yalanlar karşısında bu ülkeyi yönetenler nasıl olur da bir türlü uyanamazlar?

    avrupalı ucuza kapatmak istiyor
    40 yıldan fazla bir süredir her kampanya döneminde avrupalı ithalatçı sanayiciler ve onların türkiye'deki mümessilleri tarafından ısrarla dile getirilen iddiaların asıl amacı, psikolojik üstünlüğü ele geçirerek türk üreticisinin ve karar mercilerinin direncini kırmak ve türk fındığını ucuz fiyattan kapatmaktır.
    buna karşılık, ihracatçılarımız yapısal ve moral açıdan yetersizdir. ne dünya pazarlarına açılacak bilgi ve finans birikimleri, ne de fındığın gerçek değerini oluşturacak moral güçleri vardır. belli sayıdaki avrupalı sanayici ithalatçının talebi doğrultusunda türkiye'den mal temin edecek avrupa'ya servis yaparlar. başka bir ifadeyle, türkiye fındık ihraç etmez, avrupalı istediği fiyattan ihtiyacı kadar fındığı türkiye'den temin eder.
    bu 'gâvurun ekmeğini yiyen' temsilci ve distribütörlerin nabzına göre şerbet vermeyi marifet sayan yöneticiler bir gerçeği göz ardı ediyor. fındık herhangi bir ticari ürün değildir. 6 milyon insanın kaderi doğrudan veya dolaylı fındığa bağlıdır. bütün bir karadeniz havalisinin sosyo ekonomik ve hatta kültürel yapısı, yaşam tarzı fındık üzerine kuruludur.
    biz, fındık üreticisinin, avrupalı ithalatçıya ezdirilmesinin neden olacağı sosyal patlamalar konusunda herkesi uyardık. karadeniz kıyılarını vuracak 'sosyal tsunami'ye dikkat çektik.

    üretici artık oyunun farkında
    ordu'daki mitinge 100 bin insanın katılmasının anlamı budur. bu miting, fındık üreticisinin hak arayışı hareketinin başlangıcıdır. şayet mahsul çıkmadan soruna bir çare bulunamazsa, iş ordu'yla sınırlı kalmaz, bu 100 bin kişi ankara'ya dayanır, ben de başlarında olurum.
    üretici, kendi emeği, alın teri ve çoluk çocuğunun rızkı üzerinde oynanan oyunun artık farkındadır. kimse yalanlarla bu halkı aldatamaz. halk, kimlerin üç kuruşluk kişisel menfaatları uğruna, fındık üreticisinin milyarlarca dolarını yabancılara peşkeş çektiğini artık bilmektedir.
    bu yılki tepkinin büyüklüğünün ana sebeplerinden birisi işte bu uyanıştır.
    hiç kimse bu hareketi basit bir 'ben de isterim' hareketi zannetmesin. karadenizli bu yıl ne yaptığının, ne yapmak istediğinin farkındadır.
    bu yıl türkiye bir mevzi ele geçirmiştir.
    bu, önemli bir kazanımdır. geçtiğimiz yıl, rekolte düşüklüğü sebebiyle oluşan fiyatlar türkiye'ye de karadenizliye de bir şey göstermiştir.
    karadenizli, arzı kontrol edebildiği takdirde, fındığı 7-8 liraya satabileceğini görmüştür.
    türkiye, 10 dolara fındık ihraç edebileceğini, 2 milyar doların üzerinde döviz girdisi sağlayabileceğini görmüştür.
    karadenizli bir hususun daha farkındadır ve başta bu ülkeyi yönetenler olmak üzere herkes de bu gerçeği görmelidir ki, bu yılki fındık mücadelesi bundan sonraki 20-30 yılın fındık fiyatlarını belirleyecektir. bu mücadelenin başarısına göre, bundan böyle fındık fiyatı denince ya 10 dolar akla gelecek ya da iki dolar akla gelecektir.
    bundan böyle, fındık ihracatı denince ya 500 milyon dolar düşünülecek ya da 2.5 milyar dolar düşünülecektir.
    bu mücadele başarısız olur; türkiye'yi yönetenler uyanmaz, üretici yabancı sömürüsüne yenilir ve fındık 2-3 dolar seviyesine düşerse, önümüzdeki 10 yıl içinde, karadeniz'den 1 ile 2 milyon arasındaki insan açlık ve yoksulluk sebebiyle istanbul'un varoşlarına yığılacaktır. bırakınız başka göç edecek sorunları, böyle bir kitlenin yaratacağı asayiş sorunlarını aşmak için milyarlarca dolar kâfi gelmeyecektir.
    bu yılın geçmiş yıllardan bir farkı da, başbakan'ın ithalatçı sanayicilerin türkiye temsilcisi ağzıyla konuşmuş olmasıdır. başbakan açısından bir talihsizliktir ve oluşan tepki biraz da bundandır.
    üstüne farz olan olmayan, ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz, her önüne gelen karadeniz havalisinin kaderiyle oynamaktadır. sayın tobb başkanı, adeta alıcıların sözcülüğünü yaparcasına "fiyatlarımız yüksek olursa komşularımız fındık eker" diyor. ben bu iddianın nasıl bir cehalet eseri olduğunu ve 40 seneyi aşkın bir süredir hayâsızca tekrarlayıp durduğum, çeşitli defalar dile getirdim ve bu yalanları rakamlarla çürüttüm. sayın tobb başkanı'na bir tek sözüm var: siz bu kafayla kayseri'ye bile fındık eker hatta kim bilir altı ay sonra hasat bile yaparsınız.
    ordu mitinginde şöyle de bir mesaj daha vardı: fındığı rakı masasında tanıyan uzmanlar fındıktan ellerini çeksinler.
    lokman kondakçı: eski fındık iharacatçıları birliği başkanı
  • anladigim kadariyla enteresan bir amca. gezi surecine destek verdigi, zor sorunlarin cozumunde beklenmedik katkilar sundugu biliniyor. pinponluk imana getirmis sanki.

    basinda yer alan haberlere gore chp baskani'yla besiktas belediye baskanligi icin aday yapilmasi icin pazarlik yapilmaktaymis.

    yakinda pinpon mu ihtiyar kurt mu daha net anlasilir herhalde.
  • ahmet hakan’ın köşesinde ismine görünce yıllar sonra anılarımı canlandıran samsunlu siyaset içi-ve aynı zamanda da üstü kişilik.
    80’lerde samsun'da aşk ve iş hikayelerini dinleyerek büyüdüğümüz bir hemşerimizdi. onu ilk kez haftasonu gazetesinin manşetinde görmüştüm. annem anlatırdı, termeliler gecesinde bülent ersoy'un lokman abisine ne kadar hürmet ettiğini.
    magazin, siyaset, iş dünyası, sinemacılık vs her tarakta bezi vardı. trabzonspor'un göğüs reklamını verirdi vitella fındık ezmesi diye.
    delikanlı yıllarında ülkücü iken , 80 sonrası fındıktan kazandığı paralarla “varlık film şirketini” kurmuş, sol eğilimli yönetmenlerin elinden tutarak türk sinemasını ayakta tutmuştu. yeşilçam emekçilerinin hala saygı ve sevgisini görmektedir.

    müzmin muhalif olduğu için iktidardakilere, sabancılara, ulusoylara kafa tuttuğunu hatırlıyorum. bundan bir kaç yıl önce büyük mecidiye camii imamı, beşiktaş emniyet müdür yardımcısı, kahveci, yeğeni ve arkadaşları, bir iki sinemacıdan müteşekkil bir acaip masada, ortaköy'de müdavimi olduğu kahvede çay içmişliğimiz de vardır. dışarıdan görüldüğünün aksine oldukça bilgili, görgülü ve entelektüel olduğunu şaşkınlıkla izlemiştim.
    eğer eskisi gibi dik kafalıysa ve bir şekilde beşiktaş’a belediye başkanı olursa ahmet hakan’ın köşesinde değindiği fiili yerine getirecek iradesi de vardır.
  • ayşenur arslan'ın bugün köşesinde hakkında bilgi notu verdiği beşiktaş belediyesi başkan adayı ya da aday adayı.

    nereden nereye!
    aylinler, bir kadın gazeteci olarak epeydir kapsama alanımdaydı. ancak, bir başka aday adayı benim için tam bir sürpriz oldu. çünkü onu ‘epeydir epeydir’ görmemiştim.
    meğer chp’den beşiktaş aday adayı imiş..

    lokman kondakçı’dan söz ediyorum. hani şu, bir zamanların ülkücüsü, sonra fındık üreticilerinin sesi (gücü) ve uzun zamandır da solcuların cephesindeki isim.

    ben onu siyasi çizgisinin başında tanımıştım. ülkücü kimliği nedeniyle bana çok uzaktı elbette. ama sonra -sadece beni değil türkiye’yi- çok şaşırtan bir sürpriz yaptı. şöyle özetleyeyim; türk sineması en güzel filmlerinden pek çoğunu lokman kondakçı’ya ve firmasına borçludur. başta sevgili arkadaşım yusuf kurçenli olmak üzere, türkiye’nin en önemli yönetmenleri onunla çalıştı. sabahattin ali'nin ‘gramafon avrat', çetin altan'ın ‘bir avuç gökyüzü’, oktay akbal'ın ‘yeryüzü korkusu’ gibi nice değerli eser (1980’lerin sonundaki deyişle) “fındık kralı’nın sinema aşkıyla” hayat buldu.

    ülkücülükten dyp’ye uzanan yolculuğunda, şimdi chp’den aday adayı... bu haliyle de tam bir füzyon.
    karadenizlilerin 500 kadar derneğinden destek almış. ama bakalım kılıçdaroğlu cephesinden nasıl bir işaret gelecek.

    doğrusu; bu seçimde adaylardan önce, aday adayları bile ilgi çekici. ve öyle görünüyor ki; seçim meydanları da çok renkli, çok heyecanlı olacak! ayşenur arslan'ın bugün köşesinde hakkında bilgi notu verdiği
  • şu gazete haberinde : http://www.radikal.com.tr/…_torunu_surprizi-1174658
    kılıçdaroğlu'nun beşiktaş belediye başkanlığı için düşündüğü isimlerden biri olarak adı geçen şahıs.
    gerekli yorumlar yukarıda yapılmış zaten.
  • zamanında çapkınlık için şirket kurduğu ve hülya avşar'ı yokladığı iddia edilen kişi:

    http://www.gecmisgazete.com/…de-etti-10510?tamboyut
  • "1978'lere gelindiğinde chp'li içişleri bakanı hasan fehmi güneş'e bildiklerin anlatan mhp'nin avrupa örgütlenmesinden sorumlu olan lokman kondakçı'ya göre istanbul'da bir ilçe başkanı uyuşturucu işi yapıyordu:

    'bu eroin meselesini biz düşündük. mhp bakırköy ilçe başkanı var. o bu işi yapar. ben federasyon başkanıyken bana şunu söyledi: 'berlin'de bir adam var, esrar kaçırdı. bu işi parti için yaptı. kendisine yardımcı olmamız lazım' dedi. bu intikal etti bize. yani eroinle ilgili bazı şeyler vardı. bizim camiada yaklaşan iç savaş için silah temin etmek amacıyla para bulma arzusu her dönemde vardı. parayı en kolay bulmanın yolu eroindi.'"[1]

    "8. mehmet ağar’ın hemşehrisi kebapçı set kemal’in geçen kış kürt idris’in yeğeni nihat’ı vurma hadisesi ile kemal’in ağabeysi kenan’ın 1 kişiyi öldürme hadisesi istanbul polisince kapatılmıştır.

    yakın tarihte öldürülen fevzi öz’ün şoförünün olayı da faali meçhul cinayetler arasına girmiş ve fevzi öz’ün ifadesi bile alınmamıştır. ayrıca silah ve uyuşturucu kaçakçısı zihni ipek, hükümlü lokman kondakçı, uyuşturucu kaçakçısı enis karaduman gibi aranan yüzlerce şahıs, istanbul’da rahatlıkla gezmekte, hatta bazıları gece klüplerinde ve umuma mahsus yerlerde polislerle birlikte olmaktadır.

    mehmet ağar, fındık kralı diye bilinen lokman kondakçı’yı bir yeraltı grubuna dövdürmek ve sonra himayesine almak suretiyle lokman’la yakınlık kurmuş, keza hayali ihracatın büyük isimlerinden turan çevik’e de baskı kurdurarak aynı yakınlığı sağlamıştır.

    yeraltı dünyasını ankara’daki üst düzey bürokratlara da ağar empoze etmekte ve turan çevik, fevzi öz, necdet ulucan gibi ünlü isimleri üst düzey bürokratlarla ve hatta bakanlarla tanıştırarak bağlantılarını sağlamlaştırmakta, faaliyetini legalize etmektedir."[2]

    [1] "narko dolarlar sahnede", radikal, 10 temmuz 2001
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=7530
    [2] "ek 2: 7 şubat 1988 tarihinde 2000'e doğru dergisinde yayınlanan ilk mit raporunun tam metni", enis berberoğlu, susurluk: 20 yıllık domino oyunu, iletişim yayınları, 1997

    (bkz: ali rıza gürbüz)
hesabın var mı? giriş yap