• su aralar university of london'da ders veren, feminist film kuramlarinin anasi akademisyen.
  • feminist film incelemenin kiblesi. kendisi son zamanlarda iran sinemasiyla ilgi calismalar yap(z)iyor. kocasiyla birlikte kotardigi bir iki film de mevcut.
  • yurttas kane* hakkindaki denemesinde hem feminizm hem psikanaliz noktasinda carpici saptamalari olan yazar.
  • sadece feminist film teorisini etkilemekle kalmayıp, görsel sanatların şüphesiz tüm alanlarını, hatta yaşamı yepyeni bir 'bakış' açısıyla incelemiştir zat-ı şahaneleri. hatta, ‘visual pleasure and narrative cinema’yı bir kez olsun okumadan olmaz bu iş çok sayın teorisyen, akademisyen, sinemacı adayları. bakışına hakim ol ey göz: unutma ki laura mulvey geçti bu alemlerden 70'lerde. (gerçi hala buralarda, hatta birkaç ay sonra türkiye'de ama, böylesi daha görkemli bir son oldu. la grand finale! bakın yine yaptım.)
  • son kitabi 'death 24xa second: stillness and the moving image' ile sinema tarihini yeni teknolojilerden dogru yeniden inceleyen super kadin. kukreyen minik fare.
  • feminist sinema akımın en önemli öncülerindendir. mulvey'in görüşüne göre kadının rolu erkek tarafından izlenmektir. bu izlenme olayı genelde kadının bir seks objesi olarak görülmesiyle kendini gösterir. kadının bu şekilde sergilenmesi sinemada iki şekilde kendisi gösterir; birincisi, ekranda ana karakterin gözünden bir erotik obje olarak sergilenen kadın, ikincisi ise izleyenlerin gözünde bir erotik obje olarak sergilenen kadın.
  • sinemada kadının temsilinin tartışmaya açılması bakımından önemli bir kuramsal politika açar "görsel haz ve anlatı sineması" makalesi okunulası ve kadına nesneleştirilmeden bakılması gerekliliğini beynimize kazır. güzel de yapar ..
  • erken dönem feminist kuramcılardan laura mulvey'in teorisi; röntgencilik, narsist özdeşleme ve fetişizm (nesneleştirme) üzerine kurulmuştur. erkeklerin bakışı, filmdeki kameranın bakışıdır. öyküdeki erkek karakterin bakışı, erkek bakışıdır. kadınların nesne haline getirilmesi, erkek bakışıdır. seyirci de erkek
    gözüyle izlemektedir. mulvey'e göre; dişil seyirci, filmdeki pasif kadınlık konumuyla özdeşleşmektedir. kadın seyirci, erkeksi bakış açısıyla özdeşleşmekten keyif almaktadır.
    mulvey, sinemasal hazzı reddetmeyi önermektedir. kadın ancak bu şekilde ona atfedilen rolden
    kurtulabilecektir.
  • mulvey'e göre dikizci-skopofilik bakış ve narsisistik özdeşleşme, önemini dişil karakterin nesneleştirilen temsili kadar, eril karakterin kontrolü elinde bulunduran iktidarına borçlu. üstelik psikanalitik açıdan 'kadın' imgesi zaten müphem, bunun sebebi de bütün cazibesi ve baştan çıkarıcı haliyle bir yandan iğdiş edilme endişesi yaratıyor oluşudur. görüntüsüyle eril öznenin aklına penis eksikliğini getiren dişil karakter, çok daha derin korkuların kaynağı. klasik sinema bu iğdiş edilme tehdidini anlatısal yapı ve fetişizm yoluyla çözer. anlatısal düzleminde iğdiş edilme tehdidini fark edilmez kılmak için, dişil karakterin suçlu bulunması gereklidir. bu 'suç'un teyidi, cezalandırılma ya da kurtarılma vasıtasıyla yapılır. bunun filmin hikayesine yansıması da kadınlara reva görülen iki geleneksel sonla olur; filmin sonunda kadın karakter ya ölür ya da evlenir. iki durumda da katarsis, erkek seyircinin hizmetindedir.
    fetişizm söz konusu olduğundaysa, klasik sinema eksik penisin yerini bir fetiş formuyla, yani hiper-cilalı bir nesneyle doldurur. kadını fetiş haline getirmek, dikkatin kadın 'eksikliği'ne yönelmesini engeller ve onu tehlikeli bir kişilikten, kusursuz bir güzellik nesnesine dönüştürür. beyazperdede fetişizmin kullanılmasıyla dişi olanın nesneleşmesine katkıda bulunulmuş olur ve bu nedenle kadın, fallik norm dışında temsil edilemez.
hesabın var mı? giriş yap