• kaurismaki abimizin yeni filmi. kaybedenler uclemesinin son ayagi bu, ve yalnizlik uzerine. filmde her yerde herkes sigara iciyor. kaurismaki'nin kendine ozgu sigara yasagi cigneyisi imis bu. toplamda 16 olan film sayisini 20 ye tamamlamadan bu isi birakmam demis kendisi. ayrica medyada cizdigi kabiz yonetmen imajinin medyanin kendisinde kabizlik yapmasi nedeni ile oldugunu, aslinda tadindan yenmeyen, sicak kanli bir insan oldugunu da ogrendik, mutluyuz guruluyuz ve kendisini seviyoruz*
  • aki kaurismaki'nin finlandiya üçlemesinin son filmi alacakaranlıktaki ışıklar..

    film helsinki'de bir alışveriş merkezinde güvenlik elemanı olarak çalışan koistinen karakterinin çevresinde gelişiyor. film koistinen'nin sıradan ve tekdüze hayatının, karşısına çıkan ve deli gibi aşık olduğu bir femme fatale yüzünden nasıl altüst olduğunu ve tüm yaşamının nasıl değiştiğini anlatıyor. özellikle içine çekildiği bir soygun tezgahında suçun onun üzerine kalması ve kostinen'nin de bunu değiştirmek için, bir şeyler yapabilecekken hiç bir şey yapmamasını yalnızlık umutsuzluk ve kayıtsızlık merkezinde ele alıyor. "umut yoksa eğer geriye ne kalırın" cevabının da gayet etkili bir dille anlatıldığı bir film aynı zamanda...

    kısaca film bu noktalara değinirken şunu da belirtmem gerekir ki, yönetmen kullandığı çekim tekniği renk tonaj ve karakterlerin kimliklerinin betimlenmesinde o kadar başarılıydı ki filmin konusu adeta film için bir detay kıvamında kaldı.. konu olarak basit ve bilindik gibi görünse de işleniş ve detaylarıyla izlediğim en özgün filmlerden biri olduğunu rahtlıkla söyleyebilirim. aki kaurismaki dram ile absürtlüğü o derece orantılı ve güzel yedirmiş ki filme, etkilenmemek neredeyse olanaksız..

    yine bir çok filminde olduğu gibi tiyatral oyunculuklar ve donuk ifadesiz surat imi yer yer absürt detaylar aki kaurismaki'nin özgünlüğünün kanıtı, adeta filmlerinin imzası. cesaret isteyen bir teknik ve profosyonelce başarılmış bir sinema şöleni. 2006 da cannes'da altın palimiye için yarıştığını da unutmadan ekleyelim bu filmin..
  • kaurismaki nin izledigim 3. filmi.
    koistinen karakteri , eger gelip buralarda görmese idim bana utopik gelebilirdi biraz, ama suan gelip gördugum icin pek normal bir fin karakter. maria ile sohbete havalar da amma soguk ile baslamasi vs.

    huzunlu bir kara komedi var filmin icinde.
    - simdi ne olacak, evlenecek miyiz ?

    mesela imdb sayfasindaki bir elestiride, kaurismaki koistinen karakterinin davranislarini aciklamiyor denmis, halbuki aciklanacak bir sey yok, gayet normal bir fin karakteri. koistinen aklinda bir fikri olan ama nasil bu fikri gerceklestirecegini uzun uzadiya dusunen biri degil, hayal kurarken olur mu bu diye dusunmuyor, bankaya sadece okul diplomasiyla gidip ikiyuzbin istemesi de buyuzden.

    koistineni ilk defa hapishanede gulerken göruyoruz. yine konusmuyor ama bu sefer bir seylere guluyor.

    nihayet filmin sonunda koistinenin de bir siniri oldugunu goruyoruz, tam yeniden baslamisken herseye, hayal kuruyorken, maria ve sevgilisinin onu isten attirmasi artik onun icin katlanilmaz oluyor, ve bicakla saldiriyor, bi sey yapabilecegini dusunmuyor yine, korumalari gördugu halde saldiriyor, artik burada vazgeciyor.
  • 2006 yapımı aki kaurismäki nin finlandiya üçlemesinin son filmidir. aynı zamanda üçlemenin en kötü filmidir diyebiliriz. çünkü koistinen karakterinin bir derinliği yok ve filmde gelişen olaylar karakterin o olaylara verdiği tepki çok gerçekçi gelmedi bana. üçlemenin ikinci filmi olan geçmişi olmayan adamda ki karakterin yarısı kadar bir bile derinliği olsaydı film çok daha iyi olurdu.
  • 2006 yapımı filmde, başroldeki koistinen'in hayata bakış açısı ve bitmeyen umudu zihnimde dramatik bir her şey çok güzel olacak'ı canlandırdı.*

    üçleme filmin ilk ikisi için;

    (bkz: kauas pilvet karkaavat)
    (bkz: mies vailla menneisyyttä)
  • --- spoiler ---
    aki karusmaki sinemasını az çok bilen izleyicinin, finalde kahramanımızın mafyaya bıçağı takmayı başaramayacağını tahmin ettiği, final planı el ele tutuşmayla biten ve her şeye rağmen, işler kötü gitse de umut aşılayan filmdir.
    --- spoiler ---
  • aki kaurismäki'nin izlediğim ilk filmi. film bence 2/5 ve bu anlatım tarzı pek beğendiğim bir üslup değil. yine de potansiyeli olan bir yönetmen olduğunu söyleyebilirim; diğer filmlerine de bakacağım.

    --- spoiler ---

    koistinen hayata yeni atılmaya çalışan toy, duygusal ve içe dönük bir karakter. film boyunca seçimlerini sorgulayıp anlamaya çalışıyoruz ancak yine de anlamlandırmak çoğu zaman zor. aşık olduğuna inandığında uğruna her şeyi yapabiliyor; klişe bir şekilde tasvir edilen kötü adamların da arka planda bu hikayeye dahil olmasıyla koistinen neredeyse hırsızlık suçlamalarını kabul edip hapishaneye bile düşüyor. hikayenin monte kristo kontu'na evrilebileceğini düşünsek de bizi yanıltıyor.

    belki başına gelenleri günah çıkarma olarak görüp kimseye bulaşmadan yeniden hayata atılıyor ancak yine sevdiği kadın ve kötücül partnerinin olaya dahil olmasıyla işsiz dahi kalıyor. intikam almaya yeltendiğinde bile onun başarısız olacağını seziyorsunuz.

    finalde başına gelen onca şeyden sonra ilgisini defalarca reddettiği kadını bu sefer onaylayarak belki de bu yalnızlığına bir son veriyor.

    --- spoiler ---

    bana bir başka filmde sevdiğim "herkes hak ettiğini düşündüğü sevgiyi kabul eder." cümlesini hatırlattı.
  • amaçsız bir film. festival filmi olarak bakınca dahi. yalnız bana şunu düşündürdü: bu bir yeşilçam filmi olsaydı, "sana sadık, duygusal bir aptal. bunu anlamak da benim yeteneğim." repliğinden sonra kadın mahkemede çıkıp "her şeyi biz planladık." derdi.
  • aki kaurismaki'nin bu filmini öncelikle kısa diye izledim, çünkü dün ilk izlediğim filmi düşününce ne izleyeceğimi biraz tahmin etmiştim. filmi izlerken roger ebert'in eleştirisinin ilk kısmını okudum. orada eleştirmen "aki kaurismaki'nin filmlerini sevmeyi öğreniyorum" diye yazmış. bu çok hoşuma gitti. bir şey daha var, eleştirmen şunu da yazıyor, "kaurismaki'nin hüzünlü ve yalnız insanları". yönetmenin mizansen ve senaryosunda bu insanları çevrelerinde çok da önemsenmeyen, yalnız, amaçsız, yaşamaya çalışan insanlar olarak gösterirken, bir yandan da onları mizahi durumlara da sokuyor sanki ama rol yapmayı reddeden bütün oyuncularıyla bu filmlerin karakterleri komik de değiller. sürekli içki içen, sürekli sigara içen ve sağa sola donuk donuk bakan bu insanlar kim allah aşkına? ne kadar orijinal ve sıkıcı bir atmosfer yaratıyor yönetmen bu filmlerde böyle, ancak bunu da filmleri sevdiğim için söylemiyorum. yine de şunu söylemem gerek: iki filmdeki baş karakterlerimiz sevgiyi, onun ihtimalini ve var olabilme imkânını keşfederken başlarına bin türlü olay geliyor. ve bu halleriyle onlara üzülmek ve onlar için sevinmek de mümkün. iki filmde de karakterlerimiz zor şartlar da diyebileceğimiz şekillerde çalışan, toplumun alt kesiminden insanlar.

    kaurismaki'nin iki filminde de birbirine yakın insanlar dolaşıyor. bu garip, tuhaf, somurtkan, komik olmayan, içki ve alkol tüketmekten ne yapacağını şaşırmış ama bu durumdan şikayetçi olmayan ve vakarlarını bozmayan bir sürü insan kameradan bize bakıyor. bütün sıkıcılıklarıyla ne kadar da orijinaller...

    kaurismaki'yi sıkılmayı göze alarak tanımaya devam....
  • ölesiye yalnız bir adamın hikayesini izliyoruz. yalnızlığı artık alay konusu hale gelmiş ve yalnız olmamak adına attığı ilk adımda belasını bulup her şeyden vazgeçiyor.

    mubi filmi değerlendirirken hopper resimleri gibi demiş, ben sanat sepet işinden çok anlamam o yüzden film bitince baktım ve gerçekten adamın resimlerinin çok benzeri kamera açıları, renk paleti ve görüntülerin olduğunu gördüm. yalnızlık ortak paydasında buluşmuş ressam ve filmimiz.

    yönetmen abimiz favorilerimde adım adım yükseliyor.
hesabın var mı? giriş yap