8 entry daha
  • aki kaurismaki'nin bu filmini öncelikle kısa diye izledim, çünkü dün ilk izlediğim filmi düşününce ne izleyeceğimi biraz tahmin etmiştim. filmi izlerken roger ebert'in eleştirisinin ilk kısmını okudum. orada eleştirmen "aki kaurismaki'nin filmlerini sevmeyi öğreniyorum" diye yazmış. bu çok hoşuma gitti. bir şey daha var, eleştirmen şunu da yazıyor, "kaurismaki'nin hüzünlü ve yalnız insanları". yönetmenin mizansen ve senaryosunda bu insanları çevrelerinde çok da önemsenmeyen, yalnız, amaçsız, yaşamaya çalışan insanlar olarak gösterirken, bir yandan da onları mizahi durumlara da sokuyor sanki ama rol yapmayı reddeden bütün oyuncularıyla bu filmlerin karakterleri komik de değiller. sürekli içki içen, sürekli sigara içen ve sağa sola donuk donuk bakan bu insanlar kim allah aşkına? ne kadar orijinal ve sıkıcı bir atmosfer yaratıyor yönetmen bu filmlerde böyle, ancak bunu da filmleri sevdiğim için söylemiyorum. yine de şunu söylemem gerek: iki filmdeki baş karakterlerimiz sevgiyi, onun ihtimalini ve var olabilme imkânını keşfederken başlarına bin türlü olay geliyor. ve bu halleriyle onlara üzülmek ve onlar için sevinmek de mümkün. iki filmde de karakterlerimiz zor şartlar da diyebileceğimiz şekillerde çalışan, toplumun alt kesiminden insanlar.

    kaurismaki'nin iki filminde de birbirine yakın insanlar dolaşıyor. bu garip, tuhaf, somurtkan, komik olmayan, içki ve alkol tüketmekten ne yapacağını şaşırmış ama bu durumdan şikayetçi olmayan ve vakarlarını bozmayan bir sürü insan kameradan bize bakıyor. bütün sıkıcılıklarıyla ne kadar da orijinaller...

    kaurismaki'yi sıkılmayı göze alarak tanımaya devam....
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap