• ing. happening
    78. venedik film festivali'nde en iyi film dalında altın aslan ödülünün kazananı, fransız yapımı drama filmi. audrey diwan'ın yönettiği film, annie ernaux'un aynı adlı romanından uyarlanmış ve 1960lı yıllarda fransa'da yasadışı olan kürtaj konusunu ele almaktadır.

    festival için yayınlanan kısa tanıtım klibi
  • yönetmenliğini audrey diwan'ın yaptığı film.

    film, dünya prömiyerini yaptığı 78. venedik film festivali'nde "altın aslan" ödülünün sahibi olmuştur.

    annie ernaux'nun romanından uyarlanan film, 60'larda fransa'daki kürtaj yasağını anlatıyor.
  • tanıtım filminden güzel filme benzemektedir. son zamanlarda iyi film bulmak zor, hadi bakalım.
  • 58. uluslararası antalya altın portakal film festivali'nde gösterimi sırasında bazı kişilerin bayılmasına sebebiyet vermiş filmdir. link

    venedik film festivali 'nde altın aslan alan bir filmin türkiye'de pr ihtiyacı olmayacağını düşünürsek içeriği konusunda “en fazla ne olabilir ki?” diye düşündürerek meraka sevk etmiş filmdir.

    merakla gişeye girmesini bekliyorum…
  • audrey diwan'ın yönetmenliğini yaptığı ve senaryosunu marcia romano ile yazdığı, anamaria vartolome'nin başrolünü başarıyla canlandırdığı, 1 saat 40 dakikalık 2021 fransız yapımı şahane dram filmidir.

    dün akşam 58. antalya altın portakal film festivali'nde özel gösterim olarak yayınlanmıştır. film sahneleri o kadar gerçekçiydi ki, başroldeki anne karakteri'nin kendini kürtaj etme sahnesinde iki kişi birden bayıldı. sandalyeden düşme sesi gelince seyirciler olarak panikledik, film durduruldu, sağlık ekipleri müdahale etti. bayılanlardan biri akdeniz hukuk öğrencisiymiş, sınıf arkadaşlarıyla birlikte gelmişler, 15 kişi birlikte filmi terk ettiler. bu arada dışarı çıkanlardan biri daha bayılmış. neyse efendim 10-15 dakikalık bir aradan sonra film devam etti, sonlara doğru bir kürtaj sahnesi daha vardı, en arkada bir kişi daha bayıldı. film yine durduruldu, sağlık ekipleri geldi. bu defa seyirciler olarak sinirden gülmeye başladık, domino etkisiyle herkes bayılacak diye. toplam 4 kişinin bayılması ve 20 dakikalık rötarla filmi tamamladık. doktorun söylediğine göre bayılanlardan biri epilepsi krizi geçirmiş, birinin de tansiyonu varmış, muhtemelen filmdeki sahneler rahatsızlıklarını tetikledi. sarsıcı ve başarılı bir filmdi, eğer yarışma filmi olsaydı kesinlikle ödül alırdı. anne karakteri ve çıkmazları o kadar gerçekçi anlatılmış ki, hayatın taa içinden, savaşçı bir kadın kahraman izliyoruz.

    --- spoiler ---

    film, 60'lı yıllarda fransa'da geçiyor. kürtaj yaptırmanın ve yataklık etmenin cezası hapis. başarılı edebiyat öğrencisi anne, bir kız yurdunda kalıyor. işçi ailesinin kaderini yaşamamak için okulu bitirmek ve öğretmen olmak zorunda. arkadaş ve okul ortamını izliyoruz. gençler sevişmeyi merak ediyorlar ama ölesiye de korkuyorlar sonuçlarından. sevişenleri de fahişe diye yaftalıyorlar (her zamanki gibi kadınları, erkekleri dışlayan yok). derken anne hamile olduğunun farkına varıyor. kimseye söyleyemiyor ve çıkış yolu arıyor. doktora gidiyor, yardım isteği geri çevriliyor, başka bir doktor düşük yapmanı sağlayacak diye kandırıp ona emriyoyu güçlendiren bir ilaç veriyor (kadınların tek başına kürtaj kararı almasına karşıymış). bir erkek arkadaşından yardım istiyor, arkadaşı onunla yatmaya çalışıyor (bu sahne çok anlamlıydı). kız arkaşlarından yardım istiyor, bizi ilgilendirmez diye uzak kalıyorlar. bebeğin babasından yardım istiyor, o da yardımcı olmaya yanaşmıyor. dahası anne onun yavşağın teki olduğunun farkına varıyor ve başının çaresine kendi bakıyor. hafta hafta anne'in çıkmazını öyle güzel anlatmışlar ki onunla birlikte ben de boğuldum. sonra kendi kendine kürtaj yapmaya çalışıyor, başarılı olamıyor. bu arada dersleri kötüye gidiyor. ilk yardım istediği erkek arkadaşı birini buluyor, merdiven altı bir yerde kürtaja gidiyor. işin sonunda ölüm ya da hapis olma ihtimali çok yüksek. bu arada para da lazım, kitaplarını ve eşyalarını satıyor. kürtaj yine ilk seferde başarılı olmuyor. tekrar deneme yapıyorlar ve yurtta acılar içinde düşük yapma sahnesini izliyoruz. tuvalete düşen ve göbek bağının kesilmesi gereken fetüsü görüyoruz. anne'e kordon bağını keserken yardım eden onu dışlayan kızlardan biri oluyor. filmin sonunda ise... neyse spoiler'ı abarttım orası sürpriz olsun :)

    filmin en beğendiğim repliği, çok güçlü olan anne karakterinin derslerini toparlamaya karar verdiğinde, öğretmeni "bir hastalık mı atlattın ne oldu?" diye sorduğunda verdiği cevaptı: "evet, sadece kadınların başına gelen bir hastalık, kadınları hayattan alıkoyan ve ev hanımı olmasına yol açan bir hastalık!"

    --- spoiler ---
  • son zamanlarda izlediğim en vurucu, en etkili film.
    iyi ki (bkz: filmekimi) izmir gösterimine o son 2 bileti alabilmişiz.
  • etkileyici bir film. başından sonuna hiç düşürmeden devam ettiriyor temposunu. gayet izlenilesi bir iş.
  • l'evénement (happening) (kürtaj), kürtajın yasa dışı olduğu 1963 yılında fransa'da geçiyor.

    vizyon tarihi: 4 şubat 2022
    ithalatçı: birfilm
    türkiye dağıtım: başka sinema
    tür: dram
    yapım yılı: 2021
    süre: 100 dakika
    ülke: fransa

    filmin konusu:

    “geleceği parlak bir öğrenci olan anne'in hayatı, hamile olduğunu öğrenmesiyle alt üst olur.

    zor bir dönemden geçen anne, eğitimini bitirmek ve proleter ailesinin sosyal kaderinden kaçmak için kürtaj yaptırmaya karar verir.”

    yönetmen: audrey diwan
    oyuncular: anamaria vartolomei, kacey mottet klein, luàna bajrami, louise orry-diquero
    senaryo: audrey diwan, marcia romano
    görüntü yönetmeni: laurent tangy
    müzik: evgueni galperine, sacha galperine

    vizyon tarihi: 4 şubat 2022

    filmin altyazılı fragmanını buradan izlemek mümkün.
  • fransa'da kürtajın yasal olmadığı dönemde kadınların çektiği eziyeti konu alan film. sanki tek taraflı bir sorunmuş gibi beyefendilerin(!) gram sorumluluk almamaları rezilliğini maalesef bu filmde de görüyoruz. anne karakterine çok üzüldüm hem de "helal sana kız!" dedim, kimsenin yardımı olmadan etrafındaki korkaklara aldırmadan inandığı yolda ilerledi.
    oyunculuk iyi güzel de kitap uyarlaması olunca konu böyle bir havada kalıyor hiç şaşmaz bu. ya da en azından benim izlediğim kitap uyarlamaları hep böyleydi. anamaria'nın o masumiyeti, çaresizliği, acısı olmasa film sanki bir halta benzemeyecekti. ayrıca bu insanlar venedik ve altın portakal'da neye bu kadar ayılıp bayılmış anlamadım ortada bayılmayı gerektiren bir sahne asla yok. reklam için para mı verdiniz adamlara bayılma rolü yapsınlar diye naaptınız
  • gebelik kadar eski bir tarihi olan kürtaj meselesini konu edinen ne ilk ne de son film l'evenement. 78. venedik film festivali'ne damga vurması ile tanıdığımız, güzide ülkemizde ise festival seansında bayılanlar ambulanslar ile gündeme gelen bir yapım. hemen burada söylemek istiyorum, öyle mide bulandırıcı, fenalık geçirten bir tarafı yok, oldukça çarpıcı sadece.

    izledikten sonra filmi "kürtaj sahnesi çok fenaydı" gibi tanıtmak, anlatmak bana oldukça sığ, bayağı geliyor. geçiniz.

    isminin türkçe uyarlamasının "kürtaj" olmasını da doğru bulmuyorum. bir sahnede, iki arkadaş konuşurken başka kimsenin olmadığı bir ortamda dahi kürtajın adını anmamak için ondan bir "olay" olarak bahsediyorlar; buradan filmin gerçek adı "l'evenement" yani "happening" olarak verilmiş olsa gerek. tr'deki dağıtımcılar bizimkiler anlamaz diye çat yapıştırmışlar kapağa "kürtaj" ismini, sıfır metafor...

    neyse, ufak bilgi verip filme geçelim tekrar. kürtaj kavramından ilk kez platon bahsetmiş, sonrasında ise insanlık tarihinde her zaman tartışmalarla birlikte anılmış. özellikle batı toplumu -filmin güçlü olmasının bir sebebi de buradan geliyor bence- asker yetiştirmek (güç) için yüzlerce yıl hamilelik süreci fark etmeksizin kürtajı en büyük suçlardan ilan etmiş, hapis cezaları ile yaptırım uygulamış. kadınları hayattan alıkoyan, onların eğitimlerini sekteye uğratan istenmeyen gebelikler iktidarlar tarafından hep desteklenmiş. kadına kendi bedeni hakkında dahi söz hakkı verilmemiş.

    türk tarihinde ise islamiyete kadar kürtaj bizim için bir mesele değil, genelde görmezden gelinmiş. islamiyetle birlikte dört aylık (çocuğa ruhun üflenmesi) hamileliğe kadar mekruh, kaçınılması gereken bir davranış, büyük olmayan bir günah olarak sınıflandırılmış. osmanlı'da batılılaşma akımı ile birlikte ceza kanunu devşirilince avrupalı ülkelerde olduğu gibi bir sorun haline geliyor bizim için. fakat temelinde kadınlar devlet için çocuk yapacak motivasyonu yok. bence önemli bir nokta burası.

    filme geri dönelim...

    anamaria karakterinin edebiyat öğrencisi olması güzel bir detay. yazar olmak isteyen, ince bir ruha sahip anne'nin yaşadıklarını izlerken daha fazla etkileniyoruz, filmin anlatımının koyu bir tona sahip olması burada pekiştiriliyor. anne'nin duruşu kendinden emin, hatta "kendiliğinden başarılı" hissettiriyor; arkadaşları, ailesi tarafından akademik başarısı tanınan bir karakter olarak altı çiziliyor sıklıkla. istemediği bir gebelikle sütun gibi bir karakterin sallanması onun kadar izleyiciyi de sarsıyor.

    çevresinden izole, dört duvar arasındaki hallerine tanıklık etmek, yalnızlığını, kendi için verdiği mücadeleyi izlemek oldukça zorlayıcı bir deneyimdi benim için.

    filmin en sevdiğim tarafı bizi gereksiz detaylar ile boğmaması, yalnızca mücadeleye ortak etmesi sanırım. kimden gebe kaldı, kimle gelecekte bebeğine bakacak gibi dramın dozunun arabeske bağlanabileceği noktalardan ustalıkla sıyrılmış hikaye. eleştirel, politik tarafı elbette var fakat ben filmden çıkınca "kendi için, kendi geleceği için her şeyi yapabilecek bir kadın" izlediğimi hissettim. tuhaf bir şekilde onunla gurur duydum. herkes kürtaj sahnesinde kötü olmuş ama ben çaresizlik içerisinde bakan gözlerini, terli yüzünü, çıkmayan sesini hatırlayacağım uzun bir süre.

    1960 fransa'sında kendi bedeni, hayalleri için mücadeleden çekinmeyen genç bir kadının yol arkadaşı oluyorsunuz aslında film ile. etkileyici, çarpıcı, sansürsüz bir tarafı var genel olarak. toplum tarafından biçilen rollerine karşı gelen, özgürlüğü uğruna mücadeleden, çekeceği ızdırap dolu hiçbir yollardan korkmayan cesur anamaria'lar mutlaka izlemeli.
hesabın var mı? giriş yap