*

  • en agresif kanser tipidir. akciğer kanseri vakalarının %20'si bu tiptir. hastaların %99'unun sigara hikayesi vardır.
    yayılma safhasına gore limited veya extended şeklinde sınıflandırılır. çok çabuk ilerlediği icin teşhis çoğu zaman hastalığın diğer organlara veya çevre lenf nodlarına sıçramış* olduğu extended safhasında gerçekleşmektedir. cerrahi müdahale yapılamaz. kemoterapiye çabuk cevap vermesine karşın çoğunlukla metastaz yapar. yeni geliştirilen yöntemlerle ortalama sağkalım 1 seneye kadar uzatılabilmektedir. 5 sene sonunda sağkalım oranı %5'dir.

    yine de (bkz: istatistikler kader olamaz)
  • doktorların bile şaşırdığı bir vakası bizim evde 7 yıldır sapasağlam yaşamaktadır. ilk teşhiste 3 ay ömür biçmişlerdi üstelik.

    yürüyüşe çıkar, bisiklete biner, hatta biraz düzensiz de olsa bostancı'dan alibeyköy'e işe bile gider...

    ama bunlar onu yormaktan çok hayatta tutan şeylerdir. dördüncü kemoterapisini evde hapla almaktadır, tedavisi ise kesinlikle alternatif tıp yöntemleriyle desteklenmektedir.
    .
    .
    .
    edit: 7 yıl maksimum oldu. alternatiften kasıt bitkiler ve solgar vitaminleridir. detayını bilmiyorum.
  • hasta hücrelerin döngüsü çok hızlı olduğundan, etki mekanizması hücre döngüsüne saldırmak olan kemoterapiye çok duyarlıdır.
  • uygunsuz adh sendromuna ve dolayısıyla hiponatremiye neden olabilecek kanser türüdür.
  • şu an hayatımın tek gündemi. yazılanlara baktıkça içim açıldı (?) zaten, teşekkürler sözlük. gidip kendimi öldüreyim bari.
  • kübada aşısı yapılıyor, hayat kurtarıyormuş.
    http://t.thenewyoungturk.com/saglik/3232/

    sevindirici bi gelişme. baba tarafımda akciğer kanserinden ölmeyen tek bir adam yok. beyne metastaz yapıyor sonunda.
    ben de yıllardır sigara içmiş, meslek hayatında solventlerle çalışan insanım.

    belki kanserden ölmem

    edit: içmiyorum artık. vurmayın lan
  • -küçük hücreli akciğer kanseri-

    -epidemiyoloji ve etyoloji
    küçük hücreli akciğer kanseri (sclc) tüm akciğer kanserlerinin %15’ini
    oluşturur. sclc’li hastaların yaklaşık üçte ikisi toraks dışında belirgin, metastatik
    hastalıkla gelirken, hastaların yalnızca %33’ü tek bir radyasyon portu
    dahilindeki toraks bölgesiyle sınırlıdır. küçük hücreli dışı akciğer kanseriyle
    karşılaştırıldığında, sclc genellikle daha hızlı bir iki katına çıkma zamanına,
    daha yüksek büyüme fraksiyonuna sahiptir ve yaygın metastazlar daha erken
    görülür. sclc vakalarının çoğu sigaraya atfedilebilir; öte yandan, geri kalan
    vakaların çevresel veya genetik faktörlere bağlı olduğu düşünülmektedir.
    sigara tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık %85-90 nından sorumludur. (1) sigara
    akciğer kanseri riskini içmeyenlere göre 30 kat arttırmaktadır. pasif içicilik
    de riski yaklaşık iki kat arttırmaktadır. (2) 10 paket-yıldan (10 yıl günde
    bir paket sigara içilmesi) fazla sigara içenlerde ölüm sıklığı içmeyenlere göre
    belirgin olarak artmaktadır. risk kullanılan sigara sayısı ve kullanım süresine
    göre farklılık göstermektedir. sigara bırakıldıktan sonra 15 yılda içmeyen kişilere
    yakın düzeyde bir riske inmektedir.

    -korunma ve tarama
    akciğer kanserinin önlenmesi ve mortalitesinin azaltılması, sigaraya baş-
    lanmasını engelleyecek etkin halk sağlığı politikalarını, tütün ürünlerini denetim
    altında tutulmasını ve diğer tütün kontrol önlemlerini gerektirir. herkes
    tütün kullanımının neden olduğu sağlık sonuçları, bağımlılık yapma özelliği ve
    taşıdığı hayati tehlike hakkında bilgilendirilmelidir. tüm bireyleri tütün dumanına
    maruz kalmaktan korumak için uygun hükümet düzeyinde etkin önlemler
    alınmalıdır.

    akciğer karsinojenlerini dağıtan sistemin aynı zamanda bağımlılık yapma
    özelliği yüksek olan bir madde olan nikotini içermektedir. akciğer kanseri
    mortalitesinin azaltılması için nikotin alışkanlığı bulunan kişilerin tanımlanması,
    danışmanlık verilmesi ve tedavi edilmesi gerekmektedir.
    sağkalımın tarama ve erken tanıdan olumlu etkilendiği gerçeğinden hareketle,
    akciğer kanseri toplum bazlı bir tarama yaklaşımı için uygun bir adaydır.
    akciğer kanseri taramasında spiral bt ile gerçekleştirilen pilot çalışmaların
    umut verdiği ve yeni tanı konulan olguların %80’den fazlasında evre ı saptanabilen
    akciğer kanseri bulunduğu bildirilmiştir. (3-5) bugün için halen standart
    bir uygulama değildir.

    -patoloji
    balgam ve/veya bronkoskop ile alınan materyalde tanı şansı çok yüksektir.
    sclc, az sitoplazmaya, iyi tanımlanayan hücre sınırlarına, ince granüler çe49
    kirdek kromatinine sahip, nükleolü bulunmayan veya çok küçük olan küçük
    hücrelerden oluşan bir malign epitelyal tümördür. (6) mitoz sayısı fazladır ve
    hücreler yuvarlak, oval veya iğ şeklindedir ve nükleer “molding” belirgindir.
    cerrahiden fayda görebilecek; bronşiyal karsinoidler ve iyi diferansiye nöroendokrin
    karsinom olgularının ayrılması önemlidir. sclc’li hastalarda, otopsilerin
    %30’a varan oranında küçük hücreli dışı karsinom diferansiyasyonu alanları
    saptanır; bunlar, daha önce tedavi edilmemiş hastalardan alınan örneklerde
    daha nadir gözlenir.

    küçük hücreli karsinomlar akciğer dışı bölgelerden de (örn. nazofarenks,
    gastrointestinal sistem ve genitoüriner sistem) kaynaklanabilir. (7,8) akciğer
    ve akciğer dışı küçük hücreli karsinomların klinik ve biyolojik davranışları
    benzerdir, bu da yaygın metastaz potansiyelinin yüksek olmasına yol açar. ayı-
    rıcı tanısında sclc, akciğer dışı küçük hücreli karsinom, büyük hücreli nöroendokrin
    karsinom, lenfoma, küçük hücreli sarkomalar, merkel hücreli tümörler,
    karsinoid tümörler, atipik karsinoid tümörler ve diğer nöroendokrin tü-
    mörler yer alır.

    birçok sclc, nöroendokrin farklılaşma göstergeleri (nöron spesifik enolaz,
    nöral hücre adezyon molekülü [ncam], kromogranin a ve sinaptofizin) için pozitif
    boyama gösterir. tek başına nöroendokrin farklılaşma göstergeleri
    sclc’yi küçük hücreli dışı akciğer kanserinden ayırt etmek için kullanılamaz
    çünkü küçük hücreli dışı akciğer kanserlerin yaklaşık %10’u, bu nöroendokrin
    göstergelerin en az birine immünoreaktiftir. (9) sclc’ler epitelyal zar antijeni,
    keratin ve tiroid transkripsiyon faktörü 1’e (ttf1) de immünoreaktiftir.

    -tanı
    olgular; uzun süren veya karakteri değişen öksürük, kanlı balgam - hemoptizi,
    nefes darlığı, göğüs - sırt ağrısı, ses kısıklığı, tekrarlayan veya rezolüsyonu
    geciken pnömoniler, vena cava superior sendromu ile başvururlar. hastalarda
    tipik olarak, öksürük ve dispneye yol açan büyük bir hiler kitle ve yer
    kaplayan mediastinal lenfadenopati vardır. horner senndromu, plevral- perikardiyal
    effüzyon gibi lokal yayılım kaynaklı belirti ve bulgular bulunabilir.
    hastaların yaklaşık üçte ikisi, belirgin hematojen metastazlarla gelir; bunlar
    sıklıkla, diğer akciğer, karaciğer, adrenal bezler, beyin, kemikler ve/veya kemik
    iliğinedir. hastalar yaygın metastaz semptom veya bulgularıyla, örn. kilo
    kaybı, kemik veya baş ağrısı, kişilik değişiklikleri, serum alkalen fosfataz, serbest
    kalsiyum, ve ldh yüksekliği ve/veya endokrin ve diğer paraneoplastik
    sendromlar ile başvurabilirler.

    bu klinik tablo ile akciğer kanseri ön tanısı alan olgularda; belirtilerin baş-
    langıcı ve seyrine ilişkin anamnez, fizik muayene, postero-anterior ve lateral
    akciğer grafisi ile ön değerlendirme yapılmalıdır. khak’lı olguların önemli bir
    kısmı tanı aşamasında metastatik hastalıklı, yani yaygın evrededirler. ancak %33 kadarında toraksta lokalize hastalık saptanabilir ve bu grup sınırlı evrede
    hastalık olarak tanımlanır. cerrahiyle çıkarılabilir sclc’si olan az sayıdaki
    hastada (%2-5) cerrahi uygundur. sclc başlangıç kemoterapisi ve radyoterapisine
    son derece duyarlıdır; (1) bununla beraber, çoğu hasta yineleyen hastalık
    nedeniyle sonunda kaybedilir. (2) kemoterapi artı toraks radyoterapisi,
    sınırlı evre sclc’li kimi hastalarda küratif olabilir. kemoradyoterapi ile ortalama
    sağ kalım 16-24 aydır. yaygın evre hastalığı olan çoğu hastada tek başı-
    na kemoterapi semptomları hafifletip sağkalımı uzatabilir.(10) kötü performans
    durumu (pd), yaygın evre hastalık, kilo kaybı ve hastalığın aşırı yaygın
    oluşuyla ilişkili göstergeler en önemli olumsuz prognostik faktörlerdir. sınırlı
    evre hastalıklı hastalarda; iyi pd, kadın olmak, yaşı 70’in altında olmak, normal
    ldh ve evre ı hastalık prognozun daha iyi olmasıyla ilişkilidir. yaygın evre
    hastalığı olanlarda, normal ldh ve tek bir metastatik alan olması olumlu
    prognostik faktörlerdir. (11,12)

    sclc’li hastalarda veteran administration akciğer grubu’nun iki evreli sı-
    nıflandırma şeması rutin olarak kullanılmaktadır: (1) sınırlı evre hastalık, ipsilateral
    hemitoraksa sınırlı ve tolere edilebilir bir radyasyon alanı içine gü-
    venli bir şekilde alınabilen hastalık olarak tanımlanır; (2) yaygın evre hastalık,
    ipsilateral hemitoraksın ötesine yayılmış hastalık olarak tanımlanır ve
    malign plevral veya perikardiyal efüzyon veya hematojen metastazlar da bulunabilir.
    kontralateral mediastinal ve ipsilateral supraklaviküler lenfadenopati,
    genellikle sınırlı evreli hastalık olarak sınıflandırılırken kontralateral hiler
    ve supraklaviküler lenfadenopati, genellikle yaygın evre hastalık olarak sı-
    nıflandırılır.

    klinik bulgular ve akciğer grafisi ile yaygın hastalık düşünülen olgularda;
    balgam sitolojisi, varsa plevral effüzyon veya metastatik cilt lezyonlarından
    örnekler alınarak tanı konulmaya çalışılmalıdır. santral adenopati olmaksızın
    tek bir periferik nodülle prezentasyon nadirdir ve bu durumda, ince iğne aspirasyonu,
    küçük hücreli karsinomu tipik veya atipik karsinoid tümörden veya
    büyük hüreli nöroendokrin karsinomdan yeterince ayırt edemeyebilir. tam
    ve evrelemede akciğer grafisi, fizik muayene, bilgisayarlı tomografi (bt) taraması
    (göğüs, karaciğer ve adrenal bezler dahil), baş manyetik rezonans gö-
    rüntülemesi (mrı, mr) taraması (tercihen) veya bt taraması ve kemik taraması
    yer alır. tedavi planı ve prognoz değerlendirmesi için; tam kan sayımı,
    na+, k+, glukoz, kreatinin, total bilüribin, alkalen fosfataz, ggt, ldh, sgot,
    sgpt, ca++ ve ekg rutin olarak yapılması gereken incelemelerdir. sitopenisi
    olan, ancak metastatik hastalığa dair başka bir kanıt bulunmayan hastalarda
    tek veya çift taraflı kemik iliği aspirasyonları ve biyopsileri gerekli olabilir.
    kemik iliği incelemesinin sadece ldh düzeyi yüksek veya tam kan sayımlarında
    anormallik olan hastalarda yapılması da önerilmektedir. çünkü yaygın evre
    hastalığın, yalnızca kemik iliğini tuttuğu hastaların oranı %5’ten azdır. gö-
    ğüs röntgeninde görülebilecek kadar geniş bir plevral efüzyon varsa, torasentez önerilir. torasentezde malign hücre görülmüyorsa, plevra tutulumunu, yani
    yaygın evre hastalığı belirlemek için torakoskopi düşünülebilir. aşağıdaki
    bulguların mevcut olduğu hastada sınırlı evre hastalık akla gelmelidir: 1) klinik
    değerlendirme efüzyonun kanserle ilişkili olmadığını düşündürmekte 2)
    çoklu plevral sıvı sitopatolojik incelemesi sonucu kanser negatif, ve 3) sıvı ne
    kanlı ne de eksüda niteliğinde.

    evreleme, yalnızca semptomatik hastalık bölgelerine veya laboratuvar
    testlerinin düşündürdüğü bölgelere yönelik olmamalıdır. bu nedenle pozitron
    emisyon tomografi (pet) taraması, önerilen diğer incelemelere ek olarak bazı
    hastalarda başlangıç değerlendirmesinin bir parçası olabilir. kafa mrı veya
    bt taramasıyla hastaların %10-15’inde, tanı sırasında merkezi sinir sistemi
    (mss) metastazları saptanabilir; bu kişilerin %30 kadarı asemptomatiktir.
    asemptomatik hastalarda erken tanı önemli olabilir. beyin metastazlarının erken
    tedavisiyle daha az kronik nörolojik morbidite görülür. kemik ağrısı bulunmayan
    veya alkalen fosfataz düzeyleri anormal olmayan hastaların %30’a
    varan kısmında kemik taramaları pozitiftir.

    sclc’nin agresif doğası gereği, evreleme yüzünden, tedaviye başlamak
    için 1-2 haftadan uzun süre geç kalınmamalıdır; aksi halde, bu aradaki süre
    içinde birçok hasta daha da kötüleşebilir ve performans durumlarında (pd)
    düşüş olur.

    -evreleme

    -klinik-radyolojik evreleme
    tüm olgulara rutin olarak iki yönlü akciğer grafisi ve klinik- radyolojik olarak
    yaygın evrede (plevral effüzyonun varlığı farklı evrelemelerde sınırlı veya
    yaygın evre içinde kabul edilmektedir) değilse toraks- üst abdomen, beyin
    bt veya mrı çektirilir. kemik sintigrafisi yaptırılır.
    mrı karaciğer, sürrenal gland ve beyin metastazlarının saptanmasında daha
    üstündür.
    rutin evrelemede pet kullanımının yeri net değildir. bazı hastalarda istenebilir.

    -invaziv evreleme
    klinik ve radyolojik olarak yaygın hastalık saptanmamışsa;
    kemik ağrıları, alkalen fosfataz yüksekliği, periferik kan bulgusu olmaksı-
    zın kemik iliği metastazı olabilir. ancak serum ldh düzeyi normal ise ve kemik
    iliği tutulumunu düşündürecek periferik hematolojik bulgu yok ise kemik
    iliği incelemesi yapılmayabilir.
    klinik olarak operabıl olan tüm olgulara mediastinoskopi ile mediastinal invaziv
    evreleme rutin olarak yapılmalıdır.

    -valc study group evrelemesi
    tanı aşamasında olguların çoğunda metastatik hastalık olduğundan ve lokorejyonel
    tümör yaygınlığı prognozu çok etkilemediğinden ilk aşamada daha
    basit olan “veterans administration lung cancer study group (valc)’’ evrelemesi
    (sınırlı - yaygın) pratikte kullanılmaktadır. ancak, etkili lokal tedavi
    açısından sınırlı evredeki seçilmiş olgularda tnm evrelemesi tam olarak yapılmalıdır.

    rutin pratikte genellikle aşağıdaki evrelemeyi tercih etmekteyiz:

    sınırlı hastalık: bir hemitoraksa sınırlı, bölgesel lenf nodu (aynı ya da karşı
    tarafta hiler, mediastinal, supraklavikuler) metastazı (tek radyoterapi sahasında)
    olan khak. (tnm sistemine göre; evre: ı, ıı, ııı). olguların % 20- 40’ı
    bu evrede başvurur.

    yaygın hastalık: sınırlı hastalığı aşmış, uzak metastaz yapmış khak. malign
    plevral effüzyon ve metastatik akciğer lezyonu olanlar bu gruba girer. (tnm
    sistemine göre; evre: ıv) olguların % 60- 80’i bu evredededir.
    evreleme ile ilgili olarak plevral efüzyonun varlığının sınırlı mı yaygın evre
    içinde mi değerlendirilmesi gerektiği tartışma yaratmaktadır. buna neden
    olan gerekçeler şu şekilde özetlenebilir:

    1. tek başına plevral sıvı olan hastaların sağkalımı, sitolojik inceleme pozitif
    bile olsa sınırlı evre hastalığın sağkalımına benzerlik göstermektedir.

    2. n3 veya tek başına plevral sıvı varlığının yaygın hastalık için bağımsız
    prognostik faktörler olmadığı öne sürülmüştür.

    3. valc’ye göre sadece plevral sıvı olan hastaların sağ kalımı supraklaviküler
    hastalık ile aynıdır.

    4. plevral sıvı sebebi ile valc’ye göre yaygın hastalık olarak evrelenen
    hastaların sağkalımı sınırlı hastalık sonuçlarına benzerdir.

    bu verilerin ışığında ıaslc (ınternational association for the study of lung
    cancer) sınırlı hastalığa aşağıda belirtilen hasta gruplarını katmıştır:
    ipsilateral plevral sıvılı (sitoloji pozitif veya negatif),
    kontrlateral mediastinal ve hiler lenfadenopatili,
    kontrlateral supraklavikuler lenfadenopatili hastalar.

    preoperatif değerlendirme

    solunum fonksiyonları
    1. basamak: pnömonektomi için postbronkodilatatör fev1>2l(veya> % 60),
    mvv> %50, lobektomi için de fev1>1.5l, mvv> %40 ise ve interstisyel akciğer
    hastalığı ve/veya kardiovasküler hastalık yok ise ya da dlco > % 60
    ve paco2 < 45 mmhg ise cerrahi uygulanabilir.

    2. yukarıdaki kriterleri doldurmayan hastalarda kantitatif perfüzyon sintigrafisi
    yapılmalı ve tahmini postoperatif değerler belirlenmelidir. tahmini
    postoperatif fev1 0.8l (veya % 40), dlco % 40, sao2 > % 90 ise kabul edilebilir
    bir operatif mortalite ile (% 0 - 15) cerrahi uygulanabilir. tahmini
    postoperatif fev1 ve dlco< %40 olan olgularda morbidite ve mortalite riski
    yüksektir. daha ileri değerlendirmeye gereksinme vardır.

    3. ilk iki basamakta cerrahi ile mortalite riski tam belirlenememiş, ancak yine
    de rezeksiyon düşünülen olgularda egzersiz testleri yapılmalıdır. 250
    metre yürüme, 1-2 kat merdiven çıkma, 6 dakika yürüme gibi basit egzersiz
    testlerini tamamlayamıyor veya egzersiz ile >%4 desatüre oluyorlarsa
    cerrahi ile morbidite ve mortalite riski yüksektir.

    4. post-op beklenen fev1 >%40 ve paco2>45 mmhg ise standart kardiyopulmoner
    egzersiz testi ile maksimal oksijen tüketimi (vo2 peak) belirlenmelidir.
    vov > 20 ml/ kg/dk olan olguların cerrahi riski kabul edilebilir düzeydedir.
    vo2< 15 ml/ kg/ dk ise morbidite ve mortalite riski yüksektir.

    kardiovasküler yeterlilik

    1. bütün preoperatif hastalarda ekg çekilmelidir.

    2. duyulabilen üfürümü olan bütün hastalarda ekokardiografi çekilmelidir.

    3. son 6 haftada miyokard infarktüsü (mı) geçirenlerde akciğer rezeksiyonu
    yapılmamalı, 6 ay içinde geçirilmiş mı’ın ameliyat riskini artırdığı bilinmelidir.

    4. daha önce koroner “by-pass” geçirenlerde akciğer rezeksiyonu yapılabilir,
    ancak diğer hastalar gibi muhtemel yeni kardiak risk faktörleri göze alınarak
    değerlendirilmelidir.

    5. koroner anjiyografide belirgin tıkanıklğı olan hastalarda akciğer rezeksiyonundan
    önce koroner “by-pass” yapılmalıdır.

    6. belirgin kardiyak hastalığı olan hastalar mutlaka pre-operatif kardiyolojik
    değerlendirmeye (egzersiz ekg testi ve ekokardiyografiyle) alınmalıdır.

    7. akciğer kanserli hastalarda cerrahi öncesi kardiak ve pulmoner riskleri bir
    arada değerlendiren kardiopulmoner risk indeksi hesaplanması faydalıdır.

    8. öncesinde inme, geçici serebral iskemik atak, karotis yetersizliği hikayesi
    olanlarda cerrahi öncesi karotis doppler incelemesi yapılmalı, nöroloji ve
    damar cerrahisi konsültasyonu yapılmalıdır.

    -prognoz değerlendirmesi
    perioperatif morbidite artan yaş ile artar. akciğer rezeksiyonuna gidecek
    yaşlıların perioperatif yoğun bakım- destek gereksinmesi daha fazladır.
    pre-op diğer hastalıklar dikkatli bir şekilde araştırılmalıdır.
    evre ı ve ıı hastalık için cerrahi 70 yaş üzerindekilerde daha genç hastalar
    kadar etkili olabilir. bu hastalar yaşa bakmaksızın cerrahi için değerlendirilmelidir.
    yaşlılarda pnömonektominin mortalitesi yüksektir. pnömonektomiye uygunluğu
    belirlemede yaş dikkate alınmalıdır.

    1. preoperatif kilo kaybı % 10 veya ecog-who performans > 2 olanlarda
    prognoz kötüdür. birlikte başka hastalık veya belirlenenden daha ileri
    evre hastalık olma olasılığı yüksektir.

    2. serum albumin düzeyi < 3 gr/ dl, vücut kitle indeksi < 18.5 olanlarda
    postoperatif komplikasyon ve mortalite oranı yüksektir.

    -tedavi-

    -sınırlı hastalık
    tek ilaç içeren ve kombine kemoterapi rejimlerinin sclc’de etkin oldukları
    gösterilmiştir. (2,13,14) kombinasyon kemoterapisi tek ajan ile tedaviden
    üstündür. bütün sclc’li hastalarda kemoterapi, tedavinin temel bir unsurudur.(10)
    başarılı cerrahi rezeksiyon geçiren hastalarda da adjuvan kemoterapi
    önerilir. en sık kullanılan kombine kemoterapi başlangıç rejimi, etoposid ve
    sisplatindir (ep) (10,15) bu kombinasyon, sınırlı evre hastalık durumunda hem
    etkililiği hem de toksisitesi daha fazla olan alkilleyici/antrasiklin temelli rejimlerin
    yerini almıştır. (16)
    yanıt oranı, hastalıksız sağkalım ve genel sağkalım açısından kemoterapi
    ve toraks rt sadece kemoterapiden daha üstündür. günümüzde, sınırlı evre
    hastalıkta önerilen standart tedavi, ep artı eşzamanlı torasik radyoterapidir
    (öneri 1). buna karşılık alterne kt rejimlerinin uygulanması ile tek rejimin uygulanması arasında fark yoktur. yine alterne tedavi ile ardışık tedavi uygulaması
    arasında sürvi ve yanıt farkı yoktur. bunun en önemli nedenlerinden birisi
    alterne tedavide doz azaltılmasının daha fazla olmasıdır.
    torasik radyoterapiyle kombine verildiğinde, ep, özofajit ve akciğer toksisitesi
    riskinde artışa neden olur. sınırlı evre hastalığı olanlarda, sisplatin yerine
    karboplatin kullanımı yeterince değerlendirilmemiştir ve yalnızca, sisplatinin
    konrendike olması veya az tolere edilmesi durumunda tercih edilmelidir.
    (17) klinik pratikte, kusma, nöropati ve nefropati riskini azaltmak için
    sisplatin yerine, sıklıkla karboplatin kullanılır. bununla birlikte, sisplatin yerine
    karboplatin kullanımıyla kemik iliği baskılanması riski daha yüksektir. (18)
    hematolojik toksisite doz azaltılarak veya büyüme faktörü desteğiyle kontrol
    altında tutulabilir. halen mevcut olan sitokinler (örn. gm-csf ve g-csf) kemoterapiye bağlı kemik iliği baskılanmasında düzelme sağlayabilir ve febril
    nötropeni insidansını düşürür, ancak kümülatif trombositopeni doz sınırlayıcı
    olmaya devam eder. (19) doz şiddetinin idamesinin hastalıksız veya genel sağ-
    kalımı uzattığı yollu kanıtlar azdır.

    torasik radyoterapi sınırlı evre hastalığı olan hastalarda sağkalımı iyileştirmiştir.
    (1) sınırlı evre hastalığı olanlarda etoposid artı torasik radyoterapiyle
    tedavi sonrasında %70-90’lık yanıt elde edilebilir. (2) buna karşılık medyan
    sağkalım 14-24 aydır. uygun tedavi sonrasında, 2 yıllık sağkalım oranı, yaklaşık
    %40 dır. 25 2000’den fazla hastanın dahil edildiği metaanalizler, sınırlı evre
    hastalıkta torasik radyasyonun, lokal başarısızlıkta %25-30 azalma ve bununla
    uyumlu olarak, 2 yıllık sağkalımda %5-7 iyileşme sağladığını göstermektedir.
    (20,21) torasik radyoterapi uygulanması birkaç faktörün değerlendirilmesini gerektirmektedir; bunlar arasında,

    1) kemoterapi ve radyoterapinin zamanlaması,

    2) radyoterapinin zamanlaması,

    3) radyasyon dozu ve radyoterapinin
    fraksiyonlara ayrılması yer almaktadır,

    4) radyasyon portunun hacmi (tümör
    yanıtı sırasında, orijinal tümör hacmiyle sönen alanın karşılaştırılması).

    1) radyoterapinin platin-etoposide ile eş zamanlı uygulanması ardışık uygulamadan
    daha üstündür. japon kooperatif onkoloji grubunun yürüttüğü bir
    çalışmada, sınırlı evre hastalığı olanlarda ep ile kombine edilen ardışık ve
    eşzamanlı torasik radyoterapi değerlendirilmiş ve eşzamanlı radyoterapi
    verilen hastaların daha uzun süre yaşadığı bildirilmiştir. (22)

    2) platinle eşzamanlı toraks rtnin erken uygulanması tercih edilmelidir. sı-
    nırlı evre sclc’de torasik radyoterapinin zamanlamasının sistematik bir
    değerlendirmesi, erken eşzamanlı radyoterapinin genel sağkalımda, geç
    eşzamanlı veya ardışık radyoterapiye göre küçük, ancak anlamlı düzeyde
    daha fazla iyileşme sağladığını göstermiştir. (23) kanada ulusal kanser enstitüsü’nün
    yürüttüğü bir başka randomize faz ııı çalışmada, kemoterapinin
    2. veya 6. siklusuyla başlayan radyoterapiler karşılaştırılmış ve erken radyoterapinin
    artan lokal ve sistemik kontrol ve daha uzun sağkalımla ilişkili
    olduğu gösterilmiştir. (24)

    3) eastern cooperative oncology/group/radiation therapy oncology group
    (ecog/rtog) ep ile beraber verilen günde bir kez ve iki kez radyoterapi
    karşılaştırılmıştır. 65 bu çalışmada, sınırlı evre sclc’li 412 hastaya, eşzamanlı
    kemoterapiyle birlikte toplam 45 gy doz, 3 hafta süreyle günde 2
    kez veya 5 hafta süreyle günde bir kez verilmiştir. günde iki kez ve günde
    bir kez radyoterapi kollarında ortanca sağkalım süreleri, sırasıyla, 23 ay ve
    19 ay (p=0.04); 5 yıllık sağkalım %26 ve %16 bulunmuştur. günde iki kez uygulama
    takvimi sağkalımda bir avantaj sağlamış, ancak grad 3-4 özofajit
    insidansı daha yüksek bulunmuştur. bir başka randomize faz ııı çalışma,
    günde bir kez (tek fraksiyon) 50.4 gy torasik radyoterapi ile eşzamanlı ep
    ve günde ikiye bölünmüş kür şeklinde 48 gy ve eşzamanlı ep arasında sağ-
    kalım yönünden bir fark göstermemiştir. (25)

    günde iki kez fraksiyonlama çift taraflı mediastinal adenopatisi olan
    hastalarda teknik olarak güçtür. ek olarak, günde bir kez tedavisi, tolere
    edilebilen maksimum dozda verilmemiştir; bu nedenle, hiperfraksiyonlamanın,
    biyolojik olarak eşdeğer dozlarda verilen günde bir kez torasik radyoterapiye
    üstün olup olmadığı açık değildir. bununla beraber, bölünmüş
    kür radyoterapi, kürler arasındaki tümör yenide büyüme intervali nedeniyle
    daha az etkili olabilir. genel olarak, günde iki kez radyoterapi içeren
    kombine tedavi şekli için seçilen hastaların pd’si mükemmel ve başlangıç
    akciğer fonksiyonları iyi olmalıdır.

    4) radyasyon hedef hacimleri, radyoterapi planlanırken çekilen bt taraması-
    na göre tanımlanmalıdır. bununla beraber, ilk tutulan lenf nodu bölgelerini
    tedavi alanlarına dahil etmek için kemoterapi öncesindeki bt taraması
    yeniden değerlendirilmelidir.
    bu çalışmaların ışığında radyoterapinin erken dönemde ve birinci veya
    ikinci kemoterapi siklusunda kt ile eşzamanlı olarak uygulanması önerilmektedir.
    sınırlı evre hastalığı olanlar için, nccn kılavuzu, radyasyonun
    kemoterapiyle eşzamanlı verilmesi gerektiğini ve ilk veya ikinci siklusla
    başlanarak, ya günde iki kez 1.5 gy dozda, toplam 45 gy veya günde 1.8
    gy dozda en az 50 gy verilmesi gerektiğini belirtmektedir. bugün için en
    uygun kombinasyon cddp artı etoposiddir. cddp + etoposide doz şiddetinin
    artması ile sürvi arasında ilişki bulunmamıştır. tedavide doz yoğunluk/şiddetinin
    arttırılması önerilmemektedir. g-csf kullanımı rutin tedavide
    önerilmez. febril nötropeni riski, olan hastalarda kullanılabilir. sclc’li
    hastaların %50’den fazlasında beyin metastazları meydana gelmektedir.
    tam yanıt alınan hastalarda profilaktik kraniyal radyoterapi hastalıksız yaşam
    süresini ve toplam sürviyi arttırmaktadır.

    -profilaktik kranyal radyoterapi
    pcı beyin metastazlarının ortaya çıkmasını hem ertelemekte hem de önlemektedir.
    tüm randomize pcı çalışmalarının dahil edildiği bir metaanalizde,
    yaygın evre hastalığı olanların sayısı az olmakla birlikte, gözlenen yarar, hem
    sınırlı hem de yaygın evre hastalığı olanlarda benzer bulunmuştur. 3 yıllık beyin
    metastazı insidansında %25’lik bir düşüş bildirilmiştir (%58.6 vs %33.3). yine
    bu metaanalizde, pcı’yla tedavi edilen hastaların 3 yıllık sağkalımı
    %15.3’ten %20.7’ye çıkmıştır. (26)
    pcı uygulama kararını vermeden önce hasta ve doktorunun konuyu ele alıp
    tartışmaları gerekmektedir. özellikle 3 gy’nin üzerinde fraksiyonların kullanıldığı
    ve/veya pcı’nın kemoterapiyle eşzamanlı uygulandığı çalışmalarda,
    radyoterapinin geç nörolojik sekellere yol açabileceği belirtilmiştir. kemoterapinin
    tamamlanmasından sonra ve fraksiyon başına düşük dozlarda uygulandığında,
    pcı daha az nörolojik toksisiteye yol açabilir.

    sonuç olarak pcı :
    1) kemoterapi sonrasında tam yanıt görülen sınırlı evre hastalığı olanlarda
    tavsiye edilmektedir (öneri 1)

    2) tam yanıt görülen yaygın evre hastalığı olanlarda kullanılabilir (öneri3). (26)

    3) çoklu komorbiditesi olan, pd’si zayıf veya zihinsel işlevleri bozulmuş
    hastalarda önerilmez.

    4) önerilen doz aralığı, 10 fraksiyonda 25 gy ile 18 fraksiyonda 36 gy’dir.

    5) artan nörotoksisite riski nedeniyle sistemik kemoterapiyle birlikte uygulanmamalıdır.

    -tedavi özeti
    1. birinci veya ikinci kt ile başlayan eşzamanlı rt birinci derecede tercih
    edilmesi gereken tedavi şeklidir. yanıt oranları ve sağkalım daha yüksektir.
    ancak toksisitesi fazladır. hastanın bu tedaviyi alabilmesi için gerekli kriterler
    araştırılmalıdır.

    2. ardışık kt/rt: kt’ler tamamlandıktan sonra rt verilebilir. toksisitesi en
    düşük olan tedavi şeklidir. kt 4-6 siklus verilir. tam yanıt alınan hastalarda
    4 kür yeterli olabilir.

    3. alterne kt/rt yapılabilir. bu durumda kt’ler arasında rt verilir.

    4. tam yanıt alınan hastalara profilaktik kraniyal rt yapılmalıdır.

    -eş-zamanlı kt/rt
    toraks rt 1. veya 2. kt’de başlanır.
    rt’nin yapıldığı dönemde iki siklus arasında 3-4 hafta ve diğer sikluslar
    arasında yine 3-4 hafta olmalıdır.
    radyoterapi 45 gy/30 fr/ 3 haftada verilir. radyoterapi rejimleri eşdeğer
    dozu sağlayacak şekilde; konvansiyonel (50-54 gy/2gy/fr), akselere, hiperfraksiyone,
    konkomitan boost şeklinde verilebilir.
    radyoterapi sahası: rt sahası olarak rt sırasındaki tümör volumü içine
    alınmalıdır. kt öncesi lenf nodu tutulum alanları saha içine alınmalıdır. solunum
    sistemi sorunu olanlarda tümör küçüldükçe alan küçültülmelidir.
    tam yanıt alınan vakalarda kraniyal rt tüm kt’ler tamamlandıktan sonra
    yapılır. rt 30-36 gy/1.8-2 gy/gün verilir.
    kt şemaları:
    --- cddp 80 mg/m2 1. gün
    --- etoposıde 100 mg/ m2 1-3 gün
    --- 4 siklus (takada m. 2002)
    veya
    --- cddp 60 mg/m2 1. gün
    --- etoposıde 120 mg/m2 1-3 gün
    --- 4 siklus (turrisi at. 1999)
    veya
    --- cddp 25-30 mg/m2 1-3 gün
    --- etoposıde 100 mg/m2 1-3 gün
    --- 4-6 siklus

    eş-zamanlı toraks rt için aranması gereken kriterler:
    performans statusu iyi olmalı (performans statusu ecog 0-1).
    e ı-ıııb hasta olmalı, ancak malign plevral efüzyon olmamalı, hastalık aynı
    hemitoraksda olmalı, kontralateral supraklavikuler veya skalen lenf nodu
    tutulumu olmamalı, perikardiyal efüzyon olmamalı. yaş < 70 olmalı (ancak performans statusu yaştan daha önemli bir kriterdir)
    önemli kardiyak hastalığı olmamalı.
    solunum fonksiyon testleri yeterli olmalı: arteriyal po2 > 70 mmhg veya
    vital kapasite > %45 ve fev1 > % 40.
    karaciğer, renal ve hematolojik değerler uygun olmalı.
    [eşzamanlı tedavide, uygulanan tedavi şemasına göre farklılıklar olmasına
    karşılık, genellikle özofajit ve miyelotoksisite gibi yan etkiler daha fazla olabileceği
    için hastaların toksisite yönünden yakın takibi yapılmalıdır]
    alterne kt/rt veya ardışık kt/rt
    eşzamanlı rt uygulanamayacak olan hastalarda yapılabilir (bkz. eşzamanlı
    toraks rt için aranması gereken kriterler).
    4 siklus ep tedavisinden sonra toraks rt başlanır
    kt: cddp 60-80 mg/m2, 1. gün (veya 25-30 mg/m2 x 3g)
    --- etoposıde 120-100 mg/m2 1-3 gün
    kt en fazla 6 kür verilir.
    rt 45 gy/30 fr/ verilir. radyoterapi rejimleri eşdeğer dozu sağlayacak şekilde;
    konvansiyonel (50-54 gy/2 gy/fr), akselere, hiperfraksiyone, konkomitan
    boost şeklinde verilebilir.

    radyoterapi sahası: rt sahası olarak kt öncesindeki tümör volumü içine
    alınabilir. solunum sistemi sorunu olanlarda tümör küçüldükçe alan küçültülmelidir.
    kemoterapi öncesi ve sonrası alanların ışınlanmasını araştıran
    bir çalışmada sürvi farkı bulunmamıştır. retrospektif analizler rekürrensin
    tümörün periferinde değil daha çok merkezinde olduğunu göstermektedir.
    sadece ipsilateral plevral efüzyonu nedeni ile yaygın hastalık kabul edilenlerde
    (ıaslc evresine göre sınırlı hastalıktır) kemoterapiler sonrası efüzyon
    tümüyle kaybolursa toraks rt (ve tüm tedaviler sonrası tam yanıtta profilaktik
    kraniyal rt) için hastalar değerlendirilmelidir.

    ecog performans statusu
    0 normal

    1 aktivitede önemli azalma olmadan yorgunluk/
    halsizlik olması

    2 yorgunluk/halsizlik nedeniyle günlük aktivitelerde
    belirgin azalma veya uyanık günün % 50'den
    azında yatak istirahatinde

    3 uyanık günün % 50'den fazlasında yatak istirahatinde

    4 yatağa bağımlı veya kendisine bakamayacak durumda

    -erken evre hastalıkta cerrahi
    operasyon sırasında tanısı koyulan ve mediasteni negatif olan hastalarda
    cerrahi tedavi uygulanmalıdır. (27) itraoperatif frozen kesitin analizi, nodal
    tutulum olsa dahi lobektomi ve lenf nodu diseksiyonuyla hastalıklı bölgenin
    tamamının çıkarılabileceğini düşündürüyorsa ve hasta girişimi tolere edebilecekse
    tam rezeksiyon önerilmektedir. pnömonektomiye bağlı mortalite lobektomiye
    bağlı mortaliteden daha yüksektir, ameliyat sonrası tedavilere tolerans
    düşer ve akciğer fonksiyonu kötüleşir. bu nedenle hastalığı ancak pnömonektomiyle
    rezeke etmek mümkünse, rezeksiyon ender olarak uygundur. bu
    durumda, postoperatif tedavi aşağıda tarif edildiği üzere sürdürülmelidir.
    tam rezeksiyon uygulanan (tercihen, mediastinal lenf nodu diseksiyonu veya
    örneklemesiyle birlikte lobektomi) hastalar postoperatif kemoterapiyle tedavi
    edilmelidir. (27, 28) lenf nodu metastazı bulunmayan hastalar yalnızca
    kemoterapiyle tedavi edilebilirler; ancak lenf nodu metastazları olan hastalarda
    eşzamanlı kemoterapi ve postoperatif rt tavsiye edilir.
    klinik olarak, t1-2, n0’dan daha ileri evre hastalığı olanlar cerrahiden yarar
    görmez. erken evre sclc tanısı hastaların %5’inden azında konur. (29) preoperatif
    olarak patolojik olarak tanısı koyulan evre ı hastalarda (t1-t2n0m0)
    tüm evreleme girişimleri yapıldıktan sonra (göğüs ve üst batın bt’si, kemik
    taraması, beyin görüntülemesi ve olasılıkla pet görüntüleme ve tüm hastalara
    cerrahi mediastinal evreleme yapılmalıdır.) hasta cerrahiye verilebilir.
    (30,31) nod pozitif hastalarda kemoterapi uygulaması sonrasında cerrahi tedavi,
    kemoterapi sonrası radyoterapiye göre sağkalım avantajı sağlamamaktadır.
    (32) akciğer kanseri araştırma grubu, sclc’de cerrahinin rolünün değerlendirildiği
    tek prospektif randomize çalışmayı yürütmüştür.70 sınırlı evre
    hastalığı olanlara, evre ı olanlar hariç, 5 siklus cav kemoterapisi verilmiştir.
    kemoterapiye yanıt veren hastalar rasgele olarak, rezeksiyon artı torasik radyoterapi
    veya tek başına torasik radyoterapi gruplarına ayrılmışlardır. iki koldaki
    hastaların sağkalımı eşit bulunmuştur; bu sonuç, cerrahinin bu tür hastalarda
    yarar sağlamadığını düşündürmektedir.

    pcı: tam rezeksiyon uygulanan remisyondaki hastalara kemoterapi sonrasında
    pcı uygulamak mantıklıdır. (26)

    sonuç
    1. klinik bir çalışmaya katılmayan sınırlı hastalığı olan hastalar eşzamanlı olarak
    kemoterapi (sisplatin artı etoposid, 4 siklus) ve erken torasik radyoterapiyle
    tedavi edilmelidir (öneri 1). (22)

    2. torasik radyoterapiye 1. veya 2. siklusta başlanmalı ve en az 45 gy’e biyolojik
    olarak eşdeğer doz, günlük 1.8 gy veya daha büyük fraksiyonlarda uygulamalıdır
    (öneri 1). (22,24)

    3. tam yanıt veren hastalar için pcı tavsiye edilir.

    4. cerrahi tedavi sonrası tüm hastalara kemoterapi verilmelidir. radyoterapi
    cerrahi sonrası nod pozitif bulunan hastalarda uygulanmalıdır.

    5. ilk birkaç yıl boyunca, her 2-3 ayda bir izleme muayeneleri yapılması ve
    eşzamanlı olarak göğüs grafileri çekilmesi tavsiye edilir.

    6. sigarayı bırakma teşvik edilmelidir çünkü sigara içen hastalarda tedavi sı-
    rasında toksisite artar ve sağkalım kısalır. (33)

    7. iki yıldan sonra akciğerde yeni bir nodül ortaya çıkarsa, yeni bir birincil tü-
    mör gibi değerlendirilmelidir, çünkü sclc’si şifa bulan hastalarda ikinci birincil
    tümör sık ortaya çıkmaktadır. (34)

    ***kaynaklar***
    1. simon g, ginsberg rj, ruckdeschel jc. small-cell lung cancer. chest surg clin n am
    2001;11:165-188, ix.

    2. simon m, argiris a, murren jr. progress in the therapy of small cell lung cancer. crit rev
    oncol hematol 2004;49:119-133.

    3. manley gt, smitt ps, dalmau j, et al. hu antigens: reactivity with hu antibodies, tumor expression,
    and major immunogenic sites. ann neurol 1995;38:102-110.

    4. meriney sd, hulsizer sc, lennon va, et al. lambert-eaton myasthenic syndrome immunoglobulins
    react with multiple types of calcium channels in small-cell lung carcinoma. ann
    neurol 1996;40:739-749.

    5. graus f, keime-guibert f, rene r, et al. anti-hu-associated paraneoplastic encephalomyelitis:
    analysis of 200 patients. brain 2001;124:1138-1148.

    6. travis wd, colby tv, corrin b, et al. histological typing of lung and pleural tumours. world
    health organization ınternational histological classification of tumours. berlin: springerverlag,
    1999.

    7. remick sc, ruckdeschel jc. extrapulmonary and pulmonary small-cell carcinoma: tumor
    biology, therapy, and outcome. med pediatr oncol 1992;20:89-99.

    8. galanis e, frytak s, lloyd rv. extrapulmonary small cell carcinoma. cancer 1997;79:1729-
    1736.

    9. guinee dg jr, fishback nf, koss mn, et al. the spectrum of immunohistochemical staining
    of small-cell lung carcinoma in specimens from transbronchial and open-lung biopsies. am
    j clinpathol 1994;102:406-414..

    10.johnson be, jänne pa. basic treatment considerations using chemotherapy for patients
    with small cell lung cancer. hematol oncol clin north am 2004;18(2):309-322.

    11.yip d, harper dg. predictive and prognostic factors in small cell lung cancer: current status.
    lung cancer 2000;28:173-185.

    12.albain ks, crowley jj, leblanc m, et al. determinants of improved outcome in small cell
    lung cancer: an analysis of the 2,580-patient southwest oncology group data base. j clin
    oncol 1990;8:1563-1574.

    13.johnson be. management of small cell lung cancer. clin chest med 2002;23(1):225-239.

    14.spira a, ettinger ds. multidisciplinary management of lung cancer. n engl j med
    2004;350:379-392.

    15.evans wk, shepherd fa, feld r, et al. vp-16 and cisplatin as first-line therapy for small-cell
    lung cancer. j clin oncol 1985;3:1471-1477.

    16.sundstrom s, bremnes rm, kaasa s, et al. cisplatin and etoposide regimen is superior to
    cyclophosphamide, epirubicin, and vincristine regimen in small-cell lung cancer: results
    from a randomized phase ııı trial with 5 years’ follow-up. j clin oncol 2002;20:4665-4672.

    17.sklaros dv, samantas e, kosmidis p, et al. randomized comparison of etoposide-cisplatin
    vs. etoposide-carboplatin and irradiation in small cell lung cancer: a hellenic cooperative
    oncology group study. ann oncol 1994;5:601-607.

    18.bishop jf, raghavan d, stuart-harris r, et al. carboplatin (cbdca, jm-8) and vp-16-213 in
    previously untreated patients with small cell lung cancer. j clin oncol 1987;5:1574-1578.

    19.crawford j, ozer h, stoller r, et al. reduction by granulocyte colony-stimulating factor of
    fever and neutropenia induced by chemotherapy in patients with small-cell lung cancer. n
    engl j med 1991;325:164-170.

    20.pignon jp, arriagada r, ıhde dc, et al. a meta-analysis of thoracic radiotherapy for smallcell
    lung cancer. n engl j med 1992;327:1618-1624.

    21.warde p, payne d. does thoracic irradiation improve survival and local control in limitedstage
    small-cell carcinoma of the lung? a meta-analysis. j clin oncol 1992;10:890-895.

    22.takada m, fukuoka m, kawahara m, et al. phase ııı study of concurrent versus sequential
    thoracic radiotherapy in combination with cisplatin and etoposide for limited-stage smallcell
    lung cancer: results of the japan clinical oncology group study 9104. j clin oncol
    2002;20:3054-3060.

    23.fried db, morris de, poole c, et al. systematic review evaluating the timing of thoracic radiation
    therapy in combined modality therapy for limited-stage small cell lung cancer. j clin
    oncol 2004;22:4785-4793.

    24.murray n, coy p, pater jl, et al. ımportance of timing for thoracic irradiation in the combined
    modality treatment of limited stage small cell lung cancer. j clin oncol 1993;11:336-
    344.

    25.schild se, bonner ja, shanahan tg, et al. long-term results of a phase ııı trial comparing
    once-daily radiotherapy with twice-daily radiotherapy in limited-stage small-cell lung cancer.
    ınt j radiat oncol biol phys 2004;59:943-951.

    26.auperin a, arriagada r, pignon jp, et al. prophylactic cranial irradiation for patients with
    small-cell lung cancer in complete remission. prophylactic cranial radiation overview collaborative
    group. n engl j med 1999;341:476-484.

    27.tsuchiya r, suzuki k, ıchinose y, et al. phase ıı trial of postoperative adjuvant cisplatin and
    etoposide in patients with completely resected stage ı-ıııa small cell lung cancer: the japan
    clinical oncology lung cancer study group trial (jcog9101). j thorac cardiovasc
    surg 2005;129:977-983.

    28.brock mv, hooker cm, syphard je, et al. surgical resection of limited disease small cell lung
    cancer in the new era of platinum chemotherapy: ıts time has come. j thorac cardiovasc
    surg 2005;129:64-72.

    29.rostad h, naalsund a, jacobsen r, et al. small cell lung cancer in norway. should more patients
    have been offered surgical therapy? eur j cardiothorac surg 2004;26:782-786.

    30.ınoue m, nakagawa k, fujiwara k, et al. results of preoperative mediastinoscopy for small
    cell lung cancer. ann thorac surg 2000;70:1620-1623.

    31.ınoue m, miyoshi s, yasumitsu t, et al. surgical results for small cell lung cancer based on
    the new tnm staging system. thoracic surgery study group of osaka university, osaka,
    japan. ann thorac surg 2000;70:1615-1619.

    32.lad t, piantadosi s, thomas p, et al. a prospective randomized trial to determine the benefit
    of surgical resection of residual disease following response of small cell lung cancer
    to combination chemotherapy. chest 1994;106:320-323s.

    33.videtic gmm, stitt lw, dar ar, et al. continued cigarette smoking by patients receiving
    concurrent chemoradiotherapy for limited-stage small-cell lung cancer is associated with
    decreased survival. j clin oncol 2003;21:1544-1549.

    34.johnson be, linnoila rı, williams jp, et al. risk of second aerodigestive cancers increases in
    patients who survive free of small cell lung cancer for more than 2 years. j clin oncol
    1995;13:101-111
  • sigara içen insanlarda olasılığı yükselen en riskli akciğer kanseridir.
    en sık sağ akciğer üst lobunda görülür. (metastazı alt lobda)
    tanı için ilk olarak bilgisayarlı tomografi yapılır.
    evreleme ise non invazivlerde ton (bronkoskopi) invazivlerde ise mediastomi yapılmakta.
    tedavisinde cerrahi,klinik ve patolojik evrelerinin sonunda evre 1, 2 ve 3a(bu evren’in öncesinde kemoterapi). cerrahi olarak tedavi edilebilirler daha ileri evrelerde bu şans olmamaktadır. cerrahi yerine adjuvan kemoterapi önermektedir.
hesabın var mı? giriş yap