• primer veya sekonder olabilir. nedeni ne olursa olsun kişinin yaşam kalitesinin ağzını burnunu kırar. vücudun herhangi bir yerinde az öncede söylediğim gibi herhangi bir sebeple olabilir.
    bazı zamanlarında biri beni öldürsün diyerek kıvranabilirsiniz.
  • hiç geçmez.
    olum öldürmeyin lan çok içimden geldi. hem şimdi kim ders çalışır bu saatte allasen, iğrenç iğrenç espriler yapmak varken.

    (bkz: forever van)
  • bir ömür törpüsüdür. burda da anlattım gerçi

    şimdi anlatacağım konu, benim için son derece alışıldık, tanıdık olmasına rağmen -hatta belki de bu nedenle- çevremde pek bilinmeyen, öğrenildiğinde insanı şoktan şoka sokan bir yaşam parçam: kronik ağrı.

    kronik hastalıkların en canından bezdiren, yaşam kalitesini en çok düşüren ve hatta en çok korkulan unsuru sanırım ağrı. ama öyle gelip geçen, arada bir ağrı kesiciyle ya da en kötü ihtimalle hastaneye gidip "doktooor bana bi ağrı kesici" diye yalvarmayla halledilen gibi bir seviyede değil. adam akıllı, sürekli, günün genelde her anında kendini hissettiren, ama benimsenen, varlığı unutulan ya da unutulmaya çalışılan cinsinden, kronik olanından bahsediyorum.

    "nedir mesela bu crohn napıyor sana?" dedikleri zaman "e ağrı yapıyor" diye cevap veriyorum ben genelde son derece kanıksamış bir şekilde. ben böyle cevap verince sanıyorum ki, herkes tarafından benim sürekli ağrı çektiğim, özellikle karnımın sağ alt kısımda dayanılması imkansız değil ama sürekli varlığını hissettiren, orta boylu bir cendereyle bagırsagım sıkılıyormuş gibi, hatta ağrısız yaşamanın nasıl olduğunu bana unutturan, ağrım yok şu an dediğim anlarda bile aslında orda olan ama artık kendisine direnmediğim için ve sürekli aklım orda olmadığı için şikayet düzeyinde dile getirmediğim kronik bir ağrıya sahip olduğumu anlayacak soranlar. yok canım nerde...

    benim crohn'la yalnızca şiddetli ağrı anlarında şikayet ettiğim kadarıyla karşı karşıya olduğum sanılıyordu yakın çevremde dahi. çünkü dediğim gibi ağrı benim için o kadar kanıksanmış bir durum ki, ona direnmemeyi uzun zaman önce öğrendim. kısa da olsa yoga yaptığım zamanlardan kalan en faydalı öğreti benim için, bir şeylere direnmemeyi öğrenmekti. örneğin bir yaz günü, iett'nin en eski körüklü otobüslerinden birinde, öğle vakti trafik durmuşken tecrübe ettim bunu. ben sıcakla başedebilmek için bir şeyler yaptıkça daha fazla terliyordum, daha fazla strese giriyordum ve daha fazla bir şey yapma ihtiyacı hissediyordum. sıcak ordaydı, otobüs ordaydı, ben ordaydım. direndikçe daha fazla bunalıyordum, nefesim sıklaşıyordu. o an aklıma geldi, yapacak bir şeyim yoktu ve buna direnmenin anlamı da yoktu. hava sıcaktı ve ben ne ordaki varlığımı ne de havayı değiştirmek için bir şey yapabilirdim. tamam dedim, direnmiyorum. en kötü sıcaklayacağım, terden maymuna döneceğim. bir süre sonra nefesim düzene girdi, sakinleştim. biz yine trafikte duruyorduk, ama artık telaşlı değildim, sıcakla barışmıştım.

    benzerini crohnla da yaşamaya başladım. ağrı varsa vardı, buna direnmenin anlamı yoktu. direnerek yaptığım hiçbir şey çözüm değildi ve gereksiz efordu.

    bütün o gezdiğim, eğlendiğim, spor yaptığım, yemek yediğim zamanların hepsinde ağrı içindeyim ben aslında. yalnızca "ah!" diyip karnımı tuttuğum zamanlarda değil yani. bu "ah!" zamanları, dayanma gücümün zorlandığı anlarda olabiliyor, ağrı başladığı anlarda değil. o yüzden ne oldu, ağrın mı başladı diye sorduğunuz zaman boş boş bakıyorum "e benim hep ağrım var." diye. "niye şaşırdılar ki şimdi" diyorum. demek ki anlaşılmamak tek taraflı değilmiş, ben de anlayamayabiliyormuşum zaman zaman öteki tarafı :)

    kronik ağrımdan habersiz olunmasının nedenlerinden biri de ağrı eşiğimin iyice yükselmiş olması sanırım. üst level ağrılar yaşadıkça, böyle küçüklerini de dile getirmemeye başlıyor insan, dayanabiliyor çünkü. rahatsızlık duyup, üzerinde konuşulacak şeyler değişiyor. en son ne zaman başım ağrıyor dedim bilmiyorum. ya da en son kaç ay önce ağrı kesici içtim.

    birkaç hafta önce ankara'da hastanede yatarken, serumla verdikleri ilaç kolumdaki damarları iltihaplandırmış, tromboflebit dedikleri bir şey olmuşum. hemşireye kolum ağrıyor normal mi diyip, iğne acıtmıştır cevabını aldıktan sonra kolum benim için şikayet edilecek bir konu olmaktan çıktı. bütün gece kolumu kalp hizasından aşağı indirdiğimde zonklama hissetmem, kızarması, şişmesi, hatta bardak bile tutamayacak kadar yerinden kalkmaması problem değildi artık benim için. iğne acıtmıştı işte, bunun için şikayet edilir miydi hiç? öyle olmadı tabii ki, ertesi gün kolumu gören doktorumdan "bunu bana nasıl söylemezsin?" diye sağlam bi azar işitip, ilaçlarla tedaviye başlayınca anladım aslında çok da yaygın olmayan bir yan etkimsi bir şey yaşadığımı. affedersiniz eşşek canı var yani bende :)

    ağrıdan uykudan uyanıyorum diyorum, ama uyanmadığım zamanlardaki ağrılardan habersizim. geçtiğimiz hafta ben uyurken ablam sesime uyanıp odaya gelmiş, bacaklarımı kendime çekmiş ağrıyla -onun tabiriyle- inliyormuşum. ben bunu duyunca kendime bi üzül, bi yanaklarımı sev ay kıyamam kendime çok mu acıdı diye :)

    uzattım yine çok, ama kronik ağrı büyük meydan okuma. insanı yoran, bıktıran, sinirlendiren cinsten bir şey. mümkün olduğunca yok saymak en doğrusu. daha önce de söylemiştim gerçi ama, ben zaten sürekli olan ağrıyı yok sayarken, bahsetmezken, sizi üzmezken, ağrım var dediğimde bunu hafife alıp aman ne olacak demeyin olur mu? ha bi de öyle dandirikos ağrıları bahane edip bana şikayet etmeyin, ay başım ağrıdı, boğazım yandı diye plan iptal etmeyin :)
  • lady gaga'nın 2012 den beri sahip olduğu kas ve kemik sistemini tamamen etkileyen yaşam kalitesin yarıya kadar düşüren bir hastalıktır... kadın 2 kere turnesini iptal etti bu hastalık yüzünden.. mental ve fiziksel anlamda çok zorluklar çıkarttığını biliyorum
  • hayatı zehir eden.

    avustralyalı bir grup araştırmacı, insan ve hayvanlardaki kronik ağrıları tespit edebilen bir kan testi geliştirdi. bu kan testi, kronik ağrıdan etkilenen bağışıklık hücrelerindeki renk değişimlerini tespit ederek hastanın ağrısının şiddetini belirlemeyi mümkün kılıyor.
  • ağrı canlıların potansiyel doku hasarından kaçınabilmeleri açısından vazgeçilmez bir duyusal ve duygusal tecrübedir. canlı bir kez ağrıyı tecrübe ettiğinde o ağrıya sebep olan kontekstin de ne olduğunu kavramalıdır ki daha sonraki seferde olası tehlikeleri önleyebilsin. başka bir deyiş ile ağrı, beyinde bazı uzun-dönem değişiklikler açığa çıkarmalıdır. ağrı ile ilişkili bu korku belleği uzun süreli olmasına rağmen, ağrının kendisi geçicidir.

    ancak, eğer ki ağrı beyinde istenmeyen uzun-dönem değişikliklere yol açarak kalıcı olursa, yani kronik ağrı’ya dönüşürse, artık bilinen herhangi bir faydalı fonksiyona hizmet etmez ve günümüzün en ciddi tıbbi problemlerinden biri halini alır.

    kronik ağrının beyinde ortaya çıkması ile birlikte birçok nöral merkez değişikliğe uğrar, bunlar arasında bazılarının günümüzde daha önemli olduğu düşünülüyor, veya sadece daha iyi anlaşıldığı için öyle zannediliyor: yakın zamanlarda en yoğun çalışılan anterior singulat korteks (acc), insular korteks (ic) ve medulla spinalis bu bölgelerden başlıcaları.

    acc ve ic’de deneysel kronik ağrı modellerinde long-term potentiation açığa çıktığı, yani nöral iletilerin bu bölgelerde kolaylaştığı/güçlendiği gösterilmiştir. acc ve ic, somatosensory korteks (s1 ve s2), prefrontal korteks gibi ağrının algılanmasından sorumlu diğer beyin bölgeleri ile karşılıklı olarak bağlantılar kurar. güncel çalışmalar, acc ve ic’de güçlenen nöral iletilerin etkileşimde olduğu diğer beyin bölgeleri ile birlikte bir “pozitif feedback” döngüsüne yol açtığını ve bireyin herhangi bir ağrılı uyarana maruz kalmadığı halde sürekli olarak ağrı hissetmesine neden olduğunu göstermekte. ayrıca, kronik ağrının istenmeyen etkileri olan korku, anksiyete ve kognitif fonksiyonlarda bozulma da aynı beyin bölgelerinde malfonksiyonlara bağlıdır.

    bu beyin bölgelerindeki ltp’yi anlamak ne için önemli peki? kronik ağrıya yol açan mekanizmalar hakkında bilgimiz ancak son yıllarda ilerlemeye başladı. bu bilgi eksikliği içinde kronik ağrı hastaları opioid’lere bağımlı hale geldi. opioidler kronik ağrıyı ortadan kaldırmak yerine, nöral iletiyi non-selektif olarak inhibe eder. ayrıca yüksek doz/uzun-dönem kullanımlarının istenmeyen ciddi yan etkileri vardır. dahası, tedavide kullanılan ajanlar kronik ağrıdan sorumlu beyin bölgelerini hedef almıyorsa beklenen olumlu etkiler daha en baştan minimize olur; örneğin beynin üst merkezlerindeki patolojik değişikliklere bağlı bir ağrı, perifere yönelik müdahaleler ile ortadan kaldırılamaz.

    deneysel çalışmaların sonuçlarına göre kronik ağrıdan sorumlu nöral bölgelerde ltp’nin inhibe edilmesi ise hem kronik ağrıyı ve kronik ağrının yol açtığı anksiyete gibi olumsuz sonuçları ortadan kaldırıyor hem de herhangi bir yan etkiye yol açmıyor. hatta bireylerin fizyolojik ve faydalı olan ağrı duyuları bile normal olarak devam ediyor. normal ağrı duyusunun ortadan kalkması yaşamı tehdit eden bir duruma yol açabilirdi.

    ağrıdan sorumlu olan ve ağrıya müdahale etmek için umut verici bir hedef olan enzimlerden biri adenylyl cyclase 1’dir. bu enzim özel olarak (ama sadece değil) acc ve ic’de aktivite gösterir ve bu bölgelerde inhibe edilmesi analjezik etkiye yol açar:

    chen, tao, et al. "adenylyl cyclase subtype 1 is essential for late-phase long term potentiation and spatial propagation of synaptic responses in the anterior cingulate cortex of adult mice." molecular pain 10.1 (2014): 65

    bliss, tim vp, et al. "synaptic plasticity in the anterior cingulate cortex in acute and chronic pain." nature reviews neuroscience 17.8 (2016): 485

    postsinaptik ltp’nin çok uzun süreler boyunca korunmasından sorumlu enzim pkm zeta: son derece umut verici olsa da, enzimin inhibitörü ortadan kalktığında ağrının devam ettiği anlaşıldı, yani ya hastanın sürekli kullanması gerekecek ya da çok uzun yarı-ömre sahip bir inhibitör geliştirilecek. yine de önemini korumaktadır.

    li, xiang-yao, et al. "alleviating neuropathic pain hypersensitivity by inhibiting pkm? in the anterior cingulate cortex." science 330.6009 (2010): 1400-1404

    kronik ağrının anksiyete ile ilişkisinden özel olarak sorumlu olduğu gösterilen hcn adındaki iyon kanallarının bloke edilmesi: ilginç terapötik gelişmelerden biri olarak karşımıza çıkmıştır.

    koga, kohei, et al. "coexistence of two forms of ltp in acc provides a synaptic mechanism for the interactions between anxiety and chronic pain." neuron 85.2 (2015): 377-389
  • https://www.instagram.com/…/?utm_medium=share_sheet

    tanım: insana benliğini unutturan ağrı türü.

    4. yılımı doldurduğum başımın belası. onca doktor gezdim testlerden elle tutulur bir şey çıkmadı, psikosomatik veya gerçek bilmiyorum ama bir ömür böyle geçmez onu biliyorum.
  • ambulans huzurevinden gelir. canlı cenazeye dönmüş, kontrakturu olan, dışkı ve idrar kokan, foley ve beslenme tüpleri yosun bağlamış, 85 yaşında bir hastayı bunun hep ağrısı var diye getirirler. hep...ağrı...her zaman...her yeri...ah ninecim. sana neler oldu? ruhun mu ağrıyor senin? iki yıldır konuşamıyormuşsun da. iki yıldır ağrı mı çekiyorsun? :(

    ağrı, hastaların acil servise gelmesinin en önemli nedenlerinden biri.

    sağlık camiası kronik ağrıyla ilgilenmekten hoşlanmaz. bu yüzden acil servisler, biten ilaçlarını reçete ettirmek isteyen, uzun süreli kronik ağrılı bilinen bir hastalıkları olan hastalarla meşgul ediliyor. bir de bu hastaların çoğu öfkeli ve manipülatif oluyor ve bu insanlar aslında psikiyatrik desteğe ihtiyaç duyuyorlar. çünkü benim tecrübelerime göre kronik ağrı hastalarının çoğu maalesef depresyonda.
  • bir insanın başına gelecek en kötü şey bu olabilir. sürekli bir işkence hali, kimse halinden anlamaz da.
hesabın var mı? giriş yap