• ikinci dunya savasi alman donanmasi.
  • filmlerde, düz nazi bayrağına göre daha şık duruyor diye inatla gözünüze soktuklari, gamalı haçın arkasında (norveç bayrağı gibi) siyah çizgiler ve üst sol koşesinde bir malta haçı bulunan bayrağın asil sahipleri.
  • (bkz: wehrmacht)
  • mayıs 1935'de milli savunma kuvvetlerinin yeniden inşaası kanunuyla kurulmuş alman donanması'dır. 1935-1945 yılları arasında toplam 1.5 milyon kişi çalışmıştır. bismarckın mayıs 1941 deki batışına kadar çok büyük yararlılıklar göstermiştir (norveç'in işgali, büyük ingiliz gemilerinin batırılışı) 1943 yılına kadar atlantikte büyük başarılar elde etmişlerdir. ağustos 1946 yılında müttefikler tarafından kaldırılmıştır..
  • araç-amaç dengesini kuramamanın, yanlış strateji geliştirmenin, yanlış yığınak politikaları izlemenin kurbanı olmuş, ancak tüm yetersizliklerine karşın düşmanlarına kök söktürmüş, üstüne yüklenen ağır sorumluluktan alnının akıyla çıkmış, savaş siciline asla leke sürdürtmemiş tarihin en profesyonel ve en yiğit donanmalarından birisidir. elit sıfatını belki de en çok hakeden silahlı kuvvetler branşıdır.

    kriegsmarine tam anlamıyla yoktan varedilmek zorunda kalınan bir güç olmuştur. alman imparatorluğu donanması (bkz: hochseeflotte) kasım 1918'de ulusunun ve kayzerinin alnına kara çalarak ayaklandığı ve düşmanlarına şerefsizce teslim olduğu zaman deniz gücünün prestiji ulusun da yöneticilerin de nazarında neredeyse sıfıra inmişti. birçok subay utanca dayanamayarak intihar etmişlerdi. donanma'nın esir tutulduğu scapa flow'da kendi kendini batırması dahi şerefini kurtarmaya yetmemişti. ayrıca versailles anlaşması ve mali kriz almanyanın görünen bir gelecekte birinci sınıf bir deniz gücüne sahip olamayacağını garantilemekteydi. herşeye karşın jutland'daki utkunun ve denizaltıların parlak başarılarının yarattığı ruhtan güç bulan genç ve dinamik bir seçkin subay grubu tüm dayatmalara, kısıtlamalara karşın donanmanın yeniden inşası için vargüçleriyle çalıştılar. maalesef bu romantik ve idealist subaylar savaştan gerekli dersleri çıkartmakta başarılı olamamış, kayzerin donanmasının denizlerin efendisi ingiltereye eşit şartlarda meydan okuduğu eski güzel günlerin hayalleriyle konjonktürden ve realizmden uzaklaşmışlardı. onların, zaten kıt olan kaynakları yanlış kullanması yüzünden kriegsmarine daha baştan tayin edici bir etkinliğe ulaşma şansını yitirdi. bu yanlışlar şöyle sıralanabilir:

    1) almanya'nın ingiltere ile olası bir savaşında, ingiliz ticaret yollarını kesmenin tek gerçekçi strateji olduğu açıktı. birinci dünya savaşının tecrübesi de bu stratejideki en etkili silahın denizaltı olduğunu göstermişti. ancak donanmanın subayları hala su üstü savaş gemileriyle eski moda bir guerre de course yürütmenin yolunu arıyorlardı. bu taktiğin astarı yüzünden pahalıya geldiğini, verimsiz olduğunu birinci dünya savaşının tecrübeleri göstermesine karşın büyükamiral raeder ile kurmayları hala eski kafalılıkta direttiler. 1920'ler ve 30'lar boyunca hiç bir sınıflandırmaya uymayan ve hiç bir parametrede (top, zırh, hız) karşıtlarıyla başedemeyecek su üstü savaş gemilerinin yapımıyla uğraştılar. su üstü akın harekatlarına en uygun gemi olan kruvazör sınıfında almanya tam anlamıyla duvara tosladı. alman kruvazörleri dengesiz, yapısal olarak aşırı zayıf, motorları verimsiz, topları kalitesiz gemilerdi. açık denize dayanıklılıkları neredeyse sıfır olduğu için savaşta hiç bir işe yaramadılar. hafif kruvazörler amerikan veya japon filo tipi muhriplerinin kaldırdığı kadar hasarı bile kaldıramıyorladı. ağır kruvazörlerin tribünleri tam anlamıyla rezaletti, menzilleri de yetersizdi. cep zırhlıları ile onların büyütülmüş türevleri olan scharnhorst ve gneisenau ise esasen kıyı koruma gemisiyle kruvazör arasında kalmış, riske etmek için çok pahalı, etkin olmak için fazla zayıf tasarımlardı. birinci sınıf donamalarla karşılaştırılabilecek tek tasarım bismarck sınıfı muharebe gemileriydi. ancak iki adet bismarck'ın onbeşten fazla birinci sınıf muharebe gemisine sahip royal navy karşısında ne kadar başarılı olabileceğini kimse sormamıştı. hele z planı önergesi alman donanma komutanlığının gerçeklerden ne kadar uzaklaştığının üzücü bir belgesi olarak tarihe geçti. ne işe yarayacakları ve kadar etkin olacakları meçhul gemilere kartını oynamak yerine kriegsmarine komutası alman kıyılarını ve kuzey denizini kapatacak sınırlı (ve çok daha ucuz) bir kıyı savunma filosuna yönelmiş, enerjisini de denizaltılara yoğunlaştırmış olsaydı avrupa sularında savaşın gidişatı çok daha değişik olabilirdi. ne yazık ki karl dönitz gibi öngörülü subayların sesine kulaklar tıkandı ve hayaller üstün geldi.

    2)kriegsmarine komutanlığı ne savaş öncesi ne de savaş sırasında luftwaffe ile işbirliği konusuna eğildi. bu feci ihmalkarlığın suçu savaştan sonra, ölmüş olan mareşal göring'e atıldı ve kendisinin her türlü işbirliğinin önünü tıkadığı öne sürüldü. halbuki 1980'lerden sonra arşivlerden çıkan belgeler işin hiç de böyle olmadığını gösterdi. gerçekte, amiral raeder ve kurmayı hava kuvvetlerini nsdap'nin oyuncağı olarak görmüş, göring'e duydukları kişisel nefretlerini görevlerinin önüne geçirerek luftwaffe'ye karşı hasmane bir tutum almış ve hava-deniz işbirliği konusunu sümen altı etmişlerdi. özellikle 1941'de ingilizler alman istihbarat ağına sızdıktan sonra u-bot rotalarını öğrenip konvoylarını buna göre düzenleyince donanmanın "göz"ü olacak bir hava gücünün eksikliği iyice ayyuka çıktı. ancak artık çok geç olmuştu.

    3) kriegsmarine ve abwehr arasındaki işbirliği de neredeyse sıfır idi. konvoy rotaları hakkında bilgi sahibi olmak için istihbarat örgütü ile hiç bir diyaloğa girişilmemiş, hedef bulma işi şansa bırakılmıştı. birinci dünya savaşında dünyanın her yerindeki ajanlarını ve alman diasporasını akıncı gemilerine tarafsız devletlerden yardım sağlayacak biçimde örgütleyebilen işbirliğiyle karşılaştırılınca yüksek komutadaki basiretsizliğin boyutu daha iyi anlaşılabilir. enigma'nın deşifre edildiğini ise donanma savaşın sonuna kadar bile anlayamadı.

    peki, üst komutası bu denli acınacak bir performans sergileyen kriegsmarine'nin tüm düşmanlarına parmak ısırtan bir etkinlik sergilemesi nasıl mümkün olabildi ? bu sorunun cevabı karl dönitz'in kişiliğinde örnekleşen realist, profesyonel ve adanmış subaylarda yatmaktadır. bir yandan üstlerinin basiretsizliğiyle mücadele verirken öte yandan da ellerindeki kısıtlı güçleri mümkün olabilecek en yetkin şekilde eğitip donatan, stratejik açmazlarına yaratıcı açılımlar getiren bu subaylar sayesinde kriegsmarine fiziki varlığını kat be kat aşabilen bir performans sergiledi. aslında kriegsmarine'i en iyi şekilde bir poker oyuncusuna benzetebiliriz. ortaya sürecek antesi çok azdır ancak ustaca blöflerle bu zayıflığını rakibine hiç hissettirmemiş, eline geçen az sayıdaki iyi kartları da uygun yerlerde kullanarak kendini olduğundan daha güçlü göstermeyi başarmıştır. gerçekten de bismarck trajedisinden sonra norveç'e konuşlanan su üstü filosu fleet in being stratejisini benimseyerek ve teknik zayıflıklarını başarıyla örterek royal navy'nin büyük kısmını savaşın son aylarına kadar avrupa sularında bağlamayı başarmıştır. yine bu sıralarda ilerleyen bolşevik sürülerinin önünde savunmasız kalan dört buçuk milyonu aşkın sivil ve asker almanı reich topraklarına tahliye ederek olası bir soykırımı da engellemiştir. tüm hatalarına rağmen kriegsmarine benzersiz profesyonelliği ve acı sona dek kaybetmediği esprit de corps ile adını tarihin sayfalarına altın harflerle yazdırmıştır.
  • dünyanın en güzel bayrağına sahip olmuş şanssız donanma
  • birinci dünya savaşından sonra deniz kuvvetleri neredeyse sıfırlanmış almanların, çok kısa sürede dünyanın en etkili deniz kuvvetleri haline getirdikleri alman deniz kuvvetleridir. özellikle u-bootları ile amerikan ve ingiliz deniz kuvvetlerine dehşeti yaşatmışlardır. doğu cephesi sırasında, sscb'ye yardım götüren yüzlerce gemi kriegsmarine tarafından batırılmıştır. gemilerinin batırılması abd'nin avrupa'daki savaşa müdahil olmasının sebeplerinden biridir.

    karl dönitz en ünlü komutanıdır.*

    kısaca eğitim ve yetenek ile kısa sürede neler başarılabileceğinin canlı kanıtlarıdır.
  • kriegsmarine (ozellikle u-boat personeli) 2. dunya savasi boyunca nazizme en uzak kalmis alman askeri departmandir. muhtemelen bunun sebebi ,isleri herhangi bir azinlikla ugrasmaktan ziyade abd-ingiliz gemileri ile savasmak oldugu icin kendilerine pek nazi propagandasi uygulanmamis veya personel secilirken ne kadar nazist oldugu umursanmamis olmasidir. zaten cok cok kisitli iletisim sartlarinda aylarca su yuzunu bile dogru durust görmeyen u-boat personeline ne kadar nazi propagandasi yapabilirsin ki.
  • 1933-1945 arasındaki alman donanmasına verilen isim.

    kriegsmarine adolf hitler'in başa geçmesinden sonra yeniden canlandırılan alman silahlı kuvvetleri'nin (bkz: wehrmact) muhtemelen hava kuvvetinden sonraki en elit birliği ve nazizm denen ideolojiye, onun askerlik yorumuna en az bulaşan kısmı. gerçi bünyesinden çıkan (ya da kuvvetten atılan) reinhard heydrich gibi bir adam var ama yine de savaşın genelinde yaptıklarına baktığınızda kriegsmarine mensuplarının nazi ideolojisini benimseyen çoğu alman askerinin yaptığı utanç verici davranışları sergilemediklerini ve imparatorluk dönemi alman donanmasına özgü eski kafalı (bu laf hitler'in eski imparatorluk askeri gücünü aşağılamak için sıklıkla söylediği bir laftır) davranışları sıklıkla sergilediklerini görürsünüz. örneğin bazı u-boot komutanlarının savaşın başlarında torpilleyerek batırabilecekleri gemileri su üstüne çıkıp esir alarak top ateşi ile batırmadan önce (top ateşi ile yada gemiyi patlatıcılarla batırmak tanesi binlere mark olan torpidoları kullanmaktan daha ekonomiktir) mürettebatlarını birkaç günlük yiyecek ve suyla filikalara bindirip yerlerini de telsizle bildirmesi ya da torpilleyip batırdıkları gemilerden düşen denizcileri su yüzeyinden kurtarmaları gibi. ama daha sonra bu tip "soylu" davranışların donanma askerlerinin düşmana karşı olan duygularını azalttığını düşünen kriegsmarine yüksek komutası benzeri davranışları yasaklamış, bu durum özellikle u-boot ekibi arasında ciddi ahlaki tartışmaların bile çıkmasına şahit olmuştur.

    neyse asıl konumuza dönelim. kriegsmarine'in bir önceki versiyonu olan alman imparatorluk donanması (bkz: kaiserliche marine) 1918 sonrasında alman imparatorluk silahlı kuvvetleri'nin belki de en fazla yara alan ve dağılan kuvveti oldu. jutland savaşında alınan taktik galibiyetin giderek stratejik bir yenilgiye dönüşmesi, donanmanın gözden düşmesi ve hareketsiz kalması, bunun sonucunda çıkan bir ayaklanma, bu ayaklanmanın savaşın bırakılmasına neden olması, ardından neredeyse tüm gemilerine müttefiklerin el koyması ve sonuçta el konulan gemilerin kendilerini scapa flow'da batırması hadisesi (bkz: 1919 alman donanmasının intiharı) bu gücün neredeyse tamamını yoketti. üzerine gelen felaketler, mesela almanya'nın 1.dünya savaşı sonrası çok ağır tazminatlar ödemeye mahkum edilmesi ve silahlı kuvvetler açısından çok sınırlı bir güce sahip olmasına izin verilmesi de 1918 sonrasında doğru düzgün bir donanma oluşturulmasına çok büyük engel oldu. gelgelelim amiral tirpitz'in ekolünden gelen ve ingilizlerle mücadeleyi hayatlarının ilk sırasına koyan alman donanma subayları özellikle 1919'da su üstü filolarının intiharından çok fazla etkilenmişti ve ne olursa olsun donanmanın eski gücüne kavuşturulmasını amaçlıyordu. işte bu nedenden ötürü giderek yükselen aşırı milliyetçi nazi hareketi belki de silahlı kuvvetler içinde en fazla donanmadan destek gördü.

    yeni gemiler için para lazımdı ve bu para dünyada gelişen ekonomik duruma paralel olarak 1925'lerde ortaya çıkmaya başladı. ayrıca 1920'lerde yeni alman gemilerin belirlenen sınırlar dahilinde yapılması önemliydi ve filonun savaştan sonra üretilen en yeni gemisi olan emden bu şekilde üretildi. emden'i sırayla königsberg, karlsruhe, köln ve leipzig hafif kruvazörleri takip etti. ama asıl kırılma noktası 1929-32 arasıdır. çünkü bu dönem 1929 ekonomik buhranı sonucu milliyetçi akımların yükselip nazi hareketinin çok güçlendiği, henüz iktidara gelemese bile önemli yerlerdeki taraftarları sayesinde devlet organlarının kararlarını etkilediği bir dönemdir ve donanmanın gözbebeği, aynı zamanda dünya askeri denizcilik tarihinde bir devrim yapan deutschland sınıfı gemiler ortaya çıktı. gerçi bu olayda almanya'nın tonaj olarak gemi üretiminin sınırlandırılması ama gemilerde kullanılacak silahları sınırlayan washington deniz silahları konferansı'na almanya'nın konferansa çağırılmaması nedeniyle imza atmaması bu gemilerin ortaya çıkmasında müttefiklerin çok büyük bir yardımı oldu.

    bu noktada konunun biraz derinine inelim ve daha iyi anlamak için donanma gemilerinin sınıflarından biraz bahsedeyim. donanma gemilerini sınıflandırırken önce dreadnought terimini bilmek gerekiyor. dreadnought kelimesi aslında ingiliz hms dreadnought isimli gemisinden geliyor. bu gemi dünya savaş gemileri tarihine tüm topları aynı kalibrede taşıma+mümkün olduğunca zırha sahip olma gibi bir mantık getirdi. kendisinden önce gemiler silah ve zırh olarak pek standart değilken kendisinden sonraki tüm gemileri bu yönlerden etkiledi. bu gemiden sonra gemiler taşıdıkları silahlar, zırh ve hareket kabiliyetlerine göre daha keskin şekilde sınıflandırıldı ve donanmalar bu isimlendirmeler etrafında değişkenlik gösterdi. bu sınıflandırmada da bilmeniz gereken belli bazı isimlendirmeler var;

    destroyerler ana silahları torpiller ve hafif toplar olan hızlı gemilerdir. asıl amaçları hızlarını kullanıp kendilerinden olan büyük gemilere torpiller ile saldırmak, destek atışları ile kıyı savunmalarını vurmak ya da eskortluk yaparak denizaltı ve diğer hafif su üstü hedeflerine saldırmaktır.

    kruvazör (bkz: cruiser) denilen gemiler hafif kruvazör, ağır kruvazör ya da savaş kruvazörü olarak çeşitlendirilebilir. ama üretim mantıkları aynıdır; üzerlerinde birkaç tane taret olması, bu taretlerde taşıdıkları güçlü toplar, değişken zırh miktarı ve herşeyden önemlisi mümkün olduğunca hızlı ve kıvrak gemiler olması kruvazörlerin temel özellikleridir.

    ana muharebe gemileri, savaş gemileri ya da ingilizce isimleri ile battleship'ler ise geçmişin en önemli silahlarıdır. bu gemileri günümüzün uçak gemileri gibi düşünmelisiniz. çok pahalıdırlar, binlerce kişilik mürettebatları vardır, üzerlerinde çok büyük kalibrede toplar taşır ve zırhları çok kalındır. bir savaş gemisi kendisi gibi birkaç gemiye kafa tutabilir, kolay kolay batırılamaz ve kolayca harcanamazlar.

    kriegsmarine'e geri dönelim. 1930'lar geldiğinde almanlar dünya denizcilik litaretürüne, inşa edebilecekleri gemileri sınırlandıran anlaşmaların da etkisiyle, cep zırhlısı (bkz: pocket battleship) diye bir gemi türü soktu. bu gemi türü aslında ilk denemeleri ingilizlerce yapılan ama başarılı bir tasarım olmadığı düşünülen bir şekildeydi. tasarıma göre gemi çok zırhlı sayılmazdı, savaş ağırlığı hemen hemen 16 bin ton idi ancak 8 adet dizel motoru kendisine neredeyse 52 km/saat'lik çok iyi bir son hız sağlıyordu. bununla birlikte bu sınıf gemileri ateş gücü açısından çok güçlüydü ve ana silahı 2 tarete takılı 6 adet 28 cm'lik top, yardımcı silahları ise 8 adet 15 cm'lik top ve 8 adet torpido tüpü idi. ayrıca 2 adet de keşif uçağı taşıyabiliyordu. bu rakamlar size birşey ifade etmeyebilir ama şöyle anlatırsam daha iyi olacak, 28 cm'lik toplar savaş kruvazörü veya eski nesil savaş gemilerine takılan toplar ile aynı kalibrede toplar demek. ayrıca 15 cm'lik yardımcı silahlar ise az önce size isimlerini verdiğim yeni inşa edilmiş alman hafif kruvazörlerinin ana silahları olarak kullanılıyordu. sahip oldukları son hız ise sadece birkaç ingiliz gemisinin ulaşabileceği kadar yüksek bir süratti ve bu gemiler değişmez alman denizcilik amacına hizmet için üretilmişti; akıncılık.

    akıncı ya da ingilizcesini kullanırsam raider terimi alman donanma stratejistlerinin kafasını bayağı kurcalamış bir ifade. şöyle ki modern alman donanmasının temelini atan kişi amiral alfred von tirpitz'dir ve kendisi imparatorluk donanmasının stratejisini belirlerken ingilizlerin ikmal yolları kesilmedikçe direnmeye devam edeceklerini öngörmüştür. bu nedenle ingiltere'ye tüm yönlerden gelen ikmal gemilerinin bulunup yokedilmesi için uygun olan bir gemi inşa programı geliştirdi. aynı zamanda bir savaş durumunda ingilizlerin alman limanlarını bloklayacağını hesap etmişti ve alman donanmasının ingilizlerin bu harekatı ile başedecek kadar güçlü olması gerekiyordu. deniz havacılığının gelişmediği 1900-1918 döneminde bunu yapmak demek binlerce ton kaliteli çelikten devasa gemiler üretmek demekti ama hepsinden önemlisi alman imparatorluk donanmasının birbirinden çok farklı 2 amaç için gücünü bölmesi anlamına geliyordu. bu ikilem giderek derinleşen bir korku halini aldı ve donanmanın en küçük biriminin bile çok kıymetli hale gelmesine, yapılacak hareketlerde ince hesaplar yapılmasına ve alman imparatorluk donanmasının kayıp korkusu ile doğru düzgün yönetilememesine kadar gitti.

    1. dünya savaşı'ndan sonra kurulan kriegsmarine'in başındakiler de işte bu ekolden gelen ve sürekli 2 cepheli bir savaşı kafalarında tutmaları gereken bir subay grubuydu. ancak bu defa işler biraz daha karmaşıktı. u-boot teknolojisi çok gelişmişti ve denizaltılar artık daha ciddi bir tehditti. havacılık çok gelişmişti ve çok büyük gemiler artık çok daha kolay hedefler haline gelmişti. bununla birlikte radar teknolojisi yavaş yavaş kullanılmaya başlandıkça gemilerin çok hızlı olmasının fazla bir anlamı yoktu çünkü radyo dalgaları gemilerden daha hızlıydı.

    bu noktada almanya'da iktidara gelen hitler'in donanmaya bakışını da irdelememiz lazım. hitler savaşta nihai sonucu olacak yegane gücün kara kuvvetleri olduğuna inanan karacı kafalı bir adamdı. bunun aksi beklenemez çünkü 1. dünya savaşı'nda siperlerde savaşan bir er idi, sonucu alan gücün kara kuvvetleri olduğunu görmüştü ve farklı kuvvetlerin birlikte ya da taktik veyahut stratejik olarak kullanılmasının askeri açıdan önemini kavrayabilecek kadar askeri kültürden yoksun biriydi. gelgelelim yakın dava arkadaşı ve yeni alman hava kuvveti olan luftwaffe'ın kurucusu hermann goering tarafından hava gücünün etkisi hakkında neredeyse büyülenmişti. bununla birlikte unutulmaması gereken en büyük şey şudur ki hitler çoğu gizli konuşmasında ingiltere ile almanya'nın eninde sonunda bir savaşa tutuşacağını düşünmesine rağmen bu savaşın olmaması için gizliden gizliye de ciddi bir istek duymaktaydı. mesela bu tavrın bir yansımasını şuradan anlıyoruz, polonya seferi başladığında ingiltere ve fransa, almanya'ya polonya'dan çıkması için 3 gün süre verdiler. almanlar bunun bir blöf olduğunu düşündü ama 3 gün bitince önce fransa ardından da ingiltere almanya'ya savaş ilan etti. yakınlarından olanların ifadesine göre hitler ingiltere'nin savaş ilanını duyduktan sonra oldukça sarsılmış ve şaşkın bir ruh haline bürünmüş, etrafındakilere "şimdi ne olacak?" tarzında sorular sormuştu. ayrıca fransa seferi sırasında dunkirk kıyısına sıkıştırılan ingiliz güçlerinin imhasını geciktirme emrinin yüksek olasılıkla hitler'den geldiği yabana atılmayacak bir iddiadır çünkü kıyıya sıkışan bu ingiliz birliğini yoketmeyerek hitler'in gelecekte yapılacak bir barışta elinde koz bulundurmak istediği düşünülmektedir. bu nedenle ingiltere ile başedebilecek bir donanma kurma fikrine aslında temelden soğuk durduğunu ama reddedemeyeceği bazı gerçeklikler olduğunu da kabul ettiğini söyleyebiliriz. işte bu nedenden ötürü yeni alman donanmasının inşası planı olan z planı'na onay verdi.

    z planına göre alman donanma kurmayları yeni inşa edilecek alman donanmasının gelecekte birgün mutlaka ingiltere ile kapışacağını düşünüyordu ama bunun 1945'ten önce olmayacağını varsaymıştı. o zamana dek ingiltere ile başa güreşebilecek bir donanma kurmak başlıca amaç oldu ve hızla gemi inşası başladı. yalnız buradaki en önemli sorun kurulacak yeni donanmanın ana stratejisinin ne olacağı, bu stratejiye uygun hangi gemilerin yapıalcağı ve hızla silahlanan alman ordusunun ihtiyaçlarına alman kaynaklarının yetip yetmeyeceği oldu. strateji aslında belliydi; ingilizlerin donanmalarını alman gemilerinin tehlikesine karşı belli bölgelerde sabit tutarak ingiliz denizcilerin kendi kara güçlerine yardım etmesini engellemek ve aynı zamanda ingiltere'ye ikmal malzemesi taşıyan deniz ikmal hatlarını u-boot gücü ile birlikte darmadağın ederek ingilizleri yokluğa mahkum edip yenilgiye zorlamak. bunun için de güçlü bir u-boot filosunun yanında hızlı gemilerden oluşan bir suüstü grubu gerekliydi. kısacası almanlar amiral tirpitz'in 1900'lerin başında kurduğu mantıktan 1 milim ileriye veya geriye gitmemişlerdi.

    aslında bu çok ilginç bir detay ve karmaşık bir durum. alman silahlı güçlerinin kara ve hava tarafının geçmişe saplanıp kalmadığını savaş esnasında yaptıklarından anlıyoruz. mesela alman kara kuvvetleri (bkz: das heer) 1. dünya savaşı öncesinde oluşturulan ve alman imparatorluk kara gcünün bu savaş sırasında uyguladığı schlieffen planını, tüm müttefik beklentilerine rağmen, 2. dünya savaşı'nda asla uygulamadı. bunun yerine gelişen teknolojiyi ve savaş araçlarını da gözeterek alternatif bir plan ile fransa'daki müttefik ordularını kolayca yenilgiye uğrattı. keza hava kuvvetleri kendi avıc, bombardıman taktiklerini kara kuvvetleri ile birlikte uygulaycakları şekilde geliştirdi ve netice alıcı bir güç haline girdi. ancak bu strateji revizesinde donanma kurmayı beklenen gelişimi gösteremedi. askeri denizcilikte yaşanan gelişmeleri yeterince dikkate alamadı, deniz havacılığına yeterince önem vermedi. bunun yanısıra alman yüksek komutası ile başını hitler'in çektiği sivil otorite yeterince stratejik bir düşünce yapısına sahip değildi ve almanya'nın stratejik bir güç olması gerektiğini düşünmeyip bölgesel bir güç şeklinde hareket ettiler. bölgesel güçler kendi etki alanlarında etkilidirler ve dünyanın farklı bölgelerinde etki yaratamazlar. burada almanya'nın donanması feci güçlü olan ve ingiltere'ye bu açıdan kök söktürebilecek japonya ile küresel bir işbirliğine girmemesi ve ortak hareket etmemesi bu stratejik düşünce eksikliğinin en önemli göstergesidir. eğer japonlar uzakdoğu'daki ingiliz sömürgelerine yönelik daha fazla tehdit oluşturabilseydi ve buralara daha fazla ingiliz gemisi çekebilseydi hatta bir adım ilerisini düşünelim japonlar almanlarla atlantik'te ortak hareket edecek birkaç gemilik bir filo bile göndermiş olsa bugün ingilizlerin deniz hezimetlerini okuyor olabilirdik. neyse what if'i bırakıp asıl konuya geri dönelim.

    yeni donanma için alman kaynaklarının planlanması meselesi ise perde arkasında donanma kurmaylarını en çok zorlayan unsurlardan oldu. alman metal endüstrisinin kapasitesi belliydi ve yeni kurulan zırhlı birlikler ile hava gücünün metal ihtiyacı çok fazlaydı. ayrıca donanma gemileri, özellikle büyük gemilerin inşa süreci çok zorlu bir periyot olup alman tersanelerinin kapasitesini çok zorluyordu. ayrıca kuvvetler arasında ciddi bir rekabet vardı ve üretim kaynaklarının kendi kuvvetlerine ağırlık vermesini isteyen yüksek komuta heyetleri bu kaynaklarının planlanmasındaki yegane karar verici olan hitler'i etkileyip kendilerine ayrılan imkanları çoğaltmaya çalışıyordu.

    bu noktada filonun savaş'ın başladığı andaki düzenine gelelim. almanlar polonya'ya saldırıp dünya savaşının fitilini ateşlediğinde ellerinde aslında çok da iyi bir filo yoktu. bismarck sınıfı savaş gemileri (bismarck ve tirpitz) henüz hazır değildi. scharnhorst sınıfı savaş kruvazörleri olan scharnhorst ve gneisenau hazırdı. admiral hipper sınıfı ağır kruvazörleri admiral hipper, blücher ve prinz eugen henüz tam hazır sayılmazdı. deutschland sınıfı cep zırhlıları lützow (ex-deutschland, hitler almanya adını taşıyan bir geminin batmasının moralleri kötü etkileyeceğini düşündüğünden bu geminin adını değiştirmişti), admiral scheer ve admiral graf spee hazırdı. bu gemiler haricinde ingiliz filosu ile başedemeyecek kadar zayıf olan emden, königsberg, karlsruhe, köln, leipzig ve nürnberg hafif kruvazörleri de hemen hemen hazır sayılırdı. bunun dışında 50 civarında destroyer de hazırdı ama bunların çoğu açık deniz için uygun olmayan kıyı tipi destroyer idi.

    gemilerin tasarım özelliklerine girersek aslında hemen hemen hepsinin hızlı ve konvoy avına uygun olarak tasarlandığını görebiliriz. hafif kruvazör gücünü ihmal ettiğimizde elimize kalan güç fena sayılmaz ama sayıca fazla olan ingilizlerle karşı karşıya geldiğinde tamamen yetersiz bir durumdadır. o nedenle alman gemileri tartışılmaz stratejileri olan atlantik'teki konvoy avına çıkmak istediklerinde ingiliz adasına yakın üslerden atlantik'e geçmek yerine kuzey denizinin neredeyse sürekli kötü havasından yardım almak için norveç'teki fiyordlardan çıkış yapmak gibi bir alışkanlık edinmiştir. bu da norveç'in işgalini zorunlu kılar. gelgelelim kriegsmarine bu işgalde resmen sıçar ve 1 ağır kruvazör, 2 hafif kruvazör ve 10 tane destroyer kaybeder. ağır kruvazör blücher (bkz: #73251534) ile könisgberg ve karlsruhe hafif kruvazörleri batar. henüz işin başındaki zayıf bir kuvvet için ciddi bir kayıp...

    kriegsmarine'in suüstü filosunun yaptıklarına bakmamız lazım. hitler'in ve alman donanma kurmaylarının atlantik'te konvoy avlamak saplantısını gerçekleştirmek için önce graf spee işe koyuldu ve savaş çıkar çıkmaz uruguay açıklarında ava girişti. hikayeyi uzatmıyorum gemi başarılı bir av sonunda kendisinden üstün ingiliz gemileri ile karşılaştı, 3 tane ingiliz gemisini bayağı bir hırpaladıktan sonra geri çekilmek zorunda kaldı ve montevideo limanına sığındı. ancak ingilizlerin başarılı propagandası ve uruguay hükümetine yaptıkları baskı sonucu limandan ayrıldı, montevideo limanı açıklarında kendi kendini batırdı ve bu olaydan 3 gün sonra kaptanı hans langsdorff kendisini gemisinin sancağına sarıp kafasına bir kurşun sıkarak intihar etti. kendisinden geriye ingiliz gemileri ile savaşta ölen askererinin cenaze töreninde papazın bile nazi selamı verdiği halde klasik donanma selamı ile askerlerini uğurlarkenki bu görüntüsü kaldı. gelgelelim graf spee'nin savaş performansı bu tip gemilerin üstün ateş güçleri ile kıvraklık ve hızları ile tek başlarına birkaç düşman gemisine karşı koyabileceğini ispatlamıştı.

    1940 yılında önce diğer bir cep zırhlısı admiral scheer, ardından da ağır kruvazör admiral hipper atlantik'te konvoylara karşı akına çıktı. bu akınlarda scheer, hipper'den daha etkili oldu çünkü hipper'in türbin motorları scheer'in dizel motorlarına göre daha dayanıksız olduğunu gösterdi ve hipper kendisini güç bela fransa limanlarına atabildi.

    bu iki gemiden sonra sahneye asıl konvoy avcısı olan iki dev, scharnhorst ve gneisenau çıktı ve birkaç ay sonra bismarck ile birlikte batacak olan amiral günther lütjens komutasında inanılmaz başarılı bir atlantik avına çıktılar. bu seferde akılcı taktikleri ile peşine takılan ingiliz gemilerinden kaçan ve bu arada birçok gemi batıran lütjens fransa'nın brest limanına girdi. askeri açıdan bakıldığında bu sefer alman savaş kruvazörü tasarımının konvoy avcılığında uygun şartlarda başarılı olduğunun net bir göstergesidir. gelgelelim devriye ve eskort sisteminin yavaş yavaş oturduğu, radar'ın daha etkin kullanımaya başlandığı ve konvoy sisteminin artık iyice savaş düzenine geçtiği bu zamanlarda benzer seferlerin düşmana nazaran zayıf güçlerce tekrarlanabileceği sorunsalı ortaya çıkar.

    scharnhorts sınıfı gemilerden bahsetmek istiyorum. bu gemiler 3 taretinde toplam 9 tane 28 cm'lik top taşıyan, yan silahları 15 cm'lik toplar olan, gayet güçlü bir uçaksavar korumasına sahip neredeyse savaş gemisi kadar zırh taşıyan ama aynı zamanda savaş gemilerinden çok daha hızlı olan gemilerdir. sınıfa adını veren scharnhorts ve kardeşi gneinsanau başlangıçta 6 adet 38 cm'lik savaş gemisi topları ile donatılmak istenmiş ama tasarım özellikleri ve üretim sürecinin kısaltılması adına bu plan daha sonra uygulanmak üzere rafa kaldırılmıştır. hızlı ve kıvrak bir gemi olarak akıncı karakteristiğine çok uygundur ama bazı açılardan da (mesela nispeten dar ve alçak tekne yapısı, burun ve kıç tarafına dek uzanmayan zırh kuşağı gibi) zayıf sayılır. sınıf olarak toplarından ve zırhlarından ötürü savaş gemisi sayılabilirler ama ağır kruvazörlerden de daha gelişmiş olduklarından savaş kruvazörü gibi bir ara form ile adlandırılmaları daha doğru olur. bu tasarım eğer sayıları çok daha fazla olsa belki ingiliz donanmasını ciddi zorlayacak bir tasarımdır ama daha fazla üretilmeleri için vakit ve kaynak kalmadığından sadece 2 tane üretilmiştir. buna rağmen içine girdikleri tüm çatışmalarda mümkün olduğunda yarar sağlayan tasarımlardır.

    bundan sonra olanlar enteresan. aslında hem enteresan hem de ağır bir talihsizlik, birazcık da ahmaklık içeriyor ve kriegsmarine için çok ciddi bir kırılma noktası oluyor.

    kriegsmarine atlantik'e akınlar yaparken asıl vurucu gemisi olan bismarck (bir savaş gemisi) deniz denemelerini bitirmişti ve 1941 yılı başlarından itibaren savaşa hazırdı. gelgelelim hitler bismarck'ı, başarılı bir akından dönen scharnhorst ve gneisenau ile birlikte yeniden atlantik akınına göndermek istiyordu ancak scharnhorst ve gneisenau brest limanında kapana kısılı kalmıştı. ingilizler abartısız hemen her gece bu iki gemi üzerine hava akını yapıyordu ve gemilerin kısa sürede almanya'ya dönmesi çok zordu. bununla birlikte ingiliz devriye sistemi de savaşın başındaki hazırlıksız yakalanılan durumdan çıkmıştı ve hem kuzey denizinde hem fransa kıyılarında alman gemileri için ölümcül olabilecek etkin bir devriye sistemi kurulmuştu. bunun yanında bismarck'ın gücünü göstermek isteyen kriegsmarine'in komutanı erich reader faktörünü unutmamak lazım. sovyetler birliği'nin işgali öncesi donanmanın ne kadar başarılı olabileceğini göstermek adına yanlarında başka hiçbir destek olmaksızın bu iki gemiyi, kuzey denizi'ndeki mevsimsel bozuk havadan maksimum yararlandırmak adına atlantik'te konvoy avına gönderme planının baş sorumlusu reader'dır.

    koskocaman bir savaş gemisini ticaret gemisi avına yollamanın gerekliliği çok tartışılır. birkaç tane gemi batırmak için bu çok değerli gemiyi riske atmak değer mi? ilk bakışta bu karar anlamsız gibi dursa da aslında bismarck atlantik'e çıktığında ingiliz filosunun ciddi bir kısmını peşine takacağı için özellikle amerika'dan gelen konvoylar nispeten savunmasız durumda kalacak ve böylece u-boot'ların işi kolaylaşacaktı. ayrıca kuzey denizinden daha fazla gemi bismarck'ı takibe çekileceğinden alman gemilerinin buralardaki hakimiyeti artacaktı. ayrıca eğer bismarck denk getirip de birkaç ingiliz savaş gemisini savaş dışı bırakabilirse o zaamn ingiliz donanmasına sağlam bir darbe vurulacaktı. bunun yanısıra başarılı bir akın olduğunda donanmanın hitler'in gözündeki değeri artacak ve deniz kuvvetleri komutanı reader'de kendi payına düşen övgüyü alacaktı.

    gelgelelim işler planlandığı gibi gitmedi. bismarck, scharnhorst ve gneisenau ile birlikte atlantik'e çıkamadı. onun yerine yanına güvenilmez bir tasarımı olan prinz eugen ağır kruvazörü verildi. almanlar okyanus tipi destroyerler ve ikmal filosundan da yoksun olduğundan yanlarında bu tip gemiler de yoktu. ayrıca yılan hikayesine dönen alman deniz havacılığında da bir gelişme olmamıştı ve bu iki gemi ancak fransa kıyıları açıklarına geldiklerinde fransa'da üslenmiş uçakların korumasından medet umabilirdi. neticede bismarck'ın bu ilk ve son seferi başarısz oldu (detaylarını şu entry'de (bkz: #81377269) yazdım.) ve geminin kaybı alman suüstü filosunun saldırgan stratejilerden vazgeçip tamamen savunma odaklı harekatlara dönmesine neden oldu.

    bismarck'ın kaybından sonra sovyetler birliği'nde yaşanan gelişmelere paralel olarak kriegsmarine'de hareket alanını atlantik'ten kuzey denizine kaydırdı ve atlantik tamamen u-boot'lara bırakıldı. kuzey denizinde de parça parça yaşanan kayıplardan sonra 1945 yılında savaş kaybedildi ve kriegsmarine paramparça edilen bir alman gücü olarak tarihteki yerini aldı.

    kriegsmarine'nin temel sorunu kendisini yönetenlerin vizyonlarının eski ile olan bağlarını koparamaması ve yeni stratejiler geliştirememesidir. bu sebepten ötürü gemi tasarımları hep konvoy avcılığına doğru yönelmiştir. donanma standartlarına uymayıp farklı tasarımlarla uğraştıkları doğrudur ama bu tasarımlarda aslında başarılı da olmuşlardır. mesela cep zırhlıları olan deutschland sınıfı gemiler ortalama zırh koruması, çok iy silahlar ve harika hızları ile alman amaçları için çok uygundu. keza scharnhorst sınıfı da öyleydi. asıl kalitesiz ve yetersiz olan tasarımlar hafif ve ağır kruvazörler idi ve zaten bunlardan neredeyse hiç doğru düzgün yararlanılamadı. elbette bu duruma etki eden en önemli şeylerden biri de almanya'nın yetersiz gemi inşa kapasitesidir. donanma savaş başladığında alman silahlı kuvvetleri içinde bu curcunaya en hazırlıksız ve zayıf olarak yakalanan birimdi. gemi inşa planlarının tam ortalarındaydılar, gemiler için gerekli olan işgücü ve malzeme diğer ihtiyaçlara kaydırıldı, hammadde sıkıntısı en fazla bu inşa programını bozdu vs vs. gelgelim ellerindeki imkanları en cesur şekilde kullanan da belki kriegsmarine oldu. bununla birlikte alman deniz kurmayları uçakların giderek daha etkili olması gerçeğini de göremedi. japonların yaptığı hataya düştüler ve gemi tonajlarını arttırıp, hızlı ve silahları güçlü gemiler yapmanın uçaklara karşı yeterli olacağını varsaydılar. bu da kriegsmarine için ölümcül bir diğer hata oldu.

    kriegsmarine suüstü gemilerine yeterli desteği verecek şekilde kurulmadı. örneğin atlantik'te çok işe yarabilecek açık deniz destroyerleri yoktu. etkin bir ikmal ağı kurulamadığından gemilerin harekat mesafeleri hep sorundu. deniz havacılığı bir türlü bitirilemeyen graf zeppelin yüzünden gelişemedi. gemiler parça parça savaşa sokulduğu için çok daha etkili operasyonlar yapamadılar. savaşın tam ortasında konvoy avı olayı bir anda u-boot filosuna yıkıldı ve gelişen teknoloji yüzünden bu güç çok fazla ezildi.

    bu arada çok ihmal edilen bir kriegsmarine gücü vardır ki onlar da görev yaptıkları süre içinde çok etkili konvoy akınları yapan alman ticari akıncı gemileri'dir. bu gemiler çok zekice hazırlanan ve görünüşte ticari gemi oldukları için kurbanlarına kolayca yaklaşabilen gemilerdir ve belli bir süre modern deniz korsanlığına benzer bir faaliyet sürdürerek müttefikleri zorlamışlardır.

    netice itibariyle kriegsmarine eğer daha güçlü bir şekilde 2. dünya savaşına girseydi, başındaki kurmaylar biraz daha cesaretli ve vizyoner olabilseydi şu anda çok farklı bir kriegsmarine tarihi okuyor olabilirdik. ama yine de eldeki imkanları dibine kadar kullanmanın güzel bir örneğini sergileyen bu güç günümüzde belki de nazi almanyası'nın silahlı güçleri arasında en az kirli kalan ve rn fazla takdir gören unsuru oldu.
hesabın var mı? giriş yap