• insanların uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olaylar bir süre sonra belli tecrübe edilmiş davranış kalıplarını oluşturmuş ve bu kalıplar kuşaklar boyunca aktarılmaya başlanmıştır. işte bu olaya denir.
  • james cook yeni zelanda seferinde seyir defterine koordinatlarını girdiği noktanın üstünde binlerce kuşun döndüğünü, hatta bazılarının yorgunluktan öldüğünü yazar. iki binli yıllarda bir bilim adamı aynı noktaya benzer bir tarihte gider ve yine kuşların deli gibi o bölgede dönerek uçtuğunu görür. çok sonra ortaya çıkar ki
    depremde yok olan bir ada vardır o noktada ve göçmen kuşlar, hala o ada üzerinde batmadan önce bulunan tatlı su kaynağını aramaktadır.

    bu kuşlar binlerce yıl önce kaybolan bu adayı nerden bilmektedirler ? sanırım kılavuzların birbirine aktardığı gizil ve süreğen bir bilgidir bu. bana kollektif bilinçdışını çağrıştırır.
  • çok ilginç biçimde aslında birçok felsefeyi çöpe atacak bir şey bence bu. yeni yüzyılın paradigması belki de bu olur. bir de morfik rezonans falan vardı buna benzer. aynı hikaye işte.
    şimdi özetle demek istediğim şu: bilim denilen akım ya da paradigma ya da büyük anlatı adı her neyse, bazı açmazlara sahip. bu açmazlar metodolojik olmaktan ziyade kavramsal. şimdi genetik kodlar iyice ayyuka çıktığında belki de ağacın dalları ve neyle ilişkili oldukları daha çok açığa çıkacak. böylelikle bu karmaşık nörolojik yapının geçmişini bulabilecek insanlık. emergence denilen şey var ya hani, işte onun çözümü bir nevi. bu şekilde bir çok davranış belki önceden kestirilebilir hale gelecek. özgür iradeye büyük bir darbe olur tabi bu. şimdi itiraz edilebilir tabi, o kadar parametre varken nasıl kestirilecek diye. bekleyin görün dicem ama sizin ömrünüz yetmez. yüz yıllar sonra birisi bunu okursa eğer adıma anıt falan diktiriversin artık. morfik rezonans olayının çözümü için ise 500 yıl veriyorum. o biraz fizikle alakalı, zor yane.
  • jung'a ait bir terim.
    bilinçdışı zihnin tamamen kişisel deneyimlerden oluşmadığını, bir bölümünün türe ait (genetik olarak aktarılan) kolektif deneyimleri kapsadığını savunuyor. yani bilinçdışı yalnızca sizin yaşadıklarınızla değil, aynı zamanda sizden önce yaşamış insanların yaşadıklarını ve edindikleri temel tecrübeleri de barındırıyor
  • kolektif bilinçdışı kavramına ait bir örnek vermemiz gerekecek olursa şunu verebiliriz;

    daha önceden hiç ağaçtan, bacadan, taştan veya herhangi bir yerden düşme yaşantınız olmadı. bunu sosyal öğrenme yoluyla bir başkasından gözlemleme deneyiminiz de yok. yani düşmenin ne olduğunu bilmediğiniz gibi herhangi bir fikir sahibi de değilsiniz. dolayısıyla da herhangi bir düşme korkunuzdan, düşmeye karşı duyuşsal bir şema geliştirmenizden bahsetmemiz olanaksız. ancak travmatik bir olay esnasında kendinizi bir yerden düşüyormuş hissine kapılmış bir şekilde buldunuz.

    işte bu tam teşekküllü bir kolektif bilinçdışı örneğidir. bu olay tabii ki baştan sona bir senaryodan ibaret. ancak bu tarz korkuların kökeninin, homo sapiens'in ağaçlarda yaşamayı bırakmadan, yani tabanda yaşamaya uyum sağlamadan önceki korkularından kaynaklandığı düşünülmektedir.
  • jung'un bi* kitabında okumuştum galiba. hayatı boyunca doğru düzgün fare bile görmemiş avrupalılar arasında fare fobisinin bu kadar yaygın olmasini büyük veba salgınıyla temellendiriyordu misal bu kavram dahilinde.

    jung reyiz candir, kolektif bilinçdışı heyecandır.
    okuyun okutun

    edit: yoksa 1665 vebası mıydı la? bilene bi yeşil mesafedeyim
  • bunu bir birine internet gibi yada bir veritabanina bagli bilgisayarlar olarak dusunmemek gerekir.

    eğer bilgisayar alemi kolektif bilinçdışı gibi çalışıyor olsaydı her birimiz kullandığımız makinelerin atalarının bilgilerine erişebilirdik ama birbirimizin ürettiği bilgilere erişemezdik. ortak bilgilerimiz ortak atalarımızın bizlere miras bıraktığıyla sınırlı olurdu. ki bu sınırlı bilgi bile bizim ürettiğimiz bilgilerde kendini göstermeyi bir şekilde başarırdı. jung da bu izleri arıyor tam olarak.
hesabın var mı? giriş yap