• [insanın oran duygusu, rasyonel büyük ve küçük kavramı kendine özgü bir biçimde antropomorfiktir ve hem fiziksel fenomenler evreninde, hem de kolektif bilinçdışının bilhassa insan kapasitesinin ötesindeki kısımlarında geçerliliğini yitirir. nefs [atman] "küçükten daha küçük ve büyükten daha büyük", "parmak kadar"dır ama "her yönden dünyayı çepeçevre sarar ve on parmaklık uzayı yönetir". kaberioslara* dair goethe şunları söyler: "boyu küçük/gücü büyük". (...) en büyük etkilerin küçücük sebeplerden kaynaklandığı, yalnızca fizikte değil, psikolojik araştırmalarda da açıkça ortaya konmuştur. yaşamın kritik anlarında her şey çoğu zaman nasıl da ufacık görünen bir şeye bağlıdır!] carl gustav jung - aspects of the masculine

    "artık benim için bir şizofreni tehlikesi olmadığından emindim. düşlerimin ve görümlerimin kolektif bilinçaltının temelinden geldiğini anlamıştım." carl gustav jung (mircea eliade'ye, sonu shamdasani'nin liber novus sunuş yazısında)

    (bkz: kollektif bilinçdışı)
    (bkz: ortak bilinçdışı)
    (bkz: kolektif bilinç), kolektif bilinçaltı, kolektif bilinçsizlik
  • carl jung tarafından yaklaşık bir asır önce, freud'un rahatsız edici düşüncelerin kaynağı olarak zihnin bilinçdışı yönleri fikrine yanıt olarak, bilinçaltımızda depolanan ve herkesin bilinçaltında aynı olan birçok bilgi anlamında kullanılmıştır.

    jung, kolektif bilindışını, kültürlerdeki bariz çeşitliliğe rağmen evrensel olarak tüm insanlık tarafından paylaşılan düşünce kalıpları, kavramlar veya fanteziler olarak tanımladı. yani hepimizin belirli fikirler, fanteziler ve kavramlarla doğmamız, doğuştan gelen, öğrenilmemiş, ancak bizim için tamamen doğal bir psikolojiye sahip olduğumuz fikri...

    kolektiftir” çünkü her insan bu inşa edilmiş sosyal yapıları paylaşır ve “bilinçsizdir” çünkü bir arketip ile bilinçli olarak bağlantı kuramaz ve anlayamayız. kolektif bilinçdışı bize rehberlik etmek için beynimizde gelişen ve miras aldığımız içgüdüsel plandır.

    yalnız kolektif bilinçdışı, bir popülasyonda ortak olan inanç ve değerlerin bir toplamını belirtmek için kullanan sosyolog émile durkheim'ın "kolektif bilinç" kavramı ile karıştırılmamalıdır.
  • carl gustav jung tarafından ortaya atılan orijinal bir kavramdır. ruhsal miras olarak adlandırılan kolektif bilinçdışı, tür olarak insanoğlunun doğuştan sahip olduğu ruhsal eğilimlerdir. bu ruhsal eğilimler insanın yaşamı boyunca karşılaşacağı yaşantılara nasıl tepki vereceğini belirler.
  • carl jung'ın kuramsallaştırdığı, "dört arketip" adlı kitabında ise insan davranışlarına yön veren dört temel unsura ayırarak incelediği konsept.

    sigmund freud'un topografik kişilik kuramında bahsettiği ve daha aşina olduğumuz bilinçdışı konseptinden ayrıldığı nokta ise şudur; freud, davranışlarımıza yön veren güçlerin, insan hayatının ilk 60 aylık döneminde deneyimlediği ve ortalama 55. aydan sonra etkisini göstermeye başlayan süperegonun, endokrin sistemi aracılığıyla bireye hissettirdiği güçlü nevrotik kaygıyı azaltmak için ego tarafından, güdüsel unutma ile bilinçdışına ittiği anılar olduğunu iddia etmektedir. bu yaklaşım kısmen tabula rasa anlayışı ile uyuşmakta ve freud'un, insan davranışlarını açıklamak adına incelemelerini, öğrenme yolu ile kazanılmış olan "davranış sentezleyen bilgi örüntülerine" odaklamasını sağlamıştır.

    jung ise incelemelerini, öğrenme ürünlerinin davranışlarımıza olan etkisinden ziyade, öğrenme ürünü olmayan ve doğuştan getirdiğimiz "davranış sentezleyen bilgi örüntülerine" odaklamıştır.

    bu bağlamda hem bilinçdışı hem de kolektif bilinçdışı, insan davranışlarına yön veren, bir noktada bu davranışları sentezleyen ayrıca istesek de farkına varamayacağımız, zihnimizde canlandıramayacağımız, hatırlayamayacağımız bilgileri barındırmaktadır.

    peki gerçekten bu iki kavram birbiri ile örtüşmekte ve bahsettiğim bilgiler tek bir yerde mi bulunmakta? buna kısaca hayır diyebiliriz çünkü beyni fizyolojik olarak ele aldığımızda dahi, jung'ın ortaya attığı kolektif bilinçdışında bulunan bilgiler, öğrenme ürünü olmadığından dolayı üst beyinde, yani kortekste bulunmamakta, aksine bu bilgiler kaynağını, ilkel beyin olarak adlandırılan cerebellum'dan almakta olduğu sonucuna ulaşabiliriz. cerebellum ise evrimsel süreçte, hayvanlar alemine gidecek olan kolu oluşturan ilk canlılarda, sinir sisteminin ilk oluşmaya başladığı zamanlardan günümüze kadar, hayvanların hayatta kalma ihtimalini arttıran, bilinçsiz gerçekleşen davranış örüntülerinin birbirine eklemlenmesi sonucu oluşan karmaşık bilgi ağını bulunduran somut alandır.

    yine carl jung'ın "biz birbirimize görünmez bağlar ile bağlıyız" diyerek basitleştirdiği bu kuram, o dönemde henüz mevzubahis bile olmayan evrimsel psikoloji ve nöropsikoloji alanında çalışmalar yapan bilim insanları tarafından günümüzde daha detaylı incelenerek bilimsel temeller ile örtüştüğü ortaya konulabilmekte. ayrıca jung'ın bu sözünde bahsettiği "biz" kelimesi, sadece türümüz bireylerine değil, sinir sistemine sahip olan tüm canlılara ithaf edilmeliydi diyerek kendisini saygıyla eleştiriyor, sözünü "sinir sistemine sahip tüm canlıların zihinleri görünmez bağlar ile birbirlerine bağlıdır." olarak yeniden ifade etmek istiyorum.
  • aşağıdaki video size bu konuda anlamlı bilgiler verebilir: https://youtu.be/likgdfhoytk
  • jung kolektif bilinçdışını belli katmanalra ayırır ve her katmana bir anlam verir.

    katmanların görselini paylaşıyorum görsel

    jung'un açıklamaları da aşağıda.

    "mavi, (noktalı alan) denizi simgeliyor. denizden, iki kat yukarıya adalar yükseliyor. en yukarıdaki, bireyleşmiş kişilerdir, bilinçdışı ortamından ayrışmışlardır. bir alttaki kat, aile alt katmanıdır. hiç kimse tek başına var olmaz. herkes bir aileyle sahiptir. kendi çocuklarımız olduğu zaman hayretle farkına varacağınız gibi, çocuk sizden ya da karınızdan gelmiş değildir, çocuk ailedendir. bir aile bilinçdışı, spiritus familiaris, insanlara bu spesifik aileyi hatırlatan belirleyici özellikler vardır, örneğin habsburg hanesinin alt dudağı gibi, yani psikolojik özelliklerle beraber belli aile özellikleri. herkese bir tür spiritus familiaris eşlik eder, kişinin kendisi bunun bilincinde değildir ama başkaları pekâlâ açıkta olan bir şeydir. yeşil, klamı simgeliyor; mesela aynı klana bağlı iki aile gibi. burada bir klan bilinçdışı oluşur. klan katmanı, [örneğin belli bir vadi bölgesinde bulunan hususiyetleri gösterebilir. isviçre'de, herkesin kan bağına sahip olduğu bütün bir vadiler vardır. bunun altında ulus katmanı yatar, (sarıyla gösterilen) geniş bir vadi nüfusu olarak düşünülebilir. bu katmanın en iyi örnekleri, örneğin ingiltere, fransa ya da italya gibi ya içine kapanık ya da etrafı denizle çevrili ülkelerdir. fransızın psişik yaşamı, bu bakımdan, ingilizin psişik deneyiminden farklıdır ve bunu da yüzlerce örnekle kanıtlayabiliriz. turuncu katman, avrupa'da yaşayan herkes tarafından paylaşılır; yani örneğin aralarında derin farklılıklar bulunan doğu asya'dan birinin karşısında avrupalı gibi. birçok kişi, çin psikolojisini hiçbir zaman anlayamayacağımız kanısındadır. çinli, ne avrupalı yaşamına ne de avrupalı mizacına sahiptir. daha da aşağıda antropoid [primatlar vb.] katmanı ve onun altında da genel hayvan yaşamı. parlak kırmızı alan, bu adaları yükselten, su yüzüne çıkartan merkez ateşini simgeliyor."
  • insanoğlunun kendi deneyimi yaşamadan karanlıktan ya da yılandan korkması bu kavrama örnek gösterilir. bu korkular atalarımız tarafından, belki ilk insanlardan bize miras olarak bırakılmış olup, ruhumuzun derinliklerine işlemiştir. karanlikla ilgili kötü bir tecrübe yaşamasakta ondan korkariz. daha mikro kavramda, bazı ırkların karakteristik davranışları bu kapsamda ele alınabilir kanaatindeyim.
  • genetik adaptasyonlarla açıklanabilen şeyler için daha karmaşık nedenler aramaya gerek yok.

    fareler de yılandan korkar.
hesabın var mı? giriş yap