• jung'a göre insan aklını oluşturan üç öğeden biri.
    1- ego
    2- personal unconscious
    3- collective unconscious
  • carl gustav jung tarafından ortaya atılan bu kavram, insanın atalarından kendisine geçen ve günlük yaşamda farkında olmaksızın verdiği kararları etkileyen "arketip" kavramına denk düşer.
  • ursula k le guin’in anlatımıyla: “jung ego’yu, yani bizim çoğu kez “ben”, “kendim” dediğimiz şeyi, benlik’in yalnızca bir parçası, bizim bilinçli olarak farkında olduğumuz parçası olarak görüyordu… benlik aşkındır, ego’dan çok daha büyüktür; özel bir mülk değil, kolektiftir, yani onu tüm insanlarla, belki de tüm varlıklarla paylaşırız… ego, o küçük özel bireysel bilinç bunu bilir ve eğer otizmin umutsuz sessizliğine düşmek istemiyorsa, kendi dışında, ötesinde, kendisinden büyük bir şeyle özdeşleşmesi gerektiğini de bilir. eğer zayıfsa, ya da kendisine daha iyi bir şey önerilmezse, tek yaptığı ‘kolektif bilinç’le özdeşleşmektir… bu boş biçimleri kabullenen ego ‘yalnız kalabalık’ın bir üyesi olur. bundan kaçınmak için, gerçek bir birlikteliğe ulaşmak için içe dönmelidir, yüzünü kalabalıktan kaynağa çevirmelidir: kendi derinlikleriyle, benlik’in büyük keşfedilmemiş alanlarıyla özdeşleşmelidir. ruhun bu alanlarına jung ‘kolektif bilinçdışı’ der; gerçek birlikteliğin, hissedilen dinin, sanatın, inayetin, spontaneliğin ve aşkın kaynağını işte burada, hepimizin bir araya geldiği bu alanlarda görür.” le guin yerdeniz üçlemesi’nde de bunu anlatır aslında. (bu arada, kolektif bilinçdışı başlığı neden "collective unconsciousness" başlığına götürür, ekşi sözlüğün kolektif bilinci bunu mu gerektirir, bilemedim bir türlü.)

    (bkz: kolektif bilinc/#11683364)
  • jung'a göre kşilik( psişe) yapısının 4 ögesinden biridir. jung, insan zihninin, onun evrimi tarafından biçimlendiğini ve dolayısıyla da kişinin geçmişiyle bağlantılı olduğunu söyler. bireyin yaşam deneyimleri kişisel bilinçdışını oluşturur oysaki kollektif bilinçdışındaki imgeler, hiçbir zaman birebir yaşanmamıştır. yani kollektif bilinçdışı, evrim de dahil olmak üzere insanlık tarihinin biriktirdiği tüm izleri ve deneyimleri taşır. böylece tüm insanların zihninde ırktan ırka aktarılan ortak bir bilinç oluşuyor. böle bi'şey işte
  • bu teorinin güvenilirliği günümüz rna araştırmalarıyla güçlendi.

    rna 'lar yardımıyla atalarımızdan gelen genler sayesinde cerebral cortex'imizin ve cerebral cortex'in altındaki nöronların buna göre her insanda farklı programlandığı teorisi jung'un teorisini de güçlendirdi.

    beyin evriminin de rna 'lar yardımıyla geliştiği ve her insanda hemen hemen aynı evrelerde (örnek 19.yy başı) her insanda hemen hemen aynı stereotype modellerinin oluştuğunu söyleyebiliriz.

    bu oluşan stereotype modellerinin de günümüz dünyasındaki sembolleri, şekilleri, davranışları etkilediğini söyleyebiliriz.
  • senelerdir sindiremediğim mevzu, belki de bilimsel temelleri şuan atılamadığı için ya da hiç atılmama ihtimali de oldugu içindir. düşlemlerimin kendi bilinçaltımla alakalı olduğunu biliyorum ve bu yüzden benim için hep havada bir mevzu olarak kalacak.
  • jung'a göre kişilerin kendilerinin tecrübe etmeden edindiği özelliklerdir. arketipler ve içgüdüler bu kollektiviteyi oluşturur.

    arketipler çok uzun bir sürede evrimsel bir biçimde oluşarak insanlarda benzer bir biçimde bulunsalar da kişilerin deneyimleri ile dinamik bir biçimde etkileşimdedirler.
    bu sayede kişilerin kendine özgü bir kişilik geliştirmesine sebep olurlar.
hesabın var mı? giriş yap